ŞİFRELEME
ya da kodlama bilimi, kriptolojidir. Tarafların güvenli olarak
haberleşmelerini sağlayan harf, sayı ve özel
işaret temellerine dayanılarak yapılan kriptoloji, “kriptoanaliz” ve “kriptografi”
şeklinde iki dala ayrılır.
Kriptografi
kod yazılımı, kriptoanaliz ise alınan kodların çözülmesini yapar.
Algoritma, kod yazma işleminde bütün yazılım dillerince takip
edilecek yolun adıdır. Bir binanın plânı ne ise, algoritma da kodlama/yazılım
işlemi için aynısıdır. Ancak şifreleme ve kodlama işlemi yapılırken kullanılan
yazılım dilinde farklılıklar oluşur, yapılan iş değişmez.
Yazılımın tamamı, bütün adımlar, bütün satırlar ve bütün
vuruşlar insanın elinden çıkar. Diğer bir ifadeyle, hangi yazılım dili
kullanılırsa kullanılsın, her satır şifre, kod ve komutta “neyin yazıldığı”,
yazılım yapan kişilerce kusursuz olarak bilinir; aksi durumda, yazılım çalışmaz
ve istendik sonucu vermez.
Yazılım yapan kişi, şirket veya firma, istediği takdirde
yazılım ürünlerine kendisinin ulaşacağı verileri toplamak için ayrıca bir
kod/şifre ekleyebilir. Program çalışırken şirketin ya da yazılım şirketinin
gizli bilgi talepleri bu şekilde toplanabilir. Bir de sadece gizli bilgi
toplamak için yazılımlar vardır. Bunlar ise kullanıcıyı tuzağa düşürmek, farklı
bir program altında kullanıcıyı yanıltarak gizlice yüklenen casus
yazılımlardır. Bunlar, kullanılan cihazlarda istenilen bilgileri şirket veya
yazılım sahibine rahatlıkla iletebilirler.
Olayın çok basit anlaşılması için basit bir örnek verelim: Bir
miktar ücret ödeyerek internetten alınan casus yazılımlar, gizli bilgi toplamak
istenilen cep telefon numarası yazılarak o telefona rahatlıkla yüklenebilir. Casus
yazılım, yüklendiği cep telefonu sahibi hangi iletişimi kurarsa kursun, o
bilgiler aynen casus yazılım sahibinin teknoloji cihazlarına kaydedilebilir.
Telefonunuz yanınızda ister kapalı, ister açık olsun, hiç
fark etmez; daha önce hiç konuşmadığınız ve ihtiyacınız olmayan ticarî bir
ürünün ya da firmanın “adını” zikrederek bir müddet üzerinde konuştuğunuzda,
kısa bir süre sonra cep telefonunuza en azından reklâm olarak düşecektir. Eğer
sosyal medya kullanıyorsanız, sosyal medya hesabınızda karşınıza çıkacaktır.
Bu tür ticarî ürünlerin sosyal medya ya da teknoloji
cihazınıza reklâm olarak düşmesinin tek açıklaması, yapay zekâ olarak
isimlendirilen casus yazılımlar ve içine gizlenmiş kodlamaların sizin
konuşmalarınızı firmaya iletmesinden kaynaklanmaktadır. Telefon kapalı
olduğunda ise telefona gizlenmiş küçük bir elektronik devre ile dinleme işi
rahatlıkla yapılır, telefon açıldığında da aktif hâle gelir.
***
15 Temmuz öncesinde sızmalar ve gizli dinlemeler hep
teknolojik tekniklerle yapılmıştır. Bu uğurda çok sayıda yazı kaleme alındıysa
da dikkate alındığı pek söylenemez. Dikkate alındıysa da hainlerin hain
olduklarının millete anlatılmasının başkaca yolu kalmamış olmasındandır.
Özellikle manyetik kayıt (MRAM) ve hasarlı CD ve hard disklerin
okunması noktasında tekel, FBI’ın kurduğu IBM şirketidir. Türkiye’deki çok
sayıda gizli bilginin şu an onların ellerinde olduğunu asla akıldan çıkarmamak
gerekir. Sanal
ortamda yürümenin karda yürümekten daha çok iz bıraktığı asla unutulmamalıdır. Casusluk
ve gizli dinleme ürünleri, yazılım veya şirketin işidir.
