Cinayeti kim işledi?

Sanal âlemdeki nefsin bodrum katlarında ruh ve bedenini parmaklıklar ardına atan kişi fenaya meyleder, sevgi/şuur/ahlâk gibi değerlere “Elveda” der. Manevî kattan düşen kişinin kurtuluş şansı yoktur ve kalp durması gerçekleşir. Peki, bu cinayeti kim işlemiş olur?

GÜNÜMÜZDE Dördüncü Sanayi Devrimi yaşanıyor. Daha önceki sanayi devrimlerinde gerekli atılımlar yapılsa da Batı bize göre daha fazla adım attı. Bu nedenle önceki üç sanayi devriminde geride kaldık. Dördüncü Sanayi Devrimi’nde ise yarıdan fazla iyi durumdayız. Ancak bu durum Dördüncü Sanayi Devrimi’nde nihaî noktanın istenen düzeyde sonuçlanacağını garanti etmez.

Nanoteknoloji ve dijital teknolojinin omurgaları üzerinde ilerleyen Dördüncü Sanayi Devrimi’nin dijital kısmında insansız araçlarla dünya ile başa baş gidiyoruz. İnsansız araçlar göğsümüzü kabartıyor. Nanoteknolojinin omurgasında ise “hak görünümlü küfrün” kol gezdiğini not olarak düşelim.

Kısaca dijital teknoloji, makinanın kodlanarak insanın istediklerini yapmasının adıdır. Yapay zekâ, dijital uygulamalar, robot, dron, otonom araçlar, sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik ve blok-zincir, dijital teknolojiden bazılarıdır.

Dijital teknolojinin en yaygın ve kullanım alanı en fazla olanlarının başında cep telefonları gelmektedir. Cep telefonlarının en fazla kullanıldığı yer ise sosyal medyadır. Gençlerin yüzde 93’ünün internet kullandığını özellikle canlı tutmakta yarar var. 

İnsanlara çok fazla kolaylık sağlayan internet ve cep telefonunun yaygın olarak kullanıldığı ülkelerin bu teknolojiyi üretenler değil de Doğu toplumları olması dikkat çekicidir.

İnsanlar sanal kimlikler ile kendilerini sergileyebiliyorlar. Sanal hezeyanların sıklıkla yaşandığı ortamın ticarî kısmından kesesini dolduranlar ise teknoloji şirketleridir. İşin tuhaf tarafından biri de hiç şüphesiz dijital uygulamaların “kullanım kılavuzu” olmadan uygulamaya alınıyor olmasıdır.

Cep telefonu, internet ve dijital uygulamalar “doğru” kullanıldığında, faydası, zararından çok çok fazladır. Ancak bunların kullanımının neleri aşikâr ettiğine odaklanmak gerekir. Bu alanda ciddî tezler yapılmalı ve şiddetle projelendirilmelidir. Çünkü dünyada cep telefonu kullanıcısı yüzde 68 iken Türkiye’de cep telefonu kullanıcısı yüzde 90’dır. Ayrıca, Türkiye sosyal medyada ABD ve Çin’e göre yüzde 50 daha fazla vakit geçirmektedir.

İnsan, iyi ve kötü huylara sahip olan orijinal hayat sahibi bir varlıktır. İyi huylar insanda tezahür etmezse, ahlâk olmadık yerlere savrulabilir.

Sabır, büyüklere saygı, adalet, alçakgönüllülük, cömertlik, merhamet, nezaket ve bunlara benzer huylar güzel ve iyi ahlâk emareleridir.

İftira, yalan, gıybet, haset etmek, hırs, haz, şöhret kazanma, yalan, öfke, nefret, garazkârlık, şiddet, gurur, kibir ve şehvet ise kötü huylardandır.

Bilinçsizce sanal âlemin kullanımı şiddet, şehvet, hırs, gurur, beğenilme ve kibri körüklemektedir. Ayrıca bu tür kullanış kalbe yara, basirete pranga, ferasete engel gibi yok oluşları da desteklemektedir. Sanal âlemde gereğinden fazla vakit harcamanın sıkıntı, kaygı, düş kırıklığı ve psikolojik bozukluklara da neden olabildiği bir vakıadır.

Sanal âlemin gereğinden fazla ve bilinçsizce kullanımı insanı çevresinden ve kendisinden koparır, gerçek ile sanalı tersyüz eder. Dünyada İlâhî işaret ve mânâlar kaybolur. Kâinatın renkli hâlleri plâstikleşir, anlamsızlaşır ve kararır. Anlam kaybolur, gerçekler gizlenir ve akıl da söner.

İnsan sanal âlemde kaybolduğunda, gerçek âlemde kendini bulamaz, mükemmel bir nizam karşısında yok olur ve ölür. İnsan öldüğünde bu cinayeti kim işlemiş olur?

Evrende her şey her an değiştiğinde ve tekrarsız tecelli inkişaf ettiğinde, sanal âlemde kaybolan kişi için her şey anlamsız, mânâsız olur ve hiçliğe mahkûm olarak mezar taşını da diker. Peki, bu cinayeti kim işledi?

Sanal âlemde nefsin bodrum katlarına inen kişi, helâlleri haram, haramları helâl saymaya başlar ve ahlâkî değerler ayaklar altında olduğu hâlde idama mahkûm olur. Sanal hezeyanın çığlıklarını bodrum katta kimse duymaz ve ilk sel baskınında rögarlardan çıkan pis sularda boğulur. Böyle bir cinayetini kim işlemiş olur?

İnsan kötülük yaptığında sevinç, iyilik yaptığında üzüntü duymaya başlamışsa, artık ölmüştür. 

Psikolojik, maddî, manevî, zihnî ve aklî bakımdan çöken bu tür kişinin cinayetini kim işlemiş olur?

İyilik dinamik, kötülük ise statik bir durumdur. İyiliği unutan kişi İslâm ahlâkını da unutur. Çünkü dinamik yapı hayatı ayakta tutan ve toplumun birlikte kalbinin atmasını sağlayan etkidir. Dinamik özellik kaybolduğunda çökelme gerçekleşir, uyumlu ahlâk biter.

Sanal âlemdeki nefsin bodrum katlarında ruh ve bedenini parmaklıklar ardına atan kişi fenaya meyleder, sevgi/şuur/ahlâk gibi değerlere “Elveda” der. Manevî kattan düşen kişinin kurtuluş şansı yoktur ve kalp durması gerçekleşir. Peki, bu cinayeti kim işlemiş olur?