CHP zihniyeti FETÖ’ye karşı olamaz!

Ahmet Vefik Paşa bir gün yanındakilere der ki, “Bu şişmanlar çok mendebur olurlar”. Yanındakiler, “Aman Paşam, olur mu öyle şey?” falan deyip olayı toparlamaya çalışırlar. Ama Ahmet Vefik Paşa şimdiki CHP gibi değil, çevresindekilere aynen şöyle cevap verir: “Kendimden biliyorum.”

SEBEBİNİ hâlâ anlayamadığım ve devam eden bir algı var. O algı, “FETÖ dinle alâkalı bir örgüttür. CHP sol ve lâik bir partidir. Ve bunların asla birbiriyle ilgisi yoktur” şeklinde.

Bu algıya sahip olanlar ya tarihten bugüne bu iki organizasyonun süreçlerini bilmiyorlar, ya gerçeği görmek istemiyorlar yahut başkalarını kandırmaya devam etmeye çalışıyorlar. CHP’ye “CHP teröristtir” demiyorum asla, lâkin her ikisinin de yöntemleri ve amaçları, terörizm dışında tamamen aynıdır.

CHP’nin sol ve lâik bir parti olmadığını söylerken, son seçimlerde Yasin okunması, muhafazakâr eğilimli adaylar göstermesine bakıp da “CHP İslâmcı bir partidir” diyecek bir Allah’ın kulu da yoktur.

Şimdi aktaracaklarımı okuduktan sonra aynı fikirde olacak mısınız bilemiyorum…

İslâm’a hizmet etmekle ilgili olarak ülkemizde kullanılan en önemli kriterlerden biri, imam-hatipleri açmak ve geliştirmektir. İttihad ve Terakki, daha sonrasında da CHP ve askerî yönetimlerin yaptıklarına beraber bakalım…

İmam-hatip okulları ilk olarak 1913 yılında yani Pozitivizmi hâkim kılmaya çalışan İttihad-Terakki döneminde açılmıştır. İlginçtir, Cumhuriyet döneminde 1924 yılında yani Harf ve Şapka Devrimleri gibi CHP’nin en katı devrimlerini yaptığı dönemde “İmam-Hatip Mektepleri” adı altında 29 merkezde açıldı.

Dahası var!

Yine CHP döneminde, 1949 yılında ortaokul mezunu ve askerliğini yapmış kimselerin alındığı 10 ay süreli İmam-Hatip Kursları açılarak din hizmeti görevlisi yetiştirme uygulaması başladı. İmam-hatip mezunlarının üniversitede istediği her bölüme girebilmelerinin önü de bir askerî darbe döneminde açıldı. 12 Eylül yönetimi tarafından Temel Eğitim Kanunu’nun 32’nci maddesinde yapılan bir değişiklikle İHL mezunlarının, üniversitelerin tüm bölümlerine gidebilmelerine imkân sağlandı. Okullara din derslerinin konulması ve ilk ilâhiyat fakültesinin açılması da CHP dönemlerinde olmuştur.

Kadere bakın ki, imam-hatip okullarının kapatılması çalışması, muhafazakâr bir parti olan Anavatan Partisi tarafından yapılmıştır. (https://ilkadimdergisi.net/arsiv/yazi/tarihte-imam-hatip-okullari-1672)

***

Ya FETÖ?

FETÖ ömrühayatında hiç imam-hatip okulu açmış mıdır? Açmamıştır. FETÖ organizasyonunun dinle alâkalı zannedilmesinin sebebi, muhtemelen liderinin konuşmalarında bolca dinî terminoloji kullanması olsa gerektir. Bunun sebebinin militan toplamak olduğunu hepimiz biliyoruz. Zira militan olarak kullanabileceği tek kesim, mütedeyyin veya dinî değerleri/hassasiyetleri bir güven unsuru olarak gören vatandaşların çocuklarıdır.

Ekonomik durumları iyi, liberal veya sol düşünceli ailelerin çocuklarının hem sayılarının az, hem de yurtiçi ve yurtdışında çok çeşitli faaliyetler içinde bulunmalarından dolayı ulaşma ve elde etme güçlüğü de buna ilâve sebeptir.

Yani kısaca maksat taraftar toplamak ve oy almak ise, alâkaları olmasa bile din sosu kullanmakta hiçbir beis görmüyorlar.

***

Gelelim bu iki organizasyonun iktidara gelme süreçlerine…

CHP’nin kuruluşunda görev yapanların, ilk Meclis’te mebus olanların Osmanlı döneminde kurulan İttihad ve Terakki mensupları olduğunu yaygın olarak kabul ederiz. Bu konuda bolca alıntı yapacağım kaynak olan Çankırı Karatekin Üniversitesi SBE Dergisi’ndeki makalesiyle S. Gökbakır (Sayı: 3, Yıl: 1, Sayfa: 61-96) şöyle diyor:

“Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluş aşamaları ve 1908 seçimleri öncesi yayınlamış olduğu siyâsî programı üzerine yapmış olduğumuz incelemeler netîcesinde, günümüz Türk siyâsî yapısının henüz İkinci Meşrutiyet döneminde temellerinin atılmış olduğunu görüyoruz.”

