KÖPRÜ, iki yakayı bir
araya getirir. Sağladığı kolaylık, hız ve imkânların yanı sıra zorluğu
kaldırma, kavuşmayı sağlama duygusunu da motive etmesiyle “iki yakayı bir araya
getirmek” noktasında bir betimleme/metafor olarak da kullanılır.
Türkiye,
birbiriyle köprüleri atmış toplumsal katmanları ve kurulması gereken köprülerde
yakasını açmamış bir sosyoloji ve siyasal dokuya sahip ülke... Batı ve Doğu
arasındaki “köprü ülke” özelliğini yitirmiş ve tekrar eski günlerin özlemiyle
gayret gösterir hâlde “varoluş mücadelesi veren ülke” olma yolunda.
AK
Parti misyonunu, “her alanda iki yakayı bir arayı getirmek” işlevinde özetlemek
mümkün. Gerçekten de bazı alanlarda iki yakayı bir araya getirdi. Hatta
eğitimde, ekonomide, askerî alamda, teknolojide ve diğer zeminlerde iki yakayı
bir araya getirme çabasında önemli başarı hikâyeleri var. Fakat hâlâ köprülerin
atıldığı ve/veya köprüler kurmaya ihtiyaç duyan çok önemli yakalar var.
Özellikle “millet şuuru” ve “devlet gururu” noktasında sosyolojik bölünme
yakası duruyor.
AK
Parti döneminde iki yakayı bir araya getiren köprüler, viyadükler veya tüneller
açılırken hep bir “enformatik” özlem içinde kaldım: “Köprüler kuruluyor ülkemde…”
***
Her
köprü açılışının sonrasında sadece bir ulaşım anıtı değil, aynı zamanda bir
siyasal barış ve bölünmüş sosyolojiyi azaltan bir enformasyon atağı bekledim.
Hatta katkı amacıyla en üst düzeyde girişimlerim bile oldu. Fakat hem özlemim
derin bir sıla özlemi gibi kaldı, hem de iki yakanın bir araya gelmediği birçok
konuda iletişim köprülerinin yıkıldığına şahit oldum. Öyle ki, 1915 Çanakkale
Köprüsü’nün açılışını “Kara gün!” diye ilân eden muhalefet ve yandaş medyasına
şahit olduk. Hastalık bu!
Fakat
asıl hayâl kırıklığını AK Parti yaşattı bana!
1915
Çanakkale Köprüsü, AK Parti’nin 20 yıllık hizmetleri ve misyonundaki “taç” hükmünde
bir projeydi. Üstelik toplumsal barış için de çok ama çok büyük fırsattı. Bu
imkân kullanılmadı ve bir “ulaşım anıtı” yani teknik bir dünya projesi olarak
ve de taşıdığı anlam ve bağlam karambole gelerek açıldı. Zaten açılışta “AK
Parti teşkilatı” ve seçmeni vardı sadece. Tanıtım filmi bile “Dostlar
alışverişte görsün” kabilinden kaldı. Neden?
***
1915
Çanakkale Köprüsü’nün açılışı başka konularda iki yakayı bir araya getirmek
gibi önemli imkânları tüm yakalara sunmuşken, bu fırsat neden kullanılmadı,
kullanılamadı? Benim bu meraka/soruya verdiğim cevap şu: AK Parti’nin 2023
seçim stratejisi bu imkânı gündem kılacak bir ihtiyaç içinde değil!
AK
Parti’nin 2023 Seçimleri çok sade (“basit” demek istemiyorum) bir formüle
dayanıyor: AK Parti’ye yıllardır oy veren seçmen içinde “kırılgan yetişkin” bir
kitle oluştu. Bu kırılgan yetişkin kitle, sahada “kararsız” diye tanımlanabilecek
bir iletişimsizlik pozisyonu aldı. Kırgınlığın nedeni ise “para ve ilgi”. Seçim
sath-ı mahalline girildiğinde “hızlandırılmış ilgi” ve “umut veren ekonomik
iyileşme” hamlesiyle bu kırılganlık atlatılır.
