İNSAN, içine doğduğu
kültürün ürünüdür. Çocuk, aileden başlamak üzere yakın ve uzak çevrenin kültür
etkisi altında kişilik gelişimini tamamlar. Kültürel oluşum, toplumun sözlü ve
yazılı edebiyatının eseri olarak ortaya çıkar. Çocuk ve edebiyat, bilerek veya
bilmeyerek karşılıklı etkileşim içinde olan iki unsurdur. Bu iki unsur
arasındaki etkileşimin sağlıklı yürümesi, toplum dinamizminin uyum içinde
gelişmesine katkı sağlar.
Bilgi
edinmek ve geçmiş ile ilgili hâfızayı canlı tutmanın vazgeçilmez unsurlarından
olan kitap, insanlık için oldukça önem arz eder. Bu önem, edebî ve estetik
kaygısı taşır, sanatı merkezine yerleştirdiği takdirde yeni yetişmekte olan
nesil açısından düşünüldüğünde daha da değer kazanır.
Bir
milletin devamı, kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesiyle mümkündür. Bunu
yapabilmenin en sağlam ve kolay yolu, çocukluk ve gençlik çağlarında kendi
kültürünü özümsemiş, değerlerini içselleştirmiş nesiller sayesinde oluşur. Bu
ancak çocukluktan itibaren uygun edebî eserlerle tanışmasıyla mümkündür. Bu
şekilde yetişen çocuğun evrensel kültür ürünleriyle tanışması ve onlar
sayesinde ufkunu genişletmesinde hiçbir sakınca olmayacaktır. Kendi kültürünü
içselleştirememiş bir çocuğun ise karşı karşıya kaldığı farklı kültürlerin
tesir sahasında olması kaçınılmaz olacaktır.
Ülkemizde
0-18 yaş arası çocuk okuyucuya sunulan kitaplar incelendiğinde, yaş gruplarına
uygun eser üretilmesi konusunda belirli bir standardın geliştirilmediği
görülmektedir. Neredeyse seksen milyona dayanan nüfusun dörtte birini
çocukların oluşturduğu bir ülkenin bu konuda yeterince hazırlıklı olduğunu
söyleyebilmek zordur. Üniversitelerimizin ilgili bölüm uzmanlarına ve çocuk ile
ilgili tüm birimlerin yetkililerine, işin önemini hatırlatarak yakın bir
zamanda boşluğun doldurulması yönünde gayretlerini beklemek hakkımızdır diye
düşünüyorum.
Yirmi
milyona yakın çocuğun yaşadığı ülkede, onların gelişimi için gerekli olan edebî
eser üretimi ve basımının ciddiye alınması gerekmektedir. Bu iş bir devlet
politikası hâline getirildiği zaman, ülke kendi geleceğini inşâya başlamış
demektir. Aksi takdirde, günümüzde olduğu gibi kısa günün getirisini elde etmek
isteyen, edebî ve estetik hassasiyetten yoksun, sanattan bîhaber, ne kadar ucuz
üretebilirse o kadar kâr edeceği hesabıyla yola çıkan, alan uzmanlarından uzak
duran, işi ehil olmayan kişilere havâle eden tüccarların insafına bırakılacaktır.
Bir
başka tehlike ise şu: Yetişmekte olan nesil, kendi kültür çemberi içine almak
isteyen emperyalistlerin kucağına itilmiş olacak.
Ülkemizde çocukların yaş seviyelerine uygun edebî eser alanında büyük bir
boşluk vardır. Mevcûtların da kalite yönünden yeterli olup olmadığı tartışılır.
Her önüne gelen, çocuk kitabı çıkarmaktadır. Çocuklarımız, kalite ve edebî
estetik yönünden uygun eserler bulma konusunda tatmin edici ürün bulmakta zorlanmaktadırlar.
Bununla birlikte, millî kültür hassasiyetinden mahrum, ehil olmayan yerli ve
kültür transferi maksatlı yabancı yazar ve yayıncıların istismarıyla karşı
karşıyadır. Kütüphanelerimiz ve kitap vitrinleri, genellikle bu yayınlarla
doludur.
