
PROF. Dr. Numan Kurtulmuş... Ülkemizin tanınmış âlimlerinden, Cumhuriyet döneminde Lâtin harfleriyle yazılmış ilk ilmihâl kitaplarından Amentü Şerhi’nin müellifi, İstiklâl Savaşı gazilerinden merhum Binbaşı Numan Kurtulmuş’un torunu, birçok vakıf ve hayır kurumunun öncülerinden merhum Doktor İsmail Niyazi Kurtulmuş’un oğlu...
Numan Kurtulmuş’a bakıldığında, Erbakan Hoca’dan Recep Tayyip Erdoğan’a uzanan siyâsî fikrin özeti şöyle görünür: “İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmışlarla çıkılır…”
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş kimdir?
Bu ay Türk siyasetinin çok özel isimlerinden biri portre konuğumuz. Uzun yıllardır tanıyorum; Trabzon’da gazetecilik ve televizyonculuk yaparken birçok kez canlı yayın konuğum oldu. Millî Görüş’ten yol arkadaşı, bugün Kamu Başdenetçisi olan kıymetli büyüğüm Şeref Malkoç tanıştırmıştı kendisiyle. O gün bugündür ilgi ile takip eder, sever ve sayarım.
Kendisiyle bir gazeteci-siyasetçi ilişkisi içinde görmüyorum kendimi. Bir kere güzel yürekli bir adam, gerçek bir beyefendi zira. Okuyacaksınız, âlim bir dedenin ve gazi bir babanın evlâdı. Türk siyasetinin zaman zaman yangın yerine dönemlerinin içinde her şartta sakin kalmasını bilen gerçek bir şahsiyet o.
Karadenizli ama Karadeniz’in hırçın dalgalarına benzemez. Karadenizli ama Karadenizli gibi tepesi attığı an patlamaz. Dedim ya, “sakin adam”. Yardımseverliği, edebi ve tevazuuyla bir hoşgörü adamı. Hani bir söz var ya, “İyilik yap, denize at; balık bilmezse Halik bilir”, bu sözü onunla bütünleştirmek gerek. Bakınız, yaşamında bu sözü görürsünüz daima. İşte bunun için bir tevazu adamıdır kendisi.
Hiç tartışmasız, Türk siyasetine çok ender gelen isimlerden. Bakınız şöyle siyâsî yaşamına, akçeli işlerle hiç adı yan yana konulmamış bir devlet adamı olarak ismi karşınıza çıkar. Bazıları onu, “Hiç konuşmuyor, gündeme dâhil olmuyor” diye hep eleştirir. Ama zaten onu o yapan, onu farklı kılan da bu özelliği değil mi?
Konuşmaz, evet. Gündeme fazla girmez, evet. Ama hep sakin bir güç olarak alınan kararlarda etkin rol oynar. Ki onu bilen, Türkiye’nin makus talihini yenmeye başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kader arkadaşlığını da çok iyi bilir. Bu da ona yeter.
O şunu demiş, bu bunu demiş, hiç bakmaz. Ardına da hiç bakmaz, muhatap almaz. Doğru bildiği yoldan yürür. Hani derler ya, “Bazı insanlar dua gibidir, huzur verir”, işte o, hep huzur veren adam olmuştur.
Dedesi kim, bilir misiniz? Lâtin harfleriyle yazılmış ilk Türkçe ilmihâl kitabı olarak bilinen Amentü Şerhi’nin yazarı.
Dedesi, Ünye’ye Birinci Dünya Savaşı sırasında teğmenken gelmiş. Savaş sırasında eşkıya takibi var; asker cephede savaşırken, maalesef birtakım eşkıyalar da buralara dadanmış. Akkuş, Tekkiraz, Niksar ve çevresinde de eşkıya mevcut, onları takiple görevlendirilmiş. Tekkiraz’da Kurtulmuş’un babaannesini görüyor ve onunla evleniyor. Babaannesinin ağabeyi Ali Bey, hemen bu evlerin yanındaki evde oturuyormuş. Dedesi ondan sonra askerliğe devam ediyor ve savaşlara katılıyor. En son Sakarya Meydan Muharebesi’nde yüz metre mesafeden aldığı kurşunla kalça kemiği kırılıyor. 39 yaşında binbaşı olarak malulen emekli oluyor ve emekli olduktan sonra İstanbul’da Amentü Şerhi’ni yazıyor.
Amentü Şerhi, İstanbul Fatih’te yazılmış. İmam-ı Buharî, herhangi bir hadis rivayet ederken ve o hadisleri yazarken, kalkar, abdest alır ve o şekilde yazarmış. Dedesinin ayağı kurşun yarasından dolayı 15 santim kısalmış; olağanda ayağını uzatarak, yerde yatarak çalışır ve sürekli abdestli dolaşırmış. Ancak Amentü Şerhi’ni yazmaya başlayacağı zaman, o sakat hâliyle kalkar, tekrar abdest alır, oturarak yazarmış.
