CHP’nin “sözde” gündemi

Eskiden, gündemi suni meselelerle değiştirip gerçek gündemden halkı uzak tutmaya çalışmakla suçlanan AK Parti, bir süredir CHP’nin oluşturduğu, hattâ değiştirdiği gündemlerin rüzgârında siyâset yapmaya başladı. Biz, pandemi döneminde dahi yatırım ve projeleri hayata geçirmeye devam ettiğimizi, millî ve yerli savunma sanayii ürünleri geliştirip haberleşme uydumuzu uzaya yolcu ettiğimizi, başlamış tüm yatırımları teker teker bitirerek virüsle alay ettiğimizi anlatacağımıza, kalkmış, CHP ve zihniyetinin attığı çamurlarla uğraşıyoruz.

TARAFSIZLIK nedir? Herkes bir taraf değil midir aslında? Kimi kendinden taraf, kimi devletinden. Kimi dininden taraf, kimi şeytandan. Kimi anayasadan, kimi kendi kurallarından. Kimi haktan, kimi yalandan…

Anayasa’da geçen “tarafsızlık” kavramını anlayabilmek için “taraf olma” kavramını çok basit bir cümle ile tarif etmek gerekir belki de. Meselâ, kendi tarafında olanları doğrusuna yanlışına bakmadan savunmak, kanunları kendi menfaati doğrultusunda yorumlamak, vatandaşı “Bizden” ya da “Sizden” diye kategorize etmek olarak düşünürsek, yanlış bir tarif yapmış olmayız herhâlde. Ve bu tarif, devlet yönetiminde hak sahibi olan seçilmiş ya da atanmış her mâkâm için “taraf olmayı” suç hâline getirir; kanunen ya da ahlâken…

Güncel tartışmamız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin halkoyu ile seçilmiş ilk Cumhurbaşkanını, “Sözde Cumhurbaşkanı” ifadesiyle itibarsızlaştırma çabası.

Kılıçdaroğlu, bir küçümseme değil de reddetme sıfatı olarak kullanıyor bu kelimeyi. Hâlbuki bu yaptığıyla, bîhaber oldukları hâlde ağızlarından düşürmedikleri “demokrasi” kavramının içini boşaltıyor da farkında bile değil.

Demokrasilerde ilk kural, iktidarların halkın özgür iradesiyle seçilmesi değil miydi? Öyle ise Erdoğan’ın, halkın yüzde 52’sinin oyunu alıp en yakın rakibine 22 puan fark atarak kazandığı hükûmet etme yetkisini tanımamak, hangi demokratik kural ya da teamülle açıklanabilir ki? Bu olsa olsa anarşizmin, terörizmin ya da darbeciliğin kitabında yazan bir çıkış yoludur!

CHP Genel Başkanı, “Sözde Cumhurbaşkanı” diyerek Erdoğan’ın mâkâmını reddettiğini söylüyor aslında. Bu ifadeyi, “öylesine” değil de bilinçli ve plânlı olarak kullandığını da sonraki açıklamalarından anlamış olduk. Fitilini ateşlediği dinamitin patlamasından büyük bir zevk aldığını, ifadesini savunmak için sıraladığı maddelerden anlamak çok mümkün. Hâlbuki yakın zamanda da tekrarladığı gibi, kavga siyasetinden uzak durmayı düşünüyor olsaydı ya böyle bir hâdsizliğe kalkışmaz ya da tartışmayı uzatmayarak anlık bir refleksle ağzından kaçtığını düşünmemize imkân tanıyabilirdi. Tam aksine, hem kendisi, hem de partilileri bu anlamsız sıfatı sahiplenip Türkiye’nin gündemini siyâsî ahlâktan yoksun bir kelimeyle meşgul etmeyi seçti.

Demokrasi nâralarıyla oturup kalkan, her seçim yenilgisinden kısa bir süre sonra halkın oyunu değiştirebilme rüyasıyla erken seçim talebini dillendiren, yerel seçim başarılarını da gene halkın oyları ile kazanan birinin, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini anlamsız gerekçelere bağlamaya çalışması, hakkı da değildir, hâddi de!

