Çin Doğu Türkistan’da neden toplama kampları kurdu? (1)

Anlaşılıyor ki, Doğu Türkistan, Kuşak ve Yol Projesi’nin kapısı olmasına rağmen Çin’in ayrımcı ekonomik politikalarından dolayı bu projeden maddî olarak yararlanamayacaktır. Bu projeyle ilişkili olarak Çin’in bölge halkına uyguladığı radikal politikaların arkasında Çin’in geleneksel politikasında yer alan yabancılara güvenmeme kabulü yatmaktadır.

Çin hâkimiyetinin Çinli olmayan toplumlara genel bakışı ve uyguladığı politikalar

TARİH her zaman bir aynadır. Bir toplumun geçmişi, aynı toplumun bugünü ve geleceği hakkında bir şeyleri öngörmemize yardımcı olur. Hele Çin gibi yakın zamana kadar dünyadan kendini soyutlamış, kendine göre dizayn ettiği dünyasında kapalı olarak yaşamış ve binlerce senelik kültürünü kesintisiz sürdürmüş bir toplum söz konusu olunca, tarih daha aydınlatıcı bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çin yönetimi 1 buçuk milyarlık ülke nüfusunun yüzde 92’sinin etnik olarak Han Çinlisi olduğunu belirtmekte ve günümüzdeki Çin haritasında yer alan bölgelerin tamamının kadim zamanlardan beri Çin toprakları içerisinde olduğunu iddia etmektedir. Fakat Çin’in Uygurlar başta olmak üzere Müslüman Türk halklarına yönelik gerçekleştirdiği, özellikle Tibet’te yapmış olduğu soykırım niteliğindeki politikalarını anlamamız için şu soruyu sorarak Çin tarihine bakarsak bazı hususları daha net anlayabiliriz: “Çin nüfusu nasıl 1 buçuk milyar oldu ve Çin haritası bugünkü hâline nasıl geldi? Çin, tarih boyunca Çinli olmayan halklara yönelik ne tür politikalar uyguladı ve sonuçları neler oldu?”

Çin kültürü, Yangtze ve Sarı Nehir’in orta kesimlerindeki havzada inşâ olmuştur. Ortaya çıktığı dönemden bu yana Çin kültürü hep Çinli olmayan halklarla, onların diliyle “Dört Barbarlar” ile komşuluk ilişkisi içinde olmuştur. Bütün tarihî süreçte Çin toplumu kendi yaşam tarzından farklı olan insanlara “Barbar” demiştir. Üstelik dört tarafındaki farklı yabancı toplumlara dört çeşit barbar kelimesi kullanmıştır. Örneğin kuzeyde bulunan halklar için “yabanî köpek” anlamına gelen “Beidi” (北狄), doğuda bulunanlara “Doğulu yabaniler” anlamına gelen “Dongyi” (东夷), güney halkları için “Güneyli aptallar” anlamına gelen “Nanman” (南蛮) ve batı sınırında yaşayanlar için “Batılı hayâletler” anlamına gelen “Xirong” (西戎) kelimelerini kullanmıştır. Aynı zamanda onları her bakımdan kültürsüz ve aşağılık toplumlar olarak görmüştür.

Konfüçyüs düşüncesinin başında gelen kuruculardan Mensiyüs’ün Çin toplumu ile yabancı toplumlar arasındaki ilişkiler hakkında “Başsız kalan Çin toplumu, kralı olan yabanî toplumlardan üstündür” (夷狄之有君,不如诸夏者亡也)[i], “Ben Çinlilerin yabanî toplumları dönüştürdüğünü duydum; yabanî toplumların Çinlileri dönüştürdüğünü duymadım” (吾闻用夏变夷者,未闻变于夷者也)[ii] gibi söylem ve düşünceleri, Çin toplumunun, özellikle Çin hâkimiyet anlayışının yabancılara bakışını yansıtmaktadır.

Çin siyâsî kültüründe bu anlayışa dayanan çok köklü düşünce ekolleri mevcuttur. Bu köklü düşüncelerin en önemli ürünlerinden bir tanesi “Çin-Barbar Düzeni” (华夷 秩序) anlayışıdır. Bu anlayışa göre yabancı toplumlar Çin’de lider toplum olamaz ve onların Çinlileştirilmesi şarttır. Bunu da Konfüçyüs’ün “Devlet ve toplum paramparça olsa bile yabancıların /yabanîlerin Çin’i yönetmesine izin verilmez” (宁可国破家亡,也不让夷狄统一中国)[iii] öğüdünde görmek mümkündür. Bunun yanında, Çin toplumunda kendi kültürel çemberinin içinde olmayanlara güvenmeme düşüncesi baskındır ve bu düşünce, Çinli düşünürlerin hep söylediği “Benden olmayanın niyeti başkadır” (非我族类,其心必异)[iv] ifadesiyle yerleşiktir. Şunu da belirtelim ki, burada halktan değil, Çin’in siyâsî kültürü ve geleneksel politik düşünce yapısından bahsedilmektedir. Bu iki bölümlü raporun konusu bu düşüncelerin temellerine ilişkin olmadığı için detaya girilmeyecektir. İlgilenenler verilen kaynaklara başvurabilirler. 

Bu fikirlerle inşâ edilen Çin siyâsî hâkimiyeti, Çinli olmayan halkları aşağılık, kültürsüz, eğitilmesi gereken ve güvenilmez kişiler olarak görmüştür. Günümüzde Çin idarî yönetimi sınırları içinde yaşayıp Çinli olmayan halklara yönelik uygulanan politikalar ve sergilenen davranışlar düşünüldüğünde, bu tutum ile doğru orantılı politikalar geliştirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Çin hanedanlıkları ve sonra gelen modern hükûmetler, yabancı toplumlarla ya komşuluk ilişkisi içinde ya da aynı siyâsî yönetim içinde yaşamıştır. Çin kendi kültürüne dayalı birtakım politik taktikler kullanarak yabancı halkları kendi içinde eritmeye çalışmıştır. Böylece eriyen kavimlerin toprakları Çin topraklarına eklenmiştir.

