TAYVAN’ın Türkiye’deki en yetkili ismi Taipei
Ekonomi ve Kültür Misyonu Ankara Temsilcisi Volkan Chih-yang Huang’la yaptığımız
söyleşinin ikinci bölümüyle karşınızdayız. Biz sorularımızı yönelttik, bütün
açıklığıyla Sayın Temsilci’den cevaplarımızı aldık. Değerli görüş ve cevapları
için Sayın Huang’a ve kıymetli ekibine teşekkür ediyor ve söyleşimizin ikinci
bölümünü de arz ediyorum…
***
“Türkiye’nin
barışı destekleme, askerî provokasyonlardan kaçınma ve tansiyonu düşürme
önerisine tamamen katılıyoruz”
·
Türkiye’ye ve Türk
Devletleri Teşkilatı’na içinde bulunduğunuz süreçte bir çağrınız var mı?
İlgili
toplantılarda, Tayvan’ın Çin’in askerî provokasyonuna ilişkin görüşlerini ve
kendine hâkim ancak çekingen olmayan duruşunu birçok Türk devlet yetkilisine,
meclis üyelerine, düşünce kuruluşlarına, iş ve akademik çevrelere ve Tayvan’ı
önemseyen diğer tüm dostlarımıza anlattım ve ayrıca çeşitli sorularına cevap
verdim. Birçok Türk arkadaşımıza ilgilerinden ve demokratik Tayvan’a
desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Elbette
her ülkenin siyâsî ve güvenlik konularında kendi politikaları ve ulusal
çıkarları var ama herkes temelde barışın bölgedeki ve dünyadaki çoğu ülkenin
çıkarına olduğuna inanıyor ve provokatif askerî eylemlere karşı çıkıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi,
“Tayvan’la ilgili ortaya çıkan gerginliğin azaltılması için tüm tarafların
sağduyulu ve itidalli hareket etmesi çok önemlidir; Ukrayna’daki savaş ve
Koronavirüs Salgını’nın küresel ekonomi ve istikrara olumsuz etkilerinin
sürdüğü bir dönemde dünya yeni bir krizin ortaya çıkmasına izin vermemelidir”.
Bu
konuda Türkiye’nin barışı destekleme, askerî provokasyonlardan kaçınma ve
tansiyonu düşürme önerisine tamamen katılıyoruz.
ABD ve demokratik Tayvan’ın ikili ilişkileri sağlam bir şekilde ilerlemektedir. Benzer fikirlere sahip bu iki ülkenin birbirini desteklemesi, Tayvan’ı rahatsız etmemektedir.
“Sorunları
çözmenin ve yanlış yargılardan kaçınmanın en iyi yolu diyalog”
·
Tayvan ile Çin
Halk Cumhuriyeti arasında yaşanabilecek bir gerginliğin bütün dünyayı sarsacağına
dair kanaatler var ve bu kanaatin canlı kalması için birçok olumsuz yönlendirme
de yapılıyor. Tayvan ve Çin’in, hatta Tayvan’ı destekleyen güç olarak ABD’nin
bir savaş ya da çatışma yaşanmaması için ellerinden geleni yaptıklarını
görmemize rağmen sizce neden bir ikinci Rusya-Ukrayna Savaşı körüklemesi
yapılıyor?
Tayvan’ın
tutumu çok net. Başkan Tsai Ing-wen’in belirttiği gibi, Tayvan, çatışmaları
tırmandırmak veya anlaşmazlıkları kışkırtmaya yönelik bir tutum içerisinde
bulunmayacaktır. Ancak egemenliği ve ulusal güvenliği sağlam bir şekilde
koruyup demokrasi ve özgürlüğe sımsıkı bağlı kalacaktır. Çin’e kendini kontrol
etme ve Tayvan Boğazı’ndaki mevcut barışçıl statükoyu baltalamama çağırısında
bulunuyoruz.
