Cumhuriyetin kökleri

Kuruluşu itibarıyla Cumhuriyet, Londra’da kurgulanmış, Mondros Mütarekesi’nin uygulanma bahanesiyle hazırlıkları yapılmış, paşaların iktidar isteği yönetim değişikliği için gerekli olmuş, nihayet uzun bir mede cezirli ve takiyye döneminden sonra Cumhuriyet idaresi kurulmuştur. Cumhuriyet öncesindeki meşrutiyet idaresinde çok partili, özgür basına ve özgür seçime dayalı idarenin yerini cumhuriyetle birlikte tek adam, tek parti mutlakıyeti almıştır. Türk halkının hayatında olumlu bir değişikliğe yol açmamıştır. Aksine halk, uzun yıllar bir “gözaltı” hayatı yaşamıştır. Meşrutiyet döneminin özgürlük havasına ancak 1950’den sonra kısmen ulaşabilmiştir.

“CUMHURİYET” kelimesinin sözlüklerde, ansiklopedilerde karşılığı her ne olursa olsun, Türkiye’deki uygulaması bu anlamların hepsinden ayrı bir içeriğe sahip olmuştur. Çünkü savaşlar, yıkıcı ve değiştirici etkiye sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’nı kazananlar (İtilaf Devletleri) için savaş, yeni sömürgeler, yeni fırsatlar getirmiştir. Savaşın galipleri o fırsatları mağlup olan ülkeleri (İttifak Devletleri) değiştirmek için kullanmışlardır.

Savaşı kaybedenlerden Osmanlı Devleti’nin, yoluna nasıl devam edebileceği sorusu İtilaf Devletleri’nin uğraştığı konulardan birisi olmuştur. Çünkü diğer mağlup devletlerin (Almanya, Avusturya-Macaristan-Bulgaristan) yönetimlerini ve haritalarını değiştirerek küçültmüşlerdir. Osmanlı Devleti’nin, savaştan önceki sınırlarına sahip olması zaten mümkün olmadığı gibi başkentinin bile İstanbul’dan Anadolu’da bir şehre taşınması icap ettiğini, İngiltere Başbakanı David LIoyda George Ocak 1919’da Paris Barış Konferansı’nda açıklamıştır.

Türkiye’de hanedanlığın yıkılarak yerine cumhuriyetin kurulmasında yabancıların özellikle İngilizlerin katkısı ne kadar olmuştur? Kemal Paşa’nın yakın halkasından olan, Şark İstiklal Mahkemeleri Başkanlığı da yapan Mazhar Müfit Kansu’ya inanılacak olursa cumhuriyet fikri, tümüyle Kemal Paşa’ya aittir: “Şekli hükümet zamanı gelince cumhuriyet olacaktır.” (Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Birlikte, C.I, TTK, Ankara 1988, s.74) 

Kansu’ya göre, Kemal Paşa bu sözleri Erzurum Kongresi’nden (23 Temmuz 1919) birkaç gün önce söylemiştir. Ancak Kansu anılarını günü gününe yazmadığı gibi bir şahit, yazılı bir belgede göstermemiştir. Kemal Paşa’nın böyle bir görüşünü yalnızca Kansu’ya söylemiş olması inandırıcı değildir. Kemalist mitolojiye katkıda bulunanlardan Kansu’nun, sonradan anılarına böyle cümleleri yazmış olması neden olmasın? Üstelik dönemin şartları için Kemal Paşa, “padişah yaveri” unvanını kullanarak, itibar elde etmeye çalıştığı gibi, tek başına kendisinin görüşüyle, böyle bir hükümet değişikliğinin mümkün olmayacağını bilecek durumdadır.

4 Mayıs 1919 tarihli İngiliz Dışişleri Bakanlığı raporuna göre: “Tek çözüm, Türkiye sultanını tahtından indirmek ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmaktır. Böylece Hüseyin’in (Hicaz Kralı) bağımsız rakibi olmayacaktır.” (FO 371/4178, No.34669; Aktaran: Ali Satan, Halifeliğin Kaldırılması, İstanbul 2017, s.86)

İngilizlerin raporlarında yer alan bu görüş, İngilizler arasında dönüp durmamıştır. Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler, küçük çaplı askerî birlikler ile çeşitli şehirleri işgal ederek oralarda varsa demiryolu, PTT, askerlik vb işleri denetlemeye çalışmışlardır. İngilizlerin denetlemeye çalıştıkları yerlerden birisi de Erzurum’dur. Erzurum’a Albay Alfred Rawlinson komutasında birlik gönderilmiş ve Rawlinson ve birliği Mart 1919’da Erzurum’a ulaşmış, ilk defa 4 Nisan 1919’da Karabekir ile görüşmüştür. (Kâzım Karabekir,, İstiklal Harbimizin Esasları, Sadeleştiren: Faruk Özerengin, İstanbul 1990, s.45)

