CHP’liler Tan gazetesini neden yağmaladı?

“Hükûmet, olaydan önce olduğu gibi olaydan sonra da bu cinayeti işleyenlere karşı hiçbir harekette bulunmadı. Güpegündüz bir matbaayı yıkan bu gençlerden hiç kimse tutuklanıp mahkemeye verilmedi. Bu işin İnönü’nün bilgisi içinde Başbakan Saraçoğlu’nun verdiği emir ile polis tarafından tertiplenip icra edildiğinde şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında birçok sivil polis vardı. Saldırıyı asıl bunlar yönetiyordu.” (Zekeriya Sertel)

YAKIN tarihimizin karanlıkta bırakılmış, yeterince aydınlatılmamış birçok saklı olayından biri, 4 Aralık 1945 tarihinde Tan gazetesine gerçekleştirilen saldırıdır.

Tarihî gerçekleri kalıplar ve efsaneler hâlinde kabullenen ve bunda bir sakınca görmeyenler için Tan gazetesi saldırısının failleri, gözü dönmüş yobaz sağcılardır. Hattâ daha ileriye giderek bu olayı bir irtica gösterisi olarak niteleyenler de vardır.

Ancak muhtelif kaynaklarda yer alan belgeler ve dönemin birinci derece şâhitlerinin ifadeleri, olayın hiç de bu anlamda cereyan etmediğini, aksine dönemin CHP iktidarının muhalif bir basın organizasyonuna karşı sevk ve organize ettiği bir provokasyon olduğunu ortaya koymaktadır.

4 Aralık 1945 tarihinde devrin iktidarı tarafından Tan gazetesine karşı organize edilen linç teşebbüsü, Şeflik Devri’nin âdeta yüz karasıdır. CHP Parti Müfettişleri ve Gençlik Kolları tarafından organize edilen Tan saldırısı, bugün de hâfızalarda tazeliğini koruyan kara bir lekedir.

İstiklâl Harbimizin esasları” konusunda söyleyeceği önemli hususlar olan, fakat ülkedeki baskı ortamından dolayı buna bir türlü fırsat bulamayan Karabekir Paşa, bir dönem matbaadan çuvallarla götürülüp imha edilen hâtıralarını 1945 yılında Tan gazetesinde tefrika etmeye başlar.

Gazeteci İsmet Bozdağ, Tan gazetesine karşı organize edilen saldırıda olaya ivme kazandıran unsurun bu yayınlar olduğu kanaatindedir: “İstanbul Üniversitesi gençliği bir sabah kaynamaya başladı. Birkaç ateşli konuşmadan sonra gençler büyük bir kalabalık hâlinde Babıali’ye doğru yürüdüler ve Tan gazetesini taşladılar. Hükûmet derhâl harekete geçti. Gençlerden bazıları tutuklandı. Tan gazetesi, ertesi günü çıkan sayısında Kazım Karabekir’in Hâtıraları’nın yayınının durdurulduğunu bildirdi.” (Bozdağ, 1972:231)

Gazeteci İsmet Bozdağ’ın anlatımından, olayın faillerin Kazım Karabekir’in Hâtıraları’nın yayımından rahatsız olan “Atatürkçü gençler” olduğu anlaşılmaktadır.

Kazım Karabekir’in “İstiklâl Harbimiz” adını taşıyan anıları ise ancak 27 Mayıs 1960 İhtilâli’ni izleyen dönemde yayınlanacaktır. Ancak bu yayın da dramatik gelişmelere neden olur. Anılar toplatılır ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun’a muhalefetten dâvâ açılır. Dâvânın beraatle sonuçlanması 1968 yılının Kasım ayını bulacak ve anılar ancak bu tarihten yani Millî Mücadele’nin sona ermesinden tam 45 ve Nutuk’un okunmasından da 41 yıl sonra kamuoyuna sunulabilecektir (Koçak, 2013:167).

Tan gazetesi saldırısından kısa bir süre önce Babıali’de esen hava, bu fırtınanın çıkacağına dair önemli ipuçları vermektedir. Tan gazetesine ait “Görüşler” dergisinin ilk sayısında “tek parti, tek şef” sistemine karşı yazdıkları yazılar, Tan gazetesinden Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel ile Tanin gazetesinden Hüseyin Cahit, Akşam’dan Necmettin Sadak, Ulus’tan Falih Rıfkı arasında devam eden gazeteciler düellosunu körüklemişti. Falih Rıfkı Atay, Ulus’ta, “Çirkin Bir Taktika” başlıklı yazısında, Sertellerin yazılarını “kızıl anarşi tahrikleri” olarak yaftalıyordu (Koçak, 2013:283).

