Çin’in Türkiye’deki yumuşak gücü

Uzun vadede, bu kişiler Türkiye’deki önemli pozisyonlara geldiklerinde, Türkiye-Çin ilişkilerinin daha da derinleşmesine katkıda bulunması kaçınılmaz hâl alıyor. Bu durum, Çin’in Türkiye’de sadece mevcut hükümetle değil, gelecek nesillerle de güçlü ilişkiler kurma amacında olduğunu doğruluyor.

ÇİN Halk Cumhuriyeti, son yıllarda yalnızca ekonomik ve askerî gücüyle değil, aynı zamanda “yumuşak güç” stratejileriyle de dünya siyasetinde giderek daha etkin bir rol oynamaya başladı. Çin’in stratejisi, özellikle üçüncü dünya ülkelerinde etkisini gösterirken bu devletlerle sınırlı değil. Bu bağlamda Türkiye de bu politikanın merkezinde yer alıyor.

Çin, geleneksel “haraç diplomasi” yöntemini modernize ederek kültürel, ekonomik ve diplomatik bağlarla çeşitli ülkelerdeki nüfuzunu artırıyor. Çin’in Türkiye üzerindeki yumuşak güç stratejisi, hem hükûmetler arası ilişkilerde hem de toplumsal algılarda derin etkiler yaratıyor. 

Kamboçya’daki Ream Deniz Üssü’ne iki savaş gemisi bağışlayan Çin, yalnızca askerî gücünü değil, aynı zamanda stratejik nüfuzunu da genişletiyor. Bu hamle, Çin’in bölgedeki varlığını pekiştirme ve müttefiklerini güçlendirme çabalarının bir parçası olarak okunabilir. Benzer şekilde, Afrika, Güney Asya ve Lâtin Amerika’da da benzer bağış diplomasisi örneklerine sıkça rastlanıyor. Bu strateji, Çin’in büyük güç olarak algılanmasını sağlarken, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle bağımlılık ilişkisi yaratıyor.

Türkiye özelinde ise Çin’in yumuşak güç stratejilerinin farklı bir boyut kazandığı gözlemleniyor. Son dönemde Çin, Türkiye’deki bakanlıklarda çalışan birçok uzmanı eğitim programlarına davet ederek bu kişilerin Çin’de eğitim görmesini sağlıyor. Bu davetlerin cazip hâle getirilmesinde, tüm masrafların (uçak, konaklama, yeme-içme) Çin Hükümeti tarafından karşılanması ve katılımcılara günlük harçlık olarak 180 yuan (yaklaşık 862 Türk lirası) verilmesi önemli bir rol oynuyor. Ayrıca, bu eğitim programları sonunda herhangi bir sınav ya da değerlendirme sürecine tâbi tutulmamaları, Çin’in Türkiye üzerindeki nüfuzunu artırma çabasının bir göstergesi olarak gözler önüne seriliyor. Burada Çin, yalnızca ekonomik ya da siyasî değil, aynı zamanda bürokratik düzeyde de nüfuz kurarak, uzun vadeli etkiler yaratmayı hedefliyor.

Çin’in Türkiye’de uyguladığı bu strateji, kimi yorumcular tarafından “yeni nesil haraç diplomasisi” olarak değerlendiriliyor. Geleneksel olarak haraç, büyük güçlerin küçük devletlerden aldığı ekonomik ya da siyasî imtiyazlarla tanımlanırken, günümüzde bu kavramın dönüşüme uğradığını görüyoruz. Çin eğitim, bağış ve yatırım gibi yumuşak güç unsurlarıyla Türkiye gibi ülkelerde “gönüllü” bağımlılık ilişkileri kurmaya çalışıyor. Bu bağlamda, yumuşak güç ile zorlayıcı diplomasinin iç içe geçtiği yeni bir dönemin başladığını söylemek mümkün.

