Çırpınan sadece Karadeniz mi?

Karadeniz çırpınadursun, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan adâletsiz düzene karşı Türk-İslâm dünyasının tüm dünyaya söyleyecek daha çok sözü var!

“ÇIRPINIRDI Karadeniz/ Bakıp Türk’ün bayrağına/ Ah ölmeden bir görseydim/ Düşebilsem toprağına…”

Gerek söz, gerekse müzik anlamında kulaklarımızın âşinâ olduğu, Türk dünyası adına çok ama çok anlamlı bir eser…

Bu dörtlükle başladım. Niyetim, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki var olan tarihî birlikteliği vurgulamaktan çok daha ötesi. Keza bu birlikteliğin, kardeşliğin hatırlatılmaya ihtiyacı zaten yok.

Öyleyse neden bu dörtlükle başladım?

Çünkü yazıyı yazmış olduğum 19 Ekim günü itibariyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in, kurtarıldığını tüm dünyaya duyurduğu 13 köy, işgal altındaki Şuşa şehrinin çevresi. Azerbaycan Ordusu, Şuşa’ya doğru kararlılıkla ilerliyor.

Şuşa önemli! Çünkü Karabağ’ın kalbi olduğu gibi, Kafkasların sanat merkezi… Aynı zamanda “Çırpınırdı Karadeniz”in bestecisi, Azerbaycan’ın en önemli sanatçılarından Uzeyir Hacıbeyli’nin memleketi…

Şiir, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na katılmasının etkisiyle Azerbaycan Gence’de, Azerbaycan Türk’ü şair Ahmet Cevad tarafından yazılmış.

Klâsik esere dönüşmesi 1918’de, Nuri Paşa kumandasında Osmanlı askerlerinin Bakü’nün Bolşevik ve Ermeni çetelerinin işgalinden kurtarması üzerine, yapmış oldukları fedakârlık ve kahramanlığa atfen Azerbaycanlı bestelenmiş. Eser aslında bir mahnı yani Azerbaycan türküsüdür.  

Uzeyir Hacıbeyli, Azerbaycan halk edebiyatı ve müziğini klâsik Batı müziği ile harmanlayan isim olarak anılıyor. Sadece Çırpınırdı Karadeniz değil, Azerbaycan Millî Marşı’nın da bestecisi. 18 Eylül 1885’te doğdu. İlk tahsilini medresede alarak iyi düzeyde Arapça ve Farsça öğrendi. Sonrasında Rus-Tatar Mektebi’nde okudu.


1899 yılında başladığı Gürcistan’ın Gori kentindeki Öğretmen Okulu’ndan 1904’te mezun olarak, Karabağ’ın Hadrut köyünde bir yıl öğretmenlik yaptı. 1905’te Bakü’ye gelerek hayatının sonuna kadar burada yaşadı.

Öğretmenlikten ilim ve fikir adamlığına doğru yol aldığı çalışma hayatının ilk yıllarında, bir taraftan çocuklar için hikâye ve ders kitapları tercüme etti, diğer taraftan ise Rusça-Tatarca ve Tatarca-Rusça sözlüklerini hazırladı. Rus yazar Gogol’un Şinel/Kaput eserini Türkçeye çevirdi. Moskova ve Petersburg’ta müzik eğitimi aldı.

Sanat adamı ve yazarlığının yanı sıra gazetecilik yönü de bulunan Hacıbeyli, Hayat, İrşat, Terakki ve Hakikat gazetelerinde tercümanlık, redaktörlük ve hiciv yazarlığı yaptı. Füyuzat, Yeni İkbal, Molla Nasreddin gibi Azerbaycan gazete ve dergilerinde değişik rumuzlarla makaleler kaleme aldı.

Çok sayıda müzikal ve senfonik orkestra besteleri bulunan Azeri sanatçının Türk ve İslâm dünyası adına “Doğu’nun ilk opera bestecisi” olarak iz bırakmış olması çok kıymetli!

Modern Azerbaycan müziğinin öncüsü olarak 1908’de bestelediği “Leylâ ile Mecnun”, onun tarafından bestelenen ilk opera olma özelliğine sahip.