Evet,
AK Parti’nin 2023 seçim stratejisinin bu sade tespite dayandığını biliyor,
hissediyor ve görüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sade tespit ve çözüme
inandığını veya inandırıldığını gözlemliyorum. Oysa bu, AK Parti’nin siyâsî
tecrübesine yakışmadığı gibi, siyâsî hayatının en stratejik hatası olacak.
Çünkü “sandık sonuçları” dışında her şeyi “fantastik ufuklar” olarak görmek,
reel politikanın doğasıdır. Sandıktan çıkaran her ne varsa, ona “rasyonel
strateji” demek, her liderin tecrübeden çıkardığı ezberidir. Ancak 2023 Seçimlerine
girilirken “Kararsızlar, kırılgan seçmenlerimizdir. Biraz ilgi, biraz ekonomi,
süreci çözer!” demek ve hatta bunu seçimin tek/etkin stratejisi saymak, en
hafif tabirle “jübile davetiyesi” olur.
***
Oysa
2023 Seçimleri, “Erdoğan’sız Türkiye”ye uyanırsa, Türkiye, fizikî köprüler
hariç, tüm köprülerin atıldığı bir siyaset kaosuna girecek. Ancak “Erdoğan’la
devam!” sonucu da Türkiye’ye tek başına yetmeyecek. Yani 2023 Seçimleri hiçbir
yakaya yaramayacak bir sonuç verecek. Çünkü yeni sistemde Meclis ve yürütme
mâkâmı Cumhurbaşkanlığı arasındaki köprü yıkılacak!
Oysa
2023 Seçimlerinden önce Meclis ve yürütme arasındaki köprü (uyum yasaları, seçim
model, sistem bürokrasisi gibi) kurulmadan seçime girilirse, hem iktidar, hem de
muhalefet köprü kurmaya yanaşmadan seçime girmekte kararlı; Türkiye ilk defa,
“Türkiye’ye yaramayan seçim” ile karşılaşacak.
1915
Çanakkale Köprüsü, işte bu köprüyü önce siyasal, sonra sosyolojik olarak kurmak
için muazzam bir fırsattı. Çünkü bir kurtuluş zaferi ve gelecek Türkiye’yi
sembolize edecek en “çoklu strateji köprüsü” imkânına sahipti. Bu fırsat kaçtı
maalesef!
Hatta
bırakın bu stratejiyi, girilen dalgınlığın köprüsü gibi duran şekliyle “Köprüyü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğum gününde açalım” diyerek Sayın Erdoğan’a bunu
teklif eden ve hatta bunu Erdoğan’ın bizzat resmî sosyal medya hesabından
yazdırıp kısa sürede “Vatandaşların yoğun isteği üzere 18 Mart’ta açılacak” düzeltmesi
ile geri adım atan bir “algı krizi”ne sebep olacak süreci yaşayınca, bir şeyden
emin oldum: “Kalbi kırık seçmen var; biraz ilgi, biraz ekonomik umutla seçim
garanti!” diyen bir akıl tutulması söz konusu!
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın bu akıl tutulmasına kendisini kaptırmasına ihtimâl bile vermek
istemiyorum. Erdoğan’a bu “tuzak”ı telkin edenleri biliyor ve hatta bunu tek
elden bir enformasyon diline dönüştürmüş ağı da çözümlüyorum. Fakat
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim stratejisinin başka olduğunu -onun akletme
şeklini anlatan bir kitap dahi kaleme almışlığım var- düşünüyorum. Eğer yoksa -ki
1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılış formatı endişemi artırdı bu noktada-, o zaman
2023 Seçimlerinde tablo şu manşetle ilân edilecek: “TBMM tarihinde AK Parti
dönemi kapandı! Cumhurbaşkanı Erdoğan çok az oyla seçildi ve seçime itiraz
edildi. Seçimde hile olduğunu iddia eden Millet İttifakı, seçim sonuçlarını
kabul etmeyeceğini ve sokağa döküleceğini ilân etti…”
Oysa bir akıl, Sayın Erdoğan’a, “Gerçekler inkâr edilirse zaman kazanırız” telkininde bulunuyor. Biz ise bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz: “1915 Çanakkale Köprüsü neleri anlatamadı?” sorusunun cevabı, 2023 Seçimlerinin zaferle sonuçlanmasının imkânlarını bize verecekti.