İnternet, televizyon ve dijital oyunlarsa okumayı azaltmıştır. Okuyucu
sayısı hızla azalırken, bu az sayıdaki okuyucu, kaliteli yerli edebî eserler
bulmakta zorlandığı için yabancı eserlere yönelmektedir. Gelecek nesiller,
kendi kültürünü öğrenememe tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu arada çıkan az
sayıdaki yerli edebiyat ürünleri, ya beklenen kaliteye ulaşamamış ya da hak
ettiği yeri alamamıştır. Kaliteli eserler, yazarları ve yayıncıları
desteklenmeye muhtaçtır. Bu alandaki eksiklikleri gidermek ve kaliteli ürünlerin
yaygınlaşmasına katkıda bulunmak amacıyla, belirlenecek standartlarda edebî
eserler üretenler için teşvik tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Geleceği
oluşturacak neslin millî kalabilmesi, bu alandaki boşluğu dolduracak çocuk
edebiyatı ürünlerine ihtiyaç vardır.
Konunun
öneminden dolayı, öncelikle Millî Eğitim ve Kültür Bakanlıkları olaya
ciddiyetle meseleye eğilmeli, alan uzmanlarından oluşacak birimler aktif hâle
getirilmeli, kamuoyu desteğini sağlamak maksadıyla ülke genelinde güncelliği
korunmalıdır. Konuyu daha iyi değerlendirebilmek için merkezinde çocuk olan edebiyatı
birçok yönüyle doğru tanımakla mümkündür.
Edebiyat
Edebiyat,
genel anlamıyla duygu ve düşüncelerin söz ve yazı ile anlatım sanatı olarak
tarif edilebilir. Bir anlatımın sanat olabilmesi için estetik açıdan güzel ve
etkili olması gereklidir. İnsanoğlunun çağlar boyu duyduğu, düşündüğü ve
yaşadığı olayları etkili bir şekilde ortaya koyma çabası olarak
adlandırabileceğimiz sanat dalıdır edebiyat. Bir başka söyleyişle, malzemesi
dile dayanan sanat, edebiyattır. Kullanılan yazılı dil, o toplumun edebiyat
dilini oluşturur. Bu açıdan bakıldığında Türk edebiyatı, Türkçe üretilen
edebiyattır. Türk edebiyatına eser veren kişilerin öncelikle Türk diline hâkim
olmaları gerekir.
Yaşanmış
ya da yaşanması mümkün olan olayların sanatçı duyarlılığıyla üretimi ve
kurgulanmasıyla oluşan edebî eserler; bilinçli bir okuma eylemiyle okurda
bilişsel, duyuşsal ve davranışsal değişiklik etkisi yaratır. Bu sayede metni
ortaya koyan ve okuyan kişiler arasında bilinçli bir etkileşim meydana gelir.
Bu
sanatsal anlatımlar sayesinde insan, görme imkânı bulamadığı dünyanın herhangi
bir köşesindeki güzellikler ve yaşam ortamları hakkında bilgi sahibi olur. Bu
sayede bilinen ve bilinmeyen yaşam ortamlarının yoğunluklu olarak algılanması
ve değişik deneyimler kazanılması konusunda etkin bir araçtır okumak. Konunun
uzmanları gözünden bakıldığında edebî eserleri, genel mânâda, “dilin en etkili
ve güzel kullanım örnekleriyle bireyi başkalarının deneyimlerine ortak eden
ürünler” olarak ifade etmek mümkündür.
Bireyin
tüm duygu ve düşünceleriyle içinde yaşadığı toplumun duyarlı ve etkin bir üyesi
olması için sanatsal algılama gücüne sahip olması gerekir. Erken çocukluk
döneminden itibaren insan; görsel, işitsel ve dilsel uyaranlar sayesinde anlam
dünyasını oluşturur. Bu uyaranların anlamlı olmakla birlikte taşıdığı estetik,
güzellik ve etkili bir anlatım sayesinde ortaya konulması, edebiyat ürünü
olarak karşımıza çıkar. İyi ürünler sayesinde okurun düşünme alışkanlığı
kazanması ve farklı görüşlerle karşılaşması, eleştirel bakış açısını
geliştirir. Yazarın ortaya koyduklarıyla kendi deneyimlerini karşılaştırma,
algı yeteneği ve hayâl gücü sayesinde anlamlandırarak içselleştiren okur, kendi
eserini oluşturabilir.
