BU dosyayı
hazırlarken, Türkiye’de Rusya-Ukrayna Savaşı’na bakarken alınan birtakım siyâsî
pozisyonları da görmezden gelemedim. Zira en başında ifade ettiğim gibi, Çin
Halk Cumhuriyeti’nin Rusya’yı desteklediği söyleniyordu ve bu söylem,
Türkiye’deki Sol’un bakışı ile Sol’a bakıştan kaynaklanıyordu biraz da…
Türkiye’de
Sol, söz konusu savaşta kendisini Rusya tarafında konumlandırmıştı bile. Tabiî
bizimkisi bir genelleme. Ufuk Uras ve takipçilerinin böyle bir söylemde
bulunmadıklarına ayrıca şahidiz. Ancak ülkemizde yerleşmiş Sol’a bakış dahi öyle
kemikleşmiş ki Çin’i ille de Rusya’nın yanında konumlandırıyor.
Sol’un
bu plânda milletler nezdinde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Her ne
kadar düşünce bazında kendisini milletler üstü bir zemine yerleştirse de Sol’un
ideoloji ırkçılığı yahut ideoloji mezhepçiliği denilebilecek bir bakışı var.
Hâlbuki Sol’un mücadele verdiği ülkelerdeki halkların hisleri ve dokuları birbirinden
çok farklı. Bu farklılığı aynı potada eritmek için Sol’un üniforma, renk ve
propaganda ressamlığı ile ilgilendiğini görüyoruz. Ancak dokunamadığı ilk unsur
müzik.
Müzik,
düşünce matematiğini yansıtır. Bu yüzden ruhun gıdası olduğu ifade edilir. İbni
Sina, Kitabü’ş-Şifa’sının matematik kitabına mantık ile başlar, müzik ile devam
eder. Türkiye’de Sol’un müziği Çav Bella’dır. Türkiye belki de bu yüzden
Sol’unu tamamlayamamıştır. Çünkü Türkiye’de Solcu, devlet imajı bakımından
SSCB’ye bakar ancak dinlediği müzik İtalyan ve Fransız menşelidir. Türkçe
marşları dahi uyarlamadır. Dediğim gibi, Çav Bella ile cûşa gelinir. Ama İspanyol
Solu öyle midir? Ben dahi “Ay Carmela” dinlerken bir başka etkileniyorum. Çav
Bella da neymiş?
“El
Pueblo Unido” da beni etkileyenlerden. Galiba İspanyol işi seviyorum?
Neyse,
sosyalizm tahlili burada kalsın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin sosyalizmiyle devam
edelim.
Çin
Halk Cumhuriyeti’nin sosyalizm bakımından kültürel bir ihracatı yoktur. Aslında
Kültür Devrimi yapmıştır ama kendisi bile bunda bir hata yaptığını beyan
etmiştir. “Ay Carmela”da çalan gitarın asaletini Çin menşeli bir Sol marşta
erhudan duymayız. Ancak Çin’i bırakalım, aslında sosyalizmin kültür ihracatı
gibi bir sorunu yoktur. Onun tek ihracat kolu propagandadır.
Çin
Halk Cumhuriyeti’nin yaptığı propagandalardan biri de “Tayvan'ı geri almak”
şeklinde dünyaya ezberletilmiştir. Burada deveye “Neden boynun eğri?” diye
sormuşlar, o da “Nerem doğru ki?” demiş. İşte bu söylemin de doğru tek bir
tarafı yok!
Evvelâ
Tayvan, Çin’in eski bir toprağı değildir.
Ve
Çin Halk Cumhuriyeti, Tayvan adasında var olmamıştır.
Çin
ile Tayvan, daha önce bir ülke olup da birbirinden ayrılmış iki ülke de
değildir. Mısır-Suriye, Nijer-Nijerya yahut Kore gibi bir geçmişleri yoktur.
Tayvan,
Çin’in özerk yahut olağan bir eyaleti de değildir.
Tayvan,
Tayvan’dır!
Tayvan
tek başına ve kendi tarihiyle bir ülkedir.
Yani
Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Tayvan’ı geri alacağız”, “Tayvan bizimdir” gibi
söylemleri içi boş, desteksiz ve anlamsız ifadelerdir. Dünyanın da bunu böyle
bilmesi gerekir.
Tayvan,
bölgesi Asya Pasifik’te İlk Ada zincirinin merkezindedir ve Japonya ile
Endonezya arasında köprüdür. Bu anlamda daha önce ifade ettiğimiz gibi, ÇHC’nin
hava ve deniz tacizleri bu nedenle Japonya ve Avustralya’yı dahi rahatsız
etmektedir. Ancak Tayvan, bu tür tacizlere alışık bir ülkedir. Elbette tedbiri
de elden bırakmamaktadır. Bu noktada belirtmeliyiz ki, medyada yer alan taciz
haberlerinin her biri panik oluşturmaya yöneliktir ve propaganda aracıdır.
Hatta söylemeliyiz ki, savaş gibi şakası olmayan bir konuda bu kadar kolay
panik haberleri yapmak ahlâka sığmaz!
Bahse
konu ettiğimiz “ada zinciri”, stratejik anlamda bize tarihî bir hamleyi
hatırlatıyor: İstanbul’u muhasara ettiğinde İkinci Mehmed Han, devreye
Haliç’ten girecek donanmayı soktuğunda Bizans’ın Haliç’in girişine gerdiği
zincirle karşılaşmış ve bu hamlesini tamamlayamamıştı. İşte söz konusu ada
zinciri ve merkezindeki Tayvan, Pasifik’e çıkışı Çin’e kısıtlayan bir
zincirdir. Bu zincirin Tayvan’a bir saldırı ile kırılması çok büyük felâketlere
gebe olabilir. Ancak bunun olmasını başta ABD ve ÇHC göze alamıyor. ABD’nin “Stratejik
Belirsizlik” olarak adlandırılan politikası nedeniyle ÇHC, Tayvan’a yapacağı
bir saldırının olası karşılığını öngöremiyor.
Bunun
yanında Çin Halk Cumhuriyeti’nde ordu, “Çin Halk Kurtuluş Örgütü”… Geldik mi
yine sosyalizme?
Batısında
Doğu Türkistan ve Tibet’te, kuzeyinde İç Moğolistan’da işgalci olan ÇHC’nin bir
de güneybatısında Hindistan ile sınır sorunu var. Hindistan sınırında
anlaşmalar nedeniyle silahsız bekletilen askerlerinin yanı sıra yaptığı işgali
sürdürmek amacıyla diğer üç bölgede yaptığı yığınaklar söz konusu. Ayrıca
nüfusuna oranla askere alma sorunu yaşayan bir ÇHC var. Zira ülkede yıllardır
yürütülen nüfus plânlaması askere alımı zorluyor.
Bunlar
ÇHC için jeostratejik ve sosyolojik plândaki askerî gerçekler. Bir de ÇHC ile
Tayvan arasında, iki ülkenin ticarî ve ekonomik gerçekleri var. Bu konuyu da
bir sonraki bölümde işleyelim…