CHP’nin başörtüsü sorunu

Belli ki bu açıklamaları gereğinden fazla ciddiye almışlar. Nereden çıkmış durup dururken, yeniden, birdenbire, aniden, ansızın, apansız bir şekilde, hem de zaten çoktan çözülmüş, mevzu olmaktan çıkmış bu başörtüsü meselesi? Daha laik, ulusalcı kanat ise çok daha endişeli ve öfkeli. Onlara göre bu meselenin (!) çözümü için tek yol -hâlâ bile- kamusal alanda başörtüsünün tamamen çıkması.

GÜN geçmiyor ki Demokrat Amcamız Bay Kemal yeni bir komikliğin altına imzasını atmasın.

Aslında fena da olmuyor böyle. Siyaset ciddiyeti de nereye kadar? Arada bir gülmek, gülümsemek iyidir.

Kemalciğime bir gece ilham gelmiş, başörtüsü meselesi (!) hususunda evrensel hukuk ilkeleri ile uyum içerisinde bir kanunî çerçeve oluşturmuş ve böylelikle kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkaracakmış.

“Evrensel hukuk ilkelerinin” ve “kanunî çerçevenin” bundan haberi var mıdır, emin değilim.

Ayrıca, Bay Kemal’in bu işi hangi vasıfla ve ne şekilde yapacağı konusu da biraz muallâk. Zira şu aralar hâlâ muhalefette kendileri.

İşin trajikomik tarafı ise bu meselenin dokuz yıl önce Erdoğan tarafından zaten çözülmüş olması.

Bence Kemal abimiz bu hızla Ayasofya’yı da yeniden ibadete açarsa şaşmamak lâzımdır.

Yine de kendilerinin şevkini ve motivasyonunu bozmamakta fayda var.

Bu çerçeve “Saray’ın da samimiyet turnusolü olacakmış” ayrıyeten. Gülmeyin canım, ben gülüyor muyum?

“Bizim mahalle” konuyu makaraya almaktan ve meselenin çözüldüğü dokuz yıl öncesinin tarihini hatırlatmaktan öte bir tepki vermese de Kemal abinin mahallesi burunlarından soluyor vallahi. 

Belli ki bu açıklamaları gereğinden fazla ciddiye almışlar.

Nereden çıkmış durup dururken, yeniden, birdenbire, aniden, ansızın, apansız bir şekilde, hem de zaten çoktan çözülmüş, mevzu olmaktan çıkmış bu başörtüsü meselesi?

Daha laik, ulusalcı kanat ise çok daha endişeli ve öfkeli. Onlara göre bu meselenin (!) çözümü için tek yol -hâlâ bile- kamusal alanda başörtüsünün tamamen çıkması.

Aslında en güzel çözümlemeyi “Gel bakalım Muharrem” yapmış: “Türkiye’de başörtüsü sorunu çözülmüştür, geride kalmıştır. Başörtüsü sorununu mevcut sorunların önüne geçirmek hem rakibine diz çökmektir, hem de siyaset bilmemektir.”

Dedim ya, tüm bu gerginlikler ve öfke hâli Kemalciğimi fazla ciddiye almaktan kaynaklanıyor.

Kemal abimiz kendi mahallesinden hiç de ummadığı tonda ve şiddette zılgıt yiyince ve peşinden Erdoğan’ın “Anayasa” hamlesi gelince, tam da beklediğim gibi bir tornistan yapıverdi.

Kıvrak adam ne de olsa.

Aslında “evrensel hukuk ilkeleri ile uyum içerisinde hazırlamış olduğu kanunî çerçeve” modern kadınları da güvence altına alıyormuş. Ve aslında modern kadınların sıkıntısı daha fazlaymış.

Kemalciğim öncelikli olarak onları düşünmüşmüş. Sadece açıklamasında onlardan bahsetmeyi unutmuş. Yaşlılık işte!

Haddizatında Bay Kemal’in “evrensel hukuk ilkeleri ile uyum içerisinde” hazırladığı şu kanunî çerçeveyi ziyadesiyle merak etmekteyim.

Umarım bu çerçeveyi kamuoyu ile paylaşır da bizim de “evrensel hukuk ilkeleri” hakkında bir malûmatımız olur.

Kemal abimiz belki de hazırladığı çerçevede “Bundan sonra başörtüsü kanunu Meclis’ten geçince, bu kanunun iptal edilmesi için koşa koşa Anayasa Mahkemesi’ne gitmek kanuna aykırıdır” yazıyordur.

Ne bileyim, belki de “Başörtüsü için ‘çul, çaput, bez parçası’ gibi aşağılayıcı, hakir görücü ifadelerde bulunmak üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası gerektirir” gibi bir şeyler düşünmüştür.

Bakarsınız, “İkna odaları marifetiyle başörtülü öğrencilere türlü zulümler yapanların, öğrenimlerini engelleyenlerin kanunun ilgili maddeleri gereğince milletvekili yapılmaları zinhar yasaktır” diye bir çerçeve de hazırlamış olabilir.

“Belediyelerin ve kamu kurumlarının hazırlayacağı reklâmlar ve afişlerde başı açık kadınlar doktor, mühendis, hâkim gibi mesleklerde gösterilirken, başörtülü kadınların çaycı ve temizlikçi gibi gösterilmesi anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır” de demiş olabilir, kim bilir?

Yahut “İl ve ilçelerin kurtuluş günlerinde düzenlenen resmî ‘müsamerelerde’ başörtülü ya da çarşaflı kadınların gericiliğin sembolü gibi gösterilmesi, zincire vurulması, çok fena şekilde yasaktır. Buna mugayir eylemler için ya kırk katır, ya kırk satır” gibi bir şeyler düşünmüştür belki de.

“Seçim dönemlerinde başörtülü ve çarşaflı kadınlara takılan rozetler, seçimin hemen sonrasında zorla ve cebren çıkarılamaz” önerisi de bu çerçevenin içerisinde olabilir.

Meral aplanın kızmayacağını bilse, “28 Şubat kararlarını uygulayacağını söyleyen ve tavizsiz uygulayanlar siyasetten süresiz olarak menedilecektir” filan da yazardı muhakkak Bay Kemal, ama Meral apla asabi birisi.

Kemal abimizin bu açıklamaları Saray’ın samimiyet turnusolü olacaktı lâkin daha ziyade kendi partisinin ve Yedili Masa’nın turnusolü oluverdi. Her kafadan gayet samimî farklı sesler çıktı yine. Kaderin cilvesi işte!

Siyaset ciddiyeti de nereye kadar? Arada bir gülmek, gülümsemek iyidir.

Geçen haftayı da böylece güle oynaya geçirdik işte. Darısı bu haftanın başına!

Kalınız sağlıcakla efendim.