Çocuk edebiyatı hassasiyeti

Yetişkinler için tarihin derinlerinden gelen klâsik masalların çocuk kitabı formatında hazırlanıp sunulması ayrı bir hatâ olarak sürdürülmektedir. Yetişkinlerin kendi aralarında anlatıp dinledikleri o metinlerin birçoğu çocuk gelişimine, içerik ve duygusal yönden olumsuz etki edecek değerdedir. Kültür kodlarından kabul edildiği için sunulacaksa bile yeni bir dil ile ele alınmalı, resim ve çizimler, hitap edeceği yaş grubuna göre hazırlanıp seviyeleri gözetilerek değerlendirilmelidir.

BİR ülkenin geleceğine verilen önem, çocuklarına verilen önem kadar yer bulacaktır. Çocuğun, aynı zamanda geleceğin mîrasçısı olduğu unutulmamalıdır. İnsan, kendini geleceğe taşıyacak olan mîrasçısına özen gösterir, geride bıraktıklarının geliştirilip genişletebilme becerisine sahip olmasını ister.

Kültür değerlerinin emanet edileceği çocuklar da aynı hassasiyetle yetiştirilmelidir. Çocuklarını geliştiremeyen, onların sağlıklı bir zihin yapısına sahip olmaları için uygun altyapıyı oluşturmayan bir toplumun, geleceğinin geleceğini düşünüyor olması inandırıcılığını kaybeder.

Toplumların karşılaştığı problemlerden en fazla etkilenen kesim çocuklardır. Birçok konuda olduğu gibi, onlar hesaba katılmadan ülkede yapılacak düzenleme ve gösterilecek gayretler, arzu edilen düzeyde netîce vermeyecektir. Yetişkinlerin yürüttükleri süreçlerin netîcesi her zaman çocukların en fazla etkilendiği alanlar olduğu düşünülerek, konuya dair gerekli tedbir alınmalıdır.

Son verilere göre ülke nüfusunun 22.9 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır. Genel nüfusa oranı yüzde 27.5’tir. O kadar yoğun çocuk nüfusuna sahip bir ülke olarak çocuklara yönelik ne tür düzenleme yapıldığı irdelendiğinde, göstergelerin hiç de iç açıcı olmadığı görülmektedir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın çalışmalarıyla yürütülecek işler olmadığı, yaşanan tecrübelerle sâbittir. Bu yoğunluktaki bir kitleye hizmet sunacak bağımsız bir bakanlık olmalı. Olmadığı takdirde ise bağımsız bir birim kurulmalı. 0-18 yaş grubuyla ilgili her alandan uzman kişiler çocukların geleceği ve gelişimleri ile ilgili çalışma içinde olmalıdır.

Genelden özele inerek konumuz olan çocuk edebiyatına geçecek olursak, orada da farklı bir durumla karşılaşılmamaktadır. Yukarıda belirtilen sayıda ve oranda çocuk nüfusuna sahip olan bir ülkenin kültürel altyapıyı uygun şekilde plânlamamış olması düşündürücüdür.

Gelecek için gerekli kültürel altyapıda nelere dikkat edilmeli?

Edebî eserler, milletlerin kültür altyapısını oluşturur. Kendi kültür değerlerinden habersiz çocuk yetiştirmeyi kimse tercih etmeyeceğine göre, o konudaki duyarsızlığı anlamak zorlaşmaktadır.

Çocukların kültürel yönden doğru beslenmesi, çocuk edebiyatına verilecek önemle orantılıdır. Onların gelişimlerine katkı sağlayacak edebî eserlerin oluşmasına yeteri kadar değer verilmemesini yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç vardır.

Edebiyat, genel anlamıyla, “duygu ve düşüncelerin söz ve yazı ile anlatım sanatı” olarak tarif edilebilir. “Duyulan, düşünülen, yaşanan ve yaşanması mümkün olan olayları etkili bir şekilde ortaya koyma çabası” olarak adlandırabilen sanat dalıdır edebiyat. Bir başka söyleyişle, malzemesi dile dayanan sanat, edebiyattır.

Bir anlatımın sanat olabilmesi için doğru ve düzgün bir dil kullanılması, güzel ve etkili olması için olaylara fantezi katılması gereklidir. Kullanılan yazılı dil, o toplumun edebiyat dilini oluşturur. Bu açıdan bakıldığında, Türk edebiyatı, Türkçe üretilen edebiyattır. Bu alanda eser veren kişilerin öncelikle Türk diline hâkim olmaları gerekir.