Tan gazetesinde Zekeriya ve Sabiha Sertel ile Falih Rıfkı arasında başlayan karşılıklı suçlama ve tartışmalar Kasım ayı içerisinde daha da şiddetlenmiş ve bu tartışmalara Necmettin Sadak ve Peyami Safa da katılmışlardı. Özellikle Hüseyin Cahit Yalçın ile Serteller arasında geçen bu tartışma, tam bir savaşa dönüşmüştü. Bu tartışma, 3 Aralık 1945 günü Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Kalkın Ey Ehl-i Vatan!” yazısıyla noktalandı (Akandere, 1998:424).

Dönemin en sıkı kalemşörlerinden biri olan H. Cahit Yalçın’ın gazetesinde yaptığı işte bu son çağrı, kutsal bir saldırı emri olarak algılanmış ve Tan gazetesinin sonunu hazırlamıştı. Çünkü bu yazının ardından ehl-i vatan kalkmış ve Tan gazetesini basarak yağmalamıştı.

Hâdisenin cereyanı

Çoğunluğu üniversiteli gençlerden oluşan kalabalık bir topluluk, ellerinde Atatürk ve İnönü resimleri ile komünistlik aleyhtarı dövizler taşıyarak Tan Matbaası önüne gelir. Kısa sürede Tan, La Turquie, Yeni Dünya Matbaaları tamamen tahrip edilir. Bu arada sol yayınlar satan Berrak ve ABC Kitapevleri de tahrip edilir.

Tan Olayları” olarak adlandırılan bu olay, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından “üniversite öğrencilerinin başlattığı bir hâdise” olarak tanımlandı. “Bu gibi esef verici hâdiselere müsaade edilmeyeceği, buna benzer hâdiselerin şiddetle karşılık göreceği” açıklandı (Akandere, 1998:426).

Tan Matbaası Baskını’nın şâhitlerinden biri de Prof. Dr. Kemal Karpat’tı. O günlerde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olan Karpat, yaşadığı olayın dehşetini yıllar sonra da unutamaz: Tan Matbaası, Cağaloğlu’nda, Sirkeci’ye yakın bir yerdeydi. Ben grubun arkasındaydım. ‘Ne olacak?’ diye bakıyorum. Sandım ki, nutuklar çekilecek. Bir de baktım, matbaayı yakmaya, yıkmaya başladılar. Gözlerime inanamadım, çünkü hayatımda ilk defa bunun gibi bir vahşet görüyordum.” (Karpat, 2008:173)

Tan gazetesinin sahibi Zekeriya Sertel, kendilerine yapılan saldırıyı hâtıralarında şöyle anlatır: “Bir gün tanıdık biri geldi. Ertesi gün bazı üniversiteli gençlerin matbaa önünde gösteri yapacaklarını haber verdi. Bazı taşkınlıklar olması ihtimâline karşı da tedbirli bulunmamızı salık verdi. Demek ki, iktidar kanunen yapamadığını gençleri kışkırtarak yapmak istiyordu. Vali Lütfi Kırdar’a telefon açtım. Bu haberi verdim, hükûmetçe tedbir alınmasını rica ettim. Vali, ‘Biliyorum ve gereken tedbirleri aldım, merak etme’ dedi. 4 Aralık 1945 gününün sabahı üniversiteli gençler, ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya saldırdılar. Orada bekleyen polisler olan bitene seyirci kaldılar. Görevlerini yapmaya kalkmadılar. Göstericiler baltalarla matbaanın kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Ellerine ne geçtiyse yakıp yıktılar. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle ‘Serteller nerde?’ nâralarıyla bizleri aramaya başladılar. Amaçları bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve sonra önlerine katıp sokaklarda ‘İşte kızıllar!’ diye gezdirmekti. Bütün bunlar polisin gözü önünde oluyordu. Göstericiler bizleri bulamayınca, vahşi nâralarla yollara düştüler. Beyoğlu yakasına geçtiler.” (Sertel, 1968:267)