Çocuk
edebiyatı
Herhangi
bir eserin çocuk ya da yetişkin edebiyatı olmasında edebî olması açısından
hiçbir fark yoktur. Güzellik ve etkililik derecesi aynı olmalıdır. Olabilecek ve
olması gereken fark, çocuk dünyasının dikkate alındığında onların hayâl gücü,
duygusal yapıları ve düşünce kapasiteleri öne çıkar. Burada çocuğa görelik
önemlidir!
Çocukların
bilgi seviyeleri ve psikolojik durumları, yetişkinlerden farklı kitap okumalarını
gerektirir. Bu kitaplar dil, konu, kurgu, üslûp ve fikir bakımından çocuğun
okuma, anlama, algılama ve zevk alma seviyelerine uygun olmakla birlikte, anlaşılır
bir dil, akıcı bir üslûp ve çocuğun kavrayacağı düzeyde bir fikir örgüsüne
sahip olmalıdır. Hayatı çocuk bakışıyla gören, çocuğa göre olanın ayrımına
varmaktır çocuk edebiyatı. Aynı zamanda çocukların beden, zihin ve ruh
sağlıklarını göz önünde bulundurmalıdır.
Çocuk
edebiyatı, “duygu ve düşüncelerin çocukların dünyasına uygun sözlü ve yazılı anlatımı”
olarak tarif edilebilir. Sözlü ve yazılı anlatımın çocukların duygularına hitap
edecek güzellik ve etkililikte olması beklenir. Burada görsel (resim-çizim) ve
dilsel anlatım gücüyle birlikte, anlatıcının sanatçı duyarlılığı önem
kazanmaktadır. Ortaya konulmak istenen nitelikli üretimler, çocuğun sanat ve
edebiyatla olan etkileşimini olumlu yönde uyarmalıdır.
Çocukların düşünce dünyasına hitap edebilecek sözlü ve yazılı ürünlerin tümünü çocuk edebiyatı içinde görebiliriz. Masallar, hikâyeler, fabllar, şiirler, ninniler, tekerlemeler, bilmeceler, mâniler, efsaneler, destanlar, fıkralar, bilimkurgular, biyografiler, müracaat eserleri, çocuk romanları, çizgi romanlar, tiyatro eserleri, fen ve doğa kitapları (ilgi alanını keşfetmesi açısından) çocuklara okutulabilecek edebî eserler olarak sayılabilir.
Çocuk
edebiyatı türleri
Masal
İnsanların
tabiat ve hayat karşısındaki ortak duygu ve düşüncelerini olağanüstü anlatımla,
gerçek ötesi varlıklardan da yararlanan ve kendine has özellikleri olan bir
türdür. Bir metnin masal olabilmesi için olağanüstü kahramanlar ve olayların
anlatıldığı, iyilerin ödüllendirilmesi, kötülerin cezalandırılması gibi
özellikler de taşıması gerekir. Bununla birlikte, masalın bir amacı vardır.
Yazar, bu amaca, iyi ve kötü karakterlerin çarpışması sonucu gelişen olaylar
yardımıyla çözüme ulaşır.
Masal
kültürümüzde konu, içerik ve pedagojik yönü itibariyle yetişkinlere yönelik
söylemler olarak başladığı zannedilse de anlatıcının, masalı çocukların
seviyesine indirgeyerek anlatma becerisi sayesinde çocukların da beğeniyle
dinledikleri görülmüştür. Kaynağı belli olmayan derleme masallarda, çocuk
psikolojisi gözetilmemekte ve pedagojik unsurlarda problemlerle karşılaşıldığı
görülmektedir.
Halk
kültürü derlemelerinden oluşan masalların yanı sıra Cumhuriyet dönemiyle
birlikte yapay masallar da çocuklarla buluşmaya başlamıştır. Çağdaş yazarların
ürettiği yapay masallar, çocuğa görelik açısından çocuk edebiyatına daha uygun
olduğu söylenebilir.