Babası anlatırmış ki, “Ramazan’da bizlere hatimle teravih kıldırırdı”. Annesinin babasını da, babasının babasını da hiç tanımamış…
Kimden mi bahsediyoruz? TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’tan… Amentü Şerhi’nin yazarı Numan Kurtulmuş’un torunu Numan Kurtulmuş’tan…
1959 yılında, Ordu’nun Ünye ilçesinin Çamurlu Mahallesindeki, “Paşabahçe” olarak bilinen yerdeki Abdullah Haznedar Evi’nin denize bakan odasında doğmuş Kurtulmuş. Çocukluğunda her yaz İstanbul’dan Ünye’ye geldiklerini ve 2-3 ay kaldıklarını anlatırken diyor ki, “Bazen o eski Samsun vapurları vardı, buraya kadar gelir, Ünye’de açık denizde durur, ondan sonra halattan iskeleler aşağı salınır, biz de küçük motorlara binerek buraya gelirdik. Yazın buraya gelmeyi iple çekerdik. Çok keyifli, son derece güzeldi”.
Yardımseverliği, edebi ve tevazuuyla bir neslin yetişmesinde büyük emeği geçen rahmetli babası İsmail Niyazi Kurtulmuş, kendisiyle aynı ismi taşıyan dedesi Numan Kurtulmuş’la beraber yaklaşık 80 yıl önce İstanbul Fatih semtindeki bir apartmana taşınmış. Ünye’de geçen yıllarında çok hatırası var Kurtulmuş’un.
“Rahmetli anneannemi hatırlıyorum, rahmetli dayımı hatırlıyorum; hemen yandaki bina da annemin amcasının eviydi. Çok güzeldi. O da iki katlı, küçük, her tarafında tarihî kapıları, tarihî sarnıçları olan bir binaydı, maalesef bugün bu hâle geldi. Amcamın eşi Gülzade yengeyi hatırlıyorum; o güzel sohbetlerini, bütün aileyi bir araya toparlamasını… Onlar sofraya oturmadan oturulmazdı. Daha küçük zamanlarda bahçede koşarak kan ter içinde oynadığımızı, ısırgan otlarının arasından geçerken ayaklarımızın nasıl yandığını hatırlıyorum…”
Erbakan Hoca ile gönül köprülerini hiçbir zaman koparmayan Kurtulmuş, bugün Erbakan Hoca’nın bütün hayâllerini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında sadakatle duran ve yükün altına omzuna koyan bir devlet adamı.
Uzun yolculuk
Peki, Numan Kurtulmuş’un yolculuğu nasıl başlamış?
İstanbul İmam-Hatip Lisesinde öğrenim gördü. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldı. Sonra ver elini ABD!
1988-1989 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Temple Üniversitesi School of Business & Management’te lisansüstü çalışmalarda bulundu. Bunun yanında Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’ta misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1992’de İstanbul Üniversitesinden doktorasını dereceyle aldı. 1994’te doçent, 2004’te de profesör unvanını aldı.
Sonra siyaset sahnesine çıktı. Çok hareketli bir siyâsî yaşama imza atmaya başladı. Fazilet Partisi’nde siyaset yaptı. Saadet Partisi ile yollarını ayırıp kendi partisini kurması olay oldu.
Siyaset yaşamına Necmettin Erbakan'ın yanında başlayan Kurtulmuş, Fazilet Partisi’nde (FP) İstanbul İl Başkanı ve Genel İdare Kurulu üyesi olarak görev yaptı. 2001 yılında Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından Saadet Partisi’ne üye oldu. Saadet Partisi’nde (SP) İstanbul İl Başkanı ve sonra Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. Daha sonra SP Genel Başkanı seçildi. 1 Ekim 2010 tarihinde partisinden istifa etti.
O da tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi Necmettin Erbakan’ın öğrencisi. Belki sonra, tıpkı Erdoğan gibi hocasının yanından ayrıldı ama gönül köprüsünü hiç ayırmadı. Her defasında millî siyaset çizgisinin iki asırdır maddî ve manevî kalkınmanın birlikte olması için çalıştığına işaret ederek, “Rahmetli Erbakan Hocamızın siyasette bize ve İslâm dünyasına öğrettiği en önemli meselelerden biri, bu bölgede oynanan oyunların iyi anlaşılması ve oyunların arkasındaki gerçek gücün fark edilmesidir. Onun için asla kuklalarla uğraşmıyoruz. Hep kuklacılarla mücadele ettik, kuklacılarla mücadele ediyoruz” demiştir.
