
ABD, İngiltere ve Fransa uçak gemisi yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Oyun oynuyordu.
ABD, İngiltere, Fransa füze yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Nargile çekiyordu.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya tank yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Yan gelip yatıyordu.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya denizaltı yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Dünyadan haberleri yoktu.
ABD, İngiltere, Fransa uydu yapıp uzaya gönderirken Müslümanlar ne yapıyordu? Uyuyordu.
ABD ayı keşfedip diğer gezegenlere el atarken Müslümanlar ne yapıyordu? “Mars’ta et mi var? Bunlar manyak manyak işler” diyen tarikat şeyhleri, müritlerini mışıl mışıl uyutuyordu.
ABD on bin kilometrenin üzerinde seyreden nükleer başlıklı füzeler yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Kâğıttan tayyare yapıp birbirlerine atıyordu.
Tüm Batı binbir çeşit silah yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? “Düşmana karşı silahlanma ve kuvvet hazırlama” ayetini okuyor ama gereğini yapmıyordu.
ABD “internet”i bulup iletişimde devrim yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Islık çalarak ve bağrışarak haberleşiyordu.
ABD sosyal medya uygulamalarını keşfedip algı operasyonlarıyla kitleleri kendisine köle ederken ve kimlik bilgilerinize el koyarken siz ne yapıyordunuz? Şaşkın şaşkın izliyordunuz.
ABD ve İsrail sibernet yoluyla siber saldırılar düzenleyerek gizli bilgilerinizi ele geçirirken siz ne yapıyordunuz? Küçük dilinizi yutuyordunuz.
ABD ve Batı “yapay zekâ” ile uğraşırken Müslümanlar ne yapıyordu? Tarikatlar ve cemaatler eliyle zekâlar köreltiliyor, beyinler uyuşturuluyordu.
ABD geliştirdiği tekniklerle düşüncelerimizi okumaya çalışırken Müslümanlar ne yapıyordu? Tarikatlar ve cemaatler eliyle müritlerine günde beş bin kez tesbihat yaptırarak düşüncelerini dumura uğratıyor, irâdelerine el koyuyordu.
Siyonist ve sapık Evanjelistler tahrif edilmiş inançlarının peşinden koşarken Müslümanlar ne yapıyordu? Anlamadan hatim indiriyor, bilmem kaç bin kez cüz okuyarak dini sayılara boğuyor, Allah’ın Kitabı Kur’ân’ı rakamlara esir ederek “sayı putçuluğu” yapıyor ve rakamları kutsuyorlardı.
Tüm Siyonistler ve Haçlılar birleşirken Müslümanlar ne yapıyordu? Allah’ın “Bölünmeyin, parçalanmayın, fırkalara ayrılmayın” demesine rağmen mezheplere ve meşreplere ayrılıp birbirlerine düşman oluyorlardı.
ABD ve tüm Batı NATO’da, Avrupa ülkeleri AB’de toplanırken ve tek ses çıkarırlarken, aldıkları kararları da harfiyyen uygularken Müslümanlar ne yapıyordu? Bir türlü bir araya gelemiyor, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, kâğıt üzerinde kurdukları kuruluşlarda ortak kararlar alıp uygulayamıyorlardı.
ABD ve Avrupa en ufak bahaneyle İslâm ülkelerine her türlü ambargoyu koyarken, Gazze’de Müslümanlara yapılan katliam, soykırım ve vahşete rağmen Müslümanlar ne yapıyordu? Ambargo koymak şöyle dursun, bir kısım Müslümanlar (Araplar) petrol ve doğalgazdan elde ettikleri petro-dolarlarla lüks kat ve yatlarda ahlâksızca dans edip eğleniyorlardı. Bunlara Atsız’ın bir “Topal Asker” şiiri lâzım.
