Çin, Arap dünyasını kandırıyor

8 Nisan 1945’te Gulca’da Doğu Türkistan Millî Ordusu kuruldu. Sheng Shicai ve Milliyetçi Çin rejimine karşı gizli bir örgütlenme olan Gulca Kurtuluş Örgütü organize edildi. İlhan Töre, teşkilatın ilk başkanı olarak seçildi.

BİLİNDİĞİ üzere Çin rejimi, Doğu Türkistan halkına karşı yapılan sistematik soykırımın bir parçası olarak toplama kampları, köle işçi çalıştırma, zorunlu kürtaj başta olmak üzere insanlık dışı bir zulüm politikası izliyor. Bazı ülke hükümetleri Çin ile olan ticarî çatışmaları kapsamında yaptırımlar uygularken, insan hakları savunucu kuruluşlar da giderek artan soykırıma karşı seslerini yükseltiyorlar.

Ancak Çin rejiminin Doğu Türkistan’daki sistematik soykırım politikalarını gizlemek ve “Mutlu Uygur” imajı yaratma maksadıyla düzenlediği göz boyama gezilerine İslâm dünyasından bazı ülke delegelerini propaganda aleti edilmesi konusunda tepkiler de çığ gibi büyüyor.

İstiqlal TV ekibinin mercek altına aldığı Çin medyasına göre 27 Mart’ta bazı Arap ülkelerinin siyâsî parti temsilcileri, Çin’in daveti üzerine Doğu Türkistan’da bir dizi ziyaretler gerçekleştirdiler. Bilgilere göre, Doğu Türkistan’daki sözde Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Parti Komitesi Sekreteri Ma Xingrui, bazı Arap ülkelerinin siyâsî parti temsilcileriyle Urumçi’de bir araya geldi. Görüşmeye Çinli yetkililerin yanı sıra Doğu Türkistan’daki sözde Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Çin Komünist Parti Üyesi Hükümet Başkan Yardımcısı (kukla yetkililerden) İlzat Ahmetjan, Abdurakip Tömürniyaz ve diğer isimler de katılım sağladı.

Ma Xingrui, Arap delegelere, Doğu Türkistan’daki mevcut durumu anlatırken, “Xinjiang’daki her millet halkı barış ve huzur içinde beraber yaşıyor. Bunu hazmedemeyen bazı Batılı ülkeler bölge istikrarını ve Çin’in kalkınmasını baltalamak için yalan haberler yayarak toplumu yanıltıyor” şeklindeki açıklamasıyla bölgede işlenen sistematik soykırımı örtbas etmeye çalıştı. Ayrıca gezide, Urumçi’de bulunan ve dinî propaganda aracı olmaktan başka vasfı olmayan sözde Xinjiang İslâm Enstitüsü Müdürü Abdurakip Tömürniyaz, bölgede dinî özgürlüğün Çin yasalarıyla korunduğu yalanını ortaya atarak, Müslümanların Komünist Parti himayesinde, tarihten beri ilk kez dinî özgürlüğünü doyasıya yaşamakta olduğunu savundu.

Doğu Türkistan’ı ziyaret eden ekip arasında Filistin El-Fetih Devrimci Konsey Üyesi Bassam Zakarni, Suriye İdarî Kalkınmadan Sorumlu eski Devlet Bakanı ve aynı zamanda Suriye Komünist Partisi Siyâsî Büro Üyesi Abdullah Halil, Lübnan Sosyal Kalkınma Partisi Başkan Yardımcısı ve Mısır Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi gibi güçlü Çin sempatizanı kişilikler yer aldı.

Çin propagandasına alet edilen Arap ülkelerinin siyâsi parti temsilcileri, Çin medyasına verdikleri röportajda, Doğu Türkistan’da her etnik gruptan insanların barış ve huzur içinde yaşadıklarını ve dinî inanç özgürlüğünün tam anlamıyla sağlandığını, burada gördüklerini ve duyduklarını daha çok insana anlatacaklarını dile getirerek Çin’den övgüyle bahsettiler.

Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatları Birliği (UDTSB), Arap heyetinin kutsal Ramazan ayında Doğu Türkistan’a yaptığı utanç verici sözde “Xinjiang ziyareti” ve Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım politikasını desteklemesi ile ilgili yazılı Basın açıklamasında bulunarak şiddetle kınadığını belirtti. Arap heyetinin Doğu Türkistan’a yaptığı propaganda ziyaretine ilişkin açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatları Birliği (UDTSB), Arap heyetinin Doğu Türkistan’a yaptığı son ziyareti, Ramazan ayının adalet ve dayanışma ilkelerine ihanet eden küstah bir eylem olarak kesin bir dille kınıyor.