Çin’in geleneksel egemenlik sınırları Tang Hanedanlığı (618-907) dönemi dışında Çin Seddi’nin dışına hiç çıkamamıştır. Tarihte etnik olarak Çinli olmayan bir halkın Çin’i işgali en son 1644’te kayıtlıdır. Göçebe halk Mançular, 1644 yılında Çin’i işgal etmiş, ardından Pekin’i başkent yaparak 1720 yılında Tibet’i, 1759 yılında ise Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir. 1865 yılında Doğu Türkistan Mançu idaresinden kurtularak bağımsızlığına kavuşmuş olsa da 1877 yılında tekrar Mançu Hanedanlığının saldırısına uğrayarak bağımsızlığını kaybetmiştir. 1884 yılında ise Doğu Türkistan’a “Xinjiang” adı verilerek Çin’in bir eyaleti olarak ilân edilmiştir. Fakat günümüzde Mançuların tamamı asimile edildiği için Çin resmî tarih yazımında Mançu Hanedanlığı, bir Çin hanedanlığı olarak geçmektedir.

Etnik olarak Çinliler tarafından kurulan son hanedanlık olan Ming Hanedanlığının (1368-1644) Çinli olmayan halklara yönelik izlediği politikaları şöyle sıralanabilir: Çinli imparator Çinli olmayan halkların yani Hular’ın (Hular, Türkler ve başka Müslümanlar için kullanılan bir isimdir) kendilerine ait kıyafetlerini ve soyadlarını kullanmasını yasaklamıştır. Bundan dolayı Çin yönetimi altında yaşamaya zorlanan Çinli olmayan halklar, Çince soyad kullanmak zorunda kalmışlardır[v]. Çinli olmayan halkların kendi aralarında evlenmelerini yasaklamıştır ve bu halkların bireyleri Çinlilerle evlenmeye zorlanmıştır[vi]. Çinli olmayan halkların dili, yazısı ve dinî anlam taşıyan isimleri tamamen yasaklanmıştır[vii].


1890’larda dönemin önde gelen Çinli düşünürü Liang Qichao, Çin-Mançu ilişkilerinin çözümü ve güçlü bir Çin devleti inşâ ederek beyaz ırklara karşı gelebilmek için Mançu halkının asimile edilmesi gerektiğini, bunun sadece iki etnik grubun faydası için değil, tüm sarı ırkların ortak kaderi için çok önemli olduğunu savunmuş ve ek olarak bunun tarihin kanunu olduğunu söylemiştir[viii].

Bir de Çin demokrasi düşüncesinin mimarı, Çinlilerin “devlet atası” olarak bilinen ünlü lideri Sun Yat-sen, 1912 yılından sonraki Çin siyâsî sistemi için “Beş Uluslu Cumhuriyet” modeli denilen demokratik cumhuriyet sistemi önerisinde bulunmuştur. Adı geçen beş ulus, Han Çinlileri, Mançular, Müslümanlar (Uygur, Kazak gibi Türkler ve bugünkü Huiler), Tibetler ve Moğollardır. Fakat işin enteresan tarafı, Sun Yat-sen’in düşüncesinin belkemiği olan “Üç İlke”nin ilki “Mançular ve Moğolları kovmak”tır[ix]. Bu ilke “Beş Uluslu Cumhuriyet” fikrine aykırı olmakla beraber, aynı zamanda Çinli bir düşünür olan Sun Yat-sen’in ırkçı düşüncelerden kurtulamadığını göstermektedir. 

Sun Yat-sen, 1919-1921 yıllarında yaptığı konuşmalarda, “Çin sınırları içinde yaşayan bütün halkları tek bir Çin ulusuna dönüştürmemiz lâzım” demiştir[x]. 1921 yılına gelindiğinde ise “Mançu, Moğol, Müslüman ve Tibetlileri Han milletimize asimile etmek ve büyük bir milliyetçi ülke hâline gelmek için milliyetçilik üzerinde hâlâ çok çalışmamız gerekiyor”[xi] ifadelerini kullanmıştır. İlginç bir şekilde, Sun Yat-sen vefat ettikten sonra onun yerine geçen Chiang Kaishek, Sun Yat-sen’in demokrasi düşüncesinin özü olan “Üç İlke”yi “Konfüçyüsçüleştirmiştir”[xii]. Nitekim Batı merkezli bir düşünce olan demokrasi bile Çinli siyasetçileri ötekilerini Çinlileştirme çabasından kurtaramamıştır.

ÇKP kurulduktan sonra milliyetlere yaklaşımın temel politik söylem kronolojisi şu şekilde sıralanabilir:

1922-1937: Çin Komünist Partisi, Çin’deki diğer etnik grupların kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu kabul etmiştir[xiii].

1937-1945: Çinli olmayan milletlerin Çin’den bağımsız bir devlet kurmalarına karşı çıkılmıştır[xiv].

1946-1949: Çinli olmayan kavimlere özerk bölge statüsü verilmesi söylemleri geliştirilmiştir[xv].

1958: Çin Komünist Partisi, Çin’de yaşayan tüm milliyetlerin topyekûn asimile edilmesinin gelişimin temeli olduğu fikrini savunmuştur[xvi].

1991-2012: Çinli göçmenleri özerk bölgelere yerleştirme, Batı Bölgesi Açılımı (2001) ile kaynakları sömürme, Doğu Türkistanlı öğrencileri Çin’in iç bölgelerindeki liselere götürme (2000), Çift Dilde Eğitim (2004) politikasıyla Doğu Türkistanlıların anadillerinin yasaklanması gibi asimilasyon politikaları uygulamaya konulmuştur.

