Çocuk edebiyatı ve cinsellik

Çocuk edebiyatı eserlerin ahlâka, edebe ve hitap ettiği yaş grubunun psikososyal yapısına uygun olmasına özen gösterilmelidir. Yazarından yayıncısına, öğretmeninden ebeveyne kadar çocuğa rehberlik eden etkili ve yetkililerin seçilecek eserde belirtilen hassasiyeti göstermesi, sağlam kişilikli neslin yetişmesine hizmet edecektir.

SANAT eserleri, insanın estetik yönden ruhunu tatmin amaçlı ortaya konulan çalışmalardır. Mimariden resme, yazılı metinlerden görsel sanatlara, tiyatro, film ve dizi gibi eserleri bu kapsamda ele alabiliriz. Bunların her biri kendi sahasında ayrı bir öneme sahip olmakla birlikte, hitap ettiği hedef kitleyi göz önüne almak durumundadır.

Sanatın bilinen en önemli görevi; insanların estetik ve güzellik yönünden bakış açılarını zenginleştirmek, farklılıkların zenginlik olduğu bilincini geliştirmektir.

Bu yazıda üzerinde duracağımız husus, edebiyatla ilgili olacaktır. Konunun daha iyi anlaşılması için başlığımızdaki kelimelerin anlamlarını tek tek hatırlamakta yarar var.

Edebiyat Arapça bir kelimedir. “Adb” kökünden gelir. Anlamı, “görgü, terbiye, konuk ağırlama adabı” yani Türkçe söylenişiyle “edep” demektir. Edebiyat, edep kelimesinin çoğuludur. Her ne kadar yabancı kökenli bir kelime olsa da uzun yıllardan beri Türkçede bile isteye kullanılan bir kelimedir. Türkçeleşmiş bir kelime olarak da görebiliriz.

Konumuzu oluşturan yönüyle edebiyat, “duygu ve düşüncelerin dil aracılığıyla estetik bir şekilde yazılı veya sözlü olarak etkili ifade edilmesi” demektir. Belirli bir yönteme bağlılığıyla bir bilim dalı olduğu gibi, estetik, güzellik ve belirli bir şekilde anlatılan ve konusu insan olan bir sanattır aynı zamanda. Fonetik sanatlar içinde yer alır. Vazgeçilmez olan özelliği ise “dil, üslup, estetik ve güzelliktir”.

“Cinsellik” denince ilk olarak, insanın anatomik yapısındaki dişilik ve erkeklik akla gelir. Erkek ve dişilerin üreme ve haz maksatlı yaptıkları eylemler bütünü olarak izah edilebilir.

Bu ön bilgilerden sonra edebiyat ve cinselliğin birlikteliğinin nasıl olacağı veya nasıl anlatılması gerektiği, bizi ilgilendiren yönüdür. Konu edebiyat olunca, içinde yaşanılan toplumda sosyal ve manevî yönden nasıl ele alınacağı önem kazanır. Her toplumun cinselliği farklı olarak tanımladığı dikkate alındığında, hitap ettiği okuyucu kitlesinin toplumsal değerleri dikkate alınmak durumundadır.

Toplumsal sorumluluğa sahip yazarların bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğinden kesinlikle kaygım yok. Ne yazık ki edebiyatın edebinden nasiplenmemiş, estetik ve güzellik duygusundan yoksun, popülerlik olarak olaya yaklaşan, onu bir kazanç kapısı olarak gören, bilinçli veya bilinçsiz kalemlerin ürettiği, piyasada rastlanılan eserler incelendiğinde, hazin bir durumla karşılaşılmaktadır. Toplumsal ahlâk dairesinde o eserlerin; baba ile kızın, anne ile oğlun birlikte okuyup üzerinde tahlil yapamayacağı düzeyde eserler olduğu görülecektir. Aslında onların birçoğu pornoya hizmet eden, sapık zihniyetli kişilerin ortaya koyduğu ve düşük karakterlerin rağbet ettiği eserler olmasına rağmen kitapçı raflarında bulunması hiç zor olmamakta ve bilinçsiz kitap seçiminden dolayı evlerine götüren insanlara da rastlanmaktadır.

Edebî eserlerde hayatın gerçeğinden uzaklaşmak doğru olmadığı gibi, insana hitap ettiği düşünülünce insanın dünyasına uygun olması da kaçınılmaması gereken bir gerçektir. Edebiyatta önemli olan -neyin anlatıldığından çok, nasıl anlatıldığı dikkate alınacak olursa- estetik, güzellik ve “edep” dairesi içinde etkili anlatımın olması gereğidir.

Cinsellikte estetik bakımından, kadın-erkek ilişkilerinin ayan beyan verilmesi değil, yaşatılan duygunun edep ve ahlâk çerçevesinde verilebilmesi önemlidir. Onu okuyanların ar damarlarını çatlatacak, kültürel ve ahlâkî değerleri altüst edecek türde duygular yaşatmasından imtina edilmelidir. Her cins ve yaştan aile bireyinin rahatlıkla okuyup üzerinde eleştiri yapmasını zora sokacak cümle ve sahnelerden sakınmak gerekir. Bu bir sansür değil, edebe uygunluğun gereğidir.