Hikâye
Olmuş
veya olması mümkün olan olayları anlatmaya dayalı edebî bir türdür. Şiir ile
roman arasında yer alır. Fazlalığı kabul etmeyen yönü ile şiire, birtakım
olaylara ve şahıslara yer vermesiyle de romana yaklaşmaktadır. Pedagojik ve
kültürel açıdan çocuğa görelik ön plâna alınmalı ve çocuğun ruh dünyasını
kavramakla birlikte hedeflenen yaş gruplarına hitap etmelidir.
Hayatın
gerçeğinin hikâyelerden oluştuğu düşünüldüğünde, çocuklar için hikâyenin önemi
daha iyi anlaşılacaktır.
Fabl
Genellikle
hayvan ve bitkilerden oluşan karakterleriyle soyut bir düşünceyi somut örnekler
üzerinden anlatan edebî bir türdür. Eleştiri ve uyarcılığı ön plândadır ve
mesajlar doğrudan verilir. Çocuklar için anlaşılması zor olan kavramlar fabl
yoluyla anlatılarak eğitimlerine doğrudan katkı sağlar. Fabllar, belli bir
fikri anlaşılır ve kısa yoldan anlatması açısından kolay anlaşılan
anlatımlardır. Masala yakın bir türdür.
Roman
Gerçek
ya da gerçeğe uygun birçok olayı içinde barındıran, karakterlerin çeşitliliği,
daha ayrıntılı bilgiye ve uzun zaman içinde yer verilen edebî anlatımlardır.
Çocukların topluma uyum sağlamasını kolaylaştırma gibi görevleri olsa da bilgi
sunma veya dikte etme amaçlarından uzak eserlerdir. Eğitici bilgileri, edebî
estetik ve yaşantı içinde vermeyi tercih eder.
Şiir
En
az sözcükle en çok şey anlatma sanatıdır. Duygulara hitap eden ve hayâleri
süsleyen yanı ile çocukların dünyasına çok yakışır. Şiirlerde ölçü, uyak ve
durak gibi belli kuralların ritmik bir hava katması, çocuğun duygusal
gelişimine katkı sağlar. Önemli olan, çocuk duygusu ve düşüncesini çocuğa göre
yansıtmasıdır.
Ninni
Çocukların
kendilerine yönelik söylenen ve ilk duydukları cümleler, annelerinin söylediği
nağmelerdir. Bir ezgiyle söylenen ninniler, yoğunluklu sevgi ve şefkat
sözcüklerinden oluşması dolayısıyla yüklendiği pozitif enerji sayesinde
çocukların gelişiminde önemli yer tutmaktadırlar. Her birinin farklı ezgiyi
içinde barındırmasından dolayı çocuğun ilk müzik dinletisi ve ses eğitiminin
başlangıcını da teşkil eder.
Tekerleme
İçinde
anlam zenginliği taşıyan ilginç söz oyunlarından oluşur. Dil becerilerinin
geliştirilmesinde oldukça etkilidir. Çocukların konuşmaya başlamasıyla birlikte
akranlar arasında yoğun olarak kullanılan ve kendi aralarında seçiciliği
kolaylaştıran araçlar olarak öne çıksa da belli bir ritme bağlı olarak
söylendiği için ninnilerde olduğu gibi müzik yetilerini besleyen unsur
olmuştur.
Bilmece
Bir
şeyin özelliklerini üstü kapalı olarak söyleyerek onun ne olduğunu bilmeye
yöneliktir. Hazır cevaplı olmak ve keskin zekâ gerektiren bilmece; çağrışım,
gözlem ve dikkat gerektirir. Çocuklar için eğlenceli olmakla birlikte problem
çözme becerilerinin gelişmesinde etkilidir.
Mâni
Toplumsal
zekânın bir ürünü olan mâniler, insanların duygu ve düşüncelerini doğrudan
aktarması olarak ortaya çıkar. Pratik zekâ ve özgün bir dil becerisi gerektiren
mâniler, çocukların konuşma, dinleme ve psikomotor becerilerinin gelişmesinde
etkendir.
