Çıkmış ekran bülbülleri

“Hocam sakin olun lütfen. Bırakın o bardağı. Herkes biraz sakin olsun. Sayın seyirciler, şimdi çok kısa bir ara veriyoruz. Çok kısa bir ara, az sonra beraberiz. Çok kısa…”

“EEE… Şimdi şöyle arz edeyim… Iıııı… Bakın…”

“Efendime söyleyeyim…”

“Baktığınız zaman…”

“Hayır efendim, baktığımız zaman…”

“Tamam işte ben de onu söylüyorum…”

“Saygısızlık etmeyin.”

“Tırnak içinde…”

“Âmiyâne tabirle…”

“Bir cümleyle ifade edeyim…”

“Hayır hayır…”

“Dediğim gibi…”

“Kim bakacaktı?”

“Az önce söyledim…”

“Kendi sesim geliyor kulağıma… Bir zahmet arkadaşlar ilgilensin…”

“Ben bunu köşemde yazmıştım…”

“Bakın, tane tane izah ediyorum.”

“İkide bir sözümü kesmeyin.”

“Üçte bir kessek olur mu?”

“Ne diyorsun ya?”

“Ben bunun dersini veriyorum üniversitede.”

“Hocam müsaade edin, az müsaade edin…”

“Bırakın da adam konuşsun yahu.”

“Her zaman söylediğim gibi…”

“Ama siz beni dinlemiyorsunuz ki.”

“Siz de beni hiç konuşturmuyorsunuz.”

“Konuşun efendim, tutan mı var? Ağzınızı kapatan mı var?”

“İyi, bir de ağzımı kapatsaydın.”

“Şaka gibisiniz valla.”

“Yok, şaka gibi değil, ben bizatihi şakayım.”

“Beni burada unuttunuz…”

“Ankara’da olunca ses geç geliyor…”

“Az sonra geleceğim oraya.”

“Alo… Hay aksi…”

“Şimdi size dönüyorum.”

“Lütfen efendim, lütfen yani…”

“Olmaz, vallahi olmaz böyle.”

“Yok öyle değil.”

“Buyurun hocam, söz sizde…”

“Evet, ne diyordum? Bak unuttum sözümü. Böyle ikide bir söz kesilince unutuyor insan…”

“Sizi kaçta kaç kurtarır?”

“Ne diyorsun be?”

“Şu çubuğu da alın hocam, haritadan gösterin… Sizi böyle alayım…”

“Bakın, bir kere daha tekrar ediyorum…”

“Yalaka!”

“Ne dedin, ne dedin?”

“Ne alaka dedi hocam, sakin olun.”

“Anlayan anladı. Vatandaş biliyor benim ne dediğimi.”

“Davul bile dengi dengine…”

“O ne demek şimdi?”

“Ben sizin sözünüzü kesmedim, lütfen dinlemeyi öğrenin…”

“Ama olmaz ki böyle, hep siz konuşuyorsunuz.”

“Müsaade buyurun.”

“Ben bunun kitabını yazdım. Okumuyorsunuz, bilmiyorsunuz. Bilmeden cahil cahil konuşuyorsunuz…”

“Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük…”

“Hadi oradan, sensin düdük…”

“Ben bunu bilir, bunu söylerim.”

“Söyledikleriniz yanlış. Tamamen gerçek dışı. Yalan yanlış konuşuyorsunuz…”

“Sen bana yalancı mı diyorsun? Yalancı sensin…”

“Sen bana sen diyemezsin…”

“Hadi oradan…”

“Hadi oradan…”

“Lütfen… Lütfen ama… Beş kişi hep bir ağızdan konuşunca kimse bir şey anlamıyor. Teker teker konuşalım.”

“Onu öyle demezler, peynir ekmek yemezler…”

“Aloo… Sesim geliyor mu?”

“Hocam, sayın hocam, sizi kırmak istemiyorum.”

“Kırma o zaman.”

“Olmaz ki böyle canım.”

“Hocam…”

“Aloo… Ses gitti.”

“Arkadaşlar bir ilgilenin, hocamın kulağına ses ulaşmıyor.”

“Biz sizi duyuyoruz hocam. Buyurun, siz sözde… Aman ters söyledim, söz sizde.”

“Konu neydi? İnsana söyleyeceği sözü unutturuyorsunuz.”

“Hep aynı, hep aynı nakarat. Anlat anlat.”

“Bana ne zaman söz vereceksiniz? Bırakıp gideceğim bak şimdi. Terk ederim bu programı…”

“Yallah, anca gidersin.”

“Aaa… Ayıp ama çok ayıp. Size hiç yakıştıramadım.”

“Sana yakışıyor.”

“Bakın, yine sen dedi.”

“Hasbinallah… Bak, bu suyu başından aşağı dökerim bak şimdi.”

“Hocam sakin olun lütfen. Bırakın o bardağı. Herkes biraz sakin olsun. Sayın seyirciler, şimdi çok kısa bir ara veriyoruz. Çok kısa bir ara, az sonra beraberiz. Çok kısa…”