GELİN, bu sefer de oyun oynayalım! Bu oyunun adı “çeşitlilik”
olsun (İngilizcesi “diversity”). Oyunun sonunda, eminim ki zihinlerimizde
birtakım değişiklikler olacak. Makedonya, Suriye ve Türkiye’nin birtakım
bölgelerinde bu oyunun gerçeğine şahit oldum ki, zihnimi adeta altüst etti.
Sadece zihnimi mi? Şimdiye kadar kurgulanan hayatı, üretim yöntemlerini, ürün
ve hizmet anlayışlarını da tepe taklak veya taklak tepe etti.
Oyunumuz şöyle: Önce bir etkinlik belirleyelim. Nasıl bir
etkinlik olsun? Eğer bir arada olsaydık mutlaka bir şekilde bu etkinliği
belirlerdik. Herkes fikrini söyler ve sonra aralarından bir tanesini oylamayla
seçerdik. Düğün, doğum günü partisi, konser, piknik filan olabilir. Ben şimdilik
bir “konser” etkinliği seçiyorum.
Bu konser daveti için bir davetiye tasarlayalım. Mesela
diyelim ki, “Gençler Orkestramızın 1 Şubat 2016 tarihinde, saat 20:30’da,
etkinlik binasının 3. katında vereceği konserde sizleri de aramızda görmekten
kıvanç duyarız”. En sade haliyle bir davetiye böyle olsa gerek.
Gelelim oyunumuzun püf noktasına! Bir davetiye
tasarladık. Bu davetiyemizle çeşitlilik bakımından birilerini dışlamış olduk.
Nasıl mı? Bir kere davetiyemizin dili Türkçe; o yüzden buraya katılacaklar,
Türk veya Türkçe biliyor olmak zorundalar. Davetiyemiz aynı zamanda sadece
okuryazar olmayı da gerektiriyor. Eğer okuryazar değilse bu etkinliğe
katılamaz. Braille alfabesinde de yazılmadığı için görme engelliler de davet
edilenler arasında değil maalesef. Ayrıca 3. katta olduğu için asansör sorunu
olabileceğinden dolayı yürüme güçlüğü çeken insanlar da gelemezler. Konser
etkinliği olması hasebiyle duyma güçlüğü olanlar da davet edilenler arasında
olmayacaklardır. Program biraz geç vakitte biteceği için sanırım toplu taşıma
imkânı olmayanlar da bu konsere gelemeyecekler. Bu tür mazeretleri olan pek çok
kişinin bu etkinliğin dışında kalabileceğini görmek mümkün. İnsanın içinden,
“İyi de bu etkinliğe kim gelecek?” cümlesi geçiyor.
Bu şekildeki bir hayat, peşi sıra öyle tuhaf sorunlar,
sıkıntılar, zayıflıklar, çaresizliklerle geliyor ki hayal bile edemiyor insan.
Bir konser etkinliğinde bile çok çok dar bir çevreye hitap edebilen anlayış,
zihniyet veya bakış açısının başka ne anlamlara geldiğini bir düşünelim.
Bu şekilde yaşayan, düşünen, hâsılı böyle bir zihniyete
sahip olan insanlar, bir başka ifadeyle bizler, tüm etkinliklerimizi böyle dar
bir çevreye göre yapıyoruz. Sonra? Bu kadar dar bir çevre için sanat
üretiyoruz. Böylelikle dünya çapında sanatçılarımız çıkmıyor. Bu kadar dar bir
çevre için ürün ve hizmet geliştiriyoruz -daha doğrusu geliştiremiyoruz-, dolayısıyla
bu çapta işadamlarımız oluyor. Bu kadar küçük bir hayatın tüm sorunlarını
bilimsel bulgular yeteri kadar açıklayabilir sanırım. Eğer hayat daha büyük ve
daha komplike olabilseydi bilimin yetersizliğini görecek ve bizler de bilime
katkı için büyük bilim adamları olabilecektik. Büyük düşünen siyasetçilerimiz
Recep Tayyip Erdoğan ve birkaç arkadaşıyla sınırlı kalmayacak, tüm
siyasetçilerimiz kasaba yönetmediklerinin farkında olacaklardı.