2012 yılında Xi Jinping’in iktidara gelmesiyle Uygurlar başta olmak üzere Türk Müslüman halklara uygulanan politikalar soykırım boyutuna ulaşmıştır. Nazi kampları tarzında kamplar kurma, toplu olarak tutuklama, kamplarda işkence ve tecavüz etme, kısırlaştırma, Çinlilerle zorla evlendirme, köle işçilik, anadilin yasaklanması, dinin neredeyse yok edilmesi gibi politikalar hâlâ uygulanmaktadır.

Çin, Doğu Türkistan’da toplama kamplarını neden çözüm olarak gördü?

Yukarıda bahsedilen Çin’in tutum ve politikaları bugün Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımın sebebini anlamamıza belli ölçüde yardımcı olmaktadır. Ne kadar başarılı olduğu tartışmaya açıksa da önemli olan, Çin’in asimilasyon politikasına çoktan başlamış olduğudur. Doğu Türkistan’ı gerçek anlamda Çin toprağı yapmak için atılan adımlardan biri olan devlet destekli Çinli yerleşimci politikası hızlı bir şekilde yürütülmektedir. Çin Komünist Partisi sekreterleri köylere varıncaya kadar tayin edilerek yerel yetkililerin gücü büyük ölçüde zayıflatılmıştır. Doğu Türkistan’daki Uygurca ve Kazakça gibi yerel Türk dilleri de yavaş yavaş devlet kurumlarında kullanılmaz hâle getirilmektedir. Her ne kadar “özerk bölge” olarak geçse de Doğu Türkistan’daki halklar Çin’in herhangi bir eyaletinde yaşayanlardan daha az özgürdür. Üstelik sözde özerk bölgenin içinde “Xinjiang Üretim ve İnşaat Kolordusu” adında Çin ordusundan bağımsız ancak doğrudan merkezî Çin hükûmetine bağlı bir yapı mevcut olduğu hâlde Çin neden toplama kampları kurma ihtiyacını çözüm olarak gördü?

Bunun başlıca nedenlerden biri, Doğu Türkistan halkının sahip olduğu kültürel, dinsel, siyasal ve entelektüel köklü temelleriyle Çin’den çok farklı olmasıdır. Bu sebepten dolayı Mançu, Zhuang, Miao, Moğol ve başka birçok etnik grup gibi Çin kültürüne asimile olmamıştır. Daha önce dile getirildiği gibi Çin’in geleneksel politikaları her ne kadar çeşitli ve kapsamlı olarak uygulanmışsa da beklenen sonuç Doğu Türkistan’da elde edilememiştir. Uygurlar başta olmak üzere bölgedeki başka Türk halkları derin bir kültüre ve siyâsî geçmişe sahiptir. Çin işgalinden önce Doğu Türkistan ve çevre bölgelerde kurulan devletlerden sıralamak gerekirse Hun Devleti (M.Ö. 220- M.Ö. 45), Gök Türk Kağanlığı (552-744), Uygur Kağanlığı (748-840), Karahanlılar Devleti (840-1212), Ganzhou Uygur Kağanlığı (848-1036), Koçu Uygur Kağanlığı (866-1369), Yarkent Hanlığı (1514-1689), Hocalar Hâkimiyeti (1689-1865), Yakup Beg Kaşgarya Devleti (1865-1878), Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti (1933) ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949) sayılabilir.

Bununla beraber, bilindiği üzere Uygurlar, Türk halkları arasında medenî hayata girenlerin başında geldiği için[xvii] “medeniyet” ya da “civilization” kelimelerinin Türkçe karşılığı olarak “Uygur” isminden gelen[xviii] “uygarlık” kelimesi kullanılmıştır.

Doğu Türkistanlılar köklü bir uygarlığa ve devlet geleneğine sahiptir. Tarih boyunca hep kendi hâkimiyeti içinde özgürce yaşamıştır. En son kurduğu Doğu Türkistan Cumhuriyeti, 1949 yılında Sovyetlerin yardımıyla ÇKP ordusu tarafından işgal edilmiştir. Bu görkemli tarih Uygurlara çok özel ve güçlü bir aidiyet kazandırmıştır. 

Bakıldığında, Doğu Türkistanlılar köklü bir uygarlığa ve devlet geleneğine sahiptir. Tarih boyunca hep kendi hâkimiyeti içinde özgürce yaşamıştır. En son kurduğu Doğu Türkistan Cumhuriyeti, 1949 yılında Sovyetlerin yardımıyla ÇKP ordusu tarafından işgal edilmiştir. Bu görkemli tarih Uygurlara çok özel ve güçlü bir aidiyet kazandırmıştır. Üstelik Çin komünist rejimi her ne kadar kısıtlamalar getirse de Uygur aydınları verilen imkânlar çerçevesinde Uygur tarihi, kültürü ve sanatları hakkında durmaksızın eserler üretmişlerdir. 2011 yılındaki verilere göre Uygur Türkçesinde yayınlanan kitap sayısı yılda yaklaşık 2 bin parça olup, Doğu Türkistan’da birinci, Çin genelinde ise ikinci sırada yer almıştır[xix]. İnanç olarak da Doğu Türkistanlılar Türk İslâm geleneğini asırlarca devam ettirmiş olması hasebiyle Çin Halk Cumhuriyeti içinde bulunan Han Çinlisi ve diğer etnik gruplardan apayrı bir özellik kazanmıştır. Bir başka önemli husus ise, yoğun Çinli göçmen nüfusu Doğu Türkistan’a taşınmadan önce Çin kültürünün bölgede etkisi olmadığı için Çincenin sosyal hayatta kullanımı yok denecek kadar az durumdaydı. 1990’lardan sonra devlet politikası olarak Çincenin tüm alanlarda kullanılmasına ağırlık verilmesi ile Çincenin kullanım alanı genişlemeye başlamıştır. Fakat okullarda Çince zorunlu dil hâline getirilse bile Türkler sosyal yaşamda kendi anadillerini yaygın bir şekilde kullanmaya devam etmektelerdi. Çin kültüründen çok farklı olarak Doğu Türkistanlıların sahip olduğu güçlü tarihî hafıza, köklü kültür ve yaygın edebî dil, Çin’in geçmişteki Çinli olmayan halklara uyguladığı politikalarının etkisini zayıflatmıştır.