Rawlinson, kongre esnasında Erzurum’da Kemal Paşa ile (8-9 Temmuz 1919) görüştü. Albay Rawlinson, 7 Ağustos 1919 akşamı Sarıkamış’ta Mustafa Kemal’den gelen bir telgraf almış, bu telgrafta Kemal Paşa, Erzurum Kongresi kararlarının son şekli hakkında Rawlinson’u bilgilendirmiştir. Erzurum Kongresi bir derneğin kongresidir ve Kemal Paşa bu kongre ile o derneğin bir çeşit başkanı olmuştur. Erzurum’da bir dernek başkanı olan Kemal Paşa, hiçbir resmî sıfatı olmayışına rağmen, kongre kararları hakkında İngiliz Albay Rawlinson’a telgraf çekerek onu bilgilendirmiştir.

Rawlisnson, Ağustos 1919 sonunda Londra’ya giderek, İngiliz hükümet yetkilileriyle görüştükten iki ay sonra tekrar Erzurum’a gelip Karabekir ile 27 Aralık 1919’daki görüşmesinde açıkça, “Şimdiye kadar sulh yapmayışımızın sebebi, Türkiye’de şimdiye kadar kuvvetli bir hükümet göremeyişimizdendir. Hakiki İngiliz dostu olacak simalarla anlaşmak istiyoruz. M. Kemal Paşa, sulh konferansında bulunsun veyahut sulh mukarreratına mutabık kalsın. Cumhuriyet mi iyidir yoksa padişahlık mı iyidir? Mesela ben cumhuriyet taraftarıyım. Krallık, imparatorluk modası geçti. Birçok debdebe ve masraf yerine millet kendi işini kendisi görür” demiştir. (Kâzım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Sadeleştiren: Faruk Özerengin, C. I, İstanbul Tarihsiz, s. 425; Kâzım Karabekir, Paşaların Kavgası, Hazırlayan: İsmet Bozdağ, İstanbul Tarihsiz, s.67) 

Görünüşte Mondros Mütarekesi’nin uygulanmasını takip etmekle görevli olan Rawlinson, Türkiye’de padişahlık yerine cumhuriyeti teklif ettiği gibi, barış müzakerelerini yapacak heyetin içinde de kimlerin olması icap ettiği hakkında da hükümetinin görüşlerini aktarmaktadır.

Ancak Rawlinson herhangi bir İngiliz albayı değildir. Ünlü İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un yeğenidir. Dolayısıyla Rawlinson’un söylediklerini, doğrudan İngiliz hükümetinin görüşleri, teklifleri olarak görmek daha gerçekçidir.

M. Kemal Paşa’nın, Anadolu’ya gönderildikten sonra Rawlinson gibi İngiliz askerî temsilcileriyle temasa geçmesinin ardından, cumhuriyet fikrine sahip olduğu görüşü hatalıdır. Çünkü M. Kemal Paşa, Anadolu’ya gönderilmeden önce İstanbul’dayken (13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919) çok sayıda İngiliz temsilciyle defalarca görüşmüştür. İngilizlerin Osmanlı hanedanlığı yerine, cumhuriyet idaresi kurulması görüşlerini defalarca duyup öğrenmiştir. (Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele 1918-1919, C.I, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2021, s.243 vd)

Yine de M. Kemal Paşa’nın başından beri cumhuriyet fikrinde ısrarcı olduğu görüşünü doğrulayacak bilgiler yoktur. Karabekir’e göre med cezirlidir. İktidarın kendisinde toplanması fikri sabiti içindedir. Bunun için 12 Mayıs 1921’de etrafına topladığı sarıklılarla “mefkure hatırası” dediği fotoğraflar bile çektirmiştir. Karabekir’de halifelik ve saltanatın birbirinden ayrılarak bu şekilde cumhuriyete gidilmesinin daha makul olacağı fikrinde olduğunu ileri sürmüştür. (Kâzım Karabekir, Paşaların Kavgası, İstanbul Tarihsiz, s.78) Oysa bu sırada M. Kemal Paşa her vesileyle halifeliğe bağlı olduğunu bildirdiği gibi TBMM adına yayınlanan bildirilerde de, Meclis’in halifeye bağlılığı vurgulanmıştır. M. Kemal Paşa bu dönemde med cezirli ya da takiyye denilecek bir siyasî çizgiye sahiptir.