Ramazan sadece oruç tutulan bir ay değildir. Ayrıca adalete, merhamete ve zulme karşı direnişe olan bağlılığımızı yeniden teyit ettiğimiz bir zaman dilimidir. Bu nedenle bu ziyaretin zamanlaması sadece hayal kırıklığı yaratmakla kalmayıp aynı zamanda son derece kınanması gereken bir durumdur. Doğu Türkistan’da Çinli yetkililerin ellerinde akıl almaz zulümlere maruz kalan Müslüman kardeşlerimizin çektiği acılara karşı duyarsız bir umursamazlık sergilemektedir.

Doğu Türkistan’dan gelen haberler, Uygur Müslümanlarına ve bölgedeki diğer Türki Müslümanlara yönelik toplu gözaltı, zorla çalıştırma ve kültürel baskı da dahil olmak üzere soykırım ölçeğinde sistematik insan hakları ihlallerinin üzücü bir gerçekliğini tasvir etmektedir. Doğu Türkistanlıların bu kutsal ayda ve son yıllarda İslâmî görevlerini yerine getirmeleri yasaklanmıştır. Ramazan’da güpegündüz yemek yemeye zorlanmışlar, teravih ve hatta temel beş vakit namaz ve diğer tüm dini hizmetler yerine getirmeleri kesinlikle yasaklanmıştır. Böylesine korkunç ihlallere diplomatik ziyaretlerle göz yumulması bir yana, müsamaha dahi gösterilemez.

Halklarını temsil etme sorumluluğunu üstlenmiş liderler olarak, Arap liderlerin mazlumlarla sarsılmaz bir dayanışma göstermeleri ve Doğu Türkistan’da meydana gelen ağır ihlalleri kesin bir dille kınamaları gerekmektedir. Bu zulümleri meşrulaştıran veya görmezden gelen her türlü angajman veya sessizlik, değerlerimize ve sorumluluklarımıza korkunç bir ihanettir.

Filistinliler ve Doğu Türkistanlılar acımasız işgalcilerine karşı aynı mücadeleyi paylaşmaktadır. Çin, Filistin’e verdiği desteği, Doğu Türkistanlılara yönelik zulmünü örtbas etmek için kullanmaktadır. Bunu yaparak Çin, Arap-Müslüman ülkeler arasında herhangi bir muhalefetle karşılaşmayacak ve İslâm Ümmetinin sesini başarılı bir şekilde bölecektir. Bu gerçeklere gözlerimizi kapatmamalıyız.

Arap liderlerini eylemlerini yeniden gözden geçirmeye ve tarihin doğru tarafında durmak için ahlaki cesaret göstermeye çağırıyoruz. Adalet ve insan onuru ilkeleri müzakere edilemez ve siyâsî ya da ekonomik çıkarlardan öncelikli olmalıdır.

Çin rejimi, 1949 işgalinden bu yana çeşitli bahanelerle Doğu Türkistan halkını baskı altına almaya çalışıyor. Son 10 yıldır da sözde terörle mücadele, Çin ulusal ortak bilincinin pekişmesi ve yaygınlaşması, Xinjiang’ı (Çin) kültür yoluyla besleme, İslâm dininin Çince sosyalizme uyarlanması ve Kur’ân-ı Kerim’i Konfüçyüs ideolojisiyle yorumlamak kisvesi altında halkın inançlarını, kültürlerini, dillerini, geleneklerini, en temel yaşama haklarını kısıtlayarak, Uygurları Çinlilerden açık ara ayıran bütün özelliklerden mahrum bırakarak, sözde ‘Ulusal Ortak Bilinç’ adı altında tek tip Çinli birey yaratmaya çalışıyor. 

Doğu Türkistan’da milyonlarca Uygur ve diğer Türk halklarını düzmece mahkemelerce çeşitli iftiralarla suçsuz yere Toplama Kamplarına ve Hapishanelere hapsederek sistematik soykırım uyguluyor. Uygurlara yönelik işlediği İnsanlık dışı suçları nedeniyle Uluslararası toplumun şiddetli eleştiri ve baskılarıyla karşı karşıya olmasına rağmen, Doğu Türkistan’daki insanlık dışı zulmüne ara vermeden devam ettiriyor. Bunu yaparken ekonomik ve Teknolojik gücü sayesinde yabancı ülkeleri Doğu Türkistan konusunda kandırmaya çalışıyor.” 