Edebiyat, çocuğun kişiliğinin geliştirilebilmesinde; mutlu, başarılı, uyumlu ve üretken olabilmesinde, onun doğru bir rol modeli ihtiyacına cevap vermesi bakımından düşünülür. Öğüt verici olmaktan sakınılmakla birlikte, davranış gelişimine katkı sağlaması beklenir. Bununla birlikte “biz” bilincinin oluşmasına katkı vermelidir. İnsan içine doğduğu kültürün ürünü olduğuna göre, edebiyat, bu kültürü doğru yaşayıp içselleştirebilmesine katkı sağlamalıdır.

Algılama gücünün gelişmesine paralel olarak renk, çizgi ve sözcüklerin estetik yapısıyla buluşturan eserler, aynı zamanda anadilin güzelliğini duyumsatırlar. Hikâye, masal, roman ve şiir sayesinde çocuğun dünyaya bir sanatçı duyarlılığıyla bakmasına katkı sağlarlar. Edebî eserler çocuğun okuma, anlama, algılama ve zevk alma seviyelerine uygun olmakla birlikte, anlaşılır bir dil, akıcı bir üslûp ve çocuğun kavrayacağı düzeyde bir fikir örgüsüne de sahip olmalıdırlar.

Bu eserlerde kullanılan dil, seçilen konu, işlenişteki kurgu, rol alan karakterler, eseri ortaya koyan yazarın üslûbu ve metni destekleyen resimler, edebî unsurları oluştururlar. Çocuğun zihinsel altyapısını besleyecek olan bu unsurların her biri ayrı bir önemdedir. Edebiyatı yaş gruplarına göre ayırmak mümkün değilse de 0-18 yaş arasındaki okuyuculara yönelik hazırlanan eserlerde yaş seviyelerinin dikkate alınması uygun olacaktır. Bu açıdan bakıldığında, çocuğa göreliğin ön plâna geçmesi düşünülür. Bu hassasiyetle ortaya konulan edebî eserler, “çocuk edebiyatı” olarak nitelendirilebilirler.

Genel edebiyatın temelini oluşturacak olan çocuk edebiyatı alanının önemi daha iyi anlaşılmalıdır. Temeli sağlam olmayan yapının güvenilirliği ne kadarsa, çocuk edebiyatı gözetilmeden edebiyata verilen önem de o kadar olacaktır.

Çocuk edebiyatı ama nasıl?

Genel edebiyatta da olduğu gibi dil estetiğine bağlı olan çocuk edebiyatında didaktik olmaktan ve ders vermekten sakınılmalıdır. O, bir ders materyali değildir. Ders kitapları gibi ders vermemelidir. Estetik ve sanatsal yönden çocuğun zihnini ve duygusunu beslemelidir. Edebî eser, öğretim aracı olmamakla birlikte, çocuğun anlama, algılama ve hayâl gücünün gelişmesine katkı sağlamalıdır.

Çocuğun anne karnında iken dahi okunan kitap aracılığıyla çevre ile bağ kurduğu bilindiğine göre, hâmilelik döneminden itibaren anne ve babaların bu konudaki sorumluluğu başlıyor demektir. Sesli kitap okumalarıyla başlayan bu dönem, çocuğun, doğumundan itibaren karşılaşması gereken en önemli aktiviteler arasında yerini almalıdır. Çocuğun kitap okunan eve doğması önemli bir artıdır. Diğer çocuklara göre anlama, algılama ve hayâl gücünü geliştirme yönünden her zaman birkaç adım önde olacaktır. Bu çocuklarda kelime haznesi yaşıtlarına göre daha fazla gelişecek, çocuk düzgün konuşma ve okuma sevgisi yönünden oldukça avantajlı durumda olacaktır. Kitapların, çocukların zihinsel ve duygusal yönden gelişimine önemli katkı sağladığı da hesaba katılırsa, çok yönlü yarar ortaya çıkacaktır. Bu derece önemli bir konu ihmâl edilmemelidir.

