FİDEL Alejandro Castro
Ruz, Küba’da Batista döneminin sona ermesiyle 1959’da Küba’nın başbakanı oldu. Siyâsetle
ilgisi hukuk fakültesi yıllarında başlamıştı. Henüz öğrencilik yıllarına denk
gelen 1952 seçimlerinde aday olduysa da seçimin galibi Batista olmuştu.
1953
yılında Moncada Kışlası isyanıyla başlayan özgürlük mücadelesi süreci bir
devrimle neticeye ulaşmıştı. Bu isyan sırasında tutuklandı ve aynı yılın
sonunda, Ekim ayında Küba Yüksek Mahkemesi’nde yargılandı. Bu sırada, “Sayın
yargıç, siz beni mahkûm edin, tarih beni aklayacaktır!” cümlesiyle son bulan
ünlü savunmasını yaptı.
Castro,
1955 yılında Batista tarafından Meksika’ya sürgüne gönderilir. -bazı
kaynaklarda kendi rızası ile gittiği ifade edilmiştir-. Fakat bu sürgün onu durdurmaz
ve bir yıl sonra arkadaşlarıyla birlikte Granma yatıyla gizlice Küba’ya döner. Sierra
Maestra dağlarında geçen sürecin sonunda, 1959 yılında Fidel Castro
önderliğindeki Küba Hükûmeti kurulur.
İktidara
geldiği o günden sonra dünyada en çok konuşulan ve tartışılan kişilerden biri
olan Castro’yu fizikî olarak tanımlamak için sakalı, haki üniforması ve elinden
düşürmediği purosu sanırım yeterli olacaktır. “Castro’nun iktidara gelişinin
ordu darbesiyle değil de popüler bir devrimle oluşu, Kübalıların Castro’ya
hayranlık duymalarının en büyük nedenidir” diyor kaynaklar.
Küba’da
Fidel Castro’nun iktidara gelmesiyle birlikte Küba toplumunun gerek ekonomik,
gerekse sosyal hayatında ne gibi önemli değişikliklerin olduğunu derleyip
topladığımızda şöyle bir özet çıkıyor karşımıza:
Özellikle
başta ABD olmak üzere yabancı sermayeli tüm işletmeler kamulaştırılır. Toprak
reformunu başlatarak ilk olarak çiftçilerin üzerinde tarım yaptıkları
topraklara sahip olmaları sağlanır ve toprak sahipleri için sahip oldukları
topraklara belli bir limit getirilmiştir. Kırk hektarı geçen toprak bedelleri
20 yılda ödenmek şartıyla kamulaştırılır ve halk çiftlikleri olarak işletilmeye
başlanır.
İkinci
olarak Castro, büyük toprak sahiplerinin arazilerine el koyarak halka dağıtır. Sovyetler
Birliği’nden alınan ham petrolü işlemeyi reddeden ABD şirketlerinin rafinerileri
devletleştirilir. Bu uygulamalar, devrimden sonraki ilk icraatlar olarak hem
ülkede, hem de ülke dışında oldukça ses getirmiştir.
Bunlara
ilâveten, ülke içinde birçok alanda kapsamlı politikalar uygulanmaya başlamıştır.
İşsizlik büyük ölçüde ortadan kaldırılmış, herkese çalışma yükümlülüğü
getirilmiştir. Eğitim ve sağlık sistemine yatırım yapılarak hizmetlerden
faydalanma noktasında eşit haklara sahip olunması sağlanır. Ülkede okuma-yazma
seferberliği ilân edilerek, çoğunluğu genç kadınlardan oluşan binlerce gönüllü
eğitmen, yolu, elektriği olmayan dağ köylerine ellerinde gaz lâmbasıyla ulaşır.
Bu sayede Küba’da okuma yazma oranı yüzde yüze yakın bir duruma gelmiş, her köyde
bir okul ve sağlık ocağı kurularak en az bir öğretmen ve hemşire gönderilmiştir.
Kiralar düşürülerek evsizliğin önüne geçilmiştir.
Fakat
bu olumlu gelişmeler yaşanırken, diğer taraftan Amerikan şirketlerinin
kamulaştırılmasına karşılık ABD, ilk olarak Küba’dan şeker alımını keser. Oysa
o güne kadar Küba’da üretilen şekerin en büyük alıcısı konumundadır ve Küba’ya
karşı ekonomik ambargo uygulamaya başlar. İlâç ve gıda dışında ihracatı
yasaklar. Ekonomisi şekere dayalı bir ülke olan Küba, geçmişten beri ABD’ye
sattığı şekeri artık -ihtiyacı olmadığı hâlde- Sovyetler Birliği’ne satmaya
başlar.