Madem öyle, İttihad-Terakki’nin kuruluşuna bakıp FETÖ ile benzer bir süreçten geçip geçmediklerini görmeye çalışalım…

Pozitivizmin ateşli bir savunucusu olan Ahmet Rıza Bey, Paris’teki İttihadcıların başıdır. İstanbul’daki İttihadcıların büyük bir kısmı Mekteb-i Tıbbiye gibi üniversitelerde örgütlenmişlerdir. İttihadcılar, Selânik’te kurulmuş olan, büyük çoğunluğu asker ve ayrıca Mason üyeleri de bulunan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile 26 Eylül 1907 tarihinde bir bildiri yayınlayarak, “Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti” adı altında birleşmişlerdir.

Bu çalışmaların çok gizli şekilde yürütüldüğünü sanırım söylemeye gerek yok. Hattâ şu anektotu da paylaşalım: İttihad-Terakki’nin 1/1 kodlu üyesi olan İbrahim Temo, cemiyet kurulmadan önceki yaz tatilini geçirmek için memleketi olan Arnavutluk’a giderken, bir arkadaşı ile beraber İtalya’da bir Mason locasını ziyaret eder ve çok etkilenir. Örgütte bu ziyaretin özellikle cemiyetin gizlilik ve hücre tipi örgütlenmesinin etkisi görülmektedir.

FETÖ’ye ne kadar benziyor, değil mi?

***

Gelin, bir de kendilerini açığa vurma yöntemlerine bakalım…

1907’deki birleşmeden hemen sonra, 27-29 Aralık’ta, Ahmet Rıza Bey ve Prens Sebahattin, el ele Paris’te, “İkinci Osmanlı Liberalleri Kongresi”ni topladılar. O toplantıda “silahlı eylem ve toplu isyan” kararı aldılar. Bu kadar mı? Aynı FETÖ gibi, daha fazlasını yaptılar!

Selânik’teki birimleri aracılığıyla 1908’de büyük devletlerin konsolosluklarına (Rusya hâriç tutularak) bir manifesto sunarak büyük devletlerin Makedonya ve tüm Osmanlı sınırları içinde yaşayan halkların iyiliği adına Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve Meşrutiyet’in ilânı için İttihad-Terakki’ye yardım etmelerini istediler.

Bugün de aynısını FETÖ yapmıyor mu? ABD Kongresi’nden AB kurumlarına kadar onları Türkiye’ye karşı kışkırtmıyorlar mı? Bırakın kışkırtmayı, beraber çalışıyorlar!

***

Eğer olayları, durumları, nesneleri parça parça alırsak bizi yanıltabilir. Hattâ kelimenin bile bir kısmını parmağımızla kapatalım; gerçeğin dışında başka şeyler görürüz. Meselâ “şerefli” kelimesindeki “e” ve “f” harflerini parmağımızla kapatırsak “şerli” gibi zıt mânâlı bir kelime okuruz.

Benzer şekilde “şerefsiz” kelimesindeki “e” ve “f” harflerini parmağımızla kapatırsak, tezat mânâlı “şersiz” kelimesini okursunuz.

CHP kendini tanıtırken ya gerçeğin tamamını söylemeden yahut “o zamanki tarihsel şartlar” gibi bir safsataya sığınarak anlatır.

Meselâ, sözüm ona “özgürlükçü”dür. Çünkü 1950 öncesini yani iktidarda olduğu dönemleri parmağıyla kapatıp öyle gösterir. Muhalefetteyken “özgürlükçü” olmayıp da ne yapacaksın? CHP üretimcidir. Eğer o parmağını kaldırıverse, üretim bölümünde sayfanın bomboş olduğunu herkes görür.

CHP, “FETÖ’nün siyâsî ayağı” olarak başkalarını suçlamaya çalışıyor. Klâsik numarasıdır bu. Psikolojide buna “yansıtma” derler.

Siyasette ne denildiğini de yine tarihten bir şahsiyet söylesin…

Ahmet Vefik Paşa bir gün yanındakilere der ki, “Bu şişmanlar çok mendebur olurlar”. Yanındakiler, “Aman Paşam, olur mu öyle şey?” falan deyip olayı toparlamaya çalışırlar. Ama Ahmet Vefik Paşa şimdiki CHP gibi değil, çevresindekilere aynen şöyle cevap verir: “Kendimden biliyorum.”

CHP’nin sözcülerinin yaptığı her suçlamadan sonra siz siz olun, şu cümleyi eklemeyi unutmayın: “Ben öyleyim de sizi de öyle sanıyorum.”