Çin’in Türkiye’deki yumuşak gücü sadece bürokratik düzeyde değil aynı zamanda kültürel diplomaside de kendini gösteriyor. Çin, Türkiye’de düzenlediği çeşitli kültürel etkinlikler, medya içerikleri ve burs programları aracılığıyla Türk toplumunda Çin’e yönelik olumlu bir algı oluşturmayı hedefliyor. Özellikle Çin Kültür Yılı ve Konfüçyus Enstitüleri gibi projeler, bu stratejinin somut örnekleri arasında yer alıyor. Bu tür etkinlikler aracılığıyla Çin, Türkiye’de sadece hükûmet nezdinde değil, toplumun farklı kesimlerinde de kendine güçlü bir zemin oluşturuyor.

Türkiye’den Çin’e gönderilen uzmanların Çin’de eğitim aldıktan sonra geri dönmeleri, uzun vadede Türkiye’nin karar alma mekanizmalarında nasıl bir etki yaratacağı sorusunu da beraberinde getiriyor. Çin’deki eğitim ve deneyim, bu uzmanların Çin’in siyasî ve ekonomik modeline dair olumlu bir algı geliştirmesine yol açıyor. Uzun vadede, bu kişiler Türkiye’deki önemli pozisyonlara geldiklerinde, Türkiye-Çin ilişkilerinin daha da derinleşmesine katkıda bulunması kaçınılmaz hâl alıyor. Bu durum, Çin’in Türkiye’de sadece mevcut hükümetle değil, gelecek nesillerle de güçlü ilişkiler kurma amacında olduğunu doğruluyor.
--------------------------



Hindistan’da ilk Uygur cemiyeti kuruldu

ÇİN’in altıda birini oluşturan ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin sözde “Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi” diye adlandırdığı Doğu Türkistan’da yaşanan vahşetler, uzun yıllardır uluslararası toplumun gündeminden düşmüyor. Çin’in Batı’ya açılan kapısı konumundaki bölge zaman zaman Karşılıklı suçlamaların tam ortasında bulunuyor. Jeopolitik öneme sahip topraklar, Çin’in yüzlerce yıllık planı olan Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nin de en önemli kavşak noktası.

Çin hızlı kalkınıp ABD ile boy ölçüşecek boyuta gelirken, bu ülkeye dair bilinenler de sınırlı. Bu durum kendisini kültürel ve toplumsal olarak her alanda gösteriyor. Doğu Türkistan bölgesi, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan olmak üzere 8 ülke ile komşu ve Asya’nın ortasında 5 bin 700 kilometreden fazla kara sınır hattına sahip. Bu devasa coğrafyada 13 ayrı etnik grup ve yaklaşık 35 milyon kişi yaşıyor. Burada çoğunluğu Uygur, Kazak, Tatar, Kırgız, Hui, Moğollardan oluşuyor. Çinliler ise yüzde 40. Ancak Çin’in acımasız baskısına karşı yurt mekânlarını terk ederek dünyanın dört bir tarafına dağılan Uygurlar, bulunduğu ülkelerde de gelenek göreneklerine bağlı birer toplum olabilmek adına kendi varlık mücadelesi verirken 1949’dan beri Çin Komünist Parti esaretindeki anavatanın bağımsızlık dâvâsını güdüyor.

Uygur toplumunun yoğun olarak yaşadığı ülkeler arasında başta Kazakistan, Türkiye, Kırgızistan, Suudi Arabistan, Özbekistan, ABD, Avrupa ülkeleri ve Hindistan bulunuyor. Her ne kadar Batı ve Avrupa’da yaşayan Uygurlar, örgütlenmiş ve kendi toplumunu oluşturmada kısmen başarılara imza etmiş olsalar da Hindistan gibi bazı devletlerde uzun yıllar önce göç etmelerine rağmen konjonktürel sebeplerden dolayı dağınık hayat sürmüşlerdir. 