Biyografi
Yaşam
öyküsü olarak tarif edilebilir. Toplum tarafından tanınan, yararlı işler yapmış
kişilerin hayat hikâyelerinin anlatılmasıdır. Çocukların gelecekleriyle ilgili
karar almalarında önemli etkisi olacaktır. Çocuklar için hazırlanan
biyografilerde kişinin yaptıkları ve yaşadıklarıyla iyi bir model olmasına
dikkat edilmelidir.
Anı
Kişinin
gözlem ve deneyimlerini hatırlayabildiği kadarıyla ortaya koymasıdır. Bu
anlatımda dikkat edilmesi gereken husus, yalın bir dil ile anlatılmasıyla
birlikte çevresinde oluşan sosyal ve kültürel olayları, bu olayların etkilerini
yansıtması gerekir.
Diğer türler
Sözlü
kültürün vazgeçilmezleri olan destanlar, efsaneler, gezi yazıları, fıkralar,
bilimkurgu eserleri, çizgi romanlar, tiyatro eserleri, fen ve doğa kitapları ve
de ozanların koşma ve deyişlerin asıl hedefi yetişkinler olsa da çocukların söz
dağarcığını besleyen önemli unsurlar da içerirler.
Anne
babaların çocukları için “Ne bulursa giysin, ne bulursa yesin, nerede isterse
oynasın” diyemediği gibi, “Ne bulursa okusun” da diyememelidirler. Yiyip
içtikleri çocukların fiziksel gelişimine doğrudan etki ettiği gibi, okudukları
da kişisel ve sosyal gelişimlerine doğrudan etkili olacaktır.
Çocuk edebiyatı ile ilgili olan sanatçının dünyayı ve olayları çocuğun bakış açısıyla görmesi, algılaması ve yorumlaması yönünde duyarlı olması, çocuk gerçekliğine inanması gerekir. Çocuğun yazılanlarda kendi dünyasını yakalayabilmesi, çocuğa değer veren ve onu ciddiye alan yazarlarla mümkündür. Küçümseyen, çocuğa görelik bir anlayıştan uzak yapıda eserler, çocuğun kültür gelişimine, hayâl gücünün gelişmesine, kelime hazînelerinin zenginleşmesine, okuma sevgisi ve alışkanlığı kazandırılmasına olumsuz katkı sağlar.
Yabancı kültür içerikli eserlere temkinli yaklaşmakta yarar vardır. Henüz kendi kültür kodlarını oluşturamamış olan çocuklar, gelişim çağlarını yabancı kültürlerin tesiri altında yürütmek gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaklardır.
Edebiyatın
çocuk gelişimine katkıları
Edebî
eserlerin oluşturulmasında doğrudan eğitim amaçlı düşünülerek hareket
edilmemelidir. Ancak, çocuk edebiyatı sadece edebiyat kaygısıyla da
üretilmemelidir. Çocukların alıcıları, sonuna kadar açık olduğu gibi, bir
kamera kadar ânında kaydetme gücüne de sahiptirler. Bundan dolayı gördüklerini
ve duyduklarını ânında hâfızalarına yerleştirirler. Edebiyat, çocuğun kişiliğinin
geliştirilebilmesinde, mutlu, başarılı, uyumlu ve üretken olabilmesinde onun
doğru bir rol modeli ihtiyacına cevap verebilmelidir. İçinde yaşadığı topluma
uyum sağlamasına katkı vermelidir. Öğüt verici olmaktan sakınılmakla birlikte,
edebî estetikten uzaklaşmadan temel değerlere yer verilmeli, millî kültür
içerikli olmalıdır.
İnsan,
içine doğduğu kültürün ürünü olduğuna göre, bu kültürü anlamlı yaşamalı ve
içselleştirebilmelidir. Toplumların temelini oluşturan çocukların eğitilmesi
gereği açıktır. Bu gereklilik tüm dünya ülkelerinde kabul görmektedir. Çocuk,
yaşadığı çağda ve içinde bulunduğu toplumda bir yere sahip olacağını, bu eğitim
ve uygulanacak edebiyat aracılığıyla anlayabilecektir. Çocuğun da kültür
oluşumuna katkı sağladığı akıldan çıkarılmamalıdır. Algılama gücünün
gelişmesine paralel olarak renk, çizgi ve sözcüklerin estetik yapısıyla
buluşturan eserler, aynı zamanda anadilin güzelliğini duyumsatır. Hikâye,
masal, roman ve şiir sayesinde çocuğun dünyaya bir sanatçı duyarlılığıyla
bakmasına katkı sağlamalıdır.
