CHP’nin zihniyeti de yasayla düzenlenebilir

Türkiye’nin kendisine göre bir anayasaya sahip olması şart. Fakat metni 1960 ve 1982 Anayasaları gibi olacaksa, olmasın daha iyi! Anayasa, bir ülkenin manifestosudur. Anayasa, sığ hukukçu diliyle yazılmaz. Anayasanın içeriğine tek tek “Şunu da yazalım, bu da girsin, bu olmazsa bağlanmaz” diye madde sokulmaz. Türkiye’nin anayasaları bu sığlıkta olduğu için problem yaşıyoruz. Türkiye’nin anayasaları bu sığlıkta olduğu için yasaları da sığ!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne özgürlük konusunu yasayla bağlama teklifi, siyaset gündemini meşgul etti. Kaç saat etti bilmiyorum ama etti yani…

Fakat söz konusu teklif, halk tarafından ırgalanmadı bile. Zira halk kimin nasıl niyetlere sahip olduğunun farkında.

Bu teklifi bir yazı konusu edinmenin sebebi ise “Kılıçdaroğlu şöyle yapmıştı, CHP böyle etmişti” demek değil. Onu Pazartesi günü Kahraman Gündüz Ağabey ile dün Mehmet Şeker Ağabey öyle güzel anlattılar ki…

Benim derdim, Türkiye’de politikanın karşı tarafı kendi oyununa getirme stratejilerinin ne kadar ucuz oluşunu anlatmak olacak. Belki buradan da bakarak azıcık farklı şeyler söyleyebilirim.

***

Türkiye, bir cumhuriyet olarak kuruluşundan itibaren Batı normlarıyla kendi kendisini bağlamakla birlikte kendi öz kültürüne ait ilke ve değerleri unutmanın yanında bir de kasten unutturmak eylemine girişmiş ender ülkelerden biri. 

Bu anlamda Batı’nın kendisini düzene sokmak için kullandığı normları aynıyla bu ülke üzerine uygulamak çok ama çok absürt. 

Şöyle anlatayım derdimi: Çocuk yemeğini yemediğinde, annesi der ki bu topraklarda, “Yemezsen arkandan ağlar”. Bu anlayış, bir tarafıyla yenilen yemeğe bile bir şahsiyet yüklemenin yanı sıra onun insan üzerinde bir hakkı olduğuna işaret eder.

Topraktan ağaca, hayvandan eşyaya her şeyin hakkı vardır bize göre. Buna kısaca “kul hakkı” diyor İslâm. Biz de öyle kabul ediyoruz. Bunu bir çırpıda söylüyor ve biz tek tek “Kangurunun da var mı? Pet şişenin de var mı? Otobüste koltuk vermediğim teyzenin de var mı? Kapının kilidini açmadığım için küfrettiğim anahtarın da var mı? Çalıştırınca acayip gürültü çıkaran fön makinesinin de var mı?” diye sormuyoruz. 

O diyor ki, “Kul hakkıyla gelmeyin”. Biz de tek tek “İnsan haklarıyla mı? Kadın haklarıyla mı? Çocuk haklarıyla mı? Hayvan haklarıyla mı? Odun haklarıyla mı? Element haklarıyla mı?” diye sormuyoruz.

Çok basit ifadeler kullanıyor. Diyor ki, “Yalan söyleme, zulmetme, iftira atma, çalma, öldürme”. Diyor ki, “Sev, barış, iyilik yap, adil ol, inşâ et”. Biz de tek tek, “Eşimi mi öldürmeyim? Kötülere mi iyilik edeyim? Müteahhit mi olayım?” diye sormuyoruz. 

Zaten anlamıyorsa, aklından zoru var demektir, ehliyetsize iman farz değil!

Batı, böyle bir bağlayıcılığa sahip olmadığı gibi, kendi inancında doğrudan eksikliklerin farkında olduğu için kendi kendini düzene sokmanın yanında büyüklerin küçükleri kontrol edebilmesi adına kendi tarzına ait kurallar getirmiş. Bunlardan en basitidir “insan hakları”. Ne kadar bayağı bir laf! Hiçbir bağlayıcılığı ve hiçbir derinliği yok! Kof! Evrensel olmadığı gibi bölgesel bile değil. 

Bunu kendisi de fark ettiği için her şeyi yasalarla bağlama yoluna gidiyor Batı. “Hukukçu” dedikleri zevat, evrenin hukukunu fark edemediği gibi kendi rant hukukunu oluşturmak için yasalar dizayn ediyor. Hatta lafazanlık ve işgüzarlık bu ya, boşluklar da bırakıyor. O boşluklar, küçükler kazanmasın diye! 

Yasayı kendisi yazmıştı, dolayısıyla boşluğu da kendisi biliyor. Küçükler bir gün farkına varıp da üzerine gelirse, derhâl “reform” yapıyor. 

Türkiye’nin CHP’si de her şeyi yasayla bağlama arzusunda. Ne kadar sığ! Yasada ille de “Başörtülüye zulmetme!” mi yazmalı CHP’nin başörtülüye zulmetmesi için? 

Yıllar sonunda “Mevzuata aykırı” şeklindeki kalıbı işte bu düşünce noksanı ve his yoksulu zihniyet yerleştirdi literatüre.

Ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu düşünceyle özel bir cevap verdi: “Anayasayla bağlayalım!”

Ancak…

Türkiye’nin kendisine göre bir anayasaya sahip olması şart. Fakat metni 1960 ve 1982 Anayasaları gibi olacaksa, olmasın daha iyi!

Anayasa, bir ülkenin manifestosudur. Anayasa, sığ hukukçu diliyle yazılmaz. Anayasanın içeriğine tek tek “Şunu da yazalım, bu da girsin, bu olmazsa bağlanmaz” diye madde sokulmaz. Türkiye’nin anayasaları bu sığlıkta olduğu için problem yaşıyoruz. Türkiye’nin anayasaları bu sığlıkta olduğu için yasaları da sığ! Batı’nın imansız ve vicdansız çarkının aynısını Türkiye’de de canlı tutmak için hazırlanıyor bütün yasalar. Zaten bu yüzden değil mi bir insanın yargı karşısında kendi kendisini savunamaması? Öyle bir yazılıyor ki yasalar, anlamazsın. Anlayamazsın! 

Doktorlar çirkin yazıyorlarmış. Çirkin yazsın kardeşim, anlayalım yeter! Ama hukukçu öyle mi? Yasayı hazırlayanın dışındaki hukukçular bile anlamıyorlar. Bu yüzden değil mi içtihat farklılıkları? 

CHP anlayıp ona göre hareket edecekse, kendisi hakkında da yasa çıkarmak oldukça mantıklıdır. Doğrudan, isim vererek yasa konusu olmalıdır CHP. Belki böylelikle CHP zihniyeti de yasayla frenlenebilir.