ÇOCUKLUK, hayatın en renkli, keşif dolu ve sınırsız hayâl gücünün kullanıldığı dönemlerinden biridir. Oyun oynamak ve arkadaşlarla vakit geçirmek, bu dönemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi ve değişen yaşam koşulları, çocukların oyun oynama ve arkadaş edinme olanaklarını sınırlandırmaktadır. Özgürce hareket edemeyen çocuklar önce eve hapsedildi, sonra ekrana mahkûm edildi. Onlar bunun pek farkında olmasa da biz kendi çocukluğumuz ile şimdiki çocukların oyun oynama olanaklarını karşılaştırdığımızda, sokakta arkadaşlarıyla oynayan bir nesil olarak ne kadar şanslı olduğumuzu biliyoruz.
Tarihsel süreç içerisinde oyunla ilgili görüşlere bakıldığında, oyunun hep önemi vurgulanmıştır ve oyunla öğretime gereken önem üzerinde durulmuştur. Peygamber Efendimiz, “Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş olun, 15 yaşından sonra ise istişare edin” buyuruyor.
Platon (M.Ö. 427-347), çocuğun eğitiminde beden eğitiminin ve ruh eğitiminin birlikte yapılmasını önerir. Çocuğun oyunla büyümesi gerektiği üzerinde durur. Platon, yetişkinin çocuğu aşırı engellemesinin zararlı olacağını ve çocukların yeteneklerinin keşfedilmesinde oyunun önemli bir yere sahip olduğunu belirtir.
Gazali’ye (1058-1111) göre oyun, çocuğun belleğini yeniler, öğrenme gücünü artırır ve çocuğu dinlendirir (Akandere, 2023). Gazali, çocuğun dinç ve zinde kalmasını sağlamanın en uygun yolunun oyun olduğunu söyler.
Comenius (1592-1671), oyunun insanın özgür olma isteği, hareket etme, arkadaşlık kurma, rekabet etme ve değişiklik isteğiyle bağdaştırıldığını ancak disiplin ve düzen kazanmada da önemli bir rolü olduğunu belirtir (Sevinç, 2005).
Rousseau (1712-1778), insanın doğası gereği iyi bir varlık olduğunu ve kurumların insanı kötüleştirdiğini savunur. Ona göre insan özgür hareket etme eğilimindedir. Çocuğun yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi gerektiğini vurgular.
Frobel (1782-1852), oyunun çocuğun en içten, gerçek ve kendini anlatma biçimi olduğu görüşündedir (Akandere, 2023). Çocuk oyun ortamında hem eğlenir hem de öğrenir. Frobel, çocuğun tüm gelişim alanlarını etkileyen oyunun, aynı zamanda çocuğun iç dünyasını yansıtan bir ayna ve yetişkinlerle iletişim kurma aracı olduğunu söyler.
Montessori (1870-1952), “Oyun, çocuğun işidir” der.
Çocuğun oyun oynamasının önemine vurgu yapan birçok tanım vardır. Hiçbir bilim insanı veya düşünür, oyunun gereksiz ya da vakit kaybı olduğunu söylememiştir. Bilakis, yetişkinlerin de çocuklarının oyunlarına iştirak etmesi gerektiğini ve onlara destek olunmasının öneminden bahsetmişlerdir.
İleride çocuğunuzla çok büyük sorunlar yaşamak istemiyorsanız, en değerli varlığınıza zaman ayırmanız gerekiyor. Unutmayın, bakım yapılmayan her şey zamanla ölür.
Çocuk ve ebeveyn ilişkisi, sağlam temeller üzerine kurulmalıdır
Baba, çocuğun doğumundan itibaren bakımında çocuğu besleme, uyutma, banyo yaptırma gibi görevlerde anneye yardımcı olmak, sağlıklı baba-çocuk ilişkisinin başlamasını ve devam etmesini sağlar. Çocukla oyun oynama veya bir etkinlikte bulunma; birlikte alışverişe gitme, kitapçıya gitme, oyuncaklarla oynama, sinemaya gitme, birlikte yürüyüşe çıkma gibi aktiviteler, çocuğunuzla birlikte yaparken zevk alacağınız, samimi güzel bağların oluşacağı değerli zamanlardır. Geriye dönüp baktığınızda bu vakitler geri gelmeyecek. Çocuk, büyüyüp bir yetişkin olduğunda hafızasında kalan güzel anılar, ebeveynleriyle birlikte geçirdiği güzel vakitler olacaktır.