Kitaplar
okul öncesinden itibaren biçimsel ve içerik özellikleri sayesinde algısal
gelişime katkı sağlarken, doğrudan bilgi vermemekle birlikte, gereksinim
duyulan konularda öğrenme ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. Eğlenme, oynama ve
keşfetme gereksinimlerine cevap vermeli, ancak günlük yaşantısıyla ilgili
telkinlerde bulunmamalıdır. Emir ve kural içeren anlatımlardan sakınılmalıdır.
Olaylara farklı bakış açısı geliştirerek davranış ve eylemlerin başkaları
üzerinde yaratacağı sonuçlar üzerinde düşünmeye sevk etmelidir. Çocuğun
meraklarını uyandıracak, zihninde oluşan soruların cevaplarını bulmaya yönlendirecek
düşüncelere sevk ederken, yaratıcılıklarının gelişmesine katkıda bulunmalıdır.
Çocuk
edebiyatını oluşturan ürünlerin kaliteli olması da çocukların okuma sevgisi ve
alışkanlığı kazanmasında etkendir. Aynı zamanda kültürel ve sanatsal bakış
açısının gelişmesinde önem arz eder. Metinlerde kullanılan sözcük ve resimleri
meydana getiren çizgiler gerçek yaşamdaki jest, mimik ve duygu yansımalarını
doğru yansıtmalı ve okuyucuyu konunun içine çekebilmelidir.
Çocuğa
yukarıdan bakmayan, çocuk alçakgönüllülüğünün farkında olan ve çocukça duygu ve
düşünceleri yansıtırken kavramsal gelişim ve dilsel beğeni kazanması için
çocuğun duygu ve düşünce sağlığını olumsuz yönde etkileyecek özelliklerden
sakınılmalıdır. Çocuğun günlük yaşantısını tekrarlayan, kuru ve çocuksu bir
anlatım içeren ürünler, çocukların okumaya olan ilgilerini azalttığı gibi kitap
okumaktan soğumasına da sebep olacaktır. Belli bir amacın ya da ideolojinin
sözcülüğünü yapan, çocukları terbiye etme amacı taşıyan güdümlü yayınlardan sakınılmalıdır.
Kalıplaşmış birtakım kuralları yansıtan, yetişkin gözüyle telkin iması taşıyan
yayınlar olmamalıdır.
Çocuk
edebiyatında edebî unsurlar
Çocuk
edebiyatı eserlerinde kullanılan dil, seçilen konu, işlenişteki kurgu, rol alan
karakter(ler), eseri oluşturan kişinin edebî üslûbu ve metni destekleyen
resimler, edebî unsurları oluştururlar.
Dil: Yalın ve duru bir
dil kullanılmalıdır. Çocukların anlayabileceği kelimelerden oluşmalı ve hitap
ettiği çocukların yaş gruplarına uygun cümleler kullanılmalıdır.
Konu: Çocuğa görelik
önemlidir. Günlük yaşantıya uygun, çocuğun kolay algılayacağı, duygularını
olumsuz yönde etkilemeyecek düzeyde ve nitelikte olmasına özen gösterilmelidir.
Kurgu: Sebep-sonuç
ilişkisi ve olayların gelişim süreci çocuğu içine çekmeli ve akıcı olmalıdır.
Çocukların okuma sevgisi kazanmasında akıcılık önemlidir.
Karakter: Kahramanlar çocuk
dünyasından olmalı ki okuyucu çocuk, kahramanla özdeşleşebilmelidir.
Kahramanlar inandırıcı olmalıdır.
Üslûp: Her yazarın
kendine has bir üslûbu olduğu dikkate alınırsa, belirli bir kalıp beklemek
uygun değildir. Önemli olan, yazarın sanat ve estetik kaygısı ve dil kullanma
gücüdür.
Resim: Doğrudan bir
edebiyat unsuru olmamasına rağmen özellikle çocuk edebiyatında konuyu
tamamlayıcı niteliğe sahiptir. Görsel estetikle birlikte konuya uygunluğu
önemlidir. Bununla birlikte çocuğun algılayabileceği düzeyde olmalıdır.
