Çin’in IBAN numarası

Atatürk’ün leblebiyi havaya atıp ağzı ile yakaladığını yazan 2 bin 500 yetelelik kitabı almak için uzun kuyruklar oluşturan bu okumuş çocuklardan farklı bir davranış beklememek lâzım gerçi. O yüzden siz siz olun, bu arkadaşlara cevabını bildiğiniz sorular sormayın! Bunun yerine göbeğinizi yahut bidon kafanızı kaşıyınız...

GEÇMİŞ zaman, sanırım 1999 idi… Time dergisi, yeni milenyuma girerken yüzyılın en etkili kişilerini seçmek üzere internet üzerinden anket başlatmıştı.

Anket liderler ve devrimciler, devlet adamları, sanatçılar, bilim adamları gibi farklı kategorilerde yapılıyordu.

O zamanlar internete cızırtılı bir modem sesi eşliğinde bağlanılıyordu. O günlerde internete bağlanma süresi içerisinde bugünün Z-kuşağı, Game of Thrones’un bir bölümünü indirebiliyor, o kadar söyleyeyim!

Cızırtılı modem sesi ile önce internete, sonra da Time’ın sayfasına bağlanan Türk kullanıcılar, oylarını elbette Atatürk için kullandılar ve liderler ile devlet adamları kategorilerinde Atatürk’ü ilk sıraya taşıdılar.

Ancak diğer kategorilerde Time yetkililerini bekleyen bir sürpriz vardı. Atatürk, bilim adamları kategorisinde Albert Einstein’i ikiye, sanatçılar kategorisinde William Shakespeare’i üçe, sporcular kategorisinde de Michael Jordan’ı dörde katlamıştı. Allah’tan kategoriler arasında yüzyılın astronotu ya da türkücüsü yoktu(!)…

Oylarını özgürce kullanıp Atatürk’ü sanatçı, bilim adamı ve sporcu kategorilerinde “hak ettiği” ilk sıraya taşıyan zihniyet, elbette bir muziplik peşinde değildi. Oylamaya katılan Türk seçmenler buna yürekten inanıyor, iman ediyorlardı.

Ancak bu inanç Time yetkililerini ikna etmeye yeterli gelmemişti maalesef ve ilgisiz kategorilerden Atatürk’ün ismini çıkarmışlardı.

Buna içerleyen Türk seçmen, Time’dan intikamını “fena” almıştı. Bu kez de listelerin ilk sırasındaki isim, “Fenasi” isminde -soy ismi lâzım değil- bir Türk idi.

Hatırlıyorum da, Time işi gücü bırakmış, Fenasi’nin kim olduğunu araştırmıştı. İki üç hafta sonunda Türk seçmeninin kendilerine yakışıksız bir şaka yaptığını anlayıp, Fenasi’yi de listeden çıkarmışlardı.

Şu İngilizler de şakadan hiç anlamıyorlardı arkadaş!

O günden bugüne ne İngilizler değişti, ne de Türkler! Kafa, aynı kafa...

***

Geçen gün Sağlık Bakanı Koca, basın toplantısı düzenliyordu. Basın mensuplarından birisi rezil olma kaygısı bile taşımadan, Çin’den getirilen ilâçların parasının Atatürk tarafından ödenip ödenmediğini soruverdi, iyi mi?

Bu soruya sakin sakin cevap veren Sayın Koca’nın yerinde olsaydım, muhtemelen, “Doğrudur, Coronavirüsü de Sultan Vahdettin göndermiş” derdim.

Bu soruya müspet cevap verileceğini uman, hattâ Atatürk’ün yüz yıl sonraki bir salgın için Çin’e EFT yapabilmiş olduğuna yürekten inanan “çağdaş” bir kitle ile karşı karşıyayız. Bu kitleye Atatürk Barajı’nı kimin kurduğunu sorsanız, kuvvetle muhtemel tek popüler cevap alırsınız.

Atatürk’ün leblebiyi havaya atıp ağzı ile yakaladığını yazan 2 bin 500 yetelelik kitabı almak için uzun kuyruklar oluşturan bu okumuş çocuklardan farklı bir davranış beklememek lâzım gerçi.

O yüzden siz siz olun, bu arkadaşlara cevabını bildiğiniz sorular sormayın! Bunun yerine göbeğinizi yahut bidon kafanızı kaşıyınız... Ya da ne bileyim, AKP tarafından dağıtılan kömür ateşinde pişireceğiniz makarnalarınızı yiyiniz.

Yine de siz bilirsiniz…

Kalınız sağlıcakla efendim…