Corona’dan geriye kalacaklar

Dünya, yeni bir üretici nüfus aramaya yönelebilir. Bu arayış için, her türlü lojistik kolaylığı olan bir coğrafya olarak Türkiye, önemli bir adaydır bence. Türkiye, Çin kadar ucuz bir işgücü sunmasa da bu açığı nakliyeden kaynaklı süre ve mâliyetler ile kapatabilecek konumda olduğunu iyi anlatmalıdır dünyaya.

“1 Şubat 2020 itibarıyla 26 ülkede yaklaşık 15 bin kişide görülen virüs, resmî kayıtlara göre 306 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Yani ölüm oranı yüzde 2 civarında…

Eski tiplerinin ulaştığı istatistikler hiç iç açıcı olmasa da 2019-nCoV olarak adlandırılan bu Yeni Tip Coronavirüsün dünyanın yaşadığı birçok salgından daha düşük bir ölüm oranı var şimdilik.

(…)

Hâl böyle olunca, insan ‘Yeni Corona neden bu kadar büyütülüyor?’ diye sormadan edemiyor.

Bu korkunun birkaç sebebi var.

Birincisi, Çin’in genel olarak kaygı veren bilgilendirme sistemi ile ilgili. Komünist Çin, birçok konuda tam bir kapalı kutu. Millî menfaatlerini ilgilendiren konularda hiçbir uluslararası kurumla yeterli bilgi paylaşımı yapılmıyor. Dolayısıyla, bu salgınla ilgili veriler de doğru mu paylaşılıyor, bilemiyoruz.

Menşei çok net olmasa da bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan videolar, virüse maruz kalan insan sayısını milyonlarla, ölümleri de yüz binlerle ifade ediyor.

Bu konuda en makul ve bölgeye yakınlığı sebebiyle en inandırıcı olanı ise Hong Kong Üniversitesi’nin, sadece Wuhan’da 75 bin kişinin virüse maruz kaldığı yönündeki iddiası. Eğer iddia edildiği kadar yüksek sayıda insanın etkilendiği doğru ise, dünyanın bu konudaki korkusu da haksız değil demektir.

(…)

Mart ayından itibaren daha yüksek oranda yayılması ihtimâli üzerinde durulan virüsün, özellikle Çin tarafından atılacak doğru adımlarla daha fazla büyümeden etkisinin azalacağını ve yazdığımız bütün senaryoların boşa çıkacağını umuyorum.” (Haber Ajanda NET, 4 Şubat 2020)

***

Yukarıda, Covid-19 ile ilgili kaleme aldığım ilk makaleden birkaç paragrafı paylaştım sizlerle.

Ne güzel sayılar varmış meğer salgının ilk günlerinde… Gün geçtikçe tablo kötüleşti maalesef… Ne var ki, bugün milyonlarca kişiyi etkileyen bu virüs, biraz da dünyanın vurdumduymazlığı ile kartopu misâli büyüdü iki ay içerisinde.

Ne demişiz 70 gün önce?

“Yeni Tip Coronavirüsün dünyanın yaşadığı birçok salgından daha düşük bir ölüm oranı var şimdilik…”

Evet, hâlâ son on yıl içinde dünyanın bazı kesimlerinde yaşanan benzer salgınlardaki ölüm oranlarına ulaşmamış olsa da pandemi yani dünya geneline yayılan salgın özelliğinden dolayı daha vahim sonuçlara sebep olduğu kesin.

Şubat başında yazdığım satırlarda, Çin’in gerçek sayılarla karşımıza çıkıp çıkmadığı konusundaki tereddütlerden de bahsetmiştim. Bugün Çin’i suçlamaya devam edenler, bu iddiayı güçlü tutma gayretini de sürdürüyorlar.

Bence de Çin, Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) yeteri kadar doğru bilgilendirmedi Covid-19 konusunda. Çin’in kendi dahli olmasa bile, araştırmalar için gerekli altyapının oluşmasına katkı sağlamadığı gerçeği ile karşı karşıyayız bugün. Virüs örneklerinin paylaşılmasını bile elinden geldiğince ertelemesi ile suçlanıyor meselâ.

Ancak hiç kimse kendi hatâlarının üstünü örtemeyeceği gerçeğini kabul etmek istemiyor şimdilik.

