HAZIR gelecek yılın plânları
ve bütçeleri yapılırken Covid-19’un bizdeki ve dünyadaki tesirlerini bir
araştırsak da istikbâlin şekillenme ihtimâllerini öngörmeye çalışsak ve ona
göre biraz hazırlık falan yapsak nasıl olur?
Arkadaşımız
Can Akgün, küçük bir çalışma yaptı. “Sizce salgın sonrası üretimde en çok
aksatılan değer hangisidir; kalite mi, emniyet mi, ekonomi mi, ergonomi mi?”
diye sordu ve şıklarını verdi. Sonuçları beni şaşırttı. Ben aslında
“ergonomi”nin yüksek çıkacağını tahmin ediyordum ama sonuçlar şöyle çıktı: “Kalite
yüzde 13; emniyet yüzde 13; ekonomi yüzde 71 ve ergonomi yüzde 4.”
Anlaşılıyor
ki, yaşanan bu dönem sistemlerimizle, yöntemlerimizle ve algılarımızla hepimizi
tesiri altında bıraktı ve daha da bırakacağa benziyor. Belki, “Koyun can
derdinde, kasap et” gibi bir şey diyeceksiniz ama hayatın bu da bir hakikati. Bu
hakikatleri görmezden gelemeyiz.
Bu
durumda sorumuz, “Bu yaşananlar insanlığı
nasıl bir değişime hazır hâle getirdi? Bizler gerek fert, gerek millet, gerekse
ülke olarak bu değişimin yönünü kendi medeniyetimizin faaliyet sahasına çekebilir
miyiz?” şeklinde olmalı.
Meselâ
insan, hastalıklardan korunabilmek, hastalandığında tedavi görebilmek, zorda
yardım alabilmek için seyahatlerini azaltmak durumunda kaldı. Düşünün,
Hindistan veya ABD’ye gittiniz ve dolayısıyla virüsle karşılaşma ihtimâliniz
acayip derecede yükseldi. Allah muhafaza, orada hastalandınız. Ne yaparsınız?
Ödeyeceğiniz paranın hâddi hesabı yok. Paranız olsa bile o işlemleri yapmak hiç
de kolay değil.
Zaman
zaman formalitelerden şikâyet ederiz. Bizdeki formaliteleri 5-10 ile çarpın ki
oradaki formalitelerin ne anlama geldiğini kolayca anlamak mümkün olabilsin.
Oralarda, “Kızdım, size oy moy yok” demenizin de bir anlamı yok. Hastalık değil,
başka bir sıkıntı yaşadınız. Yurtdışında dâvâ, mahkeme, avukat işleri o kadar
kolay değil.
Meselâ
tanık olduk; Yunanistan’da göz göre göre hırsızlık oldu. Çalanların izini de
bulduk. Konsolosluğun araya girmesine rağmen bir gıdım yol alamadık. Ben artık
Yunanistan’ın bir devlet politikası olarak, ülkeye döviz bıraksın diye
hırsızları yakalamadığını düşünüyorum. O günden sonra bir daha Yunanistan’a
gitmedim. Gitsem de yanımda para değil, yiyecek-içecek götürmeye karar verdim.
Kişisel gözlemlerim böyle ama genel olarak nelerin olup bittiğini bilmek lâzım ki
yine genel sonuçlar çıkarabilelim…
Mevcût
statüko hem medeniyet, hem de genel menfaatler anlamında bizim gibi ülkelerin
lehine değil. Covid-19 sebebiyle statükonun değişmesi gibi bir ihtimâl varsa
yeni statükoyu lehimize çevirmemiz lâzım. Hâlen devam etmekte olan tesirler
bakanlıklarımızın, kamu kuruluşlarımızın elindeki verileri kullanarak emprik
gözlemler yapıp sonuçlara varabileceklerini düşünüyorum.
Meselâ
şu soruların cevapları bulunabilir:
Bu
dönemde şehirlerarası gerek bireysel, gerekse toplu taşımayı kaç farklı kişi
kaçar sefer kullandı?
Kaç
kişi evden çalıştı, kaç kişi çalışamadı ve işlerde, üretimde nasıl bir
etkilenme söz konusu oldu?
Bu
dönemde hangi hastalıklar arttı, hangileri azaldı?
Doktora
gidenlerin sayısı ne? Kaçar defa gittiler? Sağlıklarına nasıl bir tesir oldu?
Kafe
ve lokanta gibi yerlere gitme durumu nedir? Bu değişimden dolayı fertlerdeki
tesiri ne oldu?
Bireysel
ve iş yeri enerji tüketimi nasıl değişti?
Fertler
okula gitmemekten dolayı nasıl bir değişim yaşadılar?
Yüz
yüze iletişim yerine uzaktan iletişimin insanlar üzerinde nasıl bir tesiri
oldu?
Böylece pek çok sonuca ulaşılabilir. Bu sonuçları medeniyet teorisyenleri değerlendirmeli ve nelerin yapılabileceğiyle ilgili bir eylem plânı önermelidirler. Tahminim, bizim medeniyetimizin güçlü yanları, ilkeleri ve hedefleri doğrultusunda çok güzel fırsatların olduğu yönünde. Derler ya, “Birileri yapar, birileri taklit eder, birileri de olup biteni anlamaya çalışır”, acaba biz bu değişimi gerçekleştirenlerden mi, taklit edenlerinden mi, yoksa anlamaya çalışanlarından mı olacağız?