Totaliter
hükûmet Çin’i kestirmek çok güç. Ülkede yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlara ek
olarak kötü yönetim baskısının yönünü değiştirmek için son derece mantıksız
adımlar atılabilmektedir. Tayvan Boğazı’nın ve tüm Hint-Pasifik bölgesinin
güvenliği ve istikrarı, aslında komşu ülkelerin ortak sorumluluğundadır.
Tayvan
Boğazı, Doğu Asya’daki en işlek uluslararası suyollarından biridir. Birçok
ticaret, enerji ve gıda taşımacılığı için önemli bir deniz ve hava yolu olmakla
birlikte, aynı zamanda Kuzeydoğu Asya ile Güneydoğu Asya’yı birbirine bağlayan
önemli bir kanaldır. Çin’in gerçek zamanlı askerî tatbikatları bir güvenlik
tehdidi oluşturuyor, küresel ekonomiyi ve ticareti olumsuz etkiliyor ve kendi
gelişimine ve de diğer ülkelerle ilişkilerine bir darbe indiriyor. Çin’i,
sorunları çözmenin yolunun savaş olmadığını, diyaloglar olduğunu tam olarak
anlamaya çağırıyoruz.
“Otoriter siyâsî sisteme ve
hegemonik yönetim ideolojisine dayanan Çin Halk Cumhuriyeti, Kıta Çin ve
Tayvan’ın birbirine tâbi olmadığı gerçeğini sürekli göz ardı etmektedir.”
Sorunları çözmenin
ve yanlış yargılardan kaçınmanın en iyi yolu diyalogdur
·
Tayvan ve Çin, iki
komşu olarak çok büyük hacimlerde ticarî ve sosyal münasebetlere sahip. İki
ülke de bu münasebetlerin bozulmaması için elinden geleni yapacaktır sanırım…
Ülkem,
boğazın iki yakası arasındaki ticarî alışverişin her zamanki gibi devam
etmesini umuyor. İki ülke arasındaki ikili ticaret hacmi yaklaşık 330 milyon
dolar; ekonomik ve endüstriyel gelişme açısından birbirlerine ihtiyaçları var.
Ama aslında Çin, son yıllarda boğazlar arası ticareti kısıtlamak için önlemler
alıyor.
Örneğin,
meyve ve orfozumuzda tarım ürünleri için yasaklanmış ilaçlar bulduğunu ve
uskumruda Kovid-19 pozitif test edildiğini bahane ederek yasaklar getirmiştir. Çin
bu kez de, Pelosi’nin Tayvan ziyaretini bahane ederek, 180 Tayvanlı gıda
şirketine daha fazla yaptırım uyguladı ve bu her iki tarafın da ticarî
gelişimine gerçekten zarar vermektedir.
İnsanlar
arası etkileşim başlangıçta yakındı, ancak Çin’in devam eden gözdağı ve
provokasyonu Tayvan halkı arasında giderek daha fazla soğukluk oluşmasına ve
yakın ilişkilerin zorlaşmasına sebep olmaktadır. Bu gerçekten akıllıca bir
yaklaşım değil. Sorunları çözmenin ve yanlış yargılardan kaçınmanın en iyi
yolunun diyalog olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Çin’in gerçek zamanlı askerî tatbikatları bir güvenlik tehdidi oluşturuyor, küresel ekonomiyi ve ticareti olumsuz etkiliyor ve kendi gelişimine ve de diğer ülkelerle ilişkilerine bir darbe indiriyor. Çin’i, sorunları çözmenin yolunun savaş olmadığını, diyaloglar olduğunu tam olarak anlamaya çağırıyoruz.
Barış ve güvenlik,
herhangi bir önkoşul olmaksızın ortak sorumluluklardır
·
Çin Halk
Cumhuriyeti’nin gerçekleştirdiği askerî tatbikat ne anlama geliyor?