Çin rejiminin radikal politikalar uygulamasının bir başka nedeni, Çin’in ve dünyanın en büyük projelerinden biri olarak görülen Bir Kuşak Bir Yol Projesi’dir (“İpek Yolu Projesi” de denilmektedir)[xx]. Üretim ve ihracatla büyümekte olan Çin için ürünlerin dağıtımında projedeki rota çok önemlidir. Çin, dünyanın hem en büyük ithalatçısı, hem de en büyük ihracatçısı konumundadır. Hâl böyle olunca denizdeki ve karadaki ticaret yollarının güvenli olması ve kendi kontrolünde bulunması Çin için stratejik öneme sahiptir. Çinli ünlü general ve strateji uzmanı Liu Yazhou’un söylediği gibi, Çin’in doğu sınırları, özellikle kıyı bölgeleri, Çin’in küresel rekabetinin ve çıkar çatışmasının güçlü olduğu bölgedir. Tayvan ve Japonya ile olan toprak krizleri, Güney Çin Denizi’nde neredeyse bütün komşularla sınır mücadelesi, ticarî gemilerin Malakka Boğazı’ndan geçme zorunluluğu, üstelik bütün bu bölgenin Çin’in en büyük rakibi olarak gördüğü ABD’nin etkisi altında olması, bununla kalmayıp Hint Okyanusu’na çıktığında bir başka büyük rakibi olan Hindistan’ın etkisi altındaki bölgelerden geçmek zorunda kalması, olası olumsuz bir durumda Çin ekonomisini baltalayabilir. Bu kaygı Çin’de hâkimdir[xxi]

Batı ülkeleri Çin ile ekonomik ilişkilerinden dolayı pasif durumdadır. Çin Rusya ile anlaştığı takdirde kendisiyle yarışacak başka bir ülke yoktur. Rusya da ABD ile stratejik rekabet içinde olduğundan, doğal olarak Çin’e yakın bir pozisyon sergilemektedir. Çin’in batı sınırları üzerinden ürünlerinin taşınabileceği ticaret yolu oluşturulduğunda, Çin’in ithalat ve ihracat faaliyetleri rakip ülkelerin egemenliği altındaki güzergâhlardan geçmeyecek, böylece Çin ekonomisi güvence altında olacaktır. Üstelik mesafe olarak Avrasya, Orta Doğu, Avrupa, hatta Afrika’ya yakın olması ve karayolu üzerindeki tüm aktiviteleri demiryolu hattından yürüteceğinden, ulaşım daha hızlı olacaktır. Bu, Çin’e çok büyük ticarî ve stratejik avantajlar sağlayacaktır. Konumuz Kuşak ve Yol Projesi olmadığı için başka detaylara girilmeyecektir. Bu rapor için önemli olan kısım, bu devasa ve Çin için hayatî öneme sahip projenin Doğu Türkistan’ın üzerinden geçmesidir. Aslında bölgenin önemi sadece demiryollarının geçmesi değil, aynı zamanda bu proje kapsamında Doğu Türkistan’ın bir ticaret merkezi olmasıdır[xxii].

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ekonomik kalkınması coğrafî açıdan değerlendirildiğinde, geleneksel Çin topraklarına öncelik verildiği görülmektedir. Örneğin Mançurya bölgesi (bugünkü Liaoning, Jilin, Hei Longjiang eyaletleri) 1930’lardan sonra Japonya’nın işgali döneminde kendi amaçlarına yönelik yaptığı yatırımlar sonucunda Çin’in en gelişmiş ve en büyük ağır sanayi bölgesi hâline gelmiştir[xxiii]. Çin Komünist yönetimi 1949 sonrasında yani Çin’i tamamen ele geçirdikten sonra bu bölgeye yatırım yapmamıştır. Aksine, 1978’den sonraki ekonomik reformlardan sonra Han Çinlilerinin yaşadığı bölgelere yatırımlar yapılarak kalkındırılmıştır. Çin’in eyalet düzeyinde özerk bölge statüsü verdiği beş bölgeye bakıldığında hepsinin az gelişmiş ya da kişi başı gelir seviyesi düşük bölgeler arasında yer aldığı görülmektedir. Oysa bu bölgeler yer altı ve yer üstü kaynaklar açısından zengin bölgelerdir.

Çin’deki şehirler gelişmişlik düzeyine göre 5 farklı kategoriye ayrılmış olup, İç Moğolistan’ın başkenti Hohhut, zengin kaynaklarına rağmen üçüncü kategoride yer almaktadır [xxiv]. Doğu Türkistan’ın -Urumçi hariç- tüm şehirleri ise son kategori olan beşinci kategoride yer almaktadır[xxv]. Zengin insanların bulunduğu şehir ve bölgeler sıralamasında da beşinci kategoride bulunan bölgeler en alt sıralarda gelmektedir[xxvi].

