CIA’nın Enver’i, muhalefeti neden birleştirdi?

Bugünlerde, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne çemkirenlere dikkat etmemiz ve bu durumu ciddiye almamız gerek. 27 Mayıs’ta oluşturulan sistemi ortadan kaldırırsanız büyük bir dirençle karşılaşacağınızı hesap etmeniz gerekir. Unutmayın ki, bu karanlık vesâyet düzeni, bir Başbakan ve iki Bakanın kanı üzerinde kuruldu.

GEÇTİĞİMİZ hafta ortaya çıkan bir iddianamenin siyasette tüm yeri yerinden oynatması gerekirken, ne yazık ki, gözden kaçtı veya kaçırıldı.

Belki Cuma akşamı meydana gelen Elazığ-Malatya Depremi’nin de bu iddianamenin geri plânda kalmasında etkisi var. Ancak söz konusu iddianame, herkesçe enine boyuna irdelenmelidir.

Evet, bahse konu iddianame, eski MİT’çi, ebedî CIA ajanı Enver Altaylı hakkındaki iddianamedir. İddiaların tamamını burada yazmak ve üzerinde değerlendirme yapmak mümkün değil. 80 küsur sayfalık iddianamenin her bir satırı üzerinde uzun uzun analizler gerektiriyor çünkü.

Ayrıca hakkında iddianame hazırlanan kişinin biyografisi bile onlarca yazı konusu…

Ancak şu kadarını söyleyelim: 1960 Darbesi döneminde askerî öğrenci olan ve Talat Aydemir’in darbe girişiminden sonra Harp Okulu’ndan ihraç edilmiş biri olan Altaylı, 1968 yılında CIA’nın bölgedeki en etkili ajanı Ruzi Nazar’ın himâyesinde MİT’e girdi.

Enver Altaylı, 1960 Darbesi'ni yaptıran ve darbe sonrası Türkiye’de kurulan vesâyet sisteminin sahibinin çocuğudur. Dolayısıyla Türkiye’nin yakın tarihinde gerçekleşen bütün karanlık işlerin ya içindedir ya da başındadır.

Fetullahçı terör örgütü de 27 Mayıs Darbesi'nin eseridir. Yani Fetullah Gülen ile Enver Altaylı kardeştir, ikisi de 27 Mayıs’ın çocuğudur.

Dedim ya, Altaylı biyografisine girersek, işin içinden birkaç yazı ile çıkamayız. O açıdan bölüm bölüm yoğunlaşmamız lâzım…

***

İddianamede üzerinde durulması gereken en önemli bölümlerin başında, Enver Altaylı’nın muhalefeti tek çatı altında toplamasına yönelik çalışması geliyor.

Altaylı ile ilgili düzenlenen iddianamede aynen şu ifadeler yer alıyor:

“Temmuz ve Ağustos 2017 aylarında ABD’de çeşitli temaslarda bulunduğu, ABD’de FETÖ/PDY silahlı terör örgütü lideri Fetullah Gülen ile doğrudan irtibatı bulunan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu Bilal Ekşili ile buluşarak ‘Türkiye’de muhalif güçlerin tamamının birlikte hareket ederek halkın sokaklara indirilmesinin önemli olduğu, ancak gelişmelerin halkın cebine dokunması gerektiği, sokak hareketinin başarılı olabilmesi için ekonomik krizin şart olduğu, Almanların bu yönde çalışmaya başladıkları ve her türlü tedbiri almaya devam edecekleri, bu bilgiyi Almanlardan aldığı, Suudi Arabistan ve Katar’dan para akışının durması gerektiği…”

***

Evet, Altaylı, muhalifleri tek çatı altında toplama plânlarını ABD’de Fetullahçı hainlerle birlikte konuşmuş.

Peki, bu konuşmada yer alan başkaları var mı?

Var ise, aralarında CIA ajanları da bulundu mu?

Cevapları bilmiyoruz ama iddianamedeki cümlede ihanet noktalarının tamamını görüyoruz.

Nedir onlar?

1- Muhalifler tek çatı altında toplanacak…

2- Sokağa inilecek…

3- Halkın etkilenebilmesi için ekonominin bozulması sağlanacak...

4- Krizin hangi ülkeler eliyle nasıl başarılabileceği sorgulanacak...

Bu dört husus, 2017’den beri karşılaştığımız hususlardır. Demek ki plân, sadece konuşulmamış, devreye de alınmış.

Bu iddianameyi okuduktan sonra birilerinin niçin Katar üzerinden algı oluşturmaya çalıştığını daha iyi anlıyoruz.

Neymiş efendim, “Tank-Palet Fabrikası Katarlılara peşkeş çekilmiş”, “Katarlılar Kanal İstanbul etrafından rant için arsa satın alıyorlarmış”...

Bu ifadelerin kaynağı neymiş peki?

Enver Altaylı’nın ABD’de konuştuğu plânda bahsedilen Katar’dan para akışının durdurulmasını sağlamak içinmiş, değil mi?

Gelelim işin asıl boyutuna…

2017’de ne olmuştu da muhalifleri tek çatı altına toplama ve sokağı harekete geçirme ihtiyacı hâsıl olmuştu?

2017’de Anayasa değişti, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçildi. Yani 1960 Darbesi ile oluşturulan vesâyet sistemi ortadan kaldırıldı. 27 Mayıs darbecilerinin oluşturduğu bataklık kurumaya başladı. O bataklıktan beslenen mikroplar, öleceklerini anlayınca yeniden bataklık oluşturma gayretine giriştiler.

Bugünlerde, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne çemkirenlere dikkat etmemiz ve bu durumu ciddiye almamız şart!

27 Mayıs’ta yapılaştırılan sistemi ortadan kaldırırsanız, büyük bir dirençle karşılaşacağınızı hesap etmeniz gerekir.

Unutmayın ki, bu karanlık vesâyet düzeni, bir Başbakan ve iki Bakanın kanı üzerinde kuruldu…