Sertel, hâtıratında saldırı olayını ayrıntılı bir şekilde anlatırken, devlet ile saldırıyı gerçekleştiren üniversiteli gençler arasındaki yakın ilişkilere ait önemli ipuçları verir: “Hükûmet, olaydan önce olduğu gibi olaydan sonra da bu cinayeti işleyenlere karşı hiçbir harekette bulunmadı. Güpegündüz bir matbaayı yıkan bu gençlerden hiç kimse tutuklanıp mahkemeye verilmedi. Bu işin İnönü’nün bilgisi içinde Başbakan Saraçoğlu’nun verdiği emir ile polis tarafından tertiplenip icra edildiğinde şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında birçok sivil polis vardı. Saldırıyı asıl bunlar yönetiyordu.” (Sertel, 1968:270).

Bir gazetecinin bir başka gazeteciyi açıkça hedef göstermesi şeklinde cereyan eden ve dünya basın tarihinde bir başka örneği bulunmayan işte bu saldırının tarih önündeki failleri olarak ise “sağcılar” uygun görülmüştür. Sertellerin gazetelerinde sol içerikli bir başka bakışla liberal yayımlar yapmasından hareketle, saldırının da faillerinin büyük bir kurnazlıkla sağcılar olarak ilân ve ifade edilmesi mânidardır.

Cumhuriyet gazetesinin bu vahşi saldırıyı haber yapma biçimi tam bir skandaldır. Cumhuriyet, Tan gazetesine saldırı konulu gösteriyi kınamak bir yana, onun “vakaret içerisinde geçmesinden dolayı” kutluyordu. Tan’ın yıkımına önce basın kampanyasıyla başlanılmış, saldırıya tahrik ve teşvik basın tarafından yönlendirilmiş, kampanyanın eylemle sonuçlanmasından sonra da bu kez saldırıya uğrayanların bir kez daha linç edilmesine sıra gelmişti (Koçak, 2013:285).

Cumhuriyet gazetesi de eksik kalmamak için karikatürle eleştirdiği Tan yazarı Zekeriya Sertel’in yazılarının Moskova Radyosu tarafından okunarak övüldüğünü haber veriyordu (Koçak, 2013:281).

Tan gazetesi saldırısının meşhur failleri

Tan gazetesine saldıran üniversiteli gençler içerisinde bilâhare CHP’li bir bakan olacak Orhan Birgit ve Milletvekili Ali İhsan Göğüş ile İlhan Selçuk’un da yer aldığını çeşitli kaynaklar daha sonra yazmışlardır. Bu yürüyüşü tabiî ki Ankara’nın talimatı uyarınca CHP İstanbul Teşkilâtı tertiplemişti. Başı da, sonradan koyu CHP’li olarak ün yapacak olan Orhan Birgit ve Doğan Can gibi öğrenciler çekiyordu (Deliorman, 2009:98-99).

Tan gazetesine saldırarak yerle bir eden gençler arasında bulunan Orhan Birgit, bilâhare CHP’den İçişleri Bakanı ve gazete yazarı olmuştu. Dr. Hakkı Uyar da aynı konuda başka isimler verir. Ona göre olayları yönlendiren, CHP İstanbul Müfettişi Alaettin Tiritoğlu idi (Uyar, 1998: 208). Sonraki dönemin Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk’un da Tan gazetesini basan gençlerden oldukları daha sonra basına yansımıştır.

Bütün bu bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere, Tan gazetesi saldırısının sağcılar tarafından gerçekleştirildiği iddiası, asılsız bir kurgu ve tertipten ibaret olup, saldırının sahibi, dönemin Millî Şef ve CHP iktidarının tahrik ve teşvik ettiği Atatürkçü gençlerdi…

 

Kaynaklar

Akandere Osman, (1998) Milli Şef Devri, İstanbul: İz Yay

Bozdağ İsmet, (1972) Bir Çağın Perde Arkası İstanbul: Kervan Yay.

Deliorman Altan, (2001) Türk Yurdunun Bilgeleri, İstanbul: Timaş Yayınları

Karpat Kemal, (2008) Dağı Delen Irmak, İstanbul: İmge Kitabevi

Koçak Cemil,(2013) Tarihin Buğulu Aynası, İstanbul: Timaş Yay.

Sertel Zekeriya, (1968) Hatırladıklarım, İstanbul: Yaylacık Matb.

Uyar Hakkı,(1998) Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Boyut Kit: İstanbul