Çin’e 5G hızında vurmakla Corona ölür mü?

Son günlerde Covid-19 ile 5G arasında bir ilişki olduğu iddiaları çoğaldı. Sosyal medyada ve iletişim gruplarında dolaşan video ve haberler var bu konuda. Ama her ne hikmetse bu haberler üzerinden yorum yapan gazeteci yok gibi… Gazetelerin manşetlerine, televizyonların ana haberlerine konu olmuyor bu iddialar. Nedense, Sağlık Bakanı’nın neredeyse her gün yaptığı basın toplantılarındaki onlarca sorunun arasına da giremiyor 5G bağlantılı sorular.

5G hızında bir virüsle karşı karşıyayız!

Bilim insanları virüs hakkında bir bilgiye ulaşıyor, aynı bilgi iki gün sonra çöp oluyor… Kimse, kimsenin verdiği bilgiyi doğru kabul edemiyor. Herkes kendi kontrolündeki verilerden yola çıkarak, diğerinin verilerine göre farklı sonuçlara ulaşıyor.

İyi ama bizi bu kadar çelişkili sonuçlarla boğuşturan Covid-19 ne menem bir virüs ki insanoğlunu yalanlama konusunda bu kadar mâhir olabiliyor?

Öncelikle, Doğu Türkistan kökenli soydaşlarımızın hassasiyetlerine dokunmadan, uzun zaman beni rahatsız etmiş olan bir konuda bir iki konuya temas etmek istiyorum izninizle…

Tarihin Türk’e öğrettiği en önemli kavramlardan biridir; Çin, elbette bize dost değildir! (Olamaz da…)

Çin’in dünyaya dost olabileceğini hiçbir akıl bana dayatamaz.

Ancak uzunca bir süre, “Çin’e vurmak, Corona’yı öldürür mü?” diye de sormadan edemedim kendi kendime.

Her olumsuzluğu öyle çok Çin’in üzerine yıkmaya çalıştık ki zannedersiniz, suçluyu bulunca suçu ortadan kaldıracağız…

Hayır, sorunun çözümü bu kadar basit değil!

Velev ki bugün dünyayı kasıp kavuran bu virüs Çin laboratuvarlarında üretilmiş olsun ve bunu dünyaya ispat ve ilân edelim, virüs hâlâ dünyayı kırıp geçirirken ne kazandırır bu bilgi bize?

Ülkelerin dış siyaseti bir kenara bıraktığı bu dönemde Doğu Türkistan’ı özgürlüğüne mi kavuşturur? Trump bile kendi hesaplaşma siyaseti gereği başından beri “Wuhan virüsü, Çin virüsü” deyip durdu da kendi canı yanmaya başlayınca bırakmadı mı bu söylemi?

***

Evet, Çin suçlu olabilir. Bu suç ihmâl de, kasıt da içeriyor olabilir. Ancak Çin’e hâddini bildirmek için önce bu virüsten kurtulmak zorundayız. Enerjimizi, önce ülkemizi, sonra da dünyayı kurtarmak için kullanmalı, salgınla işimiz bitince de dünyayı Çin’den korumalıyız!

Şimdi ise yeni bir bilgi dolaşıyor dünyada: 5G…

Bu da Çin’i suçlayıp durmak konusundaki yukarıdaki fikirlerimde bir esnemeye sebep oldu.

Hepiniz denk gelmişsinizdir, son günlerde Covid-19 ile 5G arasında bir ilişki olduğu iddiaları çoğaldı. Sosyal medyada ve iletişim gruplarında dolaşan video ve haberler var bu konuda. Ama her ne hikmetse bu haberler üzerinden yorum yapan gazeteci yok gibi…

Gazetelerin manşetlerine, televizyonların ana haberlerine konu olmuyor bu iddialar. Nedense, Sağlık Bakanı’nın neredeyse her gün yaptığı basın toplantılarındaki onlarca sorunun arasına da giremiyor 5G bağlantılı sorular.

Hâlbuki takip edebildiğim kadarıyla 5G teknolojisi insanoğlu için gerçekten de bir felâket senaryosuna işaret ediyor. Daha hızlı ve daha kaliteli bir iletişim için, daha hızlı ama daha kalitesiz bir ölüm vaat ediyor bize. Sıkıntı şu ki, takip edebildiğimiz 5G felâket haberlerinin ne kadar doğruyu yansıttığını bilemiyoruz. Zira bu teknolojinin zararlarını anlatanların karşısında şimdilik bir muhalefet yok gibi…

Kimse çıkıp da, “Söylenenler gerçeği yansıtmıyor. 5G anlatıldığı gibi ölümcül bir teknoloji değildir!” demiyor.

Bir fizikçi olmadığıma göre, teknik boyutta bir analiz yapamam elbette, ancak bilgi tek taraflı olsa da ikna edici olunca, inanmak için yeterli kriteri bulduğunu düşünüyor insan.

İddia o ki, Çin, geçen sonbaharda kullanmaya başladığı 5G teknolojisinin yan etkileri yüzünden sebepsiz ölümlerle yüz yüze kaldı. İletişimin bu yeni versiyonu, kısa dalgalarla sinyal gönderdiği için eski teknolojilerde kullanılana oranla çok daha fazla baz istasyonuna ihtiyaç duyuyordu. Dolayısıyla Çin’deki altyapı da buna göre kuruldu. Ancak “hesap edilemeyen” (tamamen iyi niyetli bir ifadedir bu) bir özelliği vardı bu sinyallerin…

Bu sinyallerle soluduğumuz havanın içindeki oksijen tarafından emiliyor ve yapısı bozulan oksijeni nefes olarak içimize çekiyorduk. İşte radyoaktif dalgalarla beslenmiş bu oksijen, ihtiyacımız olan oksijen değildi aslında! Tam da bu sebeple, nefes alma zorluğuna, akabinde de alamadığımız kaliteli nefes yüzünden ciğerlerimizin ve kan dolaşımımızın iflâsına kadar giden bir süreç yaşıyorduk.

Ve yine iddia o ki, bizi öldüren Covid-19 değil, işte bu kalitesiz oksijeni solumamızdı!

Bu iddialar, Çin’in bilerek ya da bilmeyerek bir insanlık suçu işlediği algısını güçlendiriyor elbette. Ancak cevap bekleyen bazı sorular var bu konuda:

Çin, 5G’nin insanları öldürdüğünü gizlemek için Covid-19 adında bir virüs mü yaymıştır dünyaya? Eğer öyleyse, bu virüs 5G’nin ölümcül öyküsünü içine alarak mı yayılmıştır? Ya da tüm ülkeler gizli gizli 5G teknolojisine geçmiş de dünyanın bundan haberi olmamış mıdır? Hattâ dünya, Çin’deki oksijeni bir iki ayda soluyacak kadar küçük müdür aslında? Corona bu kadar ölümcül değilse, her ülke ilâç sektörüne bu kadar mahkûm, iletişim pazarına bu kadar muhtaç mıdır ki sesleri çıkmamaktadır?

***

Evet, 5G’nin ölümcül yüzü ne kadar ikna edici olursa olsun, yukarıdaki sorulara net cevaplar alamadığımız takdirde inandırıcılığı havada kalacaktır. Tıpkı 5G teknolojisine, biyolojik silah üretme kapasitesine sahip olan Çin’in virüsü yaymak için sağa sola tüküren Çinlileri kullanmaktan başka çâresi kalmamışçasına yapılan haberler gibi…