 

Doğu Türkistan Millî Ordusu 79 yaşında

Çin ve Sovyet emperyalizmine karşı Doğu Türkistan Türklerinin özgürlük ve bağımsızlık meşalesi Doğu Türkistan Millî Ordusu’nun kuruluşunun 79’uncu yıldönümünde, diasporadaki Doğu Türkistanlılar tarafından kutlanıyor.

8 Nisan 1945’te Gulca’da Doğu Türkistan Millî Ordusu kuruldu. Sheng Shicai ve Milliyetçi Çin rejimine karşı gizli bir örgütlenme olan Gulca Kurtuluş Örgütü organize edildi. İlhan Töre, teşkilatın ilk başkanı olarak seçildi. Başlangıçta Suidun Piyade Alayı, Gulca Alayı, Kensai Alayı, Gulca Yedek Alayı, Kazak Süvari Alayı, Dungan Alayı olmak üzere altı alaydan oluşmakta iken daha sonra Topçu Alt Bölümü, Sibo Alt Bölümü ve Moğol Alt Bölümü de alay düzeyine çıkarıldı.

O dönemde yeni kurulmasına rağmen Doğu Türkistan Millî Ordusu, çok kısa bir sürede Doğu Türkistan’ın kuzeyindeki üç ili Çin istilasından kurtardı. Ordu, aynı zamanda Çin rejiminin Doğu Türkistan’daki politik merkezi Urumçi’nin en sağlam savunma hattı olan Şiho ve Cing savunma hatlarını imha edip Urumçi’ye doğru ilerledi. Urumçi’ye 150 kilometrelik mesafede olan Manas ırmağının kenarına gelen ordu, ırmağı geçerek taarruza geçmeye hazırlandı. Aynı zamanda Güney Harekât Orduları oluşturularak Tanrı dağlarının güneyine doğru düşman işgalinden kurtarma harekâtı başlatıldı.

Millî Ordu, stratejik öneme sahip Kaşgar’ın yakınlarındaki Bay ve Onsu ilçelerini düşman işgalinden kurtardı. Çin askerleri, Aksu şehir surları içinde muhasaraya alındı. Diğer bölgelerdeki silahlı örgütler de peşi sıra kendi bölgelerindeki Çin rejim ordularını etkisiz hâle getirdiler. Çin ordusunun büyük bir kısmı şehir surları içine hapsedildi.

İkinci Dünya Savaşı henüz sona erdiğinden, Milliyetçi Çin rejiminin lideri Ciang Cieşi, ABD Başkanı Roosevelt aracılığıyla Stalin ile irtibata geçerek Moğolistan’ın bağımsızlığını tanıma, Lvshun ve Dalian Limanlarının Sovyetlere kiralanması, aynı zamanda buralarda Sovyetlerin asker bulundurmasına izin verme, Kuzeydoğu Çin’de demir yol yapma yetkisini verme gibi konularda taviz vermek koşuluyla Doğu Türkistan’ın Çin hudutları içerisinde kalması için anlaştı.

Anlaşma sonucunda Sovyetler Birliği, Doğu Türkistan’dan tüm askerî danışman ve elemanlarını geri çağırmakla kalmayıp, silah, teçhizat ve mühimmat satışını da durdurdu ve Doğu Türkistan hükümetini Milliyetçi Çin rejimi ile masaya oturmaya zorladı. Birkaç ay çetin geçen görüşmeler sonucunda, 1946 yılının Nisan ayında taraflar arasında “11 Maddelik Antlaşma” imzalanarak “Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti” adı kaldırıldı ve yerine “Koalisyon Hükümeti” kuruldu. Doğu Türkistan Millî Ordusu’nun mevcudu azaltılıp 6 alay olarak yeniden düzenlendi.

Güneyde ayaklanan on binlerce silahlı asker, silahlarını teslim ederek evlerine döndüler. Ancak Milliyetçi Çin rejimi anlaşmayı ihlâl ettiği için koalisyon hükümeti dağıldı ve Doğu Türkistan vekilleri 1947 yılının Ağustos ayında Urumçi’den Gulca’ya döndüler. Akabinde ordu mevcudunu yeniden artırarak 5 atlı alay, 3 piyade alayı ve 1 atlı taburdan oluşan 30 bin kişilik daha iyi bir yapı teşekkül etti.

