Çok şeye ihtiyacımız yoktu aslında

Bir Ramazan umresini çok arzu ediyorum ama olamadı bir türlü. O mübârek mekânlarda tutulan Pazartesi ve Perşembe oruçlarının, Kâbe-i Muazzama ve Ravza-i Mutahhara’da kurulan iftar sofralarının, tadına doyulmaz simit, hurma, yoğurt, muz ve zemzemin unutulmaz lezzetleri hâlâ damağımda. Bir ay boyunca bunu yaşayabilmek ne kadar güzeldir kim bilir!

ÖZLEDİM Allah’ım, çok özledim! O kutsal topraklara gitmeyi defalarca nasip ettiğin için hamd-ü senalar olsun. Ama doyamadım ki… Benim gibi doyamayan çok var, eminim. O kadar özledim ki, her yer bana Mekke, Medîne gibi kokuyor. Böyle olduğu zamanlarda mutlaka giderdim. Kıymetini mi bilemedik, yeterince yerine getiremedik mi görevlerimizi, hiç gidemez olduk.

Benim tatilim oralar. Ben oralarda dinleniyor, yenileniyor, şarj oluyorum. Tekrar ne zaman nasip olur bilinmez. Nasip olur mu, ömrüm yeter mi, bilinmez. Allah biliyor o mübârek mekânları ne kadar özlediğimi…

Bir Ramazan umresini çok arzu ediyorum ama olamadı bir türlü. O mübârek mekânlarda tutulan Pazartesi ve Perşembe oruçlarının, Kâbe-i Muazzama ve Ravza-i Mutahhara’da kurulan iftar sofralarının, tadına doyulmaz simit, hurma, yoğurt, muz ve zemzemin unutulmaz lezzetleri hâlâ damağımda. Bir ay boyunca bunu yaşayabilmek ne kadar güzeldir kim bilir!

Eşim gidemediği için, onu Ramazan’da yalnız bırakmamak adına gidemiyordum. Ama eğer yasaklar kalkıp tekrar gidebilmek nasip olursa, bir Ramazan umresi yapabilmeyi çok istiyorum. Umarım nasip eder Rabbim. İşte bu duygular içinde iken, sevgili umre hocam, Millî Görüş Teşkilâtı ve Hennes Tur hocalarından Adem Sevgi’nin satırları geldi önüme. Ve benim de düşündüklerimi dile getirdiği için sizlerle paylaşmak istedim değerli okuyucularım. “Herkese nasip olsun” duâsı ile…

“Muhabbet, sevgi, kulluk, ibadet, bir kaç lokma ve bir kaç damla... Ama doymadık. Ama yetinmedik. Ama daha çok istedik. Ama daha çok biriktirdik. Kendimizden geçtik, yedi göbeğimizi düşündük. Oysa Sevgililer Sevgilisinin hemen yanında ne kadar da huzurluyduk bir hurma, bir simit, bir yoğurt ve bir muz ile iftar ederken. Tanımadığımız, bilmediğimiz insanlar ile bir simidi on parçaya bölüp paylaşırken…

Ezan ile kamet arası vakit çok kısa. Ve iftar edip Allah’ın huzuruna koşar adımlarla gitmenin huzuru... Ezan ile kamet arası… Sahi dostlar, hayat da böyle değil mi? Ezan ile kamet arası... Sağ kulağına ezan okundu, sol kulağına kamet; yola hazırsın, yoldasın… Her an menzile yürüyorsun... Her an kapanır gözler ve “Uzkuru mevta kum bil hayr” (Ölülerinizi hayırla yâd ediniz) nidası duyulabilir senin için...

Haydi iki lokma bir şeyler atıştır ve yine geldiğin yere dönmeye koşar adımlarla yürü! Medîne’de ezan, Medîne’de iftar, Medîne’de kamet, Medine’de namaz... Ne olur Ya Rab, bir daha kılsak?

Ezanın okundu, kametin getirildi. Seferdesin, yoldasın. Heybene bak, neler var? Neler topladın? Yükün ağır, yolun uzun. Seferdesin dostum!

Bugün ailenizle birlikte kahvaltı edin. Sefer öncesi bir masa etrafında toplanın. Güler yüzlü, tebessüm ile birbirinize lokma ikram edin. Tıpkı Medîne ikliminde olduğu gibi... Tıpkı Efendimizin huzurundaki gibi...” (Adem Sevgi)