Cübbeli Bülent Hoca

Demirtaş’ın, Kavala’nın ve dahi cümle FETÖ’cünün siyâsiler, gazeteciler, sanatçılar, haberciler ve dahi ilgili-ilgisiz bir dünya zevat tarafından rahatlıkla savunulabildiği Türkiye’de Yunus Efeleri müdafaa edecek, hakkını arayacak bir Müslüman evlâdı çıkmaz mı Allah aşkına!

15 Temmuz’un bir hafta sonrası idi. Diyesiymiş ki, silahlı terör örgütünün FETÖ’cü olduğunu o gece (15 Temmuz) öğrenmişmiş… Bülent Arınç’tan bahsediyorum…

Bana ahmak diyebilirsiniz” demişti. Hayır, Bülent Bey’in bu isteğini yerine getirmek için burası uygun bir mecra değil.

Kendisinin teröre karşı duruşunu “Cübbemi giyeceğim” veciz sözü ile hatırlıyoruz. Cübbesini giyip, “gadre uğrayan” FETÖ’cü militanları savunacaktı.

Güya eski bir yargı mensubunu benzincide pompacılık yaparken görmüş, çok müteessir olmuşmuş, olur muymuş böyle şey canımmış.

Görünen o ki, o günden bugüne değin Bülent Arınç’ın teröre karşı duruşu zerre miskal değişmemiş.

Elli iki insanımızın katili, terörist Selahattin Demirtaş’ın kitabını okumamızı tavsiye ediyor Bülent Abi bizlere. Arınç’a sormak isterim; bu kitabı şehidimiz Yasin Börü’nün annesi babası da okumalı mı meselâ?

Selo da, Kavala da çıkmalıymış içeriden, neden içeride tutulduklarına anlam veremiyormuş Bülent Bey.

Öyle ya, Selahattin Demirtaş daha “Başkan Apo’nun heykelini dikecek, heykelini”.

Oldu canım, başka bir arzunuz? Teröristleri savunurken nasıl da bu kadar rahat olabiliyorsunuz kuzum?

Yahu!” diyorum, “Bunların ve avenelerinin teröristleri savunduğu kadar, bu vatanın öz evlâtlarını savunamıyoruz ya, bu ayıp yeter bize!”.

***

“Yunus Efe” ismi tanıdık geliyor mu size? Muhtemelen hayır!

Kendisi PÖH (Polis Özel Harekât) mensubuydu, 9 ay öncesine kadar.

Bülent Arınç’ın “ahmak olmadığını”, Selahattin Demirtaş’ın “Başkan Apo’nun heykelini nereye dikeceğini” ve Osman Kavala’nın Gezi finansmanını nasıl plânlayacağını düşündüğü günlerde, Yunus Efe, Nusaybin’de, Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da göğsünü kör kurşunlara siper ediyordu.

Vatan bölünmesin, bayrak inmesin, ezan dinmesin diye…

Hendeklerle delik deşik edilen bu mezkûr ve meskûn mahallerde aylarca kelle koltukta, teröristlerle savaşmıştı Yunus Efe, bizler rahat yataklarımızda mışıl mışıl uyurken.

Yine Afrin’de, Zeytindalı Harekâtı’nın tam göbeğinde idi Yunus Efe. Güney sınırımızdaki terörist kuşatmanın belini kırıyordu silah arkadaşları ile birlikte. Emperyalistlerin ocağına incir ağacı dikmekle meşgul idi.

O kadar meşguldü ki vatan, devlet, millet işleriyle Yunus Efe, iki çocuğunun da doğumuna gidememişti. Öyle ya, çocuklarının yaşanası bir vatanı olmadıktan sonra…

Yetmedi, 15 Temmuz gecesi 1 dolara satılmışlar gibi milletin silahını millete doğrultanlardan ya da maçası yemediği için bir kenara sinenlerden de olmadı O.

O gece Yeşilköy Havalimanı’nda darbeci askerleri derdest eden ekibin de içerisindeydi.

 

Böyle değerli hizmetleri olan bir kahraman -atıyorum- ABD’de, Almanya’da, Birleşik Krallık’ta yaşıyor olsaydı, göğsündeki madalyaların ağırlığından sürekli sola çekerdi yürürken.

Ama burası Türkiye… Yunus Efe kızağa çekildi ve 9 aydır yargılanıyor!

Böyle bir olay -atıyorum- ABD’de yaşansaydı, “Believe It Or Not (İster İnan, İster İnanma)” programlarına konu olurdu.

Yunus Efe’nin suçu 5816’ya dair: Atatürk’ün mânevî şahsına hakaret...

Suça konu olan eylem ise, Anıtkabir’in yıllık masraflarını Twitter hesabından paylaşmış olması.

Anıtkabir’in yıllık elektrik gideri 1 milyon 200 bin TL, temizlik gideri 563 bin TL, bakım onarım gideri 732 bin TL ve su parası 23 bin TL imiş. Toplamda 2 milyon 598 bin TL yani!

Doğru bir hesap için bu rakamlara personel, peyzaj ve çevre düzenleme gibi diğer giderleri de eklemek gerekir.

Anıtkabir’in giderlerini yazmanın Atatürk’e hakaret sayıldığı ve böyle bir vatan evlâdının sırtına “Atatürk düşmanı” etiketi vurarak görevden alındığı bir ülkede hukuktan şikâyet edenlerin ve “Fikir özgürlüğü yok!” diye çemkirenlerin kahir-i ekserisi yine de Kemalist kesim işte! Ne garip ülkede yaşıyoruz, öyle değil mi?

Memleketin vatan evlâtları “terörist seviciler kadar” cesur olmadıkça, onlar kadar sesleri gür çıkmadıkça daha çoook Yunus Efeler harcarız biz.

Daha bir iki hafta evvel de “Hilâfet” etiketi ile paylaşım yaptığı için Bursa’da bir bekçimize Bursa Valisi tarafından soruşturma açıldı; belki duydunuz, belki de duymadınız…

Hukuk reformunun konuşulduğu bugünlerde mutlaka 5816’ya da el atılmalıdır. Anıtkabir’in yıllık masraflarını yazmanın, hattâ Sultan Vahdettin hakkında iyi şeyler söylemenin bile Atatürk’e hakaret sayıldığı bir vasatta haktan, hukuktan bahsetmenin mânâsının olmadığı kanaatindeyim.

Demirtaş’ın, Kavala’nın ve dahi cümle FETÖ’cünün siyâsiler, gazeteciler, sanatçılar, haberciler ve dahi ilgili-ilgisiz bir dünya zevat tarafından rahatlıkla savunulabildiği Türkiye’de Yunus Efeleri müdafaa edecek, hakkını arayacak bir Müslüman evlâdı çıkmaz mı Allah aşkına!

Bülent Arınç, Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala’yı rahatlıkla savunabilirken, bir başka bakan, bir milletvekili ya da üst düzey bir bürokrat da Yunus Efelerin hakkı için neden iki kelâm etmez?

Yunus Efeleri harcamak bu kadar da kolay olmamalı. Yunus Efe ve aynı zulme uğrayan kim varsa, itibarı ile birlikte mesleğini kendisine derhâl iade etmek zorundayız!

Geç gelen adâlet, adâlet değildir.

Seni (ve senin gibi nicelerini) savunamadık, senin gibi bir kahramana bunlar yapılırken yeri göğü inletemedik, seni kaderinle ve bu haksız hukuk sistemi ile bir başına bıraktık seni Yunus Efe, bu satırları okuyorsan, hakkını helâl et kardeşim!

Kalınız sağlıcakla efendim…