Çocuklar için hazırlanan edebî eserler, onların psikolojik ve pedagojik yapılarına uygun olarak hazırlanmalıdır. Bu durum, yayınevlerinde çocuk psikoloğu, pedagog ve eğitimcilerin olma zorunluluğunu beraberinde getirir. Gösterilecek hassasiyet, yaş gruplarına uygun eserlerin hazırlanması açısından önemlidir. Eserlerde kültür kodlarının doğru verilmesi, “biz” bilincinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.


Kurgu bütünlüğü içinde iyiliğin ön plâna çıkması gerekir. Aksi takdirde, olumsuz duyguların insanda daha fazla etki yaratmasından dolayı istemeyerek de olsa kötülük öncelenmiş olur.

Çocuk edebiyatı, öncelikle yazar, çizer ve aynı zamanda yayınevinin titizliğini gerektirir. 0-9 yaş arası çocuklar için hazırlanan kitaplar resim ve çizim ağırlıklı olmalıdır. Bu kitapların aynı zamanda birer sanat eseri olduğu hesaba katılmalı, çocukların estetik rûhunu besleyen eserler olduğu da unutulmamalıdır. Bu kitaplar, yazar ile birlikte çizerlerin de emeği ile ortaya çıkan eserlerdir. Resimli kitaplarda en önemli konu, metin içeriği ile resim ve çizimlerin uyum içinde olmasıdır. Yazarın yazdıkları, çizerin katkısıyla sanat ve estetik üzerinden bütünleşik hâle gelir.

Çocuk edebiyatı eserleri, çocukların yaş seviyesine, çocukluk dönemi kültürüne ve çocuğun ilgisini çekecek içeriğe sahip olmakla birlikte muhakeme güçleri dikkate alınarak hazırlanmış olmalıdır. Çocukların bireysel özellikleri dikkate alındığında, 10-12 yaşlarından itibaren anlamlı okuma başlar. Bu özellik düşünülerek hazırlanacak metinlerde, çocukların anlayıp algılayacağı düzeyde içerik oluşturmaya özen gösterilmelidir.

Çocukları duygusal açıdan zorlayıcı, ölüm, ayrılık, boşanma ve her türlü cana kıyma gibi psikolojik trajedilere sürükleyecek konular çok titiz ve incelikli işlenmelidir. Doğa ve hayvan sevgisi, onların kişilik gelişimlerine olumlu yönde etki edeceği düşünülerek dengeli bir şekilde verilmelidir.

Yetişkinler için tarihin derinlerinden gelen klâsik masalların çocuk kitabı formatında hazırlanıp sunulması ayrı bir hatâ olarak sürdürülmektedir. Yetişkinlerin kendi aralarında anlatıp dinledikleri o metinlerin birçoğu çocuk gelişimine, içerik ve duygusal yönden olumsuz etki edecek değerdedir. Kültür kodlarından kabul edildiği için sunulacaksa bile yeni bir dil ile ele alınmalı, resim ve çizimler, hitap edeceği yaş grubuna göre hazırlanıp seviyeleri gözetilerek değerlendirilmelidir.

Yazılan edebî eserlerde sadece olay örgüsü öncelenmemelidir. Yazar, olaylara fantezi katarak çocuğun ilgisini çekmeye çalışmalıdır. Bunu yaparken çocuğa görelikten uzaklaşmamalıdır. Dil zenginliği olmalı ve geniş kitlelere hitap etmelidir. Çocuk kitabı yazarı, kesinlikle ideolojik olmaktan sakınmalıdır. Yazar, çocukların tavır ve hareketlerini/davranışlarını iyi gözlemlemelidir. Ortaya konulan eserde çocuğun psikososyal yapısına ne derece etki edeceği hesaba katılmalıdır.

Birçok alanda olduğu gibi yazarlar eleştiriye açık olmalı, başka yazarlarla eserleri hakkında bilgi alışverişinde bulunmalıdırlar. Bu sayede hem kalitenin artması, hem de olabilecek olumsuzlukların önüne geçilmesi mümkün olabilir. Bu aşamada yazar, çizer ve yayınevi işbirliği de önemlidir.

Yayınevi, kitabı baskıya vermeden önce editöryal değerlendirmeden geçirmenin yanında kitabın hitap ettiği yaş gruplarına uygunluğu konusunda psikolog ve pedagogların kontrolünden geçirilmesine de özen göstermelidir. Burada kastettiğimiz, ilgili diplomaya sahip olan psikolog ve pedagog değildir. Bu uzmanların iyi birer okur ve edebiyat dostu da olmaları gereklidir.

