Çocukların dünyasında masal ve hikâye

Hikâye kahramanının çocuk olması da çocuk açısından önemlidir. Çocuk, hikâyeyi okurken kendisini onun yerine koyabilir, anlatılan olayı kafasında somut hâle getirebilir.

ÇOCUKLAR tarafından bakıldığında, masallar hikâyelerden bir basamak önde gelmektedir. Bu bakımdan, önce masal üzerinde durmamız gerekiyor.

Hangi çocuk masal dinlemeden büyümüştür? Küçük yaşlarda iken, büyüklerimizin anlattığı masalları dinlerdik. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ “zalim devleri, iyi yürekli perileri, dünya güzeli prensesleri, uçan halıları ve altın yumurtlayan tavukları” unutmadık. Bizi bazen ürküten, bazen sevindiren, fakat her zaman ders veren, iyi ve doğrudan yana olan masallar, kişiliğimizin oluşmasında etkili unsurlar arasında yer aldı.

“Bir varmış, bir yokmuş” diye başlayan ve “Gökten üç elma düşmüş” diye sona eren masallar, kafamızda öyle yer ederlerdi ki kimi zaman rüyalarımıza girdiği bile olurdu. Mutlu sonlardan sonra sevinç duygularıyla dolardı küçücük yüreğimiz.

Çocukluk yıllarında masalın önemi bir başkadır. Bugün bile, çok beğendiğimiz şeylerden bahsederken “Masal gibi”, “Bir masal âlemiydi sanki” ifadelerini kullanıyoruz.

Çocukların dinleme ve okumaya başlangıç dönemlerinde masaldan sonraki ilk durak, hikâyedir. Çocuğun yaşı ilerledikçe, yavaş yavaş masallardan soğumaya ve hikâyeye ilgi duymaya başlar. Masalların büyülü atmosferi ve kendine özgü câzibesi, artık ona monoton ve saçma gelmeye başlar. Çünkü hayatın gerçeklerini tanımaya başlamıştır.

Çocuk, artık ilk zamanların acemiliğinden kurtulmuş, gerçeklere önem vermeye başlamıştır. Hayâl âleminin sonuçsuz kalması onu gerçeklere daha çok yaklaştırır. Hikâyelerde “olmuş ya da olması mümkün şeyler anlatıldığı için”, bu tür ona daha câzip gelmektedir. Çünkü okula gitmekte, çevresindeki olaylardan etkilenmektedir. Kimi zaman kendisini hikâye kahramanının yerine koyar, onunla sevinir, onunla birlikte üzülür. Ayrıca okuduğu hikâyelerden dersler çıkarmaya başlamıştır. Güzel örneklerle karşılaştığında onlar gibi iyi ve yardımsever olmak ister.

Çocuk edebiyatımızda hikâyenin önemli bir yeri vardır. Çocuklara kazandırılmak istenen birçok iyi huy, hikâyeler vasıtasıyla kazandırılır. Çünkü o yaşlarda çocukların kişilikleri ve değer yargıları oluşmaktadır. Çocuklar, beğendikleri hikâyeleri aradan yıllar geçse bile unutmazlar. Hikâyelerin kahramanları çocukların belleklerinde “örnek şahsiyet” olarak yerlerini alırlar.

Çocuklar için yazılmış bir hikâyenin onlar tarafından beğenilmesinin ilk şartı, hikâyenin anlaşılır olmasıdır. Dikkat edilmesi gereken diğer unsurlar şunlar olabilir: Konu seçiminde titiz davranmak, dil ve üslûba özen göstermek, çocukların duyarlı oldukları noktaları yakalayarak duyguları harekete geçirebilmek, bir mesaj verilecekse onu etkileyici bir şekilde sunmanın yanında kelimeler ve örnekler özenle seçilmeli, çocuğun seviyesi gözden uzak tutulmamalıdır. Olaylar onların anlayacağı şekilde sunulmalı, cümleler kısa, açık ve somut olmalıdır. Çocuklar, büyüklerden daha duygusaldırlar. Bu bakımdan, hikâyede duygusal öğeler mutlaka bulunmalıdır. Duyguya yer verilmeden anlatılan bir olay çocuklara câzip gelmemektedir.

Hikâye kahramanının çocuk olması da çocuk açısından önemlidir. Çocuk, hikâyeyi okurken kendisini onun yerine koyabilir, anlatılan olayı kafasında somut hâle getirebilir.

Çocukların hikâyeye olan ilgisi birçok yazarı çocuk edebiyatına yöneltmiştir. Bu durum oldukça sevindiricidir. Bugün birçok yayınevi çocuklar için birbirinden güzel kitaplar yayınlamaktadırlar.

Ne mutlu küçük yaşlarda iken okuma alışkanlığı kazananlara ve büyüdüğünde de bu alışkanlığı devam ettirenlere!