Çin, G20 Zirvesi’ne darbe mi vurdu?

Tüm bu süreçleri Türk devlet aklı çok iyi okuyor ve çok mantıklı adımlar atılıyor. Çin’in yaptığı projelerin yolu Türkiye’den geçiyor. Türkiye bu yolu açmadığı sürece kimse buradan geçemez. Dünya yeni dünya düzenine geçerken “Türkiye Yüzyılı” başladı. Hayırlı olsun!

DÜNYANIN en büyük ekonomilerini bir araya getiren G20 Zirvesi’nin bu yıl 18'incisi düzenlendi. Zirveye Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi ev sahipliği yaptı.

İki gün süren üç oturumluk toplantıda liderler kapsamlı küresel ekonomik reformları ele aldılar. Başta Ukrayna-Rusya Savaşı olmak üzere bölgesel ve küresel meseleler zirvede ele alındı.

Xi Jin-ping ve Putin katılmadı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Japonya Başbakanı Fumio Kishida, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-Yeol, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina Vecid, Arjantin Devlet Başkanı Andres Alberto Fernandez, Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin katıldığı zirveye Çin Devlet Başkanı Xi Jin-ping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katılmazken, Çin’i Başbakan Li Çi-ang, Rusya’yı ise Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov temsil etti. G20’nin üyesi olmayan İspanya, bu seneki zirveye misafir devlet olarak davet edildi. 

Hindistan’daki G20 Zirvesi’ne, Hint asıllı İngiltere Başbakanı Sunak’ın katıldığını belirtmiştim. Başbakan’ın eşi de Hindistan’ın en zengin iş adamlarından birinin kızı. Hindistan’da yapılan zirvenin Hint toplumundaki gündemi bu konuydu.

Dünya gündemi masaya yatırıldı

Çevre dostu ve sürdürülebilir kalkınma, hızlandırılmış ve kapsayıcı büyüme, teknolojik dönüşüm ve dijital kamu altyapısı, kadın liderliğinde kalkınma, gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkların azaltılması gibi konuların masaya yatırılacağı zirvede, gelişmekte olan ülkelere daha fazla borç, kripto para düzenlemeleri, enerji ve gıda güvenliğinde jeopolitik belirsizliklerin etkisi gibi konular da ele alındı.

Liderler Ukrayna-Rusya Savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulundular. Peki, G20 Zirvesi’nde hangi önemli gelişmeler yaşandı? Buraya kadarki notlarımızın her biri zirvenin görünen kısmıydı. Peki, görünmeyen kısmında neler oldu?

G20 Zirvesi’nde Çin’e karşı büyük bir hamle vardı. Hint-Ortadoğu Avrupa Ekonomik Koridoru ve yeni bir ticaret-ulaştırma yolu projesi bunların en önemlisiydi. Aynı zamanda Sahraaltı Afrika’ya yönelik geliştirilen Afrika temalı bir proje de dikkat çekici. Bu etkiler altında Çin Devlet Başkanı zirveye katılmadı. Peki, neden? Neler oluyor? Yoksa amacı zirveye darbe mi vurmaktı? Yahut zirvenin gelişiminden darbe almamak içi mi Hindistan’a gitmedi? Bu pozisyonla oluşan çerçevenin dünyaya yansıması nasıl olacak?

“G20”, dünya ekonomisinin gayrisafi millî hasılasının yüzde 85’ini temsil ediyor. Bu zirvede ilginç bir durum yaşandı ve 50 üyeli “Afrika Birliği”, “daimî üye” olarak kabul edildi. Bu gelişme, çok önemli jeopolitik bir atak olarak tarihin sayfalarına geçti. Afrika üzerinden yapılan plânlar bence doğru değil, çünkü Afrika’nın sağı solu belli olmaz.

2013 yılındaki Kazakistan ziyaretinde Çin Devlet Başkanı Xi Jin-ping, Bir Kuşak Bir Yol Projesini açıklamıştı. Aslında bu proje, bir “tek yol, tek kuşak” projesiydi. Sonra ismi “Bir Kuşak Bir Yol” şeklinde çevrildi. Bu G20 Zirvesi ise “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” sloganıyla toplandı. Görüntüde gayet insanî bir proje olarak duran bu projenin arka plânına, başka bir ifadeyle bilinçaltına işlenen kod, “tek dünya devleti” algısı.

