“Çav Bella” ayıbı İzmir’e yeter!

Allâh’a binlerce kere şükürler olsun ki şâhit olmadım o anlara. Ama lâmı cimi yok, bu başlı başına bir din düşmanlığı! Bunu sosyal medya hesabından çarşaf çarşaf yayansa, CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir. Bu neyin neş’esi, hangi zaferin coşkusu?

İZMİR’DE yaşıyorum; hem de din ve dindarla en rahat dalga geçilebilen, Ramazan’ın takvim yapraklarına sıkıştığı, bayramların ise tatil coşkusuyla kutlandığı en radikal ilçesi olan Karşıyaka’da… Ve hattâ camii olmayan tek mahallesinde oturuyorum.

Atadan Karşıyakalı olmakla gurur duydum her zaman. Benim olmazsa olmazlarımdan, gençliğimde “Kutsal Topraklar” tanımıyla onurlandığım, belediyelerin sahil şeridi kavgaları başlamadan önce çayıma eşlik eden dalganın ve eski cazibesi kalmamış da olsa hâlâ vapur sesine karışan martı sesleriyle mest olduğum, bugün çıkıp sahilinden çipura avladığım kent, Karşıyaka…

Ne çok değişti, ne çabuk değişti bu güzel İzmir! Keşke değişimin adı bağnazlık olmasaydı!

“Gâvur İzmir” dendiğinde zoruna gider İzmirlinin. Ancak işin aslını görmek istemeyenlerin sıkıntısıdır bu. Osmanlı zamanında Müslüman tebaanın yaşadığı yer, ağırlıklı olarak bugünkü Konak ilçesinin yüksek semtleriymiş. Özellikle de Kadifekale civarı… Halk iş görmeye, alışverişe, deniz kenarına doğru inermiş. Esnaf da genellikle gayr-i Müslim ve denize yakın yerlerde yani Alsancak ve Konak civarında yaşıyor.

Müslüman vatandaşa sorarlarmış “Nereye gidiyorsun?” diye. Eğer aşağıya iniyorsa, “Gâvura gidiyorum!” diye cevap verirmiş vatandaş. İşte o “Gidiyorum” dediği, gâvurun bol olduğu yer, bugün İzmir’in merkezi! İşte orası, o zaman tam da Gâvur İzmir! Yani tarihî bir altyapısı var bu ifadenin.

***

Bugün hâlâ gayr-i Müslim vatandaşların yaşamayı tercih ettiği yerler buralar. Onlar için “Gâvur İzmir” tâbirinin çok da sıkıntısı yok elbette. Peki, ne demekmiş bu gâvur?

TDK’ya göre dört farklı tanımı var kelimenin: Dinsiz, Müslüman olmayan, merhametsiz, acımasız, inatçı.

Şimdi, “İzmir’in inanç yapısına bakalım” desek en uygun dönemlerden birini seçmiş oluruz herhâlde.

Ramazan ayı bir kentin inanç kriterlerini anlamak için oldukça iyi veriler sunar bize. Ramazan boyunca neredeyse bütün alkollü mekânlar açıktır. (Bu sene Corona izin vermemiş olsa da yasaksız günlerde, sahilde elinde içkisiyle keyif yapanları rahatlıkla görürsünüz.) İlk iftar saatindeki içkili mekânların doluluk oranı, Ramazan dışı günlerle çok da büyük farklılık göstermez meselâ. İlerleyen günlerde bu oranlar daha da artar ve Kadir Gecesi’nde bile neredeyse her yerin açık olduğunu görür de üzülürsünüz.

Kimsenin dini beni ilgilendirmez elbet. Ancak yok olan saygı, geleceğe umutla bakmamın önünde engelleri büyütür durur.

Hâlbuki Osmanlı zamanında “Gâvur İzmir” denilen yerin esnaf ve sâkinleri bile Müslümanın hassasiyetlerine saygı gösterirdi diye biliyoruz. Bir Yahudi’yi övmek hâddimize değil ama onların çoğu bugün bile, Cuma saatlerinde kapılarını kapatıp Ramazan’da yemeğini dışarıda yememe alışkanlıklarını devam ettiriyorlar.

Kemeraltı’ndaki camilerin çoğuna dükkân komşusu olan gayr-i Müslimler, ezan sesinden rahatsız olmadan hayatlarını sürdürüyorlar.

Benim karşı komşum, “Corona sayesinde Ramazan davulundan kurtulduk!” diye sevinirken, onlar esnafı dolaşan davulcuya bayram bahşişi veriyorlar.

Şimdi, “gâvur” denince kızması gerekenler kimler sizce?

***

Gâvurlar gâvurluklarına İslâm beldesinde gem vurma zorunluluğu hissedip bunu bir hayat felsefesi hâline getirebilmişlerken, nüfusunda “Dini: İslâm” yazanların yaptıklarına ne isim vereceğiz? Onlara “gâvur” demek, gayr-i Müslime hakaret olmaz mı sizce de?

Kızgınlığımı bu kadar dile getirmemin bir sebebi var elbette. Aslında çoğu zaman kızgınlıktan öte, üzülüyorum bu güruha. Ama bu defa kızdım gerçekten!

İzmir’deki bazı camilerde 20 saniye boyunca bir şarkı çalınmış. Seçilen şarkı da çok ince bir ihânetin ürünü; DHKP-C’li teröristlerin sahne yüzü Grup Yorum’un Türkçe sözlerle seslendirdiği, komünistlerin senelerdir marş gibi dillerine doladığı İtalyan şarkısı Çav Bella (Bella Ciao)…

Allâh’a binlerce kere şükürler olsun ki şâhit olmadım o anlara. Ama lâmı cimi yok, bu başlı başına bir din düşmanlığı!

Bunu sosyal medya hesabından çarşaf çarşaf yayansa, CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir.

Bu neyin neş’esi, hangi zaferin coşkusu? 19 Mayıs’ı dinsizliğinizi ifşa ederek mi kutluyorsunuz?

Ramazan’da camları pudra ile benek benek kapatılan lokantalardan, sokaklara taşan içki âlemlerine gelişimizdeki özgürlük yetmedi mi size? Bizim inançlarımıza aykırı davranışlarınıza sesimiz mi çıktı da cami hoparlörlerinden duyduğunuz şarkı sizi çılgınca sevindirdi?

Bu aymazlık, bu gözü dönmüşlük, bu imansızlık size hangi atanızdan mîras kaldı?

Yeter! Çekin elinizi “şahâdetleri dinin temeli” olan ezanlarımızın yayıldığı camilerimizden!

Düşün yakamızdan!