Üretilen
edebiyat ürünleri 18 yaşa kadar olan nesli gözetmek durumundadır. “İletişimde yankı”
örneğinde olduğu gibi, verdiğiniz kadar alabilirsiniz. Almak istenilenlere
uygun olarak yukarıdaki ihtiyaçların karşılanacağı ve yaş aralıklarına uygun
eserlerin üretilme zorunluluğu unutulmamalıdır.
Çocuk
yayıncılığında çeviri yayınların çokluğu ve seçiciliğin olmamasının kültürel
sapmaya neden olduğu da bir gerçektir. İnsan kendi kültür çevresine doğar ve o
kültürün mensubu olarak yaşamını sürdürür. Bundan dolayı yabancı kültür
içerikli eserlere temkinli yaklaşmakta yarar vardır. Henüz kendi kültür
kodlarını oluşturamamış olan çocuklar, gelişim çağlarını yabancı kültürlerin
tesiri altında yürütmek gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaklardır.
Bu
ve benzeri sakıncaları ortadan kaldırmak ve en aza indirmenin yolu, hitap
ettiği toplumun kültürel yapısını özümsemiş çevirmenlere olan ihtiyacı
kapatmaktır. Dünya klâsiklerinin çocukların düşünce gelişimine sağlayacağı etki
inkâr edilemez. Anadil eğitimi ve kültür birikimi sağlanan, kendi diliyle
anlama ve algılama problemini aşmış olması gerekir.
Okuyan
toplum olabilmenin vazgeçilmezlerinden olan anadil öğretimi ihmâl
edilmemelidir. Okullarda dil öğretiminin bir ders olmaktan öte taviz kabul
etmeyen bir konu olma ciddiyetiyle yapılma ihtiyacı burada da kendini
göstermektedir. Bu ihtiyaçları göz önünde tutan çocuk edebiyatı eserleri
üretilmelidir.
Ebeveynler,
eğitimciler, ülkenin geleceği ile ilgili söz sahibi bürokratlar ve aydınlar,
çocuk edebiyatının ihtiyaca uygun gelişmesinde sorumluluk bilinciyle hareket
etmek durumundadırlar.
Dil,
anlatım ve resimleme yönünden çocuğa göre olmayan yayınlar çocukların okumaya
olan ilgisini azaltacaktır. İyi bir çocuk kitabının eğitici ve ahlâkî değerler
vermesiyle birlikte edebî temelleri oluşturması da beklenir.
Millî
düşünce, ahlâk, örf ve âdetlere değer veren, taklitten, yapmacılıktan uzak,
çağın yeniliklerine ve gelişmelerine açık olmakla birlikte evrensel değerleri
tanıtmalıdır. İyi eserler, fedakârlık, sadâkat ve sevgi gibi olumlu değerler
taşımakla birlikte kıskançlık, çekememezlik ve açgözlülüğün ne kadar çirkin ve
değersiz olduğunu göstermelidirler. Çocuğu gerçek hayattan koparacak, düşsel ve
fantastik olanı gerçekleştirmeye yöneltecek etkiler taşımamakla birlikte,
duygu, düşünce ve hayâl gücünü geliştirmeye yönelik katkı sağlamalıdır.
Çocuğun
kendini yazara açmasında üretilen çalışmaların çocuğa göreliği önemlidir. Konu
bir bütün olarak ele alındığında ise birçok kişi ve kuruma büyük sorumluluklar
düşmektedir. İçinde büyüdüğü aile bireyleri, okul ve dolayısıyla eğitimciler,
sıklıkla karşı karşıya olduğu çocuk medyası çalışanları, çocuk yazarları ve
çizerleri, çocuk yayınevleri ve editörler, eleştirmenler, çocuk hakları
uzmanları, araştırmacılar ve psikologların birlikte çalışması, çocuk edebiyatı
ürünlerinin başarılı olması için gereklidir. Bununla birlikte, tarafların
konuyla ilgili kaygı taşıması, neslin zihin sağlığının korunması açısından
bakıldığında da zorunluluktur.