Çanakkale Köprüsü neyi anlattı?

İşimiz aklı başında ve “bizim mahallenin” insanlarına da bunları anlatmaya kaldıysa 2023’ten bir şey beklemeyelim. Kepenkleri indirelim, sandığa bile gitmeyelim. Gerek yok. Ondan sonra gelsin ibrikler, gitsin musluklar…

GEÇEN hafta -elhamdülillah- Çanakkale Köprümüz hizmete açıldı. Vatanımıza, ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olsun inşallah. Ne kadar iftihar etsek azdır. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Burada köprünün ayak açıklığından, uzunluğundan, genişliğinden, teknik özelliklerinden, estetiğinden, öneminden bahsetmek niyetinde değilim.

Sembollerle örülü böyle büyük bir hizmetin de tıpkı diğerleri gibi nasıl “güme getirildiğinden” şikâyetlerimi dile getirmek arzusundayım sadece.

Malûm kesimin artık kronikleşmiş beğenmezlik hâlinden bu köprünün de nasibini alacağından ziyadesiyle emindim zaten. Mutlaka takacak kulp(lar) bulacaklardı.

Tıpkı Marmaray’ın su sızdırdığı, üçüncü köprünün orman katili olduğu, üçüncü havaalanına rüzgârdan uçak inip kalkamayacağı, hızlı trenin daha fazla kömür atılarak hızlı gitmesi sağlanan sıradan tren olduğu ve İstanbul’a göçü hızlandıracağı, İHA ve SİHA’nın teknoloji içermeyen pırpır maket uçaklar olduğu, şehir hastanelerinin bir ucundan bir ucuna gidilemeyecek kadar büyük yapıldığı gibi...

Evet, muhalefetimizin hazımsız ve kabız siyasetinden Çanakkale Köprüsü de payına düşeni aldı.

Bu muazzam köprü muhalif kardeşlerimiz üzerinde mezarlıklara konulan kıytırık ibrikler kadar itibar görmedi.

Şaşırdık mı? Hayır!

Bu köprünün İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e ne faydası varmış?

Feribotlarla günde 17 bin araç geçiyormuş, neden köprüye günlük 25 bin araç geçiş garantisi verilmiş?

Feribotla 120 liraya (kimi cahiller de 57 lira diyor) geçmek varken neden köprüye 200 lira vereceklermiş ki?

Gidiş geliş arasındaki açıklık da neyin nesiymiş? Köprüye giriş çıkışlardaki bu dönüşlerde kazalar yaşanırmış.

Bu köprü, Çanakkale Zaferi’ni Atatürk ile değil, köprü ile anmak için yapılmış. Yapılan, eser siyasetiymiş.

Ve elbette, bu köprü de diğer köprü ve yollar gibi geçmeyenlerin de para ödemek zorunda olduğu bir köprüymüş.

Mış mış da mış mış…

Miş miş de miş miş…

Evet, bunların hiçbirine şaşırmadım. Daha uç, daha uçuk, daha saçma bahaneler için de hazırdım açıkçası.

Bunları karşınıza alıp sabahtan akşama kadar köprünün bölgeye ve Türkiye’ye, üretime, ihracata, büyümeye, gelişmeye, sağlıktan sosyal hayata kadar getireceği katma değerden bahsetseniz, düşüncelerini bir milim yerinden oynatamazsınız.

Zaten bunu denemeye de kalkmayınız. Sinirlendiğinizle kalırsınız.

Beni asıl şaşırtan -ve üzen- konunun, muhalif kesimde kronik hâle gelmiş bu hâlin aklı başındaki insanlara da sirayet etmiş olmasıdır.

Köprünün hizmete açıldığı ve geçiş ücretinin ilân edildiği gündü.

Üyesi olduğum ve çoğunluğu akademisyen, yazar çizer grubundan olan muhafazakâr tandanslı bir grupta köprü geçiş fiyatı ile ilgili bir polemik yaşadık.

Bir dostumuz, köprünün geçiş ücretinin pahalı olduğundan dert yandı.

Önce aynı yolun feribotla geçiş fiyatından bahsettim ki araçta birkaç yolcu varsa bu geçiş 130 liralara çıkabiliyor.

İkna olmadı, “Köprü geçiş ücreti çok pahalı!” dedi.

Ardından kimi zaman feribota binebilmek için beklenen 2-3 saatten, feribotta geçen bir saatten, toplam 3-4 saatte (yaz dönemlerinde belki de 5-6 saatte) gidilecek yolun 6 dakikada geçilebileceğinden bahsettim…

“Hayır, yine de köprü ücreti çok pahalı! Bunu muhalif kesime anlatamayız” dedi.

Sokağa çıkıp vatandaşa “200 liralık köprü geçişi sizce ucuz mu?” diye sorsak ne cevap alırmışız?

Kendisine soruyu şu şekilde sormasını önerdim: “120 lira ödeyip karşı kıyıya feribotla 2-3 saatte mi geçmek istersin, yoksa 200 lira ödeyip 6 dakikada geçmeyi mi tercih edersin?

Bu noktada anlaşamayacağımızı anlayınca uzatmak istemedim.

Evet, 200 lira sıradan bir vatandaş için az bir miktar değil, biliyorum. Lâkin eski ulaşım imkânları hâlâ yerli yerinde duruyor.

Yalova-Eskihisar feribotu gibi, E-5 karayolu gibi, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gibi, Bolu dağı yolu gibi…

İsteyen istediği yolu ve ulaşım imkânlarını eski tarifeyle yahut bilâbedel kullanmaya devam edebilir. İnsanları zorla köprülere, otoyollara, tüp geçitlere sokan da yok.

Meselâ İzmir tarafına giden bir yazlıkçımız 3 saatte İzmir’e düşmek varken, eski yolu tercih edip aynı yolu 8 saatte kat edebilir, parası da cebinde kalır. Ulaşımda zorlama yoktur.

Bütün bu yatırımların bir bedeli var. Bu bedele karşılık ihaleye giren firmalar en uygun geçiş fiyatı ve geçiş sürelerini teklif ederek yarışıyorlar. Herkese açık olan bu ihaleler canlı olarak da yayınlanıyor.

İsteyen bu ihalelere girebilir, daha uygun fiyat ve süreler teklif ederek kazanabilir. Biz de memnun oluruz.

Kaldı ki, Çanakkale Köprüsü’nü yapan konsorsiyumun ortaklarından birisi de CHP’li bir milletvekili. Aynı girişimci Koreli ortakları ile birlikte Marmaray’ı da yapmıştı. Allah razı olsun.

Velhasıl, işimiz aklı başında ve “bizim mahallenin” insanlarına da bunları anlatmaya kaldıysa 2023’ten bir şey beklemeyelim.

Kepenkleri indirelim, sandığa bile gitmeyelim. Gerek yok.

Ondan sonra gelsin ibrikler, gitsin musluklar…

Gözümüz hizmet görsün…

Kalınız sağlıcakla efendim.