“İş zaten tüm zamanımı alıyor, işten yorgun geliyorum, bunları ne zaman yapacağım?”diyorsanız, illâki bir zaman bulunur. İleride çocuğunuzla çok büyük sorunlar yaşamak istemiyorsanız, en değerli varlığınıza zaman ayırmanız gerekiyor. Unutmayın, bakım yapılmayan her şey zamanla ölür. Bu bir eşya olabilir, bir duygu olabilir. Hiçbir şey yapamıyorsanız, sizin işten gelişinizi dört gözle bekleyen çocuğunuzun size anlattıklarını gözlerinin içine bakarak ilgiyle dinlemek, anlattığı hikâyeye göre gülümseyerek ya da şaşırarak ilgiyle dinlediğinizi gösterebilirsiniz.
Ebeveyn tarafından olaya baktığımızda, depresyonda da olabilirler; bu nedenle içlerinden hiçbir şey yapma isteği gelmez. Buna şöyle örnek vereyim:
Terapi odasında danışanlar bu durumu şöyle aktarabiliyorlar: “Babamın bizi gezdirdiğini pek hatırlamıyorum. Her gün işten eve gelir, yüzümüze bakmak yerine uykusu gelinceye kadar televizyon seyrederdi. Acı sözü olmazdı ama sevgisini göstermez, sohbet etmezdi. Hafta sonları evde oturur, bizimle dışarıda eğlenceli bir şeyler yapmazdı. Özetle, babamla aynı evde ama ayrı dünyalarda gibiydik.”
Anne ya da baba depresyondaysa çocukta da depresif özellikler belirir. Depresyonun ilacı, istemesen de harekete geçmendir. İnsan beyni hareket etmek üzere programlanmıştır. Zira insan hareket etmediğinde hastalanır. Fiziksel sağlık için nasıl ki spor yapmak önemlidir, ruhsal sağlık için de spor yapmak, yeni bir uğraş edinmek, sanatsal aktivitelere katılmak, sevdiklerinle buluşmak, seyahat etmek, hatta ihtiyaç sahiplerine yardım etmek önemlidir. Yani ilgi alanına giren her türlü hareket, beyinde mutluluk hormonlarının salımını başlatır. Dolayısıyla depresyonla baş etmen kolaylaşır.
Ebeveynin çocuğun güzel davranışlarını övmesi ve onun olumlu özelliklerinden bahsetmesi çocuk için son derece önemlidir. Bu övgü yerinde, zamanında ve gerçekten hak edilmiş olmalı; ayrıca samimi olmalıdır.
Baba, çocuk için sürekli meşgul ve yorgun olan bir birey olmamalıdır. Çocuk, ihtiyaç duyduğunda babaya ulaşabilmeli; baba eve geldiğinde yorgunluğunu çocuklarıyla birlikte atmanın yollarını bulabilmelidir.
Oyun çocuğun dünyasıdır. Bu dünyayı tanımak için onların oyunlarına dahil olmak ve açık havada arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamalarına olanak sağlanmalıdır.
Çocuğun yaşı ne olursa olsun, anne ve babanın sevgisine ihtiyacı vardır
Çocukların özel günleri babalar için iyi bir fırsattır. Çocuğun okulda bir gösterisinde yanında olması, doğum gününde ve diğer etkinliklerde yanında bulunması, baba-çocuk ilişkisini pekiştirecektir.
Çocukların da bizler gibi değerli olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Bir söz, bir bakış, bir dokunuş ya da içten bir gülümsemenin değeri hiçbir şeyle ölçülemez.
Peki, oyunsuz ve arkadaşsız geçen bir çocukluk döneminin geleceğe yansımaları neler olabilir?