Çin, “Bir Kuşak Bir Yol” hikâyesi ile 150’den fazla ülkeyle anlaşma yaptı. Bunun karayolu ağı, deniz yolu ağı ve dijital ağı var. “Dijital Yeni İpekyolu Projesi” de bu gündemde yerini aldı. Türkiye de bu proje içerisinde. İtalya ise Çin ile müzakere yapıp bu anlaşmadan çıktığını açıkladı.

Çin bu projenin heyecanıyla, özellikle Afrika’da ve Lâtin Amerika’da birçok ülkeye borç verdi. Dünya Bankası ve IMF’den daha büyük miktara sahip, altyapı yatırımlarına yönelik aktarılan paralardı bunlar. Amerika ile Çin arasında bu konuda büyük bir kapışma var. Çin adeta bir “borç diplomasisi” yürütüyor. Yapılan tüm borç anlaşmaları gizli tutuluyor. Çin bu tip borçlandırmalarda dünya ile iş birliği yapmadan tek başına ilerledi. G20 Zirvesi’nde de gündeme gelecek en önemli konu, borcun yeniden yapılandırılması.

Çin’in verdiği borçlar bu şekilde konuşulurken, son dönemde Batı medyasına göre Çin’de ciddî mânâda ekonomik problemler var. Çin’deki eyaletlerin özel sektöre ciddî biçimde borçlanması söz konusu. Tüm bunlardan kaynaklanan neticeyle Çin, borç vermeyi son bir yıldır azaltmaya ve daha çok dijital anlaşmalara önem vermeye başladı. Çin, 2035 yılı yol haritasında dijital standartları ve öncelikleri kendisinin belirleyeceğini iddia ediyor.

Bir ülke gidip Dünya Bankası’ndan kredi istese, üç veya beş yılda kredi çıkıyor, zaten hükümet düşmüş oluyor. Fakat Çin’den istediğinde üç ayda bu parayı alabiliyor. Bu yüzden Çin, borç almak için cazip hâle gelmişti. İşte G20 Zirvesi’nde de uluslararası kurum ve kuruluşların yeniden yapılandırılmaları ele alındı ki etkinlikleri artsın. Şu an Dünya Bankası’nda da, IMF’de de en büyük ortak Amerika Birleşik Devletleri. Çünkü veto yetkisine sahip ve dolayısıyla tüm kavgalar bu yüzden çıkıyor.

Çin ise bu düzeni değiştirmek için dünyayı dizayn etmeye çalışıyor. “Küresel Altyapı Ortaklığı İnisiyatifi” adıyla Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ortaya attığı proje kapsamında, dünyada daha iyi bir altyapı, gelişmekte olan ülkelere ciddî küresel katkı ve “en güçlü güney bölgesi” olarak Afrika Birliği’ni G20 Zirvesi işbirliğine aldılar. (Amerika’nın “Daha iyi bir dünya inşâ et”, Avrupa Birliği’ninse “Küresel geçit” diye tanımladığı mottoları birleştirdiler ve “Küresel Geçit Altyapı İnisiyatifi” hâline bu şekilde getirdiler.) Bu işlemi de Hindistan’daki G20 Zirvesi’nde harekete geçirdiler.

Zirvede geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin para ihtiyacı konuşuluyor (görünürde). Ama en önemli konu, iklim ve yenilenebilir enerji konusu. “Emisyonu azaltmak için geri kalan ülkelerle 2030 yılına kadar toplam 6 trilyon dolara ihtiyaç var ve bunu karşılamalıyız” dedi ABD Başkanı Joe Biden. Gelişmekte olan ülkeler ise, “Yenilenebilir enerji dönüşümü için 4 trilyon dolar para var” diyorlar. Bu da yeterli bir sermaye değil.

Dünya Bankası bu konuyla paralel bir açıklama yaparak, “Türkiye için 3 yıl 18 milyar dolar ek kredi veriyorum” dedi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek buna dair yaptığı açıklamayla Dünya Bankası’nın ilgisine teşekkür etti. Dünya Bankası babasının hayrına bir yere destek vermez. Tabiî bu açıklamanın nedeni, şu an tüm dünyada Amerika’nın yeni bir hamle başlatmak istiyor olması. Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesini öldürmek istiyor ABD. Kâğıt üzerinde baktığımızda ise Çin’i iyice ötekileştirilmiş ve bir kenara atılmış durumda gösteriyorlar. Peki, durum gerçekten öyle mi? Aslında işler hiç de göründüğü gibi değil.

Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in “I2/U2” dedikleri bir birlik var ve görüşmelerini birkaç yıldır bu diyalogla sürdürüyorlar. Bu birlikle Hindistan’ın Ortadoğu üzerinden Avrupa’ya bağlanması yönündeki plânı karara dönüştürdüler. Ki bu birliğin amacı İsrail’in önünü açmak. Tüm amaç bu!

Sudi Arabistan ile İsrail arasındaki diyalog normalleşirse, İsrail limanları da bu proje çerçevesinde Avrupa’ya açılmış olacak. İsrail şimdi Türkiye’ye geliyor. Direkt boru hattı ve enerji için Türkiye’ye ihtiyacı var. Suudi Arabistan’a baktığımızda ise Çin ile sıkı bağ oluşturduğunu görüyoruz. Ama bahsi geçen diğer projenin de merkezi olarak yerini almış durumda. Bu proje yönelik Avrupa Birliği’nden gelen açıklamalar da mevcut. Hindistan ve Avrupa Birliği arasındaki mesafe yüzde 40 azalacak; demir yolu ve limanların birbirine bağlanacağını ifade ediyor AB.

“Söz konusu projenin içerisinde kimler var?” diye baktığımızda şu ülkeleri görüyoruz: Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Avrupa Birliği, Fransa, İtalya, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail. Buradaki amaç, Çin’in yerine dünyanın ikinci en kalabalık nüfusa sahip olan ülkesi Hindistan’a üretim tesislerini taşımak. Elbette bu iş kolay değil. Çünkü Çin’de ciddî mânâda yapılanmış bir üretim altyapısı var. Kurumsallaşmış Batılı tüm yatırımlar da orada. Hindistan açısından bakıldığında ise farklı eyaletler ve farklı yapılarla karmakarışık bir ortam var. İnsan kaynağı yazılıma uygun ama üretim altyapısı yok. Hindistan’da yükselen radikal milliyetçi de ayrı bir sorun olarak göze çarpıyor. Kendi şirketlerini koruma altına almışlar. Amerika’nın yapmaya çalıştığı hamlenin uzun yıllar alacağı görünüyor.

Son tahlil

Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi, Amerika’nın hegemonyasını sarsan bir proje. Bunun için Amerika, Asya’nın doğusunda geçit yollarını kuşatıyor. Çin ise Türkistan coğrafyası üzerinden projesini gerçekleştirme yoluna bakıyor. Türk Devletleri Teşkilatı tarihî önem taşıyor. Türkiye ise her anlamada Türk dünyasının önünü açacak ve güçlendirecek projeler yapıyor. Tam da bu dönemde Ermenistan hamle yapmaya, kaşınmaya başladı. Bu konu da yaşananlardan bağımsız değil.

Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin ortak koridoru Doğu Türkistan’dan üçüncü Boğaz köprümüz olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne ulaşarak oradan Avrupa’ya gidiyor. Buraya müdâhil olamıyorlar. Batı bu projeyi durdurmak için elinden geleni yapacak. Peki, başarılı olabilir mi? Kesinlikle hayır!

Toparlayacak olursak, G20, jeopolitik çözümlerin yeri değil. Ama yeni jeopolitik dizaynlar burada yapılıyor. Buradan en avantajlı ve kârlı çıkacak ülke ise Hindistan gibi görünüyor. Çin dijitale ağırlık verdi ve kendisini garantiye alıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ise birçok ülkenin liderleri ile görüşmeler yaptı. Bu ülkelerden Güney Kore ve Japonya, Türkiye ile bir geleceklerinin olduğunu düşünüyorlar. Bu konuda Türkiye ile beraber adım atıyorlar. Ayrıca Türkiye, Türk cumhuriyetleri ile Büyük Türk Dünyası’nı güçlendiriyor.

G20’ye bakarsak Çin bitti gibi görünüyor. Fakat hiç göründüğü gibi değil. Çin’in bu zirveye katılmama nedeni de bu satırlara dek yazdıklarımız. Tüm bu süreçleri Türk devlet aklı çok iyi okuyor ve çok mantıklı adımlar atılıyor. Çin’in yaptığı projelerin yolu Türkiye’den geçiyor. Türkiye bu yolu açmadığı sürece kimse buradan geçemez. Dünya yeni dünya düzenine geçerken “Türkiye Yüzyılı” başladı. Hayırlı olsun!