Bu anlamda Hindistan’ın Uygur dâvâsı için önemine değinmekte fayda var. Zira Hindistan, Çin’in güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kalan komşu ülkeler arasında ilk sırada geliyor. Hindistan-Çin ilişkileri, jeopolitik risklerin yanı sıra, anlaşmazlıkları nedeniyle de zaman zaman silahlı çatışmalara sahne olurken epeydir gergin seyrediyor. Hâlihazırda sürgündeki Tibetlilerin mevcudiyeti ve bağımsızlık dâvâsının karargâhı konumunda olan Hindistan, Çin’e karşı her cepheden müttefiklerine açık kapı bırakıyor. Bu bağlamda Hindistan’daki Müslümanların ve Çin tehdidine karşı müttefiklerin Doğu Türkistan meselesinde desteğinin kazanılması amacıyla 8 Eylül 2024 günü Türkiye merkezli Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği’nden (UDTSB) bir Uygur heyet, Hindistan’da resmî ziyaretler gerçekleştirdi. UDTSB Başkanı Hidayetullah Oğuzhan, Birlik Genel Sekreteri Abdureşit Eminhaci ve beraberindekiler, 9 Eylül’de Hindistan Parlamento üyesi ve aynı zamanda Çine Karşı Uluslararası Parlamentolar Koalisyonu Üyesi Senatör Shri Sujeet Kumar’ın makamında ağırlandı. Görüşmede, Doğu Türkistan meselesinin Hindistan Parlamentosu ve Hint toplumunda gündeme getirilmesi konusu ele alındı. Ayrıca Çin zulmünden kaçarak Hindistan sınırlarını kaçak geçtikleri için 11 yıldır Hindistan’da tutuklu bulunan Uygurların serbest kalması hususuna da değinildi.

Ayrıca Uygur heyet, Hindistan’da ilk Uygur cemiyetinin kurulduğu müjdesini paylaşırken, Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği Hindistan Vekili ve aynı zamanda Hindistan Uygur Cemiyeti Başkanı Wasim Abdullah’ın yeni görevinde nice başarılara imza atması için hayırlı temennilerde bulundu. Uygur heyetin Hindistan temasları sürerken, UDTSB ve yeni kurulan Hindistan Uygur Cemiyeti’nin öncülüğünde Hindistan’daki Uygurların bir araya geldiği önemli bir buluşma gerçekleştirildi. Toplantıya, Ladakh, Kargil, Srinagar ve Yeni Delhi'deki Uygur temsilcilerinden 12 kişi katıldı. Toplantı, Hindistan’daki Uygur diasporasının daha güçlü bir şekilde örgütlenmesi ve küresel Uygur dâvâsına destek sağlaması amacıyla atılacak adımların tartışılmasıyla sona erdi.
------------------------





Çin’den soykırımı gizleyen yeni hamle

TAYVAN yönetimi, Çin’in Tayvanlı internet fenomenlerini, Doğu Türkistan’ı ziyaret etmeleri için davet ettiğini ve bu videolarla Doğu Türkistan hakkında daha olumlu bir anlatı oluşturmaya çalıştığını belirtti. Tayvan’ın Çin ile İlişkiler Komitesi, Tayvanlı internet fenomenlerinin Çin Hükümeti’nden para alıp almadığını ve Tayvan’ın karşı entegrasyon yasalarını ihlâl edip etmediklerini araştırdıklarını açıkladı.

Uzmanlar, Çin’in Doğu Türkistan'daki soykırım ve baskı politikasını gizlemek için benzer propaganda stratejileri kullandığını ve bu stratejilerin başarılı olduğunu belirtiyorlar. Çin’in uluslararası toplumu kendi istediği anlatıya ikna etmek amacıyla sosyal medya üzerinden geniş çapta içerik yaydığı ifade ediliyor. İnsan hakları gruplarının, bu propaganda çabalarına karşı etkili bir şekilde yanıt vermek için daha dikkat çekici ve bilgilendirici içerikler üretmeleri gerektiği vurgulanıyor.

Türkistan Press Editörü Muhammed Ali Atayurt, konu ile ilgili olarak, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) yıllar süren acımasız baskısının ardından Doğu Türkistan’ı bir turizm noktasına dönüştürmeye çalıştığını, son 8 yıldır Doğu Türkistan’ın dünyadan izole bir şekilde yeniden dizayn edildiğini, havayollarının art arda açılmasının ise hem iç, hem de dış turizmi teşvik ederek 2017’de başlatılan soykırıma yönelik yabancı eleştirileri engellemeyi ve bölgedeki sözde kalkınma ve “Mutlu Uygur” tablosunu gören yerli ve yabancı turistleri destekçi olarak kazanmayı hedeflediğini belirtti. Atayurt, yurdun saklı kalan büyük bölümünde bir milyondan fazla Uygur çocuk giderek artan sayıda ailelerinden alınarak dillerinin ve kültürlerinin yasak olduğu Çin yatılı okullarına kapatılırken, Uygur kadınların sistematik olarak kısırlaştırıldığını, erkeklerin çoğu toplama kampında veya Cezaevlerinde işkenceye maruz kalırken sağlam olanlarınsa zorla çalıştırılmakta olduğunu belirtti.
--------------------------





