CHP’nin emperyalistlerle iş birliği ve ürkütücü plân

14 Mayıs 2023 tarihinde verilecek her oy, ya aziz Türk milletinin geleceğini emperyalistlere pazarlayanların emellerine hizmet edecek ya da tüm imkânları milletinin hizmetine sunmak için gece gündüz can havliyle çalışan, vatanın bütünlüğü, milletin refahı, Türk Devleti’nin bekâsı ve güçlü-müreffeh zamanları hedefleyen 21 yıllık tecrübeye teveccüh ederek, geleceğimizi ipoteklemeye çalışanlara meydan okuyacak!

MİLLET İttifakı’nın bir araya gelişlerindeki maksat her geçen gün deşifre oluyor. Seçim propagandaları nedeni ile sıkça malzeme transferi yapan muhalefetin ortak paydasının vatan, bayrak ve devlet şuuruna haiz olmadığı gibi milleti de kâle aldığını söylemek zor. Neden? Çünkü onlar bu vatan topraklarını kanlarıyla kazananlar zümresinden değil, 1915’e dair sözde soykırım şaibelerini hortlatan, Türklüğü üzerlerine iğneleseniz iğreti duracak, Müslümanlığı mezhep savaşlarına dönüştürecek tıynette olanlar.

Meydanlara, ekranlara, reklâmlarına ve afişlerine yansıyan bir altyapısı olmayan vaatlerinin yanı sıra, ayrıca kapalı kapılar ardında, söylediklerine zıt, tüyler ürperten plânları var.

CHP’nin başrolde olduğu bu plânlardan sadece bir tanesine şahitlik etmiş bir vatanperverin ifadelerini az sonra okuduğunuzda, başımıza gelecekleri hesap etmek pek de zor olmayacaktır. Tabiî, aklı başında olan, vatan şuuruna sahip, hürriyetin inancının temel dinamiği olduğunu bilenler için geçerli bu basiret…

Sözü uzatmadan, deşifre olmuş saklı plânın aslında emperyalist güçlerin teklif etmiş olduğu iş birliğine “Evet” diyen, sözüm ona Atatürk’ün kurduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni koruduğunu iddia eden CHP’nin Türk milletine ve geleceğine ihanet hükmündeki emellerine bakalım…

***

Yer, Ankara’da bir otelin toplantı salonu…

Toplantıyı düzenleyen, Kılıçdaroğlu’nun özel temsilcisi olan (Mustafa Kemal Üniversitesinden) bir akademisyen…

Katılımcılar; sanatçı, bilim adamı, iş adamı, finans uzmanı ve mühendislerden oluşan, tamamı erkeklerden müteşekkil bir grup…

Konu, “kent-yaşam plânını yenileme”…

Projenin saklı teması: “Zorla çoğulculuk”!

Söz konusu toplantı, bu yılki Ramazan ayında gerçekleşmiş…

Bu buluşmaya davetli bir sosyolog, şu ifadelerle aktarıyor o otelin toplantı salonunda yaşadıklarını:

“Bugün, içimdeki son iyi niyet kırıntılarını da öldüren bir olay yaşadım. (…) İçine düştüğüm ortamı anladığımda ‘Neredeyim?’ dedim. Çünkü Kılıçdaroğlu’na bir propaganda aracı olarak kullanılacağı anlaşılan bir proje tartışılıyordu. Bütün 61 milyar avroluk kaynak, AB’den bir fon tarafından taahhüt edilmişti. Finali şuydu: Kent yaşam projesinin ana teması ‘çoğulculuktu’. Projenin uygulamasında, Türkiye’deki bütün büyük şehirlerin demografik yapısında dört yılda İslâm dışı nüfusun yüzde yirmiye çıkartılması hedefleniyordu. Zorla çoğulculuk!

İslâm dışı nüfus ise Alevî, ateist, deist, Rum, Ermeni, Yahudi olarak sıralanıyordu. Erdoğan’ın politikasının Arap, Afgan, Türkmen göçmen alarak nüfusu İslâmlaştırdığını, bunu dengelemek gerektiğini söylüyorlardı.

Türkiye’de tam veya yarı zamanlı yaşayan ama TC vatandaşlığına alınmayan 5 milyon Alman, Rum, Ermeni, Yezidi, Bahai ve Yahudi nüfus varmış. Bu değişimi onlarla yapacaklarmış.

