KÂİNATIN
günümüzdeki şekliyle oluşması, ancak bütün farklılıklar, İlâhî nitelikler ve
değişikliklerin güçlü işbirliği ile mümkündür. Pozitif ve negatif yüklerin
farklı formlarda şekillenmeleriyle farklı elementlerin oluşması, bir nizâmın
sonucudur.
Ahlâkî, rûhânî ve mânevî düzlemde de benzer farklılaşmalar görülür.
Bu farklılaşmaların iki uç noktası olur. Bu uç noktaların bir tarafı hidâyeti,
diğer taraf dalâleti temsil eder. Peygamberler hidâyeti, şeytanlar ise dalâleti…
İnsan aracılarla insanlara hidâyet verme vâsıtası
peygamberliktir. Ölçü, aynı türlerden sâbit bir birime göre değişkenlerin veya
farklılaşmaların değerlendirilmesidir. Bu yönüyle insanlara hidâyet için
aracının insanlardan seçilmesi, nübüvvetin evrensel olduğunu gösterir.
Gece ve gündüzün hayatın her alanını doldurması gibi, hidâyet
ve dalâlet de hayatta yer edinir. Hidâyet varsa dalâlet de vardır. Şeytan ve
uşakları dalâleti somut hâle getirirler. Bu nedenle somutlaşmış durumdan
mesuliyet doğar.
Sırf gurur ve kibrinden dolayı isyan edip tövbe etmeyen
iblis/Azâzîl/şeytan, sonuna kadar isyan içerinde olacaktır. İnsanları doğru yoldan
çevirmeye devam edecektir. Hidâyet yolcuları ise emânet ehline teslim edilene
kadar bu şeytan ve uşaklarıyla mücadele içerisinde olacaklardır.
Nizâmülmülk
tarafından saygıyla karşılanan Hüccetü’l-İslâm Gazâlî, günümüzde ağza
alınmayacak şekilde birileri tarafından eleştiriliyor. Bunun gibi çok sayıda
düşünür de şiddetle eleştirilmektedir.
Bu
kişiler, eleştirilerini sosyal medyada da yayıyorlar. Eleştirinin temel nedeni,
Gazâlî’nin, zamanında Haşhaşilere karşı Allah’ın (cc) iradesine teslim olmanın
(İslâm) kodlarını yazarak tenzih ve
teşbih dengesinde güncellemeyi makbul şekilde yapmış olmasıdır.
Günümüz
Haşhaşilerini (FETÖ) kuranlar, dalâleti somut hâle
getirenlerdir. Büyütüp beslediler, 15 Temmuz’da İslâm’ın son kalesi olan aziz
Türkiye üzerine içeriden saldılar. İşgal girişiminde de başarılı olamayanlar, bu
kez FETÖ’yü cemaat ve/ya tarîkat olarak göstererek İslâm’a saldırıyorlar.
Dalâleti somut hâle getirenler; “sahte şeyh, sahte Mehdi, deizm
ve sahte din adamı” gibi kişi ve kavramlar ile İslâm’a saldırmaya devam
ediyorlar. Türkiye maalesef bu uğurda olaylar olmadan önce bu dalâleti somut hâle
getirenleri tespit edemiyor. Çünkü bu uğurda ne bir bilimsel çalışma var, ne de
eğitimde bir atılım. Önü kapalı! Bu kapıların açılması için yapılan her
girişimin içi boşaltılıyor.
Bu duruma can alıcı noktadan bakmak gerekir: Eğitim…
Geçmişte üniversite hazırlık dershaneleri, okulların yerini
almıştı. FETÖ buradan gençliğe ve geleceğe sızmıştı. Şimdilerde bazı özel
okullar dershane ve ticârethane oldular. Yakında bazı devlet okulları da
dershanelere benzeyecek. Çünkü gençlik, gereğinden fazla sınavla oyalanıyor. Dalâleti somut hâle getirenlerin kumsalında oynamaktan
mânâ denizinde yüzmeye vakit bulamayan gençliğin başka bir yerde kaybolması
mümkün…
Bu
oyalama sahilinde fıtrat bozuluyor, Elest
Ahdi/Bezm-i Elest unutturuluyor, Tevhîd anlayışı yara alıyor, nefis galebe
çalıyor, Azâzîl gününü gün ediyor ve gençlik me’âdı unutup tâli yola saptırılıyor.
Zaten dalâleti somut hâle getirenlerin amacı da Allah’ın (cc) iradesine
teslim olma yolunun mecrasını değiştirmektir.
Peygamber’in vizyonunu kavramadan insanı gerçek mânâda
kavramak zordur. Bu, İslâm’ın insan görüşünü anlamadan da Nübüvvet anlayışını
anlamak neredeyse imkânsızdır. Buradan da saldırılar devam ediyor. Başka bir dertleri
de insanları Allah’a (cc) tanıtan Kâinat, Kur’ân-ı Kerîm ve Son Peygamber
birlikteliğini ayırmaktır.
Sadece üniversiteye giriş sınavına odaklı bir sistemden ne
beklenebilir? İyi bir lise, iyi bir üniversite mantığı ile ortaokulda başlayan
sınav yarışı, gençliğin zamanını çalmaktadır.
Fakat sadece gençliğin zamanını çalmakla yetinmeyen bu
sistem, iyi niyetlerle hazırlanmış olan “FATiH Projesi”, “bedava ders kitabı”,
“tablet bilgisayar” ve “akıllı tahta” gibi Devlet himâyesindeki projelerin
de içini boşaltmaktadır.
Tam anlamıyla emâneti ehline verecek gençlik için yeterince
atılımın yapıldığını söylemek çok zor.