Bu rakamlar Çinli olmayan halkların yaşadığı bölgelerin Çin’in kalkınma stratejisinde geri plâna atıldığını göstermektedir. Doğu Türkistan’ın durumu hakkında fikir vermesi açısından bölgedeki zenginler listesinin başında gelen on iki kişinin hepsinin Han Çinlisi olup Müslüman Türklerden kimsenin listede yer almaması örnek olarak gösterilebilir[xxvii]. Rakamlar Çin’in ekonomi politikasında da ırkçılığa dayalı ayrımcılığın söz konusu olduğunu gözler önüne sermektedir. Anlaşılıyor ki, Doğu Türkistan, Kuşak ve Yol Projesi’nin kapısı olmasına rağmen Çin’in ayrımcı ekonomik politikalarından dolayı bu projeden maddî olarak yararlanamayacaktır. Bu projeyle ilişkili olarak Çin’in bölge halkına uyguladığı radikal politikaların arkasında Çin’in geleneksel politikasında yer alan yabancılara güvenmeme kabulü yatmaktadır. Yani evvelki başlıklarda dile getirilen “Benden olmayanın niyeti başka” anlayışı hâkimdir. Bu anlayıştan dolayı Çin rejimi Çinli olmayan halklara, onların eylem ve davranışlarına negatif yorumlar getirme eğilimindedir. Nitekim uluslararası çıkarlar denklemi çerçevesinde değerlendirildiğinde projenin kazanımları yanında Doğu Türkistan’da yürütülen aşırı baskıcı politikalara karşı ülkelerin Çin’e karşı ciddî bir tepki vermeyeceği hesaba katılmıştır. Dolayısıyla ulaşmak istediği asimilasyon hedefini uzun yıllara yaymak yerine projenin gölgesinde kısa vadede soykırım yaparak çözmek, Çin yönetimine daha cazip gelmektedir.

Çin Halk Cumhuriyeti Kurtuluş Ordusu Lojistik Departmanı eski Siyâsî Komiseri Zhou Kunren’in “Xinjiang Bölücülüğü Hakkında Analiz: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuruluşundan Günümüze Kadar Xinjiang’ın Yönetim Anlayışındaki Yanlış İdeolojiler” adlı raporunda yanlış yorumlamalar, önyargılar ve genellemeler yer almaktadır. Özellikle Doğu Türkistanlıların ilkel, yobaz ve şiddete meyilli insanlar olduğu gerçek dışı bir şekilde anlatılmıştır. Aynı raporda, 1980’li yıllarda Çin’in devlet başkanlığı görevini yapmış olan Hu Yaobang’ın Uygurlara gerçek özerklik verilmesi gerektiği düşüncesi Çinlileri ikinci sınıfa indirgemek olarak yorumlanmıştır. Raporda yine 1949 yılında Doğu Türkistan’ı işgal eden ÇKP ordusunun komutanı Wangjin, Çin’in devlet güvenliğine hizmet eden kahraman olarak övülmüştür[xxviii]. Aynı raporun üçüncü sayfasında “yasalara göre hareket edildiği takdirde Uygur gençlerinin yarısından fazlasının hapse atılması gerektiği” ibaresi dikkat çekmektedir[xxix].

On yedi sayfalık raporda Uygurların asimile edilmesi, Çinli göçmenlerin bölgeye yerleştirilmesi, Doğu Türkistan’daki yerli halkların birbirine düşürülmesi, uluslararası kamuoyundan gelen ya da gelebilecek olan insan hakları eleştirilerine kulak verilmemesi, terörist olarak tespit edilenlerin hapis cezası vermeksizin direkt öldürülmesi gerektiği gibi önerilerde bulunulmuştur. 19 Mart 1996 yılında ÇKP merkez komitesi tarafından “mutlak gizli” damgasıyla yayınlanan 7’nolu genelgede ise “Xinjiang’ı yönetmek için ÇKP’ye sadık olan çok sayıda Han Çinlisi yetiştirmek ve onları Xinjiang’a göndermek gerektiği” vurgulanmıştır[xxx]. Gizli dosyanın ilerleyen sayfalarında sınır bölgesini (Doğu Türkistan) güvence altına almak için Çin’in iç eyaletlerindeki cesur Han Çinlisi gençlerinin Doğu Türkistan’daki siyâsî, ekonomik ve askerî yapı olan Xinjiang Üretim ve İnşaat Kolordusuna getirilmesi gerektiğinin altı çizilmiştir[xxxi].

Bunun gibi çok örnek verilebilir. En basitinden, Doğu Türkistan’da Türkler ve Çinliler arasında çıkan sıradan bir kavga hemen terörizm suçlamasıyla yargılanırken, Çin’in iç bölgesindeki bıçaklı saldırılar sokak kavgası olarak nitelendirilmektedir. Çinli olmayanlara güvenmemek, onların davranışlarını kötü yorumlamak, “öteki” toplumlar hakkında negatif düşüncelere sahip olmak, Doğu Türkistan halkını güvenilmez, art niyetli, hatta düşman olarak görmelerine neden olmuştur. Örneğin 2016 yılından sonra Çin’in iç eyaletlerinden çok sayıda Han Çinlisi polis Doğu Türkistan’a getirilmiş, “düşmanların” olduğu bölgeye vatan için savaşmaya gidiyor oldukları telkin edilmiş[xxxii] ve düşmanlara hiçbir durumda acınmaması gerektiği emredilmiştir[xxxiii]. İYP’nin Çin için hayatî öneme sahip olduğunun düşünülmesi ve Doğu Türkistan halkına karşı güvensizlik, Çin rejiminin toplama kampları kurarak “meseleyi” çözme kararı almasına sebep olmuştur. 