Henüz 12 yaşındayken Şuşa’da Fuzuli’nin “Leylâ ile Mecnun” eserinden sahneye uyarlanan “Mecnun, Leylâ’nın Mezarı Başında” isimli müzikli kısa gösterinin korosunda yer alarak bundan çok etkilenmiş olmasının netîcesinde, yıllar sonra Leylâ ile Mecnun hikâyesini operasını yazdı ve 1907’de sahneye taşıdı.

Bir diğer dikkat çeken opera eseri ise “Köroğlu”dur. Hürriyet uğruna verilen mücadeleyi tasvir eden bu eser, Azerbaycan Millî Destanı niteliğindedir.

Bunlara ek olarak “Şeyh San’an”, “Şah Abbas”, “Aslı ile Kerem” ve “Hurşid-Banu” operalarının da bestecisidir.

Hacıbeyli’nin doğum günü olan 18 Eylül, Azerbaycan’da “Müzik Günü olarak kutlanıyor”.

Özetle, içinde bulunduğumuz günler itibarıyla Azerbaycan, Ulusal Marşı’nın bestecisinin memleketini işgalden kurtarmak için savaşıyor. Ve o mahnı, o türkü, işgalden bu yana şu sözlerle sona eriyor:

“Kafkaslardan aşacağız

Türklüğe şan katacağız

Türk’ün şanlı bayrağını

Turan ele asacağız

Azerbaycan bayrağını

Karabağ’da asacağız.”

Karabağ’daki ilerleme sürüyor

Azerbaycan’dan yeni haberler gelmeye devam ediyor. İşgal altında bulunan şehirlerini ve köylerini teker teker geri alıyor Azerbaycan. Dörtlükte ifade edildiği gibi, her gün bayrağının dalgalandığı yerlere yenisini ekleyen Azerbaycan, bu zaferlerini, almış olduğu yerlerde yükselen ezan sesleri ile tüm dünyaya haykırmakta.

Ermenistan’ın yaklaşık 30 yıllık işgal süreci ve bugün yaşanan saldırıların amacının sadece Azerbaycan’la sınırlı olmadığı aşikâr. Niyet, gündemin bir maddesine de Türkiye’yi koymak…

Hepimizin bildiği gibi Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan arasında stratejik bir merkez konumunda olan Tovuz bölgesine saldırdı. Saldırı geri püskürtüldü, fakat dikkat edilmesi gereken nokta, bu bölge Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Türkiye’ye doğal gaz sağlayan TANAP Boru Hattı ile Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın geçtiği bölge olması...

Oysa Türkiye, şimdiye kadar Ermenistan’a ılımlı yaklaşım içerisindeydi. Hattâ bir dönem Millî Takımlar arası dostluk maçları konuşulmakta idi. Bu yaklaşıma rağmen Ermenistan, başka ülkeler tarafından sahaya sürülmeyi kabul etti. Hesap edemediği nokta ise, 2020 itibarıyla Azerbaycan’ın sürdürmüş olduğu operasyon ve elde ettiği olumlu netîceler… Azerbaycan, askerî varlığı ile önemli bir güç olduğunu göstermesinin yanında, artık eski Azerbaycan olmadığını da kanıtlıyor.

Türkiye ise her anlamda eski Türkiye değil! Artık dengelerin değiştiği tüm dünyada söz sahibi ülkemiz. Türkiye’nin lideri, dünyada sayılı bulunan güçlü liderlerden biri. Türk-İslâm dünyası söz konusu olduğunda, hele işin içinde mağdur edilmiş bir millet varsa kararlık ve gücünü tüm dünyanın gördüğü bir Cumhurbaşkanı var bu ülkenin. Bu anlamda Türkiye’nin liderinin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’e verdiği güçlü destek son derece önemli.

Karadeniz çırpınadursun, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan adâletsiz düzene karşı Türk-İslâm dünyasının tüm dünyaya söyleyecek daha çok sözü var!


https://islamansiklopedisi.org.tr/hacibeyli-uzeyir

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Czeyir_Hac%C4%B1beyov

https://qha.com.tr/haberler/azerbaycan-milli-marsinin-bestecisi-uzeyir-hacibeyli-nin-vefatinin-71-inci-yil-donumu/119789/