Çolak Sedat ve derin devlet

Suç örgütlerini ülkenin ve milletin başına musallat olmaktan tamamen çıkardıklarını, demokrasiye, millî iradeye, hukuka karşı çıkanların ve hukuk dışı her araçtan medet umanların ise yeni arayışlara yöneldiğini belirtikten sonra Erdoğan, “Terör örgütleri gibi suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir. Onlarla aynı çuvala girerseniz, daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz” ifadesini kullandı.

TAM kapanmanın henüz başlarında, Ramazan Bayramı’na 10 gün kala, herkes “Şampiyon kim olacak?” derken, yurt dışından yayınlanan 41 dakikalık video, ülke gündemini altüst etmeyi başarmıştı…

İlk videoda geçen iddialar, muhatapları açısından önemli olduğu kadar, gazeteciler açısından da bulunmaz bir fırsat teşkil ediyordu…

Videonun kahramanı, beyaz gömleğiyle oldukça geniş sayılabilecek bir masa başına yerleşen, arkasındaki ekranda Alparslan Türkeş’in yer aldığı stüdyo dairede konuşan, herkesin yakından tanıdığı Sedat Peker’den başkası değildi.

Herkes merak etmişti, Peker, neden video yayınlıyordu?

Soruyu duymuş olacak ki gerekçesini de kendisi açıkladı: “Kamuoyunda derin devlet başı olarak simgelenen Mehmet Ağar ve Pelikancılar olarak bilinen grup, bazı güç odakları için şahsıma yapılan kanunsuzlukların taşeronluğunu yaptılar!”

Devamında ise, Nisan ayı sonlarındaki gelişmeler ışığında ülkeye davet edileceğini beklediğini, ancak yanıldığını, ayrıca evine yapılan operasyonda polisin eşine ve kızına silah doğrulttuğunu, kadın polis bulundurulmadığını ve çocuklarının üzerinden sindirilmeye çalışıldığını ifade etti.

Videoda geçen isimler de kamuoyu tarafından biliniyordu: Dönemin “A Takımı” diye tabir edilen ekipte yer alan, Ankara ve İstanbul’da İl Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulunan, İçişleri ve Adalet Bakanlığı yapmış, kısa bir süre de DYP ve DP Genel Başkanlıkları koltuğunda oturmuş Mehmet Kemal Ağar, oğlu Elazığ Milletvekili Tolga Ağar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Turkuaz Medya’nın başındaki Serhat Albayrak ile “Pelikancılar” olarak bilinen grup…

İlk videonun ardından gazeteci arkadaşlarımız onlarca analize imza atarken, konuk oldukları pek çok televizyon kanalında da konuyu ele aldılar.

Geniş bir mutfak ekibi tarafından ve oldukça profesyonelce hazırlanan videonun ardından, ana muhalefet liderleri demeçler verdi, hakeza yeni kurulan partilerin liderleri de…

Dile getirilenlerin bir iddiadan mı, yoksa bir iftiradan mı ibaret olduğu belli değildi ancak korkunçtu!

FETÖ’ye üye olma suçundan tutuklanan Azeri asıllı iş insanı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’na ait Bodrum Yalıkavak’taki 1 milyar dolarlık turizm ve yat limanının, “derin devlet” olarak lânse ettiği Mehmet Ağar tarafından 29 milyon dolar karşılığında ele geçirildiğini, oğlu, AK Parti Elazığ Milletvekili Tolga Ağar’ın ise 21 yaşındaki Kazakistanlı gazeteci Yeldana Kaharman’ın ölümüne neden olduğunu söylüyordu.

Peker kendinden o kadar emindi ki söyledikleri yalan çıkarsa parmaklarını bu uğurda kesmeye ve “Çolak Sedat” olarak anılmaya razı olduğunu söylüyordu.

Temizlik düellosu

İçişleri Bakanı Soylu’nun, haklı olarak hakkındaki iddialarla ilgili açıklama yapması bekleniyordu. Öyle de oldu; sosyal medya hesabından, aylardır bu senaryonun bu noktaya geleceğini beklediğini söyledi ve Sedat Peker’i de birilerinin elinde operasyon elemanı olan “mafya pisliği” olarak niteledi. Peker bir sonraki videosunda Soylu için “Temiz Süleyman” ifadesini kullanmaya başladı.