Evde kapalı alanda zaman geçiren çocuk için hareket etmek, yerinden kalkıp bir şey almak, ev işlerinde ebeveynine yardımcı olmak, yaşına göre odasını toplamak ve yemek yediği tabağı bile kaldırmak zor geliyor. Çünkü çocuklar kapalı alanda hareket etmeyi unutuyor. Oturdukları yerden kalkmak istemiyorlar. Hareketsizlik, çocukların gelişiminde yaşlarına göre gerilik oluşturduğu gibi psikolojik sorunlara da yol açıyor. Sokakta oyun oynamak, çocuğun fiziksel, psiko-motor, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimine katkı sağlar. Çocuk sokakta ne oynayacak demeyin, hepimizin bildiği çok güzel oyunlar var: Aç Kapıyı Bezirgân Başı, Birdirbir, Körebe, Kutu Kutu Pense, Yağ Satarım Bal Satarım, Yakan Top, Uzun Eşek, Topaç, Köşe Kapmaca, Saklambaç, İp Atlama, Yedi Kiremit, Alçak Yüksek, Stop gibi geleneksel sokak oyunlarıyla büyüsün çocuklarınız.
Açık alanlar, enerjilerini atmalarını sağlar
Köyü, kasabası olan köyüne gitsin, hem sıla-i rahim yapsın hem de çocuklar dilediği gibi oynasın. Sadece buna çocukların ihtiyacı yok; kalabalığın getirmiş olduğu stres ebeveynleri de etkiliyor. İnsan vücudundaki elektriği atamıyor.
Temas ettiğimiz çoğu şey ya plastik ya da demir. İnsanın toprağa, yeşile temas etmeye ihtiyacı vardır. Vücutta birikmiş elektriği bu şekilde atabilirsiniz.
Köyler, önceki zamanlara nazaran boş; sadece yaşlılar kalmış. Meyveler, toplayan olmadığı için ağaçların üzerinde kalıp dökülüyor. Tatillerde, bayramlarda deniz kenarını değil de kendi doğup büyüdüğünüz toprakları tercih ederseniz, hem büyüklerinizin duasını almış, stresinizi atmış hem de çocuklarınız dilediği kadar oynamış olurlar.
Başta teknolojinin gelişmesi, betonlaşma ve komşuluk ilişkilerinin azalması gibi sebeplerden dolayı insanlar yalnızlaştı, yabancılaştı ve çocuklar daha çok evde vakit geçirir hâle geldiler. Artık çocuklar dışarıda oyun oynayamıyor ve eski sokak oyunları maalesef unutuldu. Ama biz onlara bu oyunları öğretebilir, oyun kurmalarına yardımcı olabiliriz. Çocuklarla birlikte biz de eğlenmiş oluruz.
Çocukların gelişimi açısından sokak oyunları çok faydalıdır. Güneş ışınlarından alacakları D vitamininin etkisini göz ardı edemeyiz. Özellikle hiperaktivitesi olan çocukların enerjilerini atmaları gerekmektedir. Açık alanlar, enerjilerini atmalarını sağlar.
Sokak oyunları, çocukların motor gelişimini de destekler. Oyun oynayan çocuklar, koşarak, atlayarak, tırmanarak, yakalayarak, sıçrayarak, sürünerek ve sallanarak sürekli hareket ederler. Böylece, büyük ve küçük kas gruplarının gelişimlerini sağlayarak, ihtiyaçları olan ya da ileride ihtiyaçları olacak günlük yaşantıdaki becerileri kazanırlar.
Çocuklar evde yalnız başlarına bilgisayar oyunu oynarken, yalnız oynandığı için yaşıtlarıyla iletişim kurmazlar ve birçok becerileri gelişmemiş olur. Paylaşmak, küstükten sonra barışmak, üzülmek, mutlu olmak gibi duygusal ve sosyal becerilerden geri kalan çocuk, okul döneminde zorluk yaşar. İçine kapanık, öz güveni eksik, girişkenliği zayıf ve kendini ifade edemediği için öfkeli çocuklar hâline gelebilirler.
Sokak oyunlarında yetişkin olmadığı için çocuklar kendi aralarındaki sorunları kendileri çözerler. Çocuk kendini yeterli hisseder. Grup kurallarına uyar, sorumluluk, sıra bekleme, karşıdakini dinleme gibi becerileri de gelişir.
Oyun ortamı duygusal gelişimi de destekler: Oyun oynayan çocuk, mutluluk, sevinç, acıma, korku, kaygı, dostluk, sevgi, güven duyma ve bağımsızlık gibi duygularını rahatça ifade edebileceği doğal bir ortam bulur.
Özetle, oyun çocuğun dünyasıdır. Bu dünyayı tanımak için onların oyunlarına dahil olmak ve açık havada arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamalarına olanak sağlanmalıdır.