Bu yaptığı doğru olsa, kendi partilerinin belediye başkanları da dâhil olmak üzere tüm seçilmişler için meşruiyet tartışmasını tabiî hâle getirir ki asla kabul edilemez.

Tarafsızlık konusu apayrı bir konu. Cumhuriyet’in ilk cumhurbaşkanı, devletin programının CHP programı olduğunu kürsüden söylediğinde tarafsız mıydı sizce? Ya sonra gelenler? Siyâsetin dışından geldikleri için tarafsızlığına en çok inanmanız gereken asker cumhurbaşkanları, darbe demokrasisi kavramlarını bize yuttururken ne kadar tarafsız kalabilmişlerdi?

Özal’ın, Demirel’in siyâseti Çankaya’dan yönettiği dönemler mi, Sezer’in CHP’nin kuklası olarak oturduğu dönem mi gördük tarafsız cumhurbaşkanını? Bugün CHP’nin bile aday listesinde görebildiğimiz Gül, belki de muhalefet tarafından en tarafsız cumhurbaşkanı olarak seçilebilir ama o da o mâkâmdaki ömrünü tamamladığını anladıktan sonraki muhalefeti sebebiyle tarafsız değildir.

Tarafsızlık ilkesi, Meclis marifetiyle seçilen ve aslında sadece onay mâkâmı olarak çalışmış cumhurbaşkanlarında bile hayat bulmadı bugüne kadar. Hep siyâsî bir tercih bildirirmiş gibi anladık taraf olmayı ve “Ben herkesin cumhurbaşkanıyım” diyeni siyâseten de tarafsız zannettik.

Gelelim günümüze…

Bazıları hâlâ anlamamakta, kabul etmemekte dirense de sistem değişti. Cumhurbaşkanı, bir partinin de genel başkanı yani bir siyâsetçi olarak hükûmet ediyor. O hâlde siyâseten tarafsız olmasını beklemek abesle iştigal olur. Siyâseten tarafsızlık siyâsetin doğasına uymayacağı gibi, hükûmetin kendi siyasetiyle, devleti yönetme talebiyle de örtüşmez. Artık cumhurbaşkanı, göreve başlarken ettiği yemindeki tarafsızlık kavramından siyâseten mesul değildir.

Bu sistemi beğenmeyenin yapması gereken, Anayasa’yı değiştirecek çoğunlukla Meclis’e girebilmektir. Değişinceye kadar kabul etmek ve uymak zorundasınız! Bireysel olarak “Alışamadım”, “Tanımıyorum”, “Benim cumhurbaşkanım değil” diyebilirsiniz ama kurumsal olarak bunu söylediğinizde kimse susmaz karşınızda.

AK Parti ve Erdoğan açısından yeni bir durum söz konusu son dönemde. Eskiden, gündemi suni meselelerle değiştirip gerçek gündemden halkı uzak tutmaya çalışmakla suçlanan AK Parti, bir süredir CHP’nin oluşturduğu, hattâ değiştirdiği gündemlerin rüzgârında siyâset yapmaya başladı. Biz, pandemi döneminde dahi yatırım ve projeleri hayata geçirmeye devam ettiğimizi, millî ve yerli savunma sanayii ürünleri geliştirip haberleşme uydumuzu uzaya yolcu ettiğimizi, başlamış tüm yatırımları teker teker bitirerek virüsle alay ettiğimizi anlatacağımıza, kalkmış, CHP ve zihniyetinin attığı çamurlarla uğraşıyoruz.

Bu, CHP içindeki taciz iddiaları, çevrimiçi çıplaklık skandalı, belediyelerindeki yolsuzlukların konuşulmaması için önümüze konulan bir tuzak. Ve bizler de aynı rüzgârla bu tuzağa düşüp her gün, her hafta muhalefetin yaptıklarını yazıp çiziyoruz.

Artık Başkan Erdoğan’ın, memleketin gerçek gündemini belirleyip bizi de, siyâseti de o kanala yönlendirmesini, savunma siyâsetinden çıkıp kalkınma ve taarruzu seçmesi daha hayırlı olacak gibi geliyor bana. Çünkü bu memlekete yapılan ve yapılacak çok hizmet var daha.