ÇHC, Tayvan konusunda Ukrayna’yı mazeret edinir mi? (2)

Rusya savaşa başlamadan önce Donetsk ve Lugansk’ta Rusya yanlısı ayrılıkçıların bağımsızlık ilânlarını tanımıştı. Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan ile birlikte Tibet ve İç Moğolistan’da işgalin yanı sıra bir baskı rejimi sürdürüyor. Bu üç bölgede, tıpkı Donetsk ve Lugansk’ta olduğu gibi bağımsız devletlerin kuruluşunun ilân edilmesi ve Rusya’nın tanıdığı gibi bu devletlerin de başka devletlerce tanınarak kabul edilmeleri, Çin Halk Cumhuriyeti için en büyük sorunu oluşturur.

SALI günü yayına girdiğimiz yazımızın ilk bölümünde, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ukrayna’da Rusya’nın yürüttüğü işgal girişimini nasıl değerlendirdiğini aktarmıştık.

İkinci bölümde, Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu’nun siyâsî aklını, Tayvan ile Ukrayna’nın uluslararası perspektiften görüntüsünün bir mukayesesini sunmak için Taipei Times gazetesinde yayınlanan bir editöryal makaleye yer vereceğim.

1 Mart 2022’de yayınlanan “Tayvan, Ukrayna’dan Farklıdır” başlıklı makale, yazı dizimizin üçüncü bölümünde aktaracağım bazı verileri, daha doğru bir ifadeyle “gerçek tabloyu” yakalamak açısından son derece önemli!

***

“Rusya’nın Ukrayna’yı sebepsiz ve anlamsız işgali, dünyayı küresel düzen üzerindeki potansiyel sonuçları bakımından çevreledi. Bir otokratik hükümdarın tüm gerekçeleri göz ardı etmesi ve birçok kişinin ‘İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en kötü çatışma’ olarak adlandırdığı şu durumda başka bir egemen devlete saldırma kararı, birdenbire akıl almaz olanı yadsınamaz hâle getirdi. Bu uzun ve yıkıcı koşu, yaşananların ilk domino taşı olup olmayacağının merak edilmesine neden oldu.

Ukrayna ve Tayvan arasındaki bariz paralellikler gözden kaçmadı. Özellikle Tayvan’ın karşı karşıya olduğu daimî tehdidin sürekli manşetlere çıktığı bir zamanda yorumcular ‘Tayvan sıradaki olabilir’ alarmını vermekte gecikmediler. Her ikisinin de, iktidarı bir demir pençeyle kavrayan ve Batı’yı küçümseyen otokratlar tarafından yönetilen büyük komşuları var. Ki bunlardan Rusya Ukrayna’yı, Çin ise Tayvan’ı kendi toprağı kabul ediyor. Fakat Ukrayna ile Tayvan’ın benzerliklerin bittiği yer de burası! 

Birincisi (ve en belirgini), Ukrayna, Rusya ile uzun bir kara sınırını paylaşıyor. Tayvan ise on yıllardır savunma inşâ eden dağlık bir ada olma avantajına sahip. Rusya, 2014 yılında Kırım yarımadasını ilhak ettiğinde Ukrayna hazırlıksız yakalandı. Uzmanların çoğu, Tayvan’ı işgal etmenin Çin için son derece uzun ve maliyetli olacağını düşünüyor ki özellikle de ABD’nin olası krize katılımı durumunda Çin’in başarı garantisi olmayacağından emin.

Olası bir hamlesinde, devasa ekonomisinin dünyanın geri kalanıyla entegrasyonu göz önüne alındığında, Çin’e yönelik yaptırımların çok daha şiddetli bir etkisi olabilir. Pekin, ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya yaptırım uygulama konusunda ne kadar ileri gitmek istediğini görmek ve risk hesaplamasını buna göre ayarlamak için Ukrayna’daki savaşı yakından izleyecek.