İtalya’nın salgını görmezden geldiği ilk 15 gün, Avrupa’nın salgının merkezi olmasına sebep olduğunda İtalya’ya kimse hesap sormadı.

ABD’nin, virüs kendisini vurmayacakmış rahatlığı ile neredeyse iki ay hiç önlem almamasından sonra dünyadaki en yüksek vaka ve ölüm sayılarına ulaşmasının sorumluluğunu sadece kendi vatandaşları sorguluyor şimdilik.

İngiltere’nin, “sürü bağışıklığı” garabetiyle ülkeyi Avrupa’da en yüksek ölüm sayısına taşıması da Çin’in suçu olamaz herhâlde…

70 gün önce, virüsün Çin tarafından atılacak doğru adımlarla daha fazla büyümeden etkisinin azalacağını umduğumu yazarken ne Avrupa devlerinin akıl tutulmasını, ne de ABD’nin virüsten korunmak yerine Çin’le savaşmayı tercih edeceğini öngörememişim meğer.

Hâlbuki tüm dünya, Türkiye ile benzer tepkiler verebilse, Türkiye ile benzer periyotlarda tedbir alabilse, tedavi sürecinde Türkiye kadar mâhir davranabilse, sağlık sistemleri Türkiye’nin en az yarısı kadar güçlü olabilse, sonuçlar bu kadar vahim olmayabilirdi belki.

Buradan çıkan sonuç, ekonomimizin her zaman olduğundan daha güçlü, sağlık sistemimizin dünyaya örnek olduğu ve dolayısıyla ülkemizin iyi yönetildiği gerçeğidir, unutmayalım!

***

Şimdi bütün dünya normalleşme çabasında…

Vaka ve ölüm sayıları bizden yüksek seyretmeye devam eden ülkeler bile bizden önce kısıtlamaları azaltmaya başladılar. Hâlâ ikinci dalga ihtimâlini konuştuğumuz bir dönemde bu normalleşme dünya için ne kadar doğru bir karar acaba?

Türkiye olarak, Avrupa ve ABD örneklerinde olduğundan daha dikkatli bir program izliyor gibi görünüyoruz. Kabul edilebilir ölüm ve vaka sayılarımıza rağmen “yeni normal” için çok da acele etmiyoruz sanki.

Covid-19’un ekonomilere vurduğu darbeden bir an önce kurtulma gayreti, diğer ülkeleri ikinci dalga ihtimâli ile dalga geçme noktasına getirmişken bizim hâlâ daha tedbirli davranıyor olmamızı takdirle karşılıyorum şahsen.

Bu virüsten bir gün tam olarak kurtulursak (ki Allâh’ın izniyle kurtulacağımızı düşünüyorum), ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının alevleneceği kesin gibi görünüyor. Çin’i virüs üzerinden cezalandırmanın yollarını arıyorlar sürekli. Çin’in bu konuda büyük bir yara aldığı da kesin!

Dünya, yeni bir üretici nüfus aramaya yönelebilir. Bu arayış için, her türlü lojistik kolaylığı olan bir coğrafya olarak Türkiye, önemli bir adaydır bence. Türkiye, Çin kadar ucuz bir işgücü sunmasa da bu açığı nakliyeden kaynaklı süre ve mâliyetler ile kapatabilecek konumda olduğunu iyi anlatmalıdır dünyaya.

Dünyadaki muhtemel ekonomik düzen değişikliği, gerek ABD’de, gerekse de Avrupa’da önemli siyâsî depremler üretmeye gebe görünüyor. Bu siyâsî depremlerden belki en güçlü çıkacak ülkenin de Türkiye olduğunu düşünüyorum.

Salgın sürecinde, hem iç siyasette eli güçlenen bir iktidar, hem de dış siyasette herkese umut olan Türkiye’nin bir adım önde olduğu gerçeği ile gurur duyalım.

Allâh’ın dünyadaki şeytânî nefsleri vesîle kılarak insanoğlunun üzerine saldığı bu virüs belâsını, yeni bir “Nûh Tufanı” gibi değerlendirip, iyilerin hâkim olduğu yeni bir dünyaya hükmetme sebebine döndürmemiz umudu, takdir-i İlâhî inancıyla aklımızın bir köşesinde dursun inşâallâh…