Bugün de öyle… Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı noktada, kader, ağlarını Kurtulmuş için birlikte ördü. Erbakan Hoca ile gönül köprülerini hiçbir zaman koparmayan Kurtulmuş, bugün Erbakan Hoca’nın bütün hayâllerini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında sadakatle duran ve yükün altına omzuna koyan bir devlet adamı.
HAS Parti’den AK Parti’ye
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 1 Kasım 2010 tarihinde Halkın Sesi Partisi’ni (HAS Parti) kurduğunu açıkladı. 28 Kasım 2010’da partinin Genel Başkanlığına seçildi. Sonra ise kader, yine yollarını Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birleştirdi. Ve bugünlere taşıdı…
12 Temmuz 2012 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan, Kurtulmuş’a, AK Parti ile HAS Parti’nin birleşmesini teklif etti. Bunun üzerine HAS Parti üyeleri, 19 Eylül 2012 günü gerçekleştirdiği olağanüstü kongrede “bütünleşme sebebiyle fesih” kararı alarak partiyi kapattı. HAS Parti’nin feshedilmesinin ardından AK Parti’ye katılan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 4 Ekim 2012 tarihinde yapılan revizyonla Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en güven duyduğu isimlerden biriydi. Sırtını rahatlıkla dayayabileceği bir isimdi. 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, 62’nci Hükümet’i kurmakla görevlendirdiği Ahmet Davutoğlu tarafından Başbakan Yardımcısı olarak vazifelendirildi.
2015 Türkiye Genel Seçimlerinde Ordu milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. 64’üncü Hükümet’te Hükümet Sözcülüğü ile birlikte kamu diplomasisi ile ilgili işlerin yürütülmesi görevini de üstlendi. 64’üncü Hükümet Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kendisine bağlandı.
Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık görevinden istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümeti kurma görevini Binali Yıldırım’a verdi. Kurulan 65’inci Hükümet’te yeniden Başbakan Yardımcısı olarak görevlendirildi. 19 Temmuz 2017’de gerçekleşen kabine revizyonunda Kültür ve Turizm Bakanı oldu.
24 Haziran 2018’de İstanbul milletvekili seçilen Kurtulmuş, 18 Ağustos 2018’de gerçekleşen AK Parti 6’ncı Olağan Büyük Kongresi’nde AK Parti Genel Başkan Vekili oldu.
Ve TBMM Başkanlığı
7 Haziran 2023 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan başkanlık seçimlerinin üçüncü turunda 321 oy alan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 30’uncu TBMM Başkanı seçildi.
Numan Başkan’ın kuşkusuz eserleri de var. Neler mi? “Sanayi Ötesi Dönüşüm ve İnsan Kaynakları Yönetiminde Japonya Modeli”, “Stok Yönetiminin Data Base Yaklaşımıyla Entegre Edilmesi”, “Model İnsan Tipi Açısından Endüstri İlişkilerindeki Değişim”…
1988 yılında Sevgi Hanım ile evlenen Kurtulmuş’un Ayşe, İsmail ve Emir adlarında üç çocuğu olmuştur.
Yazımızı Sayın Numan Kurtulmuş’un tarihe not düşen şu sözü ile tamamlayalım:
“Bu kadar çok millete güvenen bir siyâsî çizgi, bugün Allah’a çok şükür, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kurarak doğrudan doğruya milletin kararıyla cumhurbaşkanının seçildiği bir Türkiye’yi kurmuştur. Bu, bizim ve gelecek nesiller için önemli bir fırsattır. Çünkü Cumhuriyet Halk Fırkası ve onun zihniyetinde olanlar biliyorlar ki, bu millet serbest seçimlerle doğrudan doğruya oy verdiği takdirde, hiçbir zaman onların istediği birisi cumhurbaşkanı olmayacak.”
Ben de son sözümü yeniden söyleyeyim: İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmışlarla çıkılır…
TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, yola hep inanmışlarla çıkmış, inanmışlarla yürümüş, inanmışlarla yürümeye devam etmiştir. Bugün de böyle!
Necmettin Erbakan Hoca ile başlayıp Cumhurbaşkanı Erdoğan ile devam eden siyâsî değil, fikrî kader birlikteliği işte budur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir hak teslimi de yaparak bugün TBMM Başkanlığı gibi bir tarihî makamda oturması, Yüce Allah’ın kendisine siyâsî yaşamında verdiği bir mükâfat olarak evlât ve torunlarına bırakacağı en büyük mirastır.
Ne diyor Üstad Necip Fazıl: “Üzülme, bu dâvânın sahibi Hak’tır./ Hak olan bu dâvâda zafer muhakkaktır.”
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onunla birlikte yürüyen Sayın TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş gibi dâvâ arkadaşlarının mücadelesinin bir hak mücadelesi olduğu gerçeği unutulmamalıdır.