M. Kemal Paşa, Nutuk’ta “cumhuriyetin millî bir sır olarak saklandığını” ileri sürmüştür. Millî sır, milletin bildiği ya da millete ait olan sır demektir. Oysa 1919-1923 aralığında milletin cumhuriyet istediğini, bu isteği de bir sır olarak sakladığını gösteren hiçbir bilgi ortada yoktur. Kemal Paşa 1927’de yazdığı anılarını, döneminin şartlarına göre güncellemiştir. Eğer başından beri söylediği gibi cumhuriyet fikrine sahipse, bu fikrini bir sır gibi saklamıştır. Çünkü TBMM’nin Ankara’ya taşınmasının ardından her vesileyle bir yıl boyunca padişaha bağlılık telgrafları çekmiştir. Karabekir’in ileri sürdüğü gibi Kemal Paşa’nın cumhuriyet hakkında med cezirli olmasının yanında yıllar boyunca millete karşı takiyye yaptığının da bir açıklamasıdır.

Buna karşılık Karabekir, Ankara’ya taşınan Meclis’in kendisini “Meclis-i Müessesası” yani kurucu meclis diye vasıflandırmasını, Kemal Paşa’nın isteği ile 20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu ilan etmesini, cumhuriyet için bir hazırlık olarak görmüştür. Bu hazırlıkların ise Anadolu’da pek çok şehirde isyanlara sebep olduğunu bazı illerde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kendilerini Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti diye adlarını değiştirerek Kemal Paşa’nın başında olduğu Ankara Meclisi’ne ve Hükümetine karşı cephe aldıklarını, yine bu isyanları ve adı geçen cemiyetleri kendisinin yatıştırdığını ileri sürmüştür. (Kâzım Karabekir, Paşaların Kavgası, s.73-78)

Kemal Paşa’nın, Karabekir’in hatta Rawlinson’un anılarına bakılırsa, cumhuriyet fikri bir kişinin yani Kemal Paşa’nın icadı değildir. Hatta bu fikrin kökeni adı geçen paşalardan önce Londra’dan kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin padişahlık/halifelik veya cumhuriyet ile idare edilmesi ile İngiltere neden bu kadar yakından ilgilenmiştir? Bu sorunun cevabını Albay Rawlinson vermiştir: Türkiye, İngiliz düşmanı bir idarenin elinde olduğu için İngiltere’ye karşı savaşa girmiştir, İngiltere’ye dost bir idarenin kurulması gelecekte böyle bir ihtimalin tekrarını engelleyecektir. İngiltere için Türkiye’de cumhuriyet idaresinin kurulması, İngiltere’ye karşı dost bir Türkiye’nin garantisidir.

Ne Osmanlı Devleti’nin yıkılması kararında ne de cumhuriyetin ilanında Türk halkının bir dahli olmamıştır. Kimse bu konularda Türk halkının isteğini de sormamıştır. Aksine Türk halkının halifelik kurumuna bağlılığı hakkındaki genel kanaatten dolayı, halk bu tür değişiklikler için her zaman tehdit olarak görülmüştür. Dolayısıyla bu tehdidi bertaraf edecek sıkı, acımasız tedbirler alınmıştır.

Kuruluşu itibarıyla Cumhuriyet, Londra’da kurgulanmış, Mondros Mütarekesi’nin uygulanma bahanesiyle hazırlıkları yapılmış, paşaların iktidar isteği yönetim değişikliği için gerekli olmuş, nihayet uzun bir mede cezirli ve takiyye döneminden sonra cumhuriyet idaresi kurulmuştur.

Cumhuriyet öncesindeki meşrutiyet idaresinde çok partili, özgür basına ve özgür seçime dayalı idarenin yerini cumhuriyetle birlikte tek adam, tek parti mutlakıyeti almıştır. Türk halkının hayatında olumlu bir değişikliğe yol açmamıştır. Aksine halk, uzun yıllar bir “gözaltı” hayatı yaşamıştır. Meşrutiyet döneminin özgürlük havasına ancak 1950’den sonra kısmen ulaşabilmiştir.

---------------------

KAYNAKÇA

Albay Alfred Rawlinson’un Doğu Hatıraları, Çeviren: Cengiz İ. Çay, İstanbul 2016.

Ali Satan, Halifeliğin Kaldırılması, İstanbul 2017.

Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele 1918-1919, C.I, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2021.

Kazım Karabekir, İstiklal harbimiz, Sadeleştiren: Faruk Özerengin, C.I, İstanbul Tarihsiz. 

Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası, Hazırlayan: İsmet Bozdağ, İstanbul Tarihsiz. 

Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Birlikte, C.I, TTK, Ankara 1988.