Çocuk ile gencin eğitimi ve aile (1)

Toplumun özü ve temeli ailedir. Uygarlıkta ileri gitmiş ne kadar millet varsa, aile ocağında iyi eğitim görmüş bireylerden meydana gelmiştir. Çünkü millet, birçok ailenin birleşmesinden meydana gelmektedir. Dinimiz ailelere, aile kurumuna ve aile bireyleri arasındaki ilişki ve bağlara büyük önem vermektedir.

MÜSLÜMAN milletimizin âli istikbâli olan çocuklarımızın ve gençlerimizin yetiştirilmesi ve de onların yarınları için Kur’ân ışığı ve Risâlet-i Rasûlullah’ın izinde bir eğitim ve aile modelini anlatmaya, bu konuda emek veren üstadların ve kalem erbabının görüşlerinden bilistifade birtakım notları arz etmeye çalışacağız.

Çocuk ve genç, toplumun geleceğidir. Her toplum, kendi geleceğini garanti altına alacak, kendi değerlerini yükseltip geliştirecek fertler yetiştirmeyi hedef edinir. Yeni yetişen nesiller ruh ve bedence sağlıklı, güçlü ve dinamik kişilik geliştirdikleri ölçüde toplum da güç ve kuvvet kazanacaktır.

Ayrıca, gençlerin eğitimine ve öğretimine çağın gelişen şartlarını da göz önünde bulundurarak önem veren milletler daima yükselmiş ve dünyada söz sahibi olmuşlardır. İslâm dini aynı zamanda bir eğitim sistemi, insanlar arası ilişkilerin temeli olan bir değerler ve davranışlar düzenidir. Bu konularda da en güzel örnek ve model, şüphesiz Sevgili Peygamberimizdir (asm).

Bir peygamber olduğu kadar bir eğitimci, olgun ve örnek insan olarak O’nun çocuk ve gençlere yaklaşımını, onlarla olan ilişkilerini doğru bir şekilde öğrenip bunların gerisinde yatan davranış prensiplerini kavradığımız ölçüde, kendi çocuk ve gençlerimize bunları yansıtma imkânı buluruz.

Hazreti Peygamber (asm), İslâm toplumunun şekillenmesinde, İslâmî değerlerin yaşanmasında ve yayılmasında gençlere büyük görevler vermiştir. İslâm’a göre çocuklar, Allah’ın anne babalara, hatta topluma verdiği birer nimet ve hayatın süsü olmasının yanında, anne ve babaların aynı zamanda sınavlarıdır. Hiçbir şey bilmeden dünyaya gelen çocukları hayata hazırlamak ve dinini öğretmek, anne babanın görevidir. Çocuklar dünya hayatının süsüdür, dünya ise hayatı geçicidir. Önemli olan, ahirete hazırlanmaktır. O hâlde çocuklar hem dünya, hem de ahiret hayatına hazırlanmalıdır.

İslâm’a göre aile kutsaldır. Çocuk eğitimi en iyi aile kurumu içinde gerçekleşir. Toplumun en küçük birimi olan aile, bir hanım, bir erkek ve varsa çocuklardan oluşur. Bu kurumun en önemli meyvesi çocuklardır. Çocuklar, neslin devamını sağlayan, aile bireylerini hem birbirine, hem de hayata bağlayan önemli varlıklardır. İslâm’a göre çocuk, Allah’ın insanlardan dilediğine bahşettiği bir lütuf ve nimettir: “Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.” (Şûrâ, 49-50)

İnsanların çocuklarına karşı içten gelen karşılıksız sevgileri, insanın doğasına yerleştirilmiş bir olgudur. “Böylece Biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah’ın vaadinin hak olduğunu bilsin diye onu anasına geri döndürdük. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler” (Kassas, 13) ayeti de bu olguyu anlatmaktadır.

Benzer ayetler olarak Kasas 9, Nahl 72, Hicr 51-54’üncü ayetler de mevcuttur.

İslâm’da ailenin önemi

Aile anne, baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplum birimidir. Bu bakımdan aile, toplumun temel taşı sayılmıştır. İlk toplumlardan günümüze kadar bütün toplumlarda aile vardır. İnsanları diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerden biri, insanların aile düzeni içinde yaşamalarıdır. Anne, baba ve çocukların yanında nine, dede, amca, hala, dayı ve teyzeler de aileden sayılır.

Dinimize göre aile, kutsal bir yuvadır. Birbirlerine sevgi ve saygı bağlarıyla bağlı olan, aynı inanç, aynı düşünce ve aynı duyguları paylaşan, kendilerine düşen görevleri yerine getiren bireylerden oluşan aileler huzurlu olurlar. Kur’ân-ı Kerim’deki “Allah sizlere kendinizden eşler, eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder” (Nahl, 72) ile bu durum izah edilir.

İslâm dini aileye büyük önem vermiştir. Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden koruyan bir kurumdur. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor: “İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, Allah’ın varlığının belgelerindendir. Bunda düşünen insanlar için dersler vardır.” (Rum, 21)

Bu ayet, evliliğin amaç ve sonucunun huzur olduğunu, bu huzurun oluşabilmesi için aile bireylerinin doğuştan getirdikleri sevgi ve merhametle davranmaları gerektiği açık bir şekilde belirtilmektedir. Bu ve bunun gibi ayetlerle hadislerden çıkarılan sonuç olarak, “Müminin dünyadaki cenneti, içinde aile hayatını yaşadığı evdir” anlayışı dile getirilmektedir.

Toplumun özü ve temeli ailedir. Uygarlıkta ileri gitmiş ne kadar millet varsa, aile ocağında iyi eğitim görmüş bireylerden meydana gelmiştir. Çünkü millet, birçok ailenin birleşmesinden meydana gelmektedir. Dinimiz ailelere, aile kurumuna ve aile bireyleri arasındaki ilişki ve bağlara büyük önem vermektedir.

Aile, evlilik ve nikâh bağıyla kurulur. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, “Nikâh benim sünnetimdir. Evleniniz. Ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla öğünürüm” buyurarak evlenmeyi tavsiye etmektedir.

“Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Nur, 32)

(Devamı gelecek…)