Çikolata mutluluk mu veriyordu?

İnsanın ve yaşamının değeri, yaşatılmasıyla başlar. Çikolata gibi, üzerinde albenili çizgi karakterlerin kullanıldığı, doğrudan çocuklara hitap eden bir ürün neden “şırınga” şeklinde yapılır? Bizzat bu tercih bile çocuk sağlığına ilişkin endişelerimizin azlığının, bu toplumun sağlığına kastedenlerin cesaretinin çokluğunun sağlaması değil midir?

“ÜLKEMİZİN en önemli sorunu nedir?” sorusuna verilen cevaplar, “Ekonomi, eğitim, işsizlik, güvenlik, hukuk” şeklinde sıralanıyor.

Doğrudur, aldığımız onca yola rağmen sağlıkta, sistemin genel işleyişinde, hukukun adaleti teslim etmesinde, bilhassa eğitimde, siyaset dilinde, toplumsal kalite bağlamında konuşabileceğimiz çok konuda yığınla sorun bizi bekler.

İnsan hakları ve evrensel barış gibi pembe balonlar konusunda yalnız bizim değil, dünyanın çok sorunu var.

Bütün bunlar tartışılır, hakkıyla ya da değil, adımlar atılabilir, göstermelik yahut sahici çözümler üretilebilir… Bunların yapılmasının önkoşulu ise, insanı yaşatmaktır!

Yaşatamadığınız insanın alacağı eğitimin ihtimâli, güvenlik tedbirleri ve sair konuların üzerine düşünmezsiniz, değil mi? Önce yaşam olmalıdır yaşama gereksinimleri ve ihtiyaç sıralamasından söz edebilmek için.

Yani yaşama kast edici, onu kesintiye uğratıcı, tehlikeye düşürücü her türlü konu acildir, elzemdir, önemlidir. Nokta!

Geçtiğimiz haftalarda iki küçük çocuk, hayatını aynı sebeple kaybetti: Kantinden alınan şırınga şeklindeki çikolatanın uç kısmında bulunan kapağın boğaza kaçması…

Bir çikolata yüzünden can çekişen, son dakikalarda çırpınarak gözlerini kapayan o iki çocuğun ana babasının hâlini düşünemiyorum. Allah sabırların en güzelini versin kendilerine!

Günlerdir bu çocukların “sürpriz” deyince aklına “çikolata veya abur cubur” gelen çocuklarımın vebâlini nasıl ödeyeceğimizi düşünüyorum. Olay büyük ama günlerdir bu konuda atılan hiçbir adım yok. Göstermelik denetimler vesaire…

Tek bir olay yetmeliyken, “Piyasadan bütün ürünleri çekildi” veya “Kantinlerden kaldırıldı” gibi haberleri yapılıyor olmasına rağmen hâlâ marketlerde satılıyor.

Çocuklarımızı korumak ve kollamak zorundayız.

Ve evet, bizim olmadığımız, korumaya yetmediğimiz okul gibi mekânlarda, çocuklarla ilgili her türlü tedbiri almak okul yönetiminin ve çalışanların görevidir. Okul ve çevresindeki alanın güvenliğinden kantin denetimine dek hepsi, ciddî kontrol gerektiren konular.

Yeterli mi?

Belli ki değil… Ya da “Yeterli” denilebilecek bir uygulama yok ki o iki çocuk şu an aramızda değil.

Pek çok konuda yapılan düzenlemelerde, ilgili yasaların öngördüğü normal sürelerde uygulanmaya başlanabiliyorken, kantin düzenlemelerini içeren “Okul Gıdası Tebliği” bir yıl ertelenmiş.

Benzer şekilde ihmâl edilen Asansör İşletme ve Bakım Yönetmeliği’nin uygulanması gibi...

Yani bu yazıyı bindiğiniz “kırmızı” etiketli bir asansörde de okuyabilirsiniz, aman dikkat!

İşim gereği bizzat görüyor ve yeniden kontrol alanında en az dört/altı ay olan asansörlerin ne çok olduğunu biliyorum.

“İnsanın, insan hayatının değeri nedir?” diye sormalı o hâlde…

“Bu ülkede yok” demeyin hemen!

Yıllarca özendirilerek büyütüldüğümüz Batı’nın, ABD gibi çok gelişmiş ülkelerin insânî karneleri ortada. Bir Zencinin ilk kez başkanlık ettiği o süper gücün ve hayâllerin ülkesinde yine bir Zenci, teslim olurken bir Beyaz polis tarafından katledildi. Ve o Beyaz polisin cezalandırılmadı. Unutmadık!

O Avrupa ülkelerinde, en ufak bir olayda göstericilerin karşılaştığı hiç insânî olmayan tepkileri de elbette…

İnsanın ve yaşamının değeri, yaşatılmasıyla başlar. Çikolata gibi, üzerinde albenili çizgi karakterlerin kullanıldığı, doğrudan çocuklara hitap eden bir ürün neden “şırınga” şeklinde yapılır? Bizzat bu tercih bile çocuk sağlığına ilişkin endişelerimizin azlığının, bu toplumun sağlığına kastedenlerin cesaretinin çokluğunun sağlaması değil midir?

Velev ki gıda prosedürleri ve filanca şeyler uygulandı, onaylandı ve ürünler satışta, iki çocuğun ölümünden itibaren neler yapıldı? Kaç çocuğun daha ölmesi gerekir acaba ilgili ve benzer firmaların adının zarar görmesinden endişe etmeleri için?

Çünkü ancak böyle bir endişe onlara adım attıracak. Aksi olmuyor…

Sağlık Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, olayın farklı yönleri ile ilgilenen her bakanlık ilgiliyken, Millî Eğitim Bakanımızın yaptığı “Denetimlerin arttırılması gerek” şeklindeki sorumluluğu kabul eden (bu noktada da takdiri hak etmiştir Sayın Bakan, körleri oynamayarak) açıklaması ile yetinmek durumundayız, öyle mi?

Okullardaki nöbetçi öğretmen uygulaması ve yerinde bulunamayan yöneticiler gibi “Nerem doğru?” dedirtecek durumlar, olayın başka boyutları...

Çikolata şırınga özelinde, çocuklarımıza ve sağlığımıza yönelen gıda terörü için susmadan ve korkmadan konuşmalıyız!

Marka değerinden daha önemli olan çocukların sağlığı ve güvenliği için haber bültenlerinde ah vah edip kahrederek unutmadan unutturulmamasını, üstünün örtülmemesini hep birlikte sağlamalıyız.

Ondan sonra öldürmeyen ama sağlıkla da yaşatmayan içerikleri konuşabilmeye, bu konuda biz yetişkinleri çocuklarımıza ulaşacak bir dil ve yöntem edinme konusunda desteklemeye başlayabiliriz belki. Bir umut…