Çin’in toplama kamplarını çözüm olarak görmesinin bir başka nedeni de ABD’nin Afganistan’dan çekildikten sonra bölgede oluşacak güç boşluğunda en büyük rakibi olarak Çin’i görüp Pasifik Okyanusu’na yönelme stratejisi geliştirmesinden duyduğu paniktir. “Çin, güçler dengesindeki değişimden duyduğu endişeyi toplama kamplarının kurulmasındaki nedenlerden biri olarak göstermek istemektedir” de denilebilir. Yani Doğu Türkistan’da toplama kampları kurulmasını Afganistan’dan gelecek herhangi bir güvenlik tehdidine karşı çözüm olarak sunarak toplama kampı projesinin haklılığını göstermek istemektedir. Çin, Doğu Türkistan’daki Müslüman Türklere yıllardır uyguladığı baskıcı politikaların doğuracağı olası tepkilerin farkındadır ve bu baskıcı politikaları ortadan kaldırarak demokratik ve yasal uygulamalarla sorunu çözmek yerine, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin Doğu Türkistan’a yönelecek etkilerinden endişe etmektedir. Sızdırılan büyük hacimli gizli dosyada Xi Jinping, geniş çaplı tutuklamalar başlamadan birkaç ay önce konuyla ilgili şunu söylemiştir: “ABD Afganistan’dan askerlerini çektikten sonra, Afganistan ile Pakistan arasındaki sınıra yerleşen terör örgütleri yakında Orta Asya’ya sızabilir. Doğu Türkistan terör örgütünün Suriye, Afganistan ve diğer yerlerde fiilî muharebe eğitimi almış personeli, her an Xinjiang’da şiddet içeren terör eylemleri başlatabilir.”[xxxiv]


“Xinjiang Victims Database” olarak bilinen ve toplama kampına alınan Türk Müslümanların durumu hakkında detaylı verileri toplayan çalışma, Çin rejiminin tutukladığı insanların çoğunun 18-45 yaş aralığındaki erkekler olduğunu göstermiştir. Çalışmada yer alan istatistiklere göre bugüne kadar durumu öğrenilebilen 21 bin 237 kamp kurbanının 16 bin 434 kişisi yani yüzde 77,38’i 18-55 yaş aralığındadır. Erkeklerin sayısının da 19 bin 629 yani tutuklananların yüzde 92’si olduğu tespit edilmiştir[xxxv]. Rakamlara baktığımız zaman Çin’in genç erkek nüfusunu hedef aldığını görebiliyoruz. Nitekim Çin bu tutuklamaları Afganistan’da doğan güç boşluğundan duyduğu endişeye bağlayarak göstermeye çalışmaktadır. Ve böylece kendisinin olası tehditlere önlem aldığı algısını oluşturmaktadır. Tam aksine, Çin, Doğu Türkistan’da kalabalık ordusuyla, yoğun güvenlik önlemleriyle herhangi bir direnişe anında cevap verebilmektedir. Afganistan’dan herhangi bir tehdit geldiği takdirde bile Çin’in bu korku senaryosunu öne sürmesi, sadece ileride yapacağı yasa dışı tutuklamalara zemin hazırlamaktan başka bir şey değildir. Tehdidi Afganistan topraklarında göstererek Doğu Türkistan’da topyekûn tutuklama yapmak, göz boyamadan başka bir şey değildir. Doğu Türkistan’da ve Afganistan sınırları içerisinde doğrudan Çin’i tehdit edecek hiçbir oluşum bulunmamaktadır. Hele Taliban’ın Çin ile olan ilişkisi hiç de kötü değildir. 

Son olarak, çözümün toplama kamplarında aranmasının başaktörünin Xi Jinping olduğu dikkat çekmektedir. Sızdırılan gizli dosyaya göre Xi’den önceki liderler, örneğin Hu Jintao, Doğu Türkistan’daki “mesele”nin nedenini ekonomik geri kalmışlıkta aramıştır. Fakat Xi, konuya daha farklı ve radikal bir noktadan yaklaşarak altında yatan sebebi İslâmî aşırılıkla açıklamış, en büyük tehlikenin bu olduğunu ve hiç şefkat göstermeden aşırılık gösteren ne kadar insan varsa hepsinin bertaraf edilmesi emrini vermiştir[xxxvi]. Üstelik Xi, 2014 yılında Doğu Türkistan’ı ziyarete gittiğinde yukarıdaki ifadeleri açıkça söylemiş ve eşi görülmemiş faşizan politikanın uygulanmasını garanti altına almak için 2016 yılında Tibet’te (şiddetin dozu Doğu Türkistan’da uygulanandan az olsa da) aynı toplama kamplarını ve yüksek teknolojili gözetim metotlarını kullanan Tibet Özerk Bölge ÇKP Sekreteri Chen Quanguo’yu Doğu Türkistan’a ÇKP Sekreteri olarak atamıştır[xxxvii]. Chen ise gelir gelmez yeni kamp projelerinin sayısını çoğaltmış, devam eden inşaatları hızlandırmış, kapasitelerini genişletmiş ve geniş çaplı tutuklamaları başlatmıştır[xxxviii].

Çin’in nihaî amacı nedir?

ÇKP yönetiminin tüm bunları yaparak ulaşmak istediği amaçlar kısa vadede İYP’nin güvenliğini garantiye almak, uzun vadede ise bölgedeki Uygur ve Kazaklar başta olmak üzere Müslüman Türk varlığını yok etmek, etnik ve kültürel olarak bölgeyi Çin’in iç eyaletleriyle aynı duruma getirmektir. Ancak burada tekrar altı çizilmesi gereken husus, Doğu Türkistan’da Çin’in büyük projelerini baltalayabilecek yapının bu zamana kadar olmadığı ve hâlihazırda da bulunmadığıdır. Bölge halkının yaşam tarzı ve geleneksel olarak ötekilere karşı kucaklayıcı tutumu, Çin’in düşündüğü ya da göstermeye çalıştığı gibi aşırılıklara müsaade etmez ve bu zamana kadar da etmemiştir.