18 sekiz milyon öğrencisi ve 4 milyondan fazla okul öncesi çocuğun olduğu bir ülkede milyonlarca çocuk hikâyesi var demektir. Bu ülkede yaşanan ve yaşanması mümkün olan hikâyelere çocuk edebiyatı eserlerinde yer verilmesine önem verilmelidir. Okuyucu kendisini içerikle bağdaştırırsa, eseri okumaktan zevk alacaktır. Bazı dönemlerde uçuk konulara yer verdiği için rağbet gören eserlerin edebî olup olmadıkları tartışmaya açık olmakla birlikte, sürdürülebilirliğinin oldukça kısa olduğu da unutulmamalıdır.

20 milyonu aşkın çocuğun yaşadığı bir ülkede, onların gelişimi için gerekli olan kitap üretimi ve basımı ciddiye alınıp bir devlet politikası hâline getirildiği zaman, ülke, kendi geleceğini inşâya başlamış demektir. Aksi takdirde, kısa günün getirisini elde etmek isteyen, edebî ve estetik hassasiyetten yoksun, sanattan bîhaber, ne kadar ucuz üretebilirse o kadar kâr edeceği hesabıyla ortaya çıkan, işin ehli olmayan kişilere bu alan havâle edilecektir. Ve bu alan, uzmanlarından uzak kalındığı için tüccarların insafına bırakılmış olacaktır.

Bir başka tehlike ise şudur: Gereği yapılmazsa, geleceğin teminatı olan nesil, kendi kültür çemberi içine almak isteyen emperyalist güçlerin önüne itilmiş olacaktır.

Eser kitapçı raflarına ulaştıktan sonra anne, baba ve öğretmenin dikkati önemlidir. Çocuk edebiyatı kıstaslarına uygunluğuna dikkat eden öğretmen ve velilerin seçkinci yaklaşımları, çocukların o konuda iyi bir altyapı oluşturmasında katkı sağlayacaktır.

Mevcût durumda 0-18 yaş arası ile doğrudan ilgili olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın yanı sıra kültürel yönden sorumluluğu bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın oluşturacağı ortak bir çalışma ile çocukların gelişimlerine uygun politikalar geciktirilmeden faaliyete geçirilmelidir. Bu yaş grubuna hizmet verecek yazar, çizer ve yayın kuruluşlarının çalışmaları, yaratıcılığa engel olmayacak ve sansüre kaçmayacak bir biçimde millî bir kültür programı dâhilinde değerlendirilmelidir.

Bununla birlikte, Kültür ve Turizm Bakanlığı, millî kültür kodlarına uygun eserleri üretmek veya özel sektör tarafından üretilenleri teşvik ile okuyucunun hizmetine sunmalıdır.

Çocukların iyi birer okur olmalarının aile ve okul düzeyinde konuya gösterilen ilgiye bağlı olduğu vurgulanmaya çalışılmış olsa da, istenen düzeyde netîceye varılmamasının en önemli sebebi, plânsızlık ve prensipsizliktir. Mevcût durumda hangi yaş grubunda ne tür eserlerin okutulmasıyla ilgili elde bir veri bulunmamaktadır. Yeni bir şey icat edilmesine gerek yoktur. Bu konuda sistemli olarak işi yürüten ülkelerin uygulamaları ortada durmaktadır.

Öncelikle hangi yaş grubunda ne tür eserlerin okutulacağı bir sisteme bağlanmış ve ilgili sınıf seviyesinde her öğrencinin okuyacağı eser bilinmektedir. Ülkenin bütün okullarında belirlenen eserler öğrencilerin hizmetine sunulmakta ve okumaları sağlanmaktadır. Bu sayede belirli düzeyde kitap okutmakla birlikte ülke genelinde ortak bir kültür altyapısı oluşmuş olacaktır.

Yaş düzeyi yükseldikçe ve okuma seviyesi geliştikçe yerelden evrensele doğru okumalar sürdürülmektedir. Bunu yapacak olan en önemli kurum, Millî Eğitim Bakanlığı’dır ve hiç vakit kaybetmeden bu alanda uygun altyapıyı hazırlayarak öğretmen ve öğrencilerin hizmetine sunmalıdır.