1961
yılına gelindiğinde, ABD, üstü kapalı bir saldırı hazırlığına girişir. Tek amaç
Castro’yu iktidardan almaktır. Askerlerinin direkt olarak Küba’yı işgal
etmesini istemez ABD, bunun yerine ABD’nin ordu danışmanlarının savaşmaya razı
Kübalı sürgünleri eğitmesine karar verilir. Saldırı noktası olarak adanın
güneyinde yer alan Domuzlar Körfezi seçilir. Lâkin Amerika’nın evdeki hesabı
çarşıya uymaz ve saldırının neticesi fiyasko olur. Çünkü 72 saatin sonunda Castro
saldırıyı bastırmıştır. “Domuzlar Körfezi Çıkartması” olarak kayıtlarda yer
alan bu işgal girişiminin geri püskürtülmesinin akabinde Castro’nun çıkarmanın
ardından yayınladığı Havana Bildirisi ile hızla sosyalist sisteme geçiş yapılır
ve Sovyetler Birliği ile olan ilişkiler daha da sıkılaştırılır.
Domuzlar
Körfezi krizinden sonra ABD, bu sefer de Guantanamo Üssü’nden destek verdiği
Mongoose Operasyonu ile Castro’yu iktidardan indirmeyi yeniden dener. Buna
karşılık Castro yönetimi, adaya Sovyet balistik füzelerini yerleştirir. Böylece
Küba Füze Krizi’nin doğmasına yol açan süreç başlar. Bu kriz, uluslararası
toplumu ilgilendiren, geniş boyutlu, dünyayı nükleer savaş tehdidi altında
bırakan bir bunalım olarak geçer kayıtlarda. Kaynaklar der ki, “Dünya o güne
kadar nükleer savaşa hiç bu kadar yaklaşmamıştır”.
ABD
Küba’yı zorlasa da -korkulan olmadı- “Küba Füze Krizi” Moskova’nın füzeleri
geri çekme kararı sayesinde “nükleer savaş” olmadan bitirilebilmiştir.
Küba’nın
çalkantılı tarihindeki diğer bir olay da Castro dönemindeki (1980 yılı) Maril
Tekne Göçü’dür. Ülkedeki politik rahatsızlığı gidermek adına ülkeden ayrılmak
isteyen Kübalılara izin çıkmasıyla birlikte on binlerce Kübalı, teknelerle
Amerika’nın bazı eyaletlerine yaşamak üzere kaçmaya başlar. Aylar içinde bu
sayının yaklaşık 125 bine çıkmasıyla iki ülke bu göçü sonlandırma kararı alır.
1970’lerin
ortasından itibaren ekonomik sıkıntılar kendini belli etmeye başlar. Daha önce
şeker alımı konusunda destek veren Sovyetler Birliği’nin parasal desteğini
kabul eder ve bu parayı fabrikaların yenilenmesi ve endüstrini ayakta tutmak
için harcar.
(Sovyetler
Birliği’nin desteği önemliydi. Tâ ki 1991 yılındaki çöküşüne kadar…)
2006’nın
Temmuz atında Castro hastalanır, yetkilerini kardeşi Raul Castro’ya bıraktığını
açıklar. İki yıl sonra resmî olarak görevi devreder.
Raul
Castro yönetiminde ülkede açılımlar olmaya başlamıştır. Devrimden bu yana
ülkede ilk kez özel işletmelere izin verilmiştir. Yine bu dönemde ABD ile Küba
arasındaki 50 yıldan fazladır devam eden gerilimli ilişkilerin iyileştirilmesi
adına adımlar atılır.
Fidel
Castro, 2016 yılında, 90 yaşında Küba’da vefat etmiştir. Bir röportajı
sırasında siyâsî hayatını, “Doğuştan siyâsetçi değilim. Fakat çok genç yaşatan
itibaren dünyanın gerçeklerini anlamama yardım eden şeyleri yakından takip
ettim” şeklinde özetlemiştir.
2021
yılının Nisan ayında, Raul Castro’nun yerini, 2013 yılından bu yana Devlet
Başkan Yardımcısı olarak görev yapan ve aynı zamanda bir elektronik mühendisi
olan Miguel Diaz-Canel alır. Bu görev devriyle Küba, yaklaşık 60 yıl sonra ilk
kez Castrolar dışında biri tarafından yönetilecektir. Bu dönemde Küba ve Küba
halkı için neler değişeceğini zaman gösterecektir…
(Devam
edecek…)
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCba_Devrimi
https://tr.wikipedia.org/wiki/Fidel_Castro
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCba_F%C3%BCze_Krizi
https://www.youtube.com/watch?v=ugO5FkaGghA&t=761s
https://www.youtube.com/watch?v=W-QvBOBUsFM
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56784166
http://www.kubadostluk.org/kuba-devriminin-yildonumunde-kuba-arsivi-kuba-hakkinda-her-sey/