Doğu Türkistan’da tarih boyunca dinî aşırılıktan kaynaklanan bir çatışma yaşanmamıştır. “Dinî aşırılık” kavramı, Çin’in bölge halkını asimile etmek ve (şimdiki) toprak bütünlüğünü korumak için ürettiği bir bahanedir[xxxix]. Yaşanmış bazı toplumsal olaylar ise Çin’in ırkçı politikalarına karşı gösterilmiş insanî tepkilerdir. Örneğin 5 Temmuz 2009 günü Urumçi’de halk, ellerinde Çin bayraklarıyla[xl], 26 Haziran günü Guangdong eyaletinde bulunan oyuncak fabrikasına zorla çalıştırmak için götürülen Uygur gençlerinin gece yarısı ırkçı Çinliler tarafından odaları basılarak sokaklara sürüklendikten sonra kalabalık Çinliler tarafından sopa ve taşlarla dövülerek öldürülmelerine[xli] rağmen polisin müdahale etmemesi (o gün Çinliler tarafından çekilen video için bakınız[xlii]), aradan bir hafta geçtiği hâlde Çin resmî makamlarınca katliamla ya da suçluların yargılanmasıyla ilgili hiçbir açıklamanın yapılmamasına tepki göstermek amacıyla meydanlarda ve sokaklarda toplanmıştır[xliii]. Ancak Çin Devleti açıklama yapmak yerine halka ateş edince[xliv] olaylar kaosa dönüşmüş ve o gece başlattığı operasyonla Çin, büyük bir katliama imza atmıştır.

Yani Doğu Türkistan’da dinî radikallik ve terörün olduğu düşüncesi tamamen Çin’in Çinli olmayanlara karşı şüpheci yaklaşımı, negatif düşüncesi ve özel olayları genelleyerek olumsuz ve taraflı yorumlamasının ürünüdür. Üstelik bölgedeki devlet terörü de ayrı bir çalışma konusudur. (Raporun ikinci bölümü gelecek ay yayınlanacaktır.)



[i] 孙晓春,中国政治思想,宋元卷,(中国人民大学出版社:2014),361./Sūnxiǎochūn, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng, sòng yuán juǎn,(zhōngguó rénmín dàxué chūbǎn shè:2014)

[ii] 孙晓春,362./ Sūnxiǎochūn.

[iii] 孙晓春,中国政治思想通史,宋元卷,362./ Sūnxiǎochūn, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng tōngshǐ, sòng yuán juǎn,(zhōngguó rénmín dàxué chūbǎn shè:2014),362.

[iv] 孙晓春,中国政治思想通史,宋元卷, 361 / Sūnxiǎochūn, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng tōngshǐ, sòng yuán juǎn,361.

 

[v] 马戎, ‘从王桐龄《 中国民族史》 谈起——我国 30 年代三本《 中国民族史》 的比较研究’, 北京大学 学报 (哲学社会科学版) 3 (2002): 125–35./ Mǎ róng, ‘cóng wángtónglíng “zhōngguó mínzú shǐ” tán qǐ—— wǒguó 30 niándài sān běn “zhōngguó mínzú shǐ” de bǐjiào yánjiū’, běijīng dàxué xuébào (zhéxué shèhuì kēxué bǎn) 3 (2002): 125–35.

[vi] 邱树森 (). 中國回族史,上冊. (宁夏人民出版社 :1996), 366–371. / Qiūshùsēn (biān). “Zhōngguó huízú shǐ” shàngcè. (Níngxià rénmín chūbǎn shè:1996), 366–371

[vii] 马明达, ‘朱元璋歧视色目人’, 回族研究 1 (2006).

[viii] Edward JM Rhoads, Manchus and Han: Ethnic Relations and Political Power in Late Qing and Early Republican China, 1861–1928 (University of Washington Press, 2000), 3–4.

[ix] 邓丽兰,中国政治思想史,现代卷,(中国人民大学出版社:2014), 203./ Dènglìlán, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng shǐ, xiàndài juǎn,(zhōngguó rénmín dàxué chūbǎn shè:2014), 203

[x] 孙中山: 《在上海中国国民党本部会议的演说》,1920114; also see,《孙中山全集》 5卷,394. See,邓丽兰,中国政治思想史,现代卷,205. / Sūnzhōngshān: “Zài shànghǎi zhōngguó guómíndǎng běnbù huìyì de yǎnshuō”,1920 nián 11 yuè 4 rì; also see,“sūnzhōngshān quánjí” dì 5 juǎn,394. See, dènglìlán, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng shǐ, xiàndài juǎn,205.

[xi] 孙中山全集,第五卷,473-473;also see, 邓丽兰,中国政治思想史,现代卷,205. / Sūnzhōngshān quánjí, dì wǔ juǎn,473-473;also see, dènglìlán, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng shǐ, xiàndài juǎn,205.

[xii] 邓丽兰,中国政治思想史,现代卷,222./ dènglìlán, zhōngguó zhèngzhì sīxiǎng shǐ, xiàndài juǎn,222

[xiii] 王柯 and 冯谊光, 民族 国家: 中国多民族统一国家思想的系谱.266. /Wáng kē and féngyìguāng, mínzú yǔ guójiā: Zhōngguó duō mínzú tǒngyī guójiā sīxiǎng de xìpǔ.266.

[xiv] 王柯 and 冯谊光.266/ Wáng kē and féngyìguāng, mínzú yǔ guójiā.266

[xv] Abdürreşit Celil Karluk, ‘Çin Tarihinde Çinli Olmayan Halkların Yönetiminde Uygulanan Stratejiler’, Doğu Asya Araştırmaları Dergisi 2, no. 1 (2019): 24.

[xvi] , 中国与前苏联民族问题对比研究,,(中央民族大学出版社. :1997), 13/ Guǒ hóng shēng, zhōngguó yǔ qián sūlián mínzú wèntí duìbǐ yánjiū,,(zhōngyāng mínzú dàxué chūbǎn shè. :1997),13.

[xvii] ‘Uygurlar - TDV İslâm Ansiklopedisi’, TDV İslam Ansiklopedisi, erişim tarihi 23 Ocak 2022, https://islamansiklopedisi.org.tr/uygurlar.

[xviii] ‘Uygar Kelime Kökeni, Kelimesinin Anlamı - Etimoloji’, erişim tarihi 24 Ocak 2022, https://www.etimolojiturkce.com/kelime/uygar.