Önceki yazılarımda, çocuk edebiyatından bahsederken çocuğa göreliğin öneminden bahsetmiştim. Her konuda olduğu gibi özellikle bu konuda daha fazla özen gösterilmesini vurgulamakta yarar var. Çocuk edebiyatı ile ilgili yazdıklarımı hatırlayacak olursak:

“Herhangi bir eserin çocuk ya da yetişkin edebiyatı olmasında edebî olması açısından hiçbir fark yoktur. Güzellik ve etkililik derecesi aynı olmalıdır. Olabilecek ve olması gereken fark, çocuk dünyasının dikkate alındığında onların hayâl gücü, duygusal yapıları ve düşünce kapasitelerinin göz önünde bulundurulmasını gerektirir. Burada çocuğa görelik öne çıkmaktadır.

Çocukların bilgi seviyeleri ve psikolojik durumları yetişkinlerden farklı kitap okumalarını gerektirir. Bu kitaplar; dil, konu, kurgu, üslup ve fikir bakımından çocuğun okuma, anlama, algılama ve zevk alma seviyelerine uygun olmakla birlikte anlaşılır bir dil, akıcı bir üslup ve çocuğun kavrayacağı düzeyde bir fikir örgüsüne sahip olmalıdır. Hayatı çocuk bakışıyla gören, çocuğa göre olanın ayrımına varmaktır çocuk edebiyatı. Aynı zamanda çocukların beden, zihin ve ruh sağlıklarını göz önünde bulundurmalıdır.

Çocuk edebiyatı; duygu ve düşüncelerin çocukların dünyasına uygun sözlü ve yazılı anlatım olarak tarif edilebilir. Sözlü ve yazılı anlatımın çocukların duygularına hitap edecek güzellik ve etkililikte olması beklenir. Burada görsel (resim-çizim) ve dilin anlatım gücüyle birlikte anlatıcının sanatçı duyarlılığı önem kazanmaktadır. Ortaya konulmak istenen nitelikli üretimler, çocuğun sanat ve edebiyatla olan etkileşimini olumlu yönde uyarmalıdır.

Çocukların düşünce dünyasına hitap edebilecek sözlü ve yazılı ürünlerin tümünü çocuk edebiyatı içinde görebiliriz. Masallar, hikâyeler, fabllar, şiirler, ninniler, tekerlemeler, bilmeceler, maniler, efsaneler, destanlar, fıkralar, bilimkurgular, biyografiler, müracaat eserleri, çocuk romanları, çizgi romanlar, tiyatro eserleri, fen ve doğa kitapları (ilgi alanını keşfetmesi açısından) çocuklara okutulabilecek edebi eserler olarak sayılabilir.”

Çocuk psikolojisinden ve gelişim sürecinden habersiz veya onu önemsemeyen kalemşorların -insanların canına kasteden silahşor kelimesini bu konuda da insanların zihniyetlerine kasteden olarak ele aldığım için bilerek kullandığımı belirtmek isterim- sakıncalı eserlerinden çocukları korumak gerekir. Öğretmenler ve anne babaların okumadığı eseri çocuklara tavsiye etmemesi son derece önemli. Okullarda yapılacak okuma etkinliklerinde seçilecek eserlerin seçiminde özen gösterilmesi, öncelikle yöneticilerin ve ilgili öğretmenlerin titizliğini gerektirir.

Çocuk edebiyatında kalem oynatan bazı yazarların, zihinlerindeki pisliği hayvan karakterlerini kullanarak çocuklara cinsel haz yaşatma istekleri bilindiği gibi medyada yer aldı. Okullarda yoğun olarak imza günleri yapan bu yazar(lar) ve ona imkân veren eğitim yöneticileri hakkında ne tür bir işlem yapıldı, bilmiyorum. Belirtilen bu eser(ler)de hayvanların cinsel ilişkilerinin porno derecesinde anlatıldığı basında çıkan dokümanlardan anlaşılmaktadır.

Yetişkin insanların yukarıda anlatılan mahsurlarına rağmen, istediği eseri okumasında kısıtlanmaya gidilmesini istemek hakkına sahip olmadığımı biliyorum. Ancak bir eğitimci olarak, zihinsel, fiziksel ve psikolojik gelişim çağındaki çocuklarımızın, benzer eserlerle muhatap olmaması konusunda öncelikle anne babaların, öğretmenlerin ve eğitim yöneticilerinin sorumlulukları dâhilinde olduğunu söylemek durumundayım.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, çocuk edebiyatı eserlerin ahlâka, edebe ve hitap ettiği yaş grubunun psikososyal yapısına uygun olmasına özen gösterilmelidir. Yazarından yayıncısına, öğretmeninden ebeveyne kadar çocuğa rehberlik eden etkili ve yetkililerin seçilecek eserde belirtilen hassasiyeti göstermesi, sağlam kişilikli neslin yetişmesine hizmet edecektir. Çocuk edebiyatı yazarlarına “Edep Ya Hû!” diyorum.