Belki de en önemli etkenlerden biri ise şu: Tayvan’ın savunması için harekete geçmeye hazır ülkelerin kritik ekonomik çıkarları söz konusu. Dünya, yarı iletkenler (çip ve benzeri ürünler) için Tayvan’a güveniyor. Bu da olası bir Çin işgalinin en iyi ihtimalle bu arzı bozacağı, en kötü ihtimalle ise teknolojik ve jeopolitik dünya düzenini yeniden yazacağı anlamına geliyor.

Bu muazzam riskleri görmezden geliyor gibi görünse de, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dünyaya, bir tiran görevde olduğunda, savaş odasının her zaman açık olduğunu gösterdi. Yine de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Putin ile aynı değil. Elbette ülkeleri de…

Çinli liderler, hesaplı olduklarını defalarca gösterdiler. Geçen hafta sağduyularını kanıtladılar da. Pekin, Rusya’yı onaylamanın, aynı zamanda kendi ‘dış müdahale etmeme politikası’ karşısında uçarak ayrılan toprakları tanıdığını ve başka bir egemen devleti işgal ettiğini de teyit ettiğinin bilincinde olarak, herhangi bir bağlılık beyanından dikkatle kaçındı.

Xi’nin de bu yörüngede devam etmesi daha muhtemel; çünkü konunun nereye gideceğini görüyor. 

Çin, kendisini yükselen bir güç olarak görüyor. Bu kulvarda sabırla bekler ve kartlarını dikkatli oynarsa, sonunda Batılı güçlerin mantosunu devralmaya da hazır. 

Bu arada, Putin, düşüşte olan bir devleti komuta ediyor. Her iki adam da dünyaya iz bırakmak istiyor ama fark şu ki, Putin’in zamanı azalırken Xi ise sadece beklemesi gerektiğine inanıyor.

Çin ile Rusya arasındaki tüm bu farklı pozisyonlara rağmen Çin’in askerî bir çözüme karar vermesi de tabiî ki gerçek bir olasılık. İktidar salonlarında yapılan hesaplamaları kimse tahmin edemez. Ukrayna krizinin de gösterdiği gibi, her şey mümkün…”

***

Aktardığım makalede özellikle bir nokta oldukça öne çıkıyor: Malûm, Rusya savaşa başlamadan önce Donetsk ve Lugansk’ta Rusya yanlısı ayrılıkçıların bağımsızlık ilânları tanımıştı. Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan ile birlikte Tibet ve İç Moğolistan’da işgalin yanı sıra bir baskı rejimi sürdürüyor. Bu üç bölgede, tıpkı Donetsk ve Lugansk’ta olduğu gibi bağımsız devletlerin kuruluşunun ilân edilmesi ve Rusya’nın tanıdığı gibi bu devletlerin de başka devletlerce tanınarak kabul edilmeleri, Çin Halk Cumhuriyeti için en büyük sorunu oluşturur.

Kaldı ki, Hindistan ile yaşadığı sınır ihtilafı da böylesi gelişmeler durumunda doğrudan başını ağrıtacak yeni çatışmalara kıvılcım olacaktır. Çin, işte öncelikle bu yüzden Rusya gibi davranmaktan çekindiği gibi, Rusya’nın bugünkü tavrını da onaylamıyor, belki de onaylamak istese de onaylayamıyor.

Çin’in bu en sorunlu kâbusu, aynı zamanda ordusunun hareket kabiliyetine de yansıyor. Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan’da işgal ve rejimini korumak için yüksek düzeyde kara kuvvetleri bulunduran Çin, bir de Hindistan sınırında yine yüksek düzeyde askerî personel ve yığınak bulundurmak zorunda hissediyor kendisini. Kaldı ki, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir kara ordusu zafiyeti de bulunuyor. Bu zafiyet, rejimin kendisinden kaynaklanıyor.

Üçüncü bölümde devam edelim inşallah…