Birçok savaş sonucunda Çin komünistleri Milliyetçi Çin rejimini yenerek onları Tayvan’a çekilmeye mecbur etti. 1 Ekim 1949 tarihinde (komünist) Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. 20 Ekim 1949 tarihi itibariyle işgalci Çin Komünist Ordusu, Sovyetler Birliği’nin destekleriyle Doğu Türkistan’ı istila etti. 20 Ocak 1950 tarihinde ise Doğu Türkistan Millî Ordusu, işgalci Çin komünistleri tarafından Çin ordusunun 5’inci kolordusu olarak yeniden düzenlendi ve 1955 yılına gelindiğinde tamamen ortadan kaldırıldı. Doğu Türkistan, işgalci Çin’e bağımlı hâle getirildi.

Günümüzde Çin hükümetinin sistematik baskı ve asimilasyonları ile dinî, etnik, kültürel ve siyasal anlamda “soykırıma” varan uygulamaları, her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine geliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre Doğu Türkistan’da milyonlarca Uygur Türkü ve diğer azınlıklara mensup Müslümanlar, “eğitim” adı altında zorla toplama kamplarında tutulmakta. 2017 yılından bu yana toplama kampları ile etnik ve kültürel ayrımcılığa ve insan hakları ihlâllerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar, ucuz iş gücü olarak Çinli şirketlerde çalıştırılıyor.

Öte yandan Birleşmiş Milletler’in resmî verilerine göre, Pekin idaresinin kültürel soykırım uyguladığı Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında 1 milyondan fazla Uygur Türkünü zorla tutuyor. Farklı kaynaklarda cezaevleri ile gözaltı merkezlerinde tutulanlarla birlikte bu rakamın 3-4 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Çin Hükümeti, dünya kamuoyundan toplama kampındaki Uygur Türklerinin durumuna dair tüm verileri gizliyor. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 2 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı toplama kamplarında zorla tutuluyor. Çin Komünist Partisi’nin sistematik baskı ve şiddet politikalarına maruz kalan Uygur Türkleri ve diğer azınlıklar, birçok hak ihlâli ile karşı karşıya.

Çin’den sahte bayram şenliği

Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü sistematik soykırımın uluslararası gündemde olduğu bir dönemde Çin rejimi, sahte ve uyduruk sahneler hazırlayıp üzerine yabancı ziyaretçileri davet ederek, uluslararası toplumun gözünü boyamaya ve işlediği suçların üstünü örtmeye çalışıyor.

İstiqlal TV ekibinin takibe aldığı Çin Halk Ağı’na göre, Doğu Türkistan’daki sözde Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Parti Komitesi Sekreteri Ma Xingrui, sözde Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi (kukla) Başkanı Erkin Tuniyaz ve kukla yetkili İlzat Ahmetjan ve diğer komünist yetkililer, 14 Nisan’da Urumçi’de düzenlenen İpek Yolu Ekonomik Kuşağı Kurucu Ülkeleri Medya Araştırma Konferansı’nda yabancı ülke delegeleriyle bir araya geldiler.

Konferansta Çinli yetkililer yabancı ziyaretçilere Doğu Türkistan’la ilgili tarih, etnik köken, din, ekonomi ve sosyal koşullara ilişkin yalan beyanlar vererek mevcut durumu saklamaya çalıştılar. Sözde Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Parti Komitesi Sekreteri Ma Xingrui, ziyaretçilere, “Xinjiang, uzun vadeli Sosyal ve kalıcı istikrar için ana hedeflere odaklandı, tüm etnik grupların etkileşimi ve entegrasyonu teşvik edildi ve merkezî hükümetin himayesi altında dinin sağlıklı gelişimine ve etkileşimine olanak sağlandı. İnsan hakları konuları Çin yasalarıyla korundu ve genel durum kontrol altına alındı, yoksulluk sorunu kapsamlı bir şekilde çözüldü, artık Xinjiang’daki her millet halkı huzur ve barış içinde, mutlu bir şekilde yaşıyor” şeklindeki ifadeleriyle yalan propagandasına devam etti.

