ÇHC, Tayvan konusunda Ukrayna’yı mazeret edinir mi?

Son birkaç ayda Türk medyası dâhil ABD ve Avrupa medyasında ÇHC’nin Tayvan’a saldıracağı yönünde haberler servis ediliyor. Bu haberleri ben, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilân etmesinden bir yıl önce başlayan haberlere benzetiyorum. Neredeyse her gün servis edilen Rusya-Ukrayna haberleri sonunda gerçekleşti. Sanırım medya, bir şeyi kırk kez demekle o şeyin olup olmayacağını denemekle mükellef görüyor kendisini. Ve bunu ÇHC-Tayvan meselesinde yüklüyor.

GEÇTİĞİMİZ hafta “Bu savaş herkesi içine çeker” derken Rusya-Ukrayna Savaşı’nın kendi bölgesinde bulunan her kuvveti hareketlendirdiğini, hareketlenmeyenleri dahi hareketlendireceğini ifade etmiştim.

Yani bu ifadeden maksadım, bir üçüncü dünya savaşı değildi. Kaldı ki, söz konusu yazıda en önemli ayrıntı, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ukrayna’nın işgali konusunda Rusya’ya karşı çekimser tavrına değinmemdi.

Ben bu ayrıntıya dikkat çekerken, yazımı okuyanların veya bu konuda konuştuklarımın, “Çin Rusya’yı destekliyor” diyerek beni uyarmaya çalıştıklarını gördüm. Ancak Çin Halk Cumhuriyeti’nin bu konudaki çekimserliği konusunda ısrarım sürüyor.

Şöyle bir haberle beyan edeyim ne demek istediğimi:

“Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying, ‘ABD, sürekli Ukrayna’ya silah satarak, savaş çığırtkanlığı yaparak gerilimi artırıyor. Esas sorulması gereken, Ukrayna krizinde ABD’nin ne rolü oynadığı’ dedi.

ABD’ye sert eleştiriler yönelten Çinli sözcü, ‘Ateşe benzin dökerken başkalarını suçlamak sorumsuzluk ve ahlâksızlık’ ifadesini kullandı.

ABD ve Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik yaptırımları hatırlatıldıktan sonra Çin’in de bu yönde karar alıp almayacağı yolundaki bir soru üzerine Hua Chunying, yaptırımların hiçbir zaman sorunların çözümü için temel bir araç olamayacağı görüşünü dile getirdi.

Çin, Pazartesi günü yaptığı açıklamada daha dengeli bir tavır izleyerek, Ukrayna krizinde taraflara itidal tavsiye etmiş ve sorunun diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesi çağrısında bulunmuştu.” (Euronews)

Çin Dışişleri Bakanlığı’nın bu açıklamayla ABD’ye ayar verme çabasında olduğunu görürken bir detaya daha vâkıf oluyoruz: Rusya ve Ukrayna’ya karşı dengeli ve müzakere tavsiye eden bir tavır…

Rusya ve Ukrayna’ya karşı aynı mesajı veren bir ülke daha var; Türkiye. Türkiye’nin tavrının çekimser olduğunu bütün dünya biliyor. Demek ki neymiş? ÇHC bu konuda çekimsermiş.

Peki, ÇHC neden çekimser, neden Ukrayna’yı kendisine mazeret göstererek Tayvan konusunda bir adım atmıyor?

Öncelikle ÇHC’nin Rusya ile arasında bölgesel bir hâkimiyet rekabeti var. Bu anlamda Rusya’nın yanında doğrudan yer alması neredeyse imkânsız. Bunu son bir ayda ÇHC Başkanı Xi Jin-ping’in Rusya Federasyonu Başkanı Putin’e gösterdiği soğuk tavırlardan anlamak dahi oldukça kolay.

Son birkaç ayda Türk medyası dâhil ABD ve Avrupa medyasında ÇHC’nin Tayvan’a saldıracağı yönünde haberler servis ediliyor. Bu haberleri ben, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilân etmesinden bir yıl önce başlayan haberlere benzetiyorum. Neredeyse her gün servis edilen Rusya-Ukrayna haberleri sonunda gerçekleşti. Sanırım medya, bir şeyi kırk kez demekle o şeyin olup olmayacağını denemekle mükellef görüyor kendisini. Ve bunu ÇHC-Tayvan meselesinde yüklüyor.

Ancak böyle bir şeyin olmayacağını, neredeyse her gün Tayvan’ı havadan yahut denizden taciz eden ÇHC’nin özellikle içinde bulunduğumuz süreçteki tavrından görüyoruz.

ÇHC’nin bir üçüncü dünya savaşı istemediği açıkça ortada. Bunca yıl güç biriktirmiş ve sermaye edinmişken bir anda bu güç ve sermayenin kendisinden kaçmasını istemeyen bir ÇHC var.

Söz konusu haberler servis edilirken, ÇHC’nin komünist bir ülke olduğu unutturuluyor. Bu ifadeyi şunun için kullandım: Herhangi bir ideolojinin idare ettiği ülkelerin birincil idare yöntemi propagandadır. Evet, her idarenin ilk yöntemi budur, ancak ideoloji varsa, propaganda piktir.

ÇHC yönetimi, varlığını sürdürmek için sadece Tayvan değil, Endonezya ve Avustralya’yı da taciz ediyor. Hatta bu tacizler Japonya ve Malezya’yı dahi artık sıkmış durumda. Ve Tayvan, bölge ülkeleri açısından ÇHC’ye karşı bir doğal kalkan olarak kabul ediliyor.

Tayvan’ınsa ÇHC’nin saldırı tehdidi gibi bir sorunu yok. Öyle olsa, dünyanın tedarik merkezlerinden biri olmaya devam edemezdi sanırım. Yani görünürde ÇHC gibi dev bir arazi ve nüfusa sahip bir ülkenin karşısında küçük ve ona göre çok az nüfuslu bir Tayvan var. Ancak bu hiç de göründüğü gibi değil.

Hatta bu tabloyu daha genişleterek anlatalım ve bir üçüncü dünya savaşının Pasifik bölgesinden ateşlenmeyeceğine dair verilerimizi bir dahaki yazımızla açıklayalım.

Cuma günü görüşmek üzere…