Yakın zaman önce Makedonya’daydık. Şöyle çevrenize bir
bakının, en az 3 dil konuşuluyor. Evet, ekonomik olarak zordalar, kurumlar
olarak zayıflar, ama kurulalı şunun şurasında 23 sene olmuş. Türkiye Beyazay
Derneği ile yaşıt bir ülke. Buna rağmen geldikleri nokta gayet iyi! Beyazay Makedonya’daki
25 kuruluşla görüştü. Tüm kuruluşları kendi içine kapalı değil, Beyazay’la, yani
Türkiye’den bir kuruluşla işbirliği yapmak için can atıyorlar. Hâsılı,
istikballeri parlak!
Makedonya’nın hemen ardından da Suriye’ye geçtik. (Bu
arada hemen belirteyim: İHH hepimizin medar-ı iftiharı olarak orada insanlığın
utancını azaltıyor. Tüm kardeşlerimiz oralarda canla başla çalışıyorlar. Un
azaldığında neler olacağını düşünmek bile istemiyorum. Orada ilaçlar
azaldığında nelerin olacağını hatırlayınca uykularım kaçıyor. Hele hele İHH
olmasa nelerin olabileceğini yahut hiçbir hizmetin, desteğin, dermanın, çarenin
olmayacağını düşününce çıldıracak gibi oluyorum. O yüzden bir insan olarak
benim vebalimi azaltma çalışmalarından dolayı kardeşlerime müteşekkirim.
İnşallah bizler de Beyazay olarak engelliler sahasında vereceğimiz hizmetlerle
bir yandan Suriyeli engelli misafirlerimizin dertlerini azaltacak, bir yandan
da İHH’lı kardeşlerimizin yükünü hafifleteceğiz.) Orada çeşitlilik bağlamındaki
gözlemlerim de çok ilginçti. İHH’da çalışan kardeşlerimin hepsi birer dünya
vatandaşı olmuş, evrensel düşünebilen kişiliklere sahipler. Bu seviyeye mahalle
kahvesinde, sitelerimizin parkında, sahil çay bahçelerinde gelinmiyor. Bu
seviyeye gelmek için, yani evrensel bakış açısı kazanabilmek için evrenin
sorununun çözümüne talip olmak, her türlü farklılığa zihnimizi ve duygularımızı
açmak gerekiyor. Bu seviyeye ulaşabilmek, her türlü farklılıkla bir arada
olmak, onların da aynı zamanda farkında olmakla mümkün oluyor.
Çeşitlilik alışkanlıklarımızı sorarsanız, çok zor bir
konu! Tek dilde iletişim kuruyor, farklı dilde konuşanları dışlıyorsunuz, olup
bitiyor. Tek tip vatandaşa göre ürün ve hizmet veriyorsunuz. Diğerleri ise, o
tek tip ürün ve hizmetlerden faydalanabilmek için debelenip duruyorlar. Kimin
umurunda?! Solak kadın kahve cezvesini kullanamıyor, yüksek tansiyon hastası
gelen tuzlu kebaplarla kıvranıyor, uzun boylular kısa boylu yataklardan taşıp
sabaha kadar uykusuz kalıyor... Peki, kimin umurunda? Üretici, satıcı ve devlet
için kolay, tüketici vatandaş ne çekerse çeksin! İşte bu durumda çeşitliliği
dikkate almayan üretici, hizmet sunucu ve devlet ile beraber tüketici vatandaş
da zavallı duruma düşüyor! Şu güzelim hayatı, şu geniş dünyayı kendi kendimize
zehir ediyor, dar ediyor, tabiri caizse gök kubbeyi tepemize yıkıyoruz.
Her birimizin yaratılışa saygı, insanların mutluluğu ve gelişebilmek
için çeşitliliği anlamamız, onun farkında olmamız ve ona göre yaşamamız
gerekiyor. Önümüzde çok fırsat var. Bugünlerde Suriyeliler ülkemizde, onlarla
selamlaşmak, tanışmak, zaman zaman buluşmak, görüşmek, misafir etmek veya
misafir olmak bu konuda acayip faydalı! İmkân buldukça yurtdışına gitmek,
internet üzerinden başka ülkelerden veya kültürlerden insanlarla arkadaş olmak da
yine başka faydalı yollar. Lütfen, her birimiz bu fırsatları değerlendirelim ve
birer dünya vatandaşı olalım, evrensel bakıp evrensel hissedebilelim!
Nihayetinde “hepimiz farklıyız, hepimiz insanız”!