[xix] ئادىل مۇھەممەت تۇران, ‘ئەشرىياتچىلىقىمىزنىڭ تەرەققىيات يولى’, شىنجاڭ مەدەنىيتى 4 (2011): 59.

[xx] Hayes, Anna (2 January 2020). "Interwoven 'Destinies': The Significance of Xinjiang to the China Dream, the Belt and Road Initiative, and the Xi Jinping Legacy". Journal of Contemporary China. 29 (121): 31–45. doi:10.1080/10670564.2019.1621528

[xxi] Liu Yazhou, ‘Batı Bölge Teorisi (Çin’in Büyük Türkistan Politikası) | SinoTürk’, erişim tarihi 24 November 2021, http://www.sinoturknews.org/bati-bolge-teorisi-cinin-buyuk-turkistan-politikasi/.

[xxii] ‘Xinjiang: A Gateway to China’s Belt and Road Initiative - CGTN’, erişim tarihi 24 November 2021, https://news.cgtn.com/news/2021-08-16/Xinjiang-A-Gateway-to-China-s-Belt-and-Road-Initiative-12LQzr6ohfq/index.html.

[xxiii] 陈才 and 佟宝全, ‘东北老工业基地的基本建成及其历史经验’, 师大学报: 哲学社会科学版, no. 5 (2004): 2.

[xxiv] 中国城市新分级名单’.

[xxv] 中国城市新分级名单’.

[xxvi] ‘BCG_China_Wealth_Dec_2012_CHN_tcm9-161798.Pdf’, 13–14, erişim tarihi 25 November 2021, https://web-assets.bcg.com/img-src/BCG_China_Wealth_Dec_2012_CHN_tcm9-161798.pdf.

[xxvii] 新疆12位富豪荣登胡润百富榜’, erişim tarihi 25 November 2021, http://www.chinaxinjiang.cn/zixun/xjxw/201610/t20161014_541244.htm.

[xxviii] 周坤仁1, جۇ كۈنرېن، 'شىنجاڭدىكى بۆلگۈنچىلىك مەسىلىسى توغرىسىدىكى يۈزەكى مۇھاكىمە: يېڭى جۇڭگو قۇرۇلغاندىن كېينكى شىنجاڭنى ئىدارە قىلىش ئىدېئولوگىيسى ۋە خاتالىقلار', n.d., 3.

[xxix] 周坤仁 جۇ كۈنرېن, 3.

[xxx] ج ك پ مەركىز كومىتېتى, 'ج ك پ مەركىزى كومىتېتى ھۆججىتى: مەركىزى كومىتىت سىياسىي بيوروسى دائىمىي كومىتېتى ئاچقان شىنجاڭنىڭ مۇقۇملىقىنى قوغداش توغرىسىدىكى يىغىننىڭ خاتىرىسى’, 8 May 1996, 4.

[xxxi] ج ك پ مەركىز كومىتېتى, 10.

[xxxii] Rebecca Wright CNN Ivan Watson, Zahid Mahmood and Tom Booth, ‘Chinese Detective in Exile Reveals Torture Inflicted on Uyghurs’, CNN, erişim tarihi 8 October 2021, https://www.cnn.com/2021/10/04/china/xinjiang-detective-torture-intl-hnk-dst/index.html.

[xxxiii] Austin Ramzy and Chris Buckley, ‘“Absolutely No Mercy”: Leaked Files Expose How China Organized Mass Detentions of Muslims’, The New York Times, 16 November 2019, sec. World, https://www.nytimes.com/interactive/2019/11/16/world/asia/china-xinjiang-documents.html.

[xxxiv] Ramzy Austin and Buckley Chris, ‘泄露文件揭示中国如何组织对穆斯林大规模拘禁’, The New York Times, 16 November 2019, sec. World, https://www.nytimes.com/zh/2019/11/16/world/asia/xinjiang-documents-chinese.html.

[xxxv] ‘Xinjiang Victims Database’, erişim tarihi 26 November 2021, https://shahit.biz/eng/.

[xxxvi] ‘“Absolutely No Mercy”: Leaked Files Expose How China Organized Mass Detentions of Muslims - The New York Times’, erişim tarihi 26 November 2021, https://www.nytimes.com/interactive/2019/11/16/world/asia/china-xinjiang-documents.html?action=click&module=Top%20Stories&pgtype=Homepage.

[xxxvii] ‘“Absolutely No Mercy”: Leaked Files Expose How China Organized Mass Detentions of Muslims - The New York Times’.

[xxxviii] Chris Buckley, ‘The Leaders Who Unleashed China’s Mass Detention of Muslims’, The New York Times, 13 October 2018, sec. World, https://www.nytimes.com/2018/10/13/world/asia/china-muslim-detainment-xinjang-camps.html.

[xxxix] Nathan, Andrew, Scobell, Andrew (2012). China's Search for Security. Columbia University Press.

[xl] ‘WUC Condemns China’s Brutal Crackdown of a Peaceful Protest in Urumchi City’, World Uyghur Congress (blog), 6 July 2009, https://www.uyghurcongress.org/en/wuc-condemns-china%e2%80%99s-brutal-crackdown-of-a-peaceful-protest-in-urumchi-city/.

[xli] ‘Man Held over China Ethnic Clash’, 30 June 2009, http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/asia-pacific/8125693.stm.

[xlii] Moses’ YouTube Page, 2009 广东韶关杀维吾尔人事件, 2009, https://www.youtube.com/watch?v=PFNfBhUHhck.

[xliii] ‘Uighurs and China’s Social Justice Problem - Council on Foreign Relations’, 22 June 2011, https://web.archive.org/web/20110622095008/http://www.cfr.org/china/uighurs-chinas-social-justice-problem/p19760.

[xliv] ‘WUC Condemns China’s Brutal Crackdown of a Peaceful Protest in Urumchi City’.