Kılıçlar kınından çekilmişti. İçişleri Bakanı Soylu’nun istifasında robot hesapların devreye sokulduğunu, kendisinin de basın aracılığıyla destek verdiğini söylüyordu.

“Arkası yarın” formatındaki ardışık videolar, ülkenin “1” numaralı gündemi olmayı başarmıştı. Her videoda yeni iddialar ve yeni isimler dile getirilirken, 3 ilâ 5 milyon arasında izlenme sayısına erişilmeye başlanmıştı.

“Bir tripoda, bir kameraya yenileceksiniz!”

Eskiden mafya jargonunda muhataplara, gönderilen bir “mermi” ile mesaj verilirdi, şimdilerde ise yurt dışı menşeli videolar ile veriliyor. Çünkü hiçbir mermi o menzilden hedefine ulaşmaz!

Belli ki ekranı sevmişti ve milyonların kendisini izlemesinden haz alıyordu Peker, devam etti. Son videosunda hızını alamayarak, Kolombiya’dan gemiyle yola çıkan 4 bin beş yüz tonluk kokainin rotasının Türkiye olduğunu bile iddiaları arasına serpiştirmişti.

Kendisi için söylenen “mafya liderliği” yakıştırmasını kabul etmediğini, öyle olsa kendisine polis koruması tahsis edilmemesi gerektiğini, ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesiyle Orta Asya’da gerçekleşen organizasyonda “Türk Dünyası Hakanı” unvanının verilmemesi gerektiğini dile getiriyordu.

İddiaların merkezinde yer alan Mehmet Ağar, “Ben olmasaydım mafya çökecekti buralara” diyerek büyük bir pot kırınca devreye giren Soylu, Türk Polisini inciten ve Türk Devleti’ni aciz duruma düşüren açıklamanın dil sürçmesinden kaynaklanmış olmasını ümit ettiğini şerh düştü. Bunun üzerine Ağar, verdiği demecin yanlış anlaşıldığını, hâddini aşan cümlelerden dolayı da özür dilediğini beyan etti.

Peker’in, Cumhurbaşkanı’na yazdığı mektuba cevap alamadığını, çareyi yurtdışına kaçmakta (sürgün edildiğini) bulduğunu söylerken
kullandığı dil, üslûp ve beden dili dikkatlerden kaçmıyordu.
Sadece bu değildi mesajlar; masada duran objeler ve kitaplar da birer mesaj niteliğindeydi -bunları deşifre etmeye gerek duymuyoruz, okuyucumuz bunu anlayacak basiret ve ferasete sahiptir-.

Giriş bölümü şimdiye kadar yayınlanan videoların bir deşifresini içermiyor, ancak arşiv özelliği taşıması açısından küçük bir özet yerine geçsin istedim.

Bu yazıyı kaleme alma gerekçem; giderek kirlenen dünyanın “en temiz koylarına” sahip 783 bin 562 kilometrekarelik Anadolu tüm Türk dünyasının ve mazlum coğrafyaların umutla yolunu beklediği bir yurt iken, böyle bir dönemde, bin yıllık koca çınarın gövdesine keyifle indirilen her balta darbesinin çıkardığı sesin kulaklarımı sağır ediyor olmasıdır.

Susurluk’tan suskunluğa

“Muhatabımız değil!” diyerek sessizliğe gömülmenin muhalefetin elini ayağını güçlendireceği, üstelik buradan vurmaya devam edecekleri apaçık bir gerçek iken devlet aklını önemseyen ekserin sıklıkla dile getirdiği “Bir hikmeti vardır” ifadesinin, artık 2023’e kilitlenen Türkiye’nin mimarları için de kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Varsayalım, Sedat Peker yurt içinde ve dışında herhangi bir istihbarat servisinden yardım almasın, kaldığı ülkelere ajanlık etmemiş olsun, muhalefetle ve hatta FETÖ ve de PKK unsurlarıyla temas kurmamış olsun, söylemlerinin kamuoyunda bir karşılığı var ve bir de hatırı sayılır derecede “gizli memnunlar” ordusunun kurulmasına sebebiyet veriyor…