Ma, konuşmasında isim vermeden, Çin’in gelişmesini istemeyen Batılı ülkelerin sözde Xinjiang konusunda yalan haberler yaydığını iddia ederek, Doğu Türkistan’da yürüttüğü sistematik soykırım politikasını yabancı ülke temsilcilerinden saklamaya çalıştı. Doğu Türkistan’a gelen yabancı heyet arasında İsveç, Kazakistan, Suudi Arabistan, Kanada, Avustralya, Japonya, Maldivler, Pakistan, Bahreyn, İsviçre, Sri Lanka, Tayland ve Filipinler gibi 21 ülkeden medya mensupları yazar ve araştırmacılar bulundu.

Alınan bilgilere göre işgalci Çin, bilinçli olarak Ramazan Bayramı’na denk şekilde organize ettiği söz konusu konferansa müteakiben Ramazan Bayramı’nın ilk gününde yabancı delegeleri Kaşgar’da gezdirdi. Heytgah Camii önünde dans gösterisi düzenleyerek önceden hazırlanmış sahte propaganda programıyla Uygurların mutlu mesut bir bayram geçirdiği izlenimi vermeye çalıştı. Hâlbuki Doğu Türkistan’da hiçbir zaman Ramazan Bayramı’nda sanat gösterisi düzenlenmiyor ve kimse dans ve şarkı eşliğinde bayram kutlamıyor.

Çin’in yalan propagandalarına kanan bazı yabancı ülke delegeleri, Çin’e ayak uydurarak, “Xinjiang’da ekonomi hızla gelişmiş ve altyapı çalışmaları mükemmel yapılmış, bütün etnik gruplardan insanlar uyum içinde yaşıyor ve birçok din hep beraber uyum içinde yaşıyormuş. Terörizm, aşırıcılık ve bölücülükle mücadelede büyük ilerlemeler kaydedildiğine şahit olduk” şeklinde Çin medyasına demeçler verdiler. Oysa Doğu Türkistan’daki Çin rejimi, diğer Çin bayramlarında üç günden bir haftaya kadar geniş tatil plânları yayınlıyor. Uygurlara ise Ramazan ve Kurban Bayramlarını yalnızca bir gün kutlama izni yayınlıyor.

Öte yandan da Çin propaganda aracı olmaktan başka vasfı olmayan sözde Xinjiang İslâm Cemiyeti, resmî internet sitesinde Ramazan ayına ya da Ramazan Bayramı’na dair hiçbir içerik bulundurmuyor.
Çin rejimi, 1949 işgalinden bu yana çeşitli bahanelerle Doğu Türkistan halkını baskı altına almaya çalışıyor. Doğu Türkistan’da milyonlarca Uygur ve diğer Türk halklarını düzmece mahkemelerce çeşitli iftiralarla suçsuz yere toplama kamplarına ve hapishanelere kapatarak sistematik soykırım uyguluyor. Uygurlara yönelik işlediği insanlık dışı suçları nedeniyle uluslararası toplumun şiddetli eleştiri ve baskılarıyla karşı karşıya olmasına rağmen, Çin, Doğu Türkistan’daki insanlık dışı zulmüne ara vermeden devam ediyor. Bunu yaparken ekonomik ve teknolojik gücü sayesinde yabancı ülkeleri Doğu Türkistan konusunda kandırmaya çalışıyor.

Çin’de işkenceden gurur duymak ve aklî dengesizlik

Suçlulara zalimce işkence yaparak, bunu çevrimiçi platformlarda kamuoyuyla paylaşan ülkeler var. Örneğin İsrail, Rusya ve bir de Çin Halk Cumhuriyeti.

İstiqlal TV ekibinin takibe aldığı, merkezi Fransa’da bulunan “Bitter Winter” adlı internet sitesinde yayımlanan makalede, “Rus güvenlik güçleri, Moskova’daki terör zanlılarının kulaklarını kesti ve yedirdi, hassas yerlerine elektrik verdi, mahkûmların bağırış çağırışları ve göz yaşlarına boğulduğu anlar devlet medyasında servis edildi” şeklinde ifadeler yer alıyor. Üç yıl önce Çin rejimi ise, devlet televizyon kanallarında, iki Uygur (sözde) şüphelinin (eski bir yayınevi müdürü) gözyaşlarına boğularak suçunu itiraf ettiğini gösteren videolar paylaşmıştı. Bu iki durum, şiddet içeriği bakımından tamamıyla birbirinden farklı. Biri terör suçlusu, diğeri ise “ayrılıkçılık” fikri ile ilgili suç şüphelisi olarak öne çıkıyor.