Gazeteciler Doğu Türkistan için bir araya geldi

TÜRK ve Arap Medyası, TV kanalların temsilcileri ve gazeteciler Doğu Türkistan’daki gelişmeleri birincil kaynaktan takip etmesini sağlamak amacıyla düzenlenen basın kahvaltısında buluştu.

Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliğinin (UDTSB) ev sahipliğinde Türk ve Arap medya kuruluşları, çeşitli TV kanallarının temsilcileri ve gazeteciler İstanbul’da düzenlenen basın kahvaltısında buluştu.

İletişim Platformu’nun desteğiyle UDTSB tarafından Fatih Neslişah Sultan Kültür Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısına, birçok farklı medya kuruluşlarından olmak 40’tan fazla gazeteci katılım sağladı.

Toplantıda açılış konuşması yapan UDTSB Başkanı Hidayetullah Oğuzhan, Doğu Türkistan meselesinin medyada daha çok yer bulması adına Çin zulmüne maruz kalarak demografik yapısı değiştirilen Doğu Türkistan meselesinin medyada daha fazla gündeme gelmesi için gazetecilere çağrıda bulundu.

Oğuzhan, “Doğu Türkistan meselesi şu anda herkesin bildiği gibi dünya kamuoyunda, özellikle batı dünyasında ciddi bir şekilde gündeme geldi. Tabii ki Türkiye’de 85 milyon Anadolu insanı Doğu Türkistan meselesine hem etnik hem de kültür ve medeniyet bağlarımızdan dolayı en içten desteği veriyorlar. Doğu Türkistan camiasının kendisini en iyi ifade edebildiği tek ülke Türkiye. Doğu Türkistan dâvâsının ümmetin bir meselesi olarak görülmesi ve Türk dünyasının bu meseleye kandaşlık noktasından da önem vermesini istiyoruz. İnsanlık açısından zaten diasporamız her yerde. Onun için Doğu Türkistan meselesinin sadece konjonktürel, siyâsî, dış politikaya bağlı değil, yaşanan katliamlar nedeniyle sırf Batılı ülkelerin sahip çıkmasıyla bu meselenin yok sayılmasını istemiyoruz” dedi.

Filistin sorunu ve Doğu Türkistan’da yaşananların neredeyse aynı tarihlerde başlayan ve kanamaya devam eden iki yara olduğunu belirten İletişim Platformu Başkanı Yusuf Ziya Çataklı, “Biri Kudüs, dolayısıyla daha çok gündemde ve sesini duyurabiliyor ama çözüm üretemiyor. Diğeri Doğu Türkistan. Büyük bir nüfusun içerisinde kaybolmuş bir coğrafya. Sesini kimse duymuyor. Yaşanan zulümleri kimse bilmiyor. Bu süreçte yaklaşık 35 milyon insan kurban edilmiş, bu durumu insanların, dünyanın çoğu bilmiyor. Karşılarında güçlü olan Çin var. Türkiye'den rahatlıkla gazetecileri götürüp istediğini gösterebilir. Zulüm altında olan Doğu Türkistanlı Müslümanlar sesini duyuramıyor veya başkaları bunu manipüle edebiliyor. Biz de gazeteciler olarak doğru bilgiye ulaşmak adına böyle bir buluşma gerçekleştirdik” dedi.