Savunma, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları yabancı ülkelerin
takip ettikleri kurumlardır. Bu kurumlardan gizli yollarla bilgi elde etmek için
her yolu denedikleri unutulmamalıdır. Bu nedenle kritik askerî alanlarda
doğrudan internet bağlantısı olmamalıdır (olmaz).
Özellikle mâkâm otomobilleri, yazılımın en kritik kullanım
yerlerinden birisidir. Bir bilgisayar ile mâkâm otomobilinin yazılımına girip
rahatlıkla istenilen değişiklikler yapılabilir. Otomobil rahatlıkla istihbarat
elemanlarınca takip edilebilir. Ancak ciddî anlamda bir mâkâm otomobilinin yazılım
açığı ve gizli takip yoluyla suikast için kullanıldığına şahit olmuyoruz. Çünkü
bu mâkâm otomobilleri yabancı ülkelere ait olduğundan, otomobil şirketi ve
ülkenin itibarının yerle bir olması ihtimâli dikkate alınarak suikast yapılmak
istenmemektedir.
***
Hareket eden ve titreşen her madde ses çıkarır ve bu sesler
bir dedektör ile kaydedilebilir. Ortam dinlemeleri istihbarat için sıradan
işlerdir. 10-15 gram ağırlığında, 1MHz-10 GHz frekans arasında çalışan
böcek isimli casus dinleme cihazı ile bir dönem, ülkenin en tepesindeki kişilerin
yıllarca dinlendiğine şahit olduk.
Rusya, 10-50 GHz frekans aralığında çalışan teknolojik
cihazlarda ABD’den geri kalmaz. Gerek Rusya, gerek ABD’nin bu teknolojik
ürünlerinde mutlaka bir kripto veya bir Yahudi çalışır. Bunlar kamu kurum ve
kuruluşlarında sıradan insanlar gibi görüntü sergilerler. Üniversitelerde bu
tür kişiler mâkâm olarak üstlerde yer almaz ve fazla dikkat çekmezler. Doktora
çalışmaları ve uzmanlık alanları da asıl çalışma alanlarını gizlemek içindir.
Göstermelik bir çalışma yeri seçip çalışırlar ama perde arkasında istihbarî
alanlarda gerçek birer uzmandırlar. Bulundukları kurum ve üniversitelerin en
önemli stratejik projeleri bu adamların ellerinde veya takibindedir. 15 Temmuz’a
rağmen ülkemizde de bunlardan çokça vardır.
1990 yılında, uydu takip sistemiyle ormanda takip ettiği bir
otomobilin plâkasını rahatlıkla okuyan ABD’nin şimdilerde dinlemedik kişi ve
kurum bırakmamış olması gerekir.
Şu asla akıldan çıkarılmamalıdır: “Akıllı cep telefonları”,
birer dinleme cihazıdır. Bu durumu yukarıda izah ettik.
İlginç noktalardan birisi de şudur: Yurt dışından bir cep
telefonu alınırsa, ülkeye girdikten sonra kullanıma açılması için IMEI
numarasını kaydettirmek gerekir. Yalnız kaymakam adayları, bazı devlet kişileri
yurt dışından bir cep telefonu alırlarsa, bunların telefonlarının IMEI
numaraları kayıtlı gelmektedir. Böyle bir hata nasıl yapılır?
Devlet adamlarının ve önemli kişilerin yurt dışından telefon
alıp kullanmaları son derece risklidir! Bu kişilerin kendi üzerlerine kayıtlı
telefonları bile olmamalı ve asla yanlarında taşımamalıdırlar.
***
Son günlerde İsrail’in teknoloji şirketi NSO’nun geliştirdiği
casus yazılımın hedefinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un kullandığı telefon
numarasının bulunduğu anlaşıldı. Bundan doğal ne olabilir ki? Bu şirketin adı
ne gariptir ki, eski Yunancada “uçan at” anlamına gelen Pegasus’tur. Bu şirket,
elli binden fazla kişinin telefon numarasını Pegasus’a koymuş, uçuruyor!
Düşünün bir defa, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un mesajları,
e-postaları, telefon görüşmeleri ve diğer tüm özel bilgileri İsrail’in elinde!
Beş yıldır adım adım takip ediliyor. Diğer devlet adamları, kurum ve
kuruluşlarda çalışan kritik isimler de benzer durumda olabilir.
Belçika, Uganda, Lübnan, Mısır, Fas, Irak, Güney Afrika ve
Mısır Devlet Başkanları da benzer durumda yakayı İsrail’e kaptırmışlar. Dünya
Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) önemli yetkililerinin özel
bilgileri ve yazışmaları da Pegasus’a kurban gitmiş.
İngiltere, ABD, İran, Kazakistan, Kuveyt, Katar, Çin, Macaristan,
Mısır, Hindistan, Afganistan, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Türkiye gibi çok sayıdaki ülke de İsrailli teknoloji şirketi
NSO’nun “Pegasus” isimli casus yazılımının hedefinde.
Omri Lavie, Shalev Hulio ve Niv Carmi tarafından kurulan NSO
Group’un Pegasus casus yazılımı, cep
telefonunuza gelen bir mesajı açtığınızda farkında olmadan kurulan sıradan bir
program gibi görünse de, Timothy Summers isimli, ABD istihbaratında çalışmış
eski bir görevli, Pegasus’un “korkunç bir yazılım” olduğunu ifade etmesi,
dikkatleri bu casus yazılıma çekmeye yetti.
Pegasus isimli casus yazılım, Twitter, Facebook, Gmail,
Telegram, WhatsApp, FaceTime, Viber, WeChat ve Apple gibi uygulamaları tarayıp
bunların açıklarını elde ederek İsrailli şirkete uçuruyor. İstanbul’da
öldürülen Kaşıkçı’nın iletişimde olduğu Suudi muhalifin telefonunda da Pegasus
yazılımı tespit edildi. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un da “hack” saldırısına
maruz kalmasının yine Pegasus yazılımıyla yapıldığı iddia edilmektedir.
Neticede küçük bütçelerle alınabileceği gibi bir şekilde
yüklenebilen bu tür casus yazılım ya da gizli dinleme yöntemleri de sıradan hâle
geldi. SMS, e-posta, fotoğraf, videolar, telefon rehberi, telefon görüşmeleri, takvim
plânları, WhatsApp, mikrofon, kamera ve GPS vericileri gibi dijital
teknoloji/yazılım ile çalışan ürünler, hayatı ve iletişimi kolaylaştırdığı
kadar, gizli dinlemelere açık hâldedir. Altı yüzden fazla devlet adamı ve
siyasetçi ile iki yüz civarında gazeteci, casus yazılım Pegasus’un tuzağına
düşmüştür.
Dijital teknoloji, yapay zekâ ve cep telefonlarının bu tür
istihbarî veri toplamak için gizli dinleme araçları olduğu hatırdan
çıkarılmamalıdır. Son günlerde ABD’den yardım alan bazı gazeteci ve STK’ların
bu casus yazılım ile olan ilişkileri araştırılmalıdır.
***
Neticede,
yerli projeler ile yeni teknolojik ürünler yapmak gerekliliği ortaya çıkıyor.
Ayrıca en önemli faktörün de insan olduğu bir kez daha aşikâr oluyor...
Devlet,
millet, bayrak ve vatan sevgisi, en başta ilkokulda çocuklara verilmelidir.
Birer sınav robotu hâline getirilen çocuklar ve gençler, hiç vakit
kaybedilmeden yerli ve millî değerlerle yoğrulmuş mânâ ile donatılmalıdır. Kritik
projeler bu tür gençlerle yürütülmelidir. Ancak, eğitimde bile siyâsî aidiyete
matuf, tarafgir, ehliyetsiz ve liyakatsiz atılımlar, casus yazılımların hedefi
olmaktan kurtulamayacaktır. Nedense ülkemizde eğitim, hiçbir dönem ilk
sıralarda olamamıştır.