Stratejik olarak İstanbul, İzmir ve Hatay çok önemliymiş. Buralarda Müslümanlığı aşağı çekmeden çoğulculuğa erişemeyecekmişiz.

Bunlar kanımı dondurdu! Daha kötüsü, örtünen kadınlarla ve Müslüman kimliği ile öyle kahkahalarla dalga geçtiler ki bir tahrik simülasyonuna atılmışız gibi hissettim. Bunu bu dozda düşünemezdim. Neye uğradığımı şaşırmıştım.

Toplulukta ikram edilen çay ve kahveyi almayan tek kişi bendim. Bana konuşma sırası geldiğinde, ‘ayrımcılığın bir insanlık suçu olduğunu, demografiye yapay müdahalelerin emperyalist bir girişim olduğunu, gayesi insanî olmayan bir projede bilimsel görüş açıklamayı reddettiğimi’ söyleyerek toplantıyı terk ettim.”

Bu olayın kaynağını saklı tutmayı tedbirden sayıyor ve “Adaletin en korkunç düşmanı güçle ittifak yapmış cehalettir” sözünün altını çiziyorum.

Modern Haçlıların finanse ettiği böylesi tüyler ürpertici projelerin ve daha kapalı kapılar ardında plânlanan bilmediğimiz daha nice bölücü faaliyetin tetikte durduğundan hiç şüphemiz olmamalı. Bu ülkenin insanı, yüz yıl önce dilsiz ve dinsiz bırakılmanın kefaretini büyük bedellerle bir kez ödedi. Şimdi, “Türkiye’nin yeni yüzyılında” aynı hezimeti yaşamamak için hem kul olarak inancımıza, hem vatandaş olarak haklarımıza sahip çıkma zamanı!

14 Mayıs 2023 tarihinde verilecek her oy, ya aziz Türk milletinin geleceğini emperyalistlere pazarlayanların emellerine hizmet edecek ya da tüm imkânları milletinin hizmetine sunmak için gece gündüz can havliyle çalışan, vatanın bütünlüğü, milletin refahı, Türk Devleti’nin bekâsı ve güçlü-müreffeh zamanları hedefleyen 21 yıllık tecrübeye teveccüh ederek, geleceğimizi ipoteklemeye çalışanlara meydan okuyacak!

Bunun içinse basiret, feraset ve izana ihtiyacımız var. Dilerim Rabbimiz kalplere lütfuyla dokunur. O İlâhî lütufla “büyüyen Türkiye”nin sahip olacağı güç, insanlığı sömürerek modern köleler hâline getiren Batı/l güçlere, dünyanın en ücra köşesindeki insana kadar nasıl ulaşılacağını ve nasıl efendileştirileceğinin modelini sunar inşallah!

Çünkü, “Derdimiz mezhep değil, bizim bir tek dinimiz var, İslâm!” diyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan ve yol arkadaşlarından başka kimse bu yüksek mesuliyeti kuşanamaz!

Bir gün hacı, diğer gün oruçlu, öteki gün Alevî, sonra Sünnî, daha sonra seyyid (hâşâ) yalanlarıyla, din simsarlığı üzerinden oy devşirmek isteyen yedi başlı ejderhanın idealleri, soy kütüklerindeki mazilerine bakıldığında apaçık görünüyor aslında.

Biri, iktidar tecrübesini din düşmanlığı ve tek adamdan ibaret zanneden ve yalınayak halka şapka taktıran parti; ikisi, tüm siyâsî tecrübesini dost maskesi edinmiş ve (bağışlayın) “attan inip eşeğe binmek” mi derler, işte ondan, sadakatlerini “Mezara kadar!” şeklinde tanımlayan ihanet sembolü yeni iki parti; biri FETÖ çırağı, çokça izaha gerek yok; bir diğeri Müslüman kimliği ardına saklanmış, bir ayağı Britanya’da olan çakma siyasetçi; birisi ve en sessizi, soluğu Üsküdar Fazilet Lisesinde (!) alıp University of Houston’da veren şimdilik müphem şahıs ve en sonuncusu da bebek katili, siyâsî suçlu, terörist… Her birinin ardında ait oldukları millet farklılıklarına dair belgeler mevcutken, vatan, millet, devlet ve bayrak beklentisine düşmek zaten büyük saflık olur.

Bu birlikteliğe ve seçim vaatlerine ezber bozarak bakan her aklı başındaki kişi görür ki hem arkalarındaki güç, hem cehalet bir arada ve kol kola yol alıyor.