Her ne kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “Tayyip Abi” dese de, hedef, Erdoğan’ın kendisiyle beraber oğulları Burak ve Bilal Erdoğan ile damadı Berat Albayrak’tan oluşan aile bireyleri üzerinden Türkiye’yi kapsıyor… Dolaylı yoldan ise Petkim-Socar alışverişinden ziyade, Karabağ Zaferi’nde omuz verdiği kardeş Azerbaycan’ı ilgilendiriyor…

Tüm bunlar, arefe günü Kudüs’e yapılan baskınla start alan ve 60’ı çocuk, yaklaşık 300 Filistinlinin şehit edildiği İsrail saldırıları devam ederken oluyor. Dünya bu drama tepki vermezken, yaklaşık 1 buçuk yıldan bu yana dünyayı tesiri altına alan Koronavirüs ile amansız bir mücadeleye girişen Türkiye’nin bu saldırılara daha ne kadar direneceği ise meçhuldür.

“Devlet ebet müddet”

2023 seferine hazırlanan ordugâhın üzerine atılan Rum ateşi başlıklı oklara kalkan olacak iradenin “sessizliği” seçmemesi temennimdir. Aksi takdirde, 20 yılda elde edilen onca güzellik, beklenen olası finalden uzaklaştırılarak heba edilmiş olur. Bunu da ne yüreğim kaldırır, ne de aklım alır. Çoğul konuşacak olursak, millet olarak bunu kaldıramayız!

“Mafya devleti” tabirini kullanan muhalif siyâsetçiler ve gazeteciler giderek çoğalıyor. Bu koz, “Temiz toplum, temiz siyâset” anlayışına çamur atan, “Hodri meydan!” diyerek devleti temsil edenlere cephe açan, tehdit ve hakaret eden, hatta şantaj dosyaların varlığından bahseden Sedat Peker’in elinden acilen alınmalıdır. Yoksa onun parmakları değil…

Bu uğurda adalet terazisinin yerinden oynatılmadan, hukukun üstünlüğüne olan inanç ve azimden ödün vermeden, her şeyin “millet” için olduğuna vurgu yaparak iddiaları çürütmek, “varsa” doğruluk payı olanlar hakkında yapılması gereken ne ise onu da vakit geçirmeden yerine getirmek, köklü bir devlet geleneğidir.

“Erdoğan’a darbe hazırlığı yolda!”

Ara başlık bana değil, Ulusal TV’de “İşin Aslı” programında konuşan Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emin Gürses’e ait…

İstihbarat ve psikolojik savaş uzmanı, Ergenekon Dâvâsı’nın tutuklu sanıklarından ve “Darbe hazırlığının içinde de iki bakan, bir de başkan var” diyen Gürses, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güvende olmadığını, isimlerini vermek istemediği iki bakan ve bir başkanın (!) bir araya gelerek “Sayın Cumhurbaşkanımızın sağlık durumu iyi değildir” diyeceklerini ve ülkenin yönetimini almayı düşündüklerini iddia etti.

Peker’in iddiaları baskın geldiğinden olmalı ki Gürses’in sesi duyulmadı. Emin Gürses, “Reis’e haber gönderdik, buradan da söyleyelim, böyle çalışmalar var ve ABD de bunlara destek veriyor! Siz, yavaş yavaş piyasayı temizleyin!” uyarısında bulunduğunu dile getirdi.

Konuşmak en büyük eylemdir

İddialar hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat olmasa da İletişim Başkanlığı başta olmak üzere Savunma ve İçişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir basın açıklaması yapılmalı. Yapılmalı ki, benim ve benim gibi düşünenlerin içine su serpilmeli. Konuşmak derken, başlı başına bir demeci içermiyor isteğimiz, operasyonel bir eylem olarak da ele alınması gerekir.

“Bu kirli senaryoyu da bozacağız!”

Yazımı hazırladığım sırada, kabine toplantısı sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan beklediğim açıklama da gelmiş oldu ve ismini anmadan Sedat Peker ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Suç örgütlerini ülkenin ve milletin başına musallat olmaktan tamamen çıkardıklarını, demokrasiye, millî iradeye, hukuka karşı çıkanların ve hukuk dışı her araçtan medet umanların ise yeni arayışlara yöneldiğini belirtikten sonra Erdoğan, “Terör örgütleri gibi suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir. Onlarla aynı çuvala girerseniz, daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz” ifadesini kullandı.