Söz konusu makalede belirtildiğine göre, Çin rejiminin sadece “okul kitaplarında millî hassasiyeti ön plâna çıkaran kitap okutmak” suçlamasıyla yargılanan eski üst düzey yetkililerden Xinjiang Uygur Neşriyat Müdürü Sattar Saut ve Shirzat Bawdun’un ağlayarak ve zoraki verdiği ifade videolarını servis etmesi kafa karıştırıcı. Makalede belirtildiği üzere, Uygur yöneticilerin gözlerinden akan yaşlar, fikir değiştirmelerinden ya da yaptıklarından pişmanlık duymalarından kaynaklanmıyor. Aksine, bir işkence uygulandığının işaretini veriyor.

Rusya, kazada hayatını kaybedenlerin aile üyelerinin öfkesini bastırmak isterken, şiddet içeren haberle iç ve dış düşmanlarına tehdit sinyali veriyor. Çin ise Uygur liderlerinin itibarını yok etmeye, Uygurları kahraman rol modellerinden mahrum etmeye ve Uygur bağımsızlık hareketinin moralini bozmaya çalışıyor.

Makalede ileri sürülen görüş, bir devlet liderinin hangi koşullar altında ağır işkencelerden gurur duyup da bunu dünyayla paylaşabileceği şeklinde. Bu ancak aklî dengenin bozulduğu durumlarda mümkün olabilir. Burada bir tür devlet terörünün ortaya çıkması muhtemeldir.

Rus lider Putin’in tavrının Moskova’daki tiyatro saldırısının yüklediği sorumluluk ve meselenin ciddiyetinden, iki haftada işgal etmeyi plânladığı Ukrayna’yı 3 yıl boyunca kontrol altına alamamasından kaynaklandığı anlaşılır bir durum. Fakat soykırımcı Xi Jinping’in aklî dengesizliği, Kızıl Muhafızlar döneminden itibaren oluşan şiddet dolu geçmişi ve utanç/suçluluk psikolojisinin yansımasıdır.

Putin’in suçlulara yaptığı işkenceyi gururla bütün dünyayla paylaşması dünyadaki diktatörlere yeni bir örnek oluştururken, onları daha cesur hâle getiriyor. Örneğin 6 yıldır toplama kamplarında 3 milyondan fazla Uygur suçsuz yere, rızası dışında alıkonuluyor. Son yaşanan bu süreç, onları daha tehlikeli bir aşamaya sürüklüyor. Bu anlamda yıllardır Uygur tutsakların pişmanlık beyanlarını haber yapan otoriter Çin, artık hiçbir engel tanımaksızın Uygurlara yapılan işkenceleri canlı olarak yayımlayabilir. Meselâ Suudi Arabistan Prensi Muhammed bin Selman, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın cesedini İstanbul’da nasıl parçaladığını tüm dünyaya açıklayabilir.

Özetle, devlet liderlerinin aklî dengesizlikleri hemen tedavi edilmez veya acil olarak gerekli önlemler alınmazsa, bu iş Uygurlar, Filistinliler, Ukraynalılar ya da sayısız Kaşıkçı vakasıyla sınırlı kalmayacak, Baltık ülkeleri ve Tayvan gibi pek çok ülke bundan zarar görecektir. Çünkü bu aklî dengesizlik, biri Ukrayna’da savaş yürüten, biri Filistin’de işgalini sürdürmenin yanında bebek katleden ve diğeri Doğu Türkistan’da soykırım yapan ve elinde nükleer silahlar olan ülkelerin yöneticileri arasındaki dengesizliktir.

 

http://www.altxw.com/yw/202403/t20240328_20041880.html

http://uy.ts.cn/system/2024/03/28/036902436.shtml

https://udtsb.com//page/arap-heyetinin-kutsal-ramazan-ayinda-dogu-turkistan-39-a-yaptigi-propaganda-ziyaretini-iliskin-/385

https://www.benguturk.com/dogu-turkistan-turklugunun-bagimsizlik-mesalesi-dogu-turkistan-milli-ordusu-79-yasinda

http://xj.people.com.cn/BIG5/n2/2024/0415/c186332-40810330.html https://www.chinanews.com.cn/sh/shipin/cns-d/2024/04-11/news987102.shtml

https://bitterwinter.org/boasting-about-torture-a-uyghur-view-of-putin-and-xi-jinping/

https://turkistanpress.com/page/ckp-propagandasi-uygur-aydinlarini-34-terorizm-34-ile-sucluyor/3049