ABD ve Avrupa bankaları ve bankerleri sömürdükleri ülkelerin ve zengin Arap devletlerinin yönetici, monark ve oligarklarının paralarıyla başta Gazze (Filistin), Arakan, Afganistan, Suriye, Irak, Yemen ve daha birçok ülkede Müslüman kanı akıtırken Müslümanlar ne yapıyordu? Zengin Arap ülkeleri yöneticileri ve iş adamları paralarını (milyarlarca dolarları) ABD ve Avrupa’daki banka ve Yahudi bankerlere yatırıyorlardı.
Batı dünyası Orta Çağ’ın karanlığından kurtulduktan sonra Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı, Sanâyi İnkılâbı yoluyla bilgi ve bilim devrimini yaparken Müslümanlar ne yapıyordu? Özellikle on yedinci yüzyıldan sonra “Benim oğlum binâ okur, döner döner yine okur” anlayışıyla yerinde sayıyordu.
Batı dünyası Orta Çağ’ın akıl ve bilim düşmanı kilise papazlarının ve Ruhban Sınıfı’nın tahakküm ve taassubunu kırdıktan sonra bilimde ve teknolojide dev adımlar atarken Müslümanlar ne yapıyordu? Akıl ve bilim düşmanı birtakım dînî gruplar eliyle kendi “ruhban sınıflarını” oluşturuyordu.
Siyonist Yahudiler ve Hıristiyan Evanjelistler tahrif edilmiş kitaplarını kutsarken Müslümanlar ne yapıyordu? Mânâ, maksat, hikmet ve murad boyutunda Allah’ın Kitabı Kur’ân’ı “mehcûr” (terk edilmiş, kendi hâline bırakılmış) bırakıyordu.
ABD ve Batı dünyası deney ve gözleme dayalı bilimsel bilgi ve rasyonel düşüncenin peşinden koşarken Müslümanlar ne yapıyordu? Hikâye, masal, menkıbe ve rüyâlarla birbirlerini avutuyor, tarikat şeyhleri ve cemaat liderleri eliyle kitleleri uyutuyorlardı.
ABD ve Batı dünyası en azından kendi halkları için inanç, düşünce, fikir özgürlüğünü savunurken ve anayasal olarak şeffaf yönetim ilkelerini uygularken Müslümanlar ne yapıyordu? Kendi ülkelerinde farklı düşüncede olanlara aman vermiyor ve insan onuruna ters düşen saltanata dayalı rejimler ihdas ediyorlardı.
ABD ve Batı, despotik ve baskıcı üçüncü dünya ülkelerinin yönetimsel tarzlarından bunalan üstün zekâlı gençleri ve iyi yetişmiş eğitimli insanları beyin göçü mârifetiyle kendi ülkelerine çekerken Müslüman ülkelerin yöneticileri ne yapıyordu? Bu tür gençleri ülkelerinden kaçırmak için ellerinden ne geliyorsa onu yapıyorlardı.
ABD ve Batı dünyası zamanı doğru ve optimal bir şekilde kullanıp bu sûretle bilim ve teknoloji üretirken Müslümanlar ne yapıyordu? Zamanı bol bol israf ediyor, birbirlerinin dedikodusunu yapıyor, başarılarını kıskanıyor, ayaklarına çelme takmak için ne gerekiyorsa onu yapıyorlardı.
Bu tür soruları çoğaltmak elbette mümkündür. Görüldüğü gibi sorular can yakıcı ve can sıkıcıdır. Şimdi, eğer mümkünse, dînî, siyâsî ve ideolojik tüm önyargılarımızdan sıyrılıp şapkamızı da önümüze koyarak tarafsızca düşünelim “Acaba nerede hata yaptık?” diye. Bunu başarırsak yol alırız. Aksi takdirde bir arpa boyu bile mesafe alamayız ve “Benim oğlum binâ okur, döner döner yine okur” tekerlemesine râm oluruz. Ya da “Gir ağla, çık ağla” darb-ı meseline dûçâr olup her gün ağlayarak yanarız.
Bu bağlamda tercih de, karar da, sorumluluk da herkesin omuzlarındadır, vesselâm…