Akabinde, Doğu Türkistan’a yönelik çalışmalarıyla bilinen İstiqlal TV Genel Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt ise İstiqlal Medya Grubu’nu tanıtarak Uygur halkının düşünce, ifade özgürlüğü, basın ve yayın özgürlüğünün hiç olmadığını, kendini ifade edebileceği tam bağımsız basın yayın kuruluşunun olmayışı, Doğu Türkistan dâvâsının ne denli sahipsiz ve vahim durumda olduğunun göstergesi olduğundan bahsederken, Çin tarafından defalarca saldırıya uğramalarına ve sonu kesilmeyen şikayet ve dışişleri ve bürokratik düzeyde alenen hedef gösterme vb. kat be kat zorluklara rağmen verilen amansız mücadele sonucu, hem Uygur halkı nezdinde saygınlık kazandığını, gazeteciler ve medya mensupları tarafından da itimat edildiğini ifade etti. Ayrıca Çin entrikalarına karşı, her türlü operasyonlara anında ve etkili bir şekilde karşı koymak için duygusallıktan uzak, gerçek anlamda habercilik ilkesine bağlı faaliyet yürüttüğünün bilinmesini istediğini, bunun için bütün medya mensuplarıyla her türlü işbirliğine hazır olduklarını söyledi.

Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlalleri ile ilgili çalışma yapan Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği raportörlerinden Feyza Pınar Kılınç da yaşanan insan hakları ihlâllerini rapor hâline getirerek kamuoyu ile paylaştıklarını söyledi.

Etkinliğe UDTSB, İletişim Platformu, Ethrworg ve İstiqlal Medya Grup başta olmak üzere TRT Haber, TGRT Haber, TvNet, AkitTV, ÜlkeTV, TV5, Türkiye Gazetesi, Anadolu Ajansı, Haber 7, Yeni Şafak, Kanal 9, Vatan Gazetesi, İlke Haber Ajansi, TRT World, Al Arabiya, Qatar Sabah, NTV, Superhaber, TRT 1, BBN Haber, Turk Arab Media, Diriliş Postasiı, AlsharqiyaTV, Rafidain News, Yeni Yemen ve Doha News gibi önemli Türk ve Arap medya kuruluşları ile gazeteciler iştirak etti.

-------------------------------

https://www.qha.com.tr/ozel-haber-roportaj/cin-in-yumusak-gucu-turkiye-deki-stratejik-hamleler-494257

www.rfa.org/uyghur/xewerler/musapir-uyghur-10312023191929.html

https://www.aljazeera.com/news/2023/6/6/uighur-siblings-in-india-jail-since-2013-face-deportation-threat

https://www.fairplanet.org/story/uyghurs-in-china-indian-asylum-refugee/

https://x.com/hoghuzkhan/status/1833922395221954801?s=46&t=4gXLLEl6616WS9nk2IeRRw

https://www.facebook.com/share/p/AHad772iNuaY7HK6/?mibextid=WC7FNe

https://www.facebook.com/share/p/J8NDosHF5defjQwy/?mibextid=WC7FNe

https://x.com/hoghuzkhan/status/1834876716185215337?s=46&t=4gXLLEl6616WS9nk2IeRRw

https://www.facebook.com/share/p/7KXnN7bDMEWUufqT/?mibextid=WC7FNe

https://www.facebook.com/photo/?fbid=2247900688910888&set=pcb.2247900812244209

https://x.com/hoghuzkhan/status/1833100090958868772?s=46&t=4gXLLEl6616WS9nk2IeRRw

https://x.com/hoghuzkhan/status/1833017292562547190?s=46&t=4gXLLEl6616WS9nk2IeRRw

https://www.facebook.com/share/p/WrrmWFivsXhLXibk/?mibextid=WC7FNe

https://x.com/hoghuzkhan/status/1833115107468992893?s=46&t=4gXLLEl6616WS9nk2IeRRw

https://x.com/hoghuzkhan/status/1833539138080878789?s=46&t=4gXLLEl6616WS9nk2IeRRw

https://www.facebook.com/share/p/TGgdwFD7Ln4oLfzY/?mibextid=WC7FNe

https://www.voachinese.com/a/china-tries-to-reshape-tibet-and-xinjiang-narratives-through-new-propaganda-efforts-20240912/7782608.html

https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/cin-den-dogu-turkistan-daki-soykirim-politikasini-gizlemek-icin-yeni-hamle-494602