Cama atılan taş

Yazarak iletişim kurmanın zorluğunu düşündüğümüzde işimiz hiç de kolay değil. Özellikle problemli ve tartışmalı konular yanlış anlaşılmalara müsait olduğu için tam bir mutabakata ulaşmak çok mümkün görünmemektedir.

MAHALLE ve köy kültürünün yaşandığı zaman ve mekânlarda, sevgililer sevdiklerinin evinin penceresine küçük bir taş atar, oradan görüşür veya haberleşirlerdi.

Şimdilerde bu kültürün yerini akıllı telefonlar sayesinde görüntülü konuşmalar, mesajlaşmalar ve birçok kişi ile aynı anda iletişime geçebilmek için telefon uygulamalarında kurulan gruplar yer aldı. Akıllı telefonlarımızın ekranına gelen “biiip, diiid ve klik” sesleri, cama atılan o küçük taşları hatırlatıyor. Bazen gelen mesajların çokluğundan olsa gerek, hangi cama bakıp hangisine yanıt vereceğimizi şaşırıyoruz.

Günümüzde teknolojinin çok hızlı gelişmesi, herhangi bir şeye erişimi ve haberleşmeyi çok hızlı hâle getirmiştir. Bu durum, olaylarla veya herhangi bir konuyla ilgili çok çabuk ve anında haber alma lüksünü bizlere sağladı. Diğer taraftan ise modern dünya, bütün duyu organlarımızı esir almış ve bizleri kendisine mahkûm etmiş durumda. Çoğumuz telefonun ve internetin olmadığı ortamlarda artık yaşayamaz hâle geldik.

Her nimetin bir külfeti olduğu gibi teknoloji nimetinin de beraberinde getirdiği külfetleri var. Teknolojinin bilinçli kullanımı, insanlarda farkındalığın artmasına, iç disiplin mekanizmalarının oluşmasına ve zamanın verimli kullanılmasına katkı sağlamaktadır. Bunların beraberinde her an her şey olabilir veya olumsuz bir haber gelebilir gibi kaygı, korku ve endişeleri de artırdığını gözlemlemek mümkün. Eskiden günlerce sonra duyduğumuz hastalık, ölüm, doğum ve daha sayamayacağım birçok haberden anında ve hatta topluca haberdar oluyoruz. Bu kadar çok şeyden anında haberdar olmadığımız zamanlarda daha mı mutluyduk bilmiyorum fakat daha sakin ve yavaş yaşadığımız bir gerçek. Her şeyden önce bu kadar koşuşturma ve stres yüklü değildik.

Telefonlarımızdaki sayıları oldukça fazla gruplar içerisinde iseniz, yedi yirmi dört, her an gelebilecek mesajlara da hazırlıklı olmamızda fayda var. Toplum olarak bu kadar sosyallik ve birçok grup içerisinde yer almamız, yalnızlık seviyemizi düşürmüş müdür? Özellikle son yıllarda kandil, bayram, Cuma ve günlük olaylarla ilgili mesajları düşündüğümüzde, bunları okumak ve her birine ayrı ayrı yanıt vermeye kalkıştığımızda ve kaybettiğimiz zamana baktığımızda hiç de azımsanmayacak bir süreyi kapsadığını görmek mümkün. Neticesinde ise mısır yemiş gibi nereye gittiği belli olmayan, bir dostla iletişim kurmanın sıcaklığını ve doygunluğunu insana hissettirmeyen sanal ilişkiler ve artık yapılması bir ritüele dönüşmüş, çoğu zaman okumadan birbirimize gönderdiğimiz süslü, çiçekli böcekli mesajlar...

Çoğu zaman telefonu elime aldığımda, sayıları azımsanmayacak mesajlarla karşılaşıp her birine tek tek bakıp okuduğumda zihnimin dağıldığını, aklımın karıştığını ve telefonu ne sebeple elime almışlığımı unutup, telefona baktığım süre kadar “Ben ne yapacaktım?” sorusunu kendi kendime sorduğum durumları yaşıyorum. Bu sadece benimle ilgili bir problem olabilir. Tam bir dikkat ve konsantrasyon dağınıklığı durumu…

Bütün bunları düşününce, öğrenci gençlerin durumlarını hayâl bile edemiyorum. Hazır mesajlar yerine kendi adıma duygu ve düşüncelerimi anlatan iki cümle mesaj yazmayı daha samimi, doğal ve içten bulmaktayım. Bu durumun karşı tarafa değer verildiğinin bir göstergesi olduğunu düşünmekteyim.

Aslına bakarsanız, yazarak iletişim kurmanın zorluğunu düşündüğümüzde işimiz hiç de kolay değil. Özellikle problemli ve tartışmalı konular yanlış anlaşılmalara müsait olduğu için tam bir mutabakata ulaşmak çok mümkün görünmemektedir. Eminim, çoğumuz bu iletişim kazalarına maruz kalmış, yanlış anlaşılmış veya ne demek istediğimizi tam olarak anlatamadığımız durumlar yaşamışızdır. Bu kazalardan kaynaklı olarak en azından bir defa özür dilemişliğimiz vardır. Bu nedenlerden olacak ki, çoğu zaman insanlar yazdıkları konuyla ilgili bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için sıklıkla emoji kullanarak iletişimlerini destekliyorlar. Ayrıca gönderenin sosyal statüsüne göre, komik olmadığı hâlde komikmiş gibi emoji atılan mesajlar da var.

Bu tür sosyal ortamlar hayatımızı ve işimizi kolaylaştırsa da dikkatli ve titiz kullanılması gereken ortamlar gibi görünmektedir. Tabiî bir de klavyenin azizliği meselesi var. Acele cevap yazmak durumunda kaldığımız hâllerde veya dikkat etmediğimiz durumlarda hiç kast etmediğimiz bir kelimenin anlamının ortaya çıktığı durumları herkes yaşamıştır. Hemen fark edersek, kimseler görmeden silip düzeltiyoruz. Kaş yapayım derken göz çıkarma ihtimâlimiz de var. Silmenin mümkün olmadığı durumlarda başımızdan kaynar suların döküldüğü veya durduk yere kızarıp terlemişliğimiz vardır.

Tabiî ne yaparsak yapalım, hiçbir iletişim şekli yüz yüze görmek, dokunmak, sarılmak, konuşmak, sesinin tınısından ne hâlde ve hangi duygu ve düşünce içerisinde olduğunu anlamak tadını ve hazzını vermeyecektir.

Genel olarak, içerisinde bulunduğumuz gruplardan bazılarını saydığımda ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız. Apartman grubu, akraba grubu, arkadaş grubu, gün grubu, yazarlar grubu, veli ve okul grupları vesaire şeklinde devam eden bir silsileyi takip ediyor. Ayrıca bu grupların sair sebeplerle kendi içerisinde mayoz ve mitoz bölünmelere uğrayarak sayılarının katlanır şekilde arttığını da görmek mümkün. Dolayısıyla paylaştığımız mesajları ve gönderileri yanlış gruplara gönderme ihtimâlimiz her zaman var. Anlayacağınız, kendimizi zor duruma düşürecek herhangi bir yanlış anlaşılmaya, karışıklığa ve iletişim kazasına mahal vermemek için yakın gözlüklerimizi her daim yanımızda bulundurup titiz bir çalışma yapmamız da artık farz olmuş durumda.

Bütün bu grup hengâmesinin üzerine, bir arkadaşım bizim mahalledeki manavın daimî müşterileriyle bir grup kurduğunu, istersem beni oraya ekleyebileceğini söyledi. “Yok artık!” demeden edemedim. Yeni ürün getirdiğinde oradan video çekip gönderiyormuş. Gruptakiler de oradan siparişlerini veriyormuş. Bir de bunları gruptan takip edip dakika başı “dııııd” sesiyle kim ne almış, ne kadar sipariş vermiş veya domates ve biberin gitti gidiyor stresine dayanamayacağımı öngörerek, bu gruba katılmamaya ve gittiğimde kısmetim neyse onu alıp gelmeye karar verdim.

Tabiî her grubun kendi içinde dinamikleri var. Akraba gruplarında her türlü hastalık, ölüm ve sair konularda hassasiyet göstermeniz, çok iyi bir takipçi olmanız şart. “Görmedim, duymadım” deme lüksünüz olmadığı gibi, herhangi bir ihmâlle akraba ilişkilerinizin zedelenme ihtimâli de var. Mesajları görüp görmediğinizi gördükten sonra ne kadar süre sonra yanıt verdiğinizi takip edip yeri geldiğinde size bunun hesabını soracak olan dost ve arkadaşlarınız da olabilir. Her duruma hazırlıklı ve de pratik olmakta fayda var. Çünkü böyle durumlarda insanlar kendini ihmâl edilmiş veya değersiz hissediyorlar. Dolayısıyla “O an ruh hâlim hiç iyi değildi, sonra yazmayı unuttum” veya “Çok meşguldüm” mazeretleri pek işe yaramadığı gibi, kara listeye alınıp işe yaramaz insanlar listelerinde yerinizi almanız her zaman mümkün.

Eğer bir yazarlar grubu içerisinde iseniz grup arkadaşlarınızın kullandığı Osmanlıca, Farsça ve Arapça kelimeleri doