GEÇEN hafta -elhamdülillah-
Çanakkale Köprümüz hizmete açıldı. Vatanımıza, ülkemize, milletimize hayırlı
uğurlu olsun inşallah. Ne kadar iftihar etsek azdır. Emeği geçenlerden Allah
razı olsun.
Burada
köprünün ayak açıklığından, uzunluğundan, genişliğinden, teknik
özelliklerinden, estetiğinden, öneminden bahsetmek niyetinde değilim.
Sembollerle
örülü böyle büyük bir hizmetin de tıpkı diğerleri gibi nasıl “güme
getirildiğinden” şikâyetlerimi dile getirmek arzusundayım sadece.
Malûm
kesimin artık kronikleşmiş beğenmezlik hâlinden bu köprünün de nasibini alacağından
ziyadesiyle emindim zaten. Mutlaka takacak kulp(lar) bulacaklardı.
Tıpkı
Marmaray’ın su sızdırdığı, üçüncü köprünün orman katili olduğu, üçüncü havaalanına
rüzgârdan uçak inip kalkamayacağı, hızlı trenin daha fazla kömür atılarak hızlı
gitmesi sağlanan sıradan tren olduğu ve İstanbul’a göçü hızlandıracağı, İHA ve SİHA’nın
teknoloji içermeyen pırpır maket uçaklar olduğu, şehir hastanelerinin bir
ucundan bir ucuna gidilemeyecek kadar büyük yapıldığı gibi...
Evet,
muhalefetimizin hazımsız ve kabız siyasetinden Çanakkale Köprüsü de payına
düşeni aldı.
Bu
muazzam köprü muhalif kardeşlerimiz üzerinde mezarlıklara konulan kıytırık ibrikler
kadar itibar görmedi.
Şaşırdık
mı? Hayır!
Bu
köprünün İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e ne faydası varmış?
Feribotlarla
günde 17 bin araç geçiyormuş, neden köprüye günlük 25 bin araç geçiş garantisi verilmiş?
Feribotla
120 liraya (kimi cahiller de 57 lira diyor) geçmek varken neden köprüye 200
lira vereceklermiş ki?
Gidiş
geliş arasındaki açıklık da neyin nesiymiş? Köprüye giriş çıkışlardaki bu
dönüşlerde kazalar yaşanırmış.
Bu
köprü, Çanakkale Zaferi’ni Atatürk ile değil, köprü ile anmak için yapılmış.
Yapılan, eser siyasetiymiş.
Ve
elbette, bu köprü de diğer köprü ve yollar gibi geçmeyenlerin de para ödemek
zorunda olduğu bir köprüymüş.
Mış
mış da mış mış…
Miş
miş de miş miş…
Evet,
bunların hiçbirine şaşırmadım. Daha uç, daha uçuk, daha saçma bahaneler için de
hazırdım açıkçası.
Bunları
karşınıza alıp sabahtan akşama kadar köprünün bölgeye ve Türkiye’ye, üretime,
ihracata, büyümeye, gelişmeye, sağlıktan sosyal hayata kadar getireceği katma
değerden bahsetseniz, düşüncelerini bir milim yerinden oynatamazsınız.
Zaten
bunu denemeye de kalkmayınız. Sinirlendiğinizle kalırsınız.
Beni
asıl şaşırtan -ve üzen- konunun, muhalif kesimde kronik hâle gelmiş bu hâlin aklı
başındaki insanlara da sirayet etmiş olmasıdır.
Köprünün
hizmete açıldığı ve geçiş ücretinin ilân edildiği gündü.
Üyesi
olduğum ve çoğunluğu akademisyen, yazar çizer grubundan olan muhafazakâr tandanslı
bir grupta köprü geçiş fiyatı ile ilgili bir polemik yaşadık.
Bir
dostumuz, köprünün geçiş ücretinin pahalı olduğundan dert yandı.
Önce
aynı yolun feribotla geçiş fiyatından bahsettim ki araçta birkaç yolcu varsa bu
geçiş 130 liralara çıkabiliyor.
İkna
olmadı, “Köprü geçiş ücreti çok pahalı!” dedi.
Ardından
kimi zaman feribota binebilmek için beklenen 2-3 saatten, feribotta geçen bir
saatten, toplam 3-4 saatte (yaz dönemlerinde belki de 5-6 saatte) gidilecek
yolun 6 dakikada geçilebileceğinden bahsettim…
“Hayır,
yine de köprü ücreti çok pahalı! Bunu muhalif kesime anlatamayız” dedi.
Sokağa
çıkıp vatandaşa “200 liralık köprü geçişi sizce ucuz mu?” diye sorsak ne
cevap alırmışız?
Kendisine
soruyu şu şekilde sormasını önerdim: “120 lira ödeyip karşı kıyıya feribotla
2-3 saatte mi geçmek istersin, yoksa 200 lira ödeyip 6 dakikada geçmeyi mi tercih
edersin?”
Bu
noktada anlaşamayacağımızı anlayınca uzatmak istemedim.
Evet,
200 lira sıradan bir vatandaş için az bir miktar değil, biliyorum. Lâkin eski
ulaşım imkânları hâlâ yerli yerinde duruyor.
Yalova-Eskihisar
feribotu gibi, E-5 karayolu gibi, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü gibi, Bolu dağı yolu gibi…
İsteyen
istediği yolu ve ulaşım imkânlarını eski tarifeyle yahut bilâbedel kullanmaya
devam edebilir. İnsanları zorla köprülere, otoyollara, tüp geçitlere sokan da
yok.
Meselâ
İzmir tarafına giden bir yazlıkçımız 3 saatte İzmir’e düşmek varken, eski yolu
tercih edip aynı yolu 8 saatte kat edebilir, parası da cebinde kalır. Ulaşımda
zorlama yoktur.
Bütün
bu yatırımların bir bedeli var. Bu bedele karşılık ihaleye giren firmalar en
uygun geçiş fiyatı ve geçiş sürelerini teklif ederek yarışıyorlar. Herkese açık
olan bu ihaleler canlı olarak da yayınlanıyor.
İsteyen
bu ihalelere girebilir, daha uygun fiyat ve süreler teklif ederek kazanabilir.
Biz de memnun oluruz.
Kaldı
ki, Çanakkale Köprüsü’nü yapan konsorsiyumun ortaklarından birisi de CHP’li bir
milletvekili. Aynı girişimci Koreli ortakları ile birlikte Marmaray’ı da
yapmıştı. Allah razı olsun.
Velhasıl,
işimiz aklı başında ve “bizim mahallenin” insanlarına da bunları anlatmaya
kaldıysa 2023’ten bir şey beklemeyelim.
Kepenkleri
indirelim, sandığa bile gitmeyelim. Gerek yok.
Ondan
sonra gelsin ibrikler, gitsin musluklar…
Gözümüz
hizmet görsün…
Kalınız sağlıcakla efendim.