Tatbikattaki silahların ateşlenmesi, dünya ve Türkiye medyasında adeta Çin
Tayvan’ı kuşatmış ve saldırıya başlamış gibi verildi, bunu nasıl
yorumluyorsunuz?
Çin
tarafından bu kez başlatılan askerî tatbikat, son birkaç yılın en büyüğü ve
menzili oldukça geniş olmakla birlikte, sanki Tayvan’a asker göndermeyi
plânlıyormuş gibi, askerî eylemleri ve siyâsî girişimleri bölge ülkeleri
arasında ciddî endişelere neden oldu. En büyük etki ise Çin askerî uçaklarının
ve savaş gemilerinin tekrar tekrar Tayvan Boğazı’nın orta hattını geçmesidir.
Bu, Tayvan Boğazı’ndaki barışçıl statükoyu uzun yıllar boyunca koruyan zımni
anlayıştır, ancak bu sefer Çin tarafından tek taraflı olarak yok edilmiştir. Bu,
Tayvan’ın Çin’den daha büyük bir tehdit hissetmesini sağlayacaktır.
Bununla birlikte, Çin’in geniş çaplı askerî tatbikatları, dünyanın, Çin’in otoriter rejiminin özünü ve askerî emellerini, hukukun üstünlüğüne dayalı uluslararası düzeni görmezden gelmesini ve demokrasiyi ve özgürlüğü baskı altına almak için güç kullanmasını görmesini sağladı. Demokrasiyi savunanlar ve benzer fikirlere sahip ülkeler gitgide birlik olarak, Çin’in güç tutumuna karşı çıkmakta ve hatta Çin’in bölgesel güvenlik ve barışı korumak için kışkırtıcı askerî tatbikatları durdurmasını talep etmektedir.
25 yıl sonra Tayvan’ı ziyaret eden
en üst düzey ABD yetkilisi Pelosi, Tayvan Dışişleri Bakanı Joseph Wu ile
birlikte…
Çin,
askerî güç kullanımı ile tüm tarafları şoke edebileceğini ve başarılı bir
şekilde tehdit etme hedefine ulaşabileceğini düşünse de aslında bölgesel ve
küresel ülkelerin canını sıkmış ve aksine fazlaca desteğini kaybetmiştir.
Örneğin Asya-Pasifik bölgesinde gerçekleştirdiği provokatif askerî tatbikatlarının
Kuzey Kore’nin yaklaşımıyla aynı olması sebebiyle Çin, komşu ülkelere gitgide
Kuzey Kore’ye benzediğini ve sürekli sorun çıkarttığını hissettirmektedir.
Çin
irrasyonel askerî eylemlerde bulunuyor. Tayvan, endişeyi hissetse de Çin’in
askeri eylemlerini takip ediyor ve korkmuyor. Ayrıca provokasyona gelmeden,
özdenetimde ısrar etmeye devam ediyor, bölgesel gerilimleri artırmamaya çaba
göstererek Çin’i rasyonelliğe ve yapıcı diyalog kurmaya davet ediyor. G7
ülkeleri ve NATO da dâhil olmak üzere dünyanın belli başlı ülkeleri, Çin’in
statükodaki değişikliklerinin bölgesel durum üzerindeki olumsuz etkilerini yakından
takip etmekte ve Tayvan’ın sakin duruşunu onaylamaktadır ve dahası, Tayvan’ın
bölgesel ve uluslararası güvenlik sistemindeki kritik rolünün önemini de kavramıştır.
Çin’in
düşüncesini değiştirmenin kolay bir şey olduğunu düşünmüyorum, ancak sorunları
çözmek için diyalog kurmakta ısrar etmek doğru yoldur ve biz bu yolda devam
edeceğiz. Aynı fikirde olan tüm ülkelerin Tayvan’ı güçlü bir şekilde
destekleyeceklerine inanıyoruz. Çünkü barış ve güvenlik, herhangi bir önkoşul
olmaksızın ortak sorumluluklardır.