Cinaî siyasetler

Kemal Abinin ve yancılarının bu tür söylemlerinin mutlaka bir nedeni olmalı. Bu tür açıklamalardan sonra siyasî cinayetler olsa da, olmasa da kaybeden Türkiye olacaktır. Ki istenen, bundan azı değildir. Daha önce de defalarca “Türkiye’de kimsenin can ve mal güvenliği olmadığı” yönünde açıklamalar yapmıştı. Bunun üzerine kafayı yemiş birçok Avrupalı ve ABD’li yatırımcı Türkiye’de yatırım yapabilmek için birbirleri ile yarışmışlardı.

PAZARTESİ günleri yazı yazmak kimi zaman keyifsiz olabiliyor. Zira ertesi gün grup toplantıları yapılıyor ve bir sonraki Pazartesi gününe kadar konu tazeliğini kaybetmiş olabiliyor.

Bu durum insanda gündemi geriden takip ettiği hissini uyandırıyor. Gönül isterdi ki, bu yazıyı da sıcağı sıcağına yayına verebilme fırsatım olabilse... Lâkin yapacak bir şey yok.

Geriden gelmeye, önceki haftanın döküntülerini toplamaya bir süre daha devam edeceğiz mecburen.

Kemal Abi geçen hafta yine bir şeyler geveledi, lütfedip biz sıradan insanlar ile duyumlarını paylaştı; ülkemizde siyasî cinayetler olabilirmiş.

Yancısı İP’li Koray Aydın da “Biz ‘DE’ benzer duyumlar alıyoruz” dedi. Bak sen şu işe!

Gerçi kimi kaynaklar Koray Aydın’ı biraz sıkıştırınca cümlesindeki “DE”yi tekzip ettiğini, ufaktan yan çizdiğini ve duyumunun kaynağı olarak Kemal Abisini gösterdiğini söylüyorlar. Sanırım kulaktan kulağa oynuyorlarmış. Neyse...

Biz, Kemal Abinin bu duyumlarını 17/25 Aralık öncesinde de sinsi sinsi Türkiye’de enteresan şeyler olacağını ima ederken görmüştük.

Ayrıca 15 Temmuz öncesinde de ağzında yine “siyasî cinayetler” sakızı vardı Genel Müdür’ün.

Muradı hâsıl olmadı Allah’a şükürler olsun. O cantileri çekmiş, sinekkaydı tıraşını olmuş, beyaz gömleği, kırmızı kravatı ve pufidik terlikleri ile gelişmeleri güvenli bir yerde Nescafe’sini içerken ve dahi “kaygıyla” izlerken, vatandaş ise 251 şehit vererek bir darbeyi engellemişti.

Halkımız, Kemal Abinin arasından sıvışıp kaçtığı ölüm saçan tankları çıplak elleri ile durdurmuştu o kara gecede.

Amaç hâsıl olsaydı, Kemal Abinin Başbakan olması için ayakkabısını giymesi ve çağrıldığı yere gitmesi yeterli olacaktı. Sonra gelsin “siyasî cinayetler”!

Vatandaş ferasetiyle bu tezgâhı bozunca, “siyasî cinayetler” bir süreliğine ertelenmiş oldu.

Gerçi Meral Apla da o aralar “15’inden sonra çok şeyler değişeceeeek. Ben Başbakan olacağım” diye ortalarda dolanıyordu. Dilinden “Yurtta Sulh” düşmüyordu.

Hayâller Başbakanlık, hayatlar boşbakanlık oldu ama neyse, ümit fakirin ekmeği… Meral Apla yine aynı kuru ekmeği geveleyip duruyor. Hayır olsun inşallah!

Genel Müdür ile Meral Aplanın durup dururken yine böyle abuk sabuk konuşmalarını yabana atmamak gerek bence.

Yine birileri bir şeyler plânlıyor, bir tezgâh kuruluyor ve Kemalciğim ile Meralciğim, kuklacının suflelerini tekrar ediyor.

Siyasî cinayet yönünde bir duyum alındıysa, bunun paylaşılması gereken yerler bellidir. Bu duyumunuzu yetkili merciler ile paylaşırsınız ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep edersiniz.

Böyle hareket edilmediğine göre, demek ki Genel Müdür’ün bir bildiği, bir duyduğu, bir “umduğu” olmalı!

Yukarıdaki cümlede “Genel Müdür” yerine “kuklacı” yazmak daha yerinde olurdu hâddizatında.

Daha önce aldığı ve biz sıradan insanlarla paylaştığı istihbaratları gibi, bu istihbaratın ardından da bir şeyler beklemek ve işkillenmek, paranoyaklık olmasa gerektir. Bilakis diğer bir tavır saflık olurdu kanaatimce.

Kemal Abi ve Meral Ablanın istihbarat ağları geniştir. Kimsenin istihbarat alamayacağı yerlerden onlar alırlar. Onların kuşları çok ötelerden uçup gelirler. Kimi zaman da onlar çok ötelere giderler kuşlarını ta buralara kadar yormamak için.

Sonuçta kuşların da göçmeni var, göçmen olmayanı var.

Kemal Abinin ve yancılarının bu tür söylemlerinin mutlaka bir nedeni olmalı. Bu tür açıklamalardan sonra siyasî cinayetler olsa da, olmasa da kaybeden Türkiye olacaktır. Ki istenen, bundan azı değildir.

Daha önce de defalarca “Türkiye’de kimsenin can ve mal güvenliği olmadığı” yönünde açıklamalar yapmıştı.

Bunun üzerine kafayı yemiş birçok Avrupalı ve ABD’li yatırımcı Türkiye’de yatırım yapabilmek için birbirleri ile yarışmışlardı.

Siyasî cinayetler konusu, hele bu konunun ana muhalefet partisinin Genel Müdürü tarafından dillendirilmesi, başlı başına “cinaî siyasettir”!

Ve maalesef seçime kadar bu tür “cinaî siyasetler” artarak devam edecektir.

Görelim muhalefet kanadından daha ne inciler dökülecek ve bizler daha neleri konuşmakla vakit ve enerji harcayacağız.

Böyle muhalefetten daha iyisini beklemek aşırı iyimserlik olurdu ve şu aralar çok da iyimser bir modda olduğum söylenemez doğrusu.

Kalınız sağlıcakla efendim…