2018’DEKİ Cumhurbaşkanlığı
Seçimi öncesi “Gel bakalım Muharrem!” diye hatırladığımız sunumun ardından
ısrarla söylemiştik bunun Muharrem İnce’yi bitirme taktiği olduğunu…
Artık
partisinde hiçbir görevi bulunmayan İnce’nin, geçtiğimiz ay yapılan kurultayda
kendisine revâ görülen nezaketsiz tavır sonrası CHP için bittiğini söylemek de
yanlış olmaz herhâlde. Kılıçdaroğlu, kendi siyâsî geleceği için engel olarak
gördüğü rakibini, kazanamayacağı bir seçimde aday göstererek milletvekilliği
hakkını gasp etmiş, sonrasında da pasifize ederek yok olmasını beklemiştir.
Ancak
Muharrem İnce’nin o seçimde CHP’den daha fazla oy alması, hem kendi hayâllerini
güçlendirdi, hem de CHP kurmaylarında “Ya
yeni parti kurarsa?” endişesine yol açtı.
CHP’deki
kurultay sonrası yazmıştım; muhalefet yapmanın serbest, muhaliflerin
barınmasının zor olduğu bir partidir CHP. Ancak sol siyasetin tek partisi
olmasına rağmen çeyrek sıkletin üstüne çıkamaması, bölünmeyi önleyen en büyük
sebep bence… Bu sebeple en güçlü muhalifler bile ayrılıp yeni parti kurmayı
düşünmek yerine parti içinde yok olmaya râzı olurlar.
Kapatılan
CHP’nin yerine kurulan SODEP’in (ki sonradan SHP olarak siyâsî hayatına devam
etti) başındaki Erdal İnönü ve 12 Eylül yasaklarının kalkmasıyla DSP’nin başına
geçen Bülent Ecevit, güçlü siyâsî kimlikleri sayesinde 1991 Seçimleri’nde ayrı
ayrı Meclis’e girmeyi başarmışlardı.
1995’te
ise Deniz Baykal başkanlığındaki CHP, partinin adı sayesinde barajı aşarken,
solun birinci partisinin başında yine Ecevit vardı. İsimler, sonraki seçimlerde
hükmünü yitirdi ve aynı anda barajı aşan iki sol parti görmedi Türkiye. Sol
seçmen, tek parti etrafında toplanmayı tercih etti sürekli. Zira toplamda yüzde
25 bandında hareket eden sol seçmenin, ikinci partiyi baraj içinde tutma çabası
solun Meclis’teki gücünü zayıflatmaktan başka bir işe yaramıyordu.
İşte
Türkiye’deki sol partilerin bu sayısal handikabına rağmen son günlerde Muharrem
İnce’nin CHP’den ayrılıp yeni bir parti kuracağı yönünde haberler yapılıyor.
Haber
kaynağını gizli tutmayı seven gazeteci takımı, yeni partinin ilân edileceği yeri
ve tarihi bile verdi ilk günlerde. Sonuç alınması ne kadar mümkün olur bu
ayrılıktan bilinmez ama son dönemin yeni parti kurmaya cesaret edebilecek tek
partilisinin de İnce olduğunu kabul etmemiz gerek.
Evet,
son dönemin en güçlü muhalifi Muharrem İnce bile ikinci kez Kemal
Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmaya cesaret edemedi kurultayda. Ama bu çekince,
onun tabanda karşılığı olmamasıyla değil, delegeye sahip olamamasıyla ilgiliydi.
Delege genel merkezci olsa da tabanda önemli bir İnce hayranlığı olduğunu
biliyoruz.
İşte
bu delege açmazına sıkışıp kalan, parti içinde eski konumuna bile gelme ihtimâlini
görmeyen Muharrem İnce için, siyasette kalmanın tek yolu olarak CHP’den
ayrılması kaldı bence de…
Ya
yeni bir parti kuracak ya da mevcût bir partiye geçerek genel başkanlık
koltuğuna oturacak. Biraz uzak bir alternatif olsa da Ecevit’e olan
hayranlığını gizlemeyen İnce’nin, DSP ile yollarının birleşmesi kimseyi
şaşırtmamalı bence. Son 4 genel başkanını kendi seçmeninin bile tanımadığı
DSP’de, Ecevit’in emaneti olan koltuğa en çok yakışacak isim de odur bence.
Ancak
İnce, başka hesapları olduğunu söylüyor. Yüzde 30’un üzerinde oy aldığı
Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni yarım kalmış bir başarı öyküsü olarak görüyor ve bu
öyküyü kendi adına mutlu sona taşıyacak bir harekete girişeceğini iddia ediyor.
Eğer
bir parti kurar ya da başka bir partiye katılırsa CHP’yi böleceği yönündeki
iddialar çok doğru. Ancak onun iddiası, sistemin bölünmeye müsait olmadığı
yönünde. Zira iki kutuplu sistemde, Muharrem İnce’nin tercih edeceği yer belli.
Bu ifadesinde çok net bir siyâsî yetersizliğin de itirafı yatıyor aslında.
Mealen
diyor ki, “Erdoğan’ı yenmek için hepimiz
birleşmek zorundayız”. Yani münferit hareketlerle Erdoğan ve AK Parti’ye
karşı koyamayacaklarının farkında. Durumu böyle özetleyince, CHP’yi bölmenin,
Erdoğan karşıtlarını bölmek olmayacağını, aksine Cumhur İttifakı’ndan
koparabileceği birkaç oyun bile karşı cepheye faydası olacağını anlatmaya
çalışıyor. Yani İnce’nin aslında dediği, “Ben
CHP ile yol yürümek istemiyorum. Ama yeni bir parti kursam bile DP ve SP nasıl
Millet İttifakı’na destek sağlıyorsa, benim de yapacağım odur. CHP’ye zarar
versem de hedeflerine katkı sağlarım”...
Bu
arada CHP yönetimi ile köprülerin tam anlamıyla yıkılmış olduğu anlaşılıyor.
Partisi tarafından hain ve bölücü olarak itham edilen İnce, bu hafta yapacağı
açıklama için, “Kimin hain, kimin bölücü
olduğu görülecek” diyor. Partisine değil, yöneticilerine karşı tavır
alıyor. Ancak kazan öyle bir kaynıyor ki kimin taşıp döküleceği, kimin o kazana
ateş olacağı merak konusu.
İnce
haklı mı?
Peki,
AK Parti kanadının İnce’nin yeni bir parti kurmasını destekleyen tavırlarından
ne anlamamız gerekiyor?
Malûmunuz
Erdoğan, bunun çok normal bir hak olduğu yönünde açıklama yaparak örtülü bir
destek vermişti Muharrem İnce’ye.
Öncelikle,
her zaman ısrarla söylediğimiz bir gerçek var; güçlü muhalefet, iktidara kırbaç
olur.
Evet,
AK Parti açısından, yerinde sayan bir CHP ve bunu başaran Kılıçdaroğlu bulunmaz
bir nimet olsa da, memlekete faydası olacak daha güçlü bir ana muhalefet
partisi, vatandaş olarak benim de tercihimdir. Siyâsî fikirler açısından aynı
konularda birleşmesi düşünülmese bile Muharrem İnce’nin başında bulunacağı bir
partinin hem daha verimli ve yol gösterici bir muhalefet yapacağı, hem de “Bu iktidar ağzıyla kuş tutsa bile
desteklemeyiz” diyen zihniyete sahip olmayacağı izlenimi var bende. Son
olarak Ayasofya konusundaki bireysel tavrı da bu görüşümü destekliyor sanırım.
Dolayısıyla
AK Parti’nin böyle bir ana muhalefeti tercih etmesi anlaşılmaz bir durum değil.
Ayrıca
iktidar kanadı, İnce’nin kendilerinden oy devşireceği yönünde bir endişeye de
sahip değil anladığım kadarıyla. Solun kendi iç hesaplaşması olarak gördüğü bu
kavgada tarafını belirlemek ve muhtemel İnce zaferinin ardında daha iyi
ilişkiler yürütebilmek arzusu olarak okunabilir bu destekler.
Ben
yine de AK Parti ve Erdoğan’ın bu topa çok girmemesi, hattâ bunu bir hak olarak
görüp Babacan ve Davutoğlu için söylediklerinin içini boşaltmaması gerektiği
kanısındayım.
Özetle
Muharrem İnce, şimdilik, “Parti
kurmuyorum. Halkla beraber yola çıkıyorum. Bir hareket başlatıyorum” diye
açıklıyor, ancak bu hareketin toplumdaki karşılığını test ettikten sonra bir
parti çatısı aramayacağını iddia etmiyor.
O
gün gelirse taban, ya delegeye ulaşıp İnce’yi CHP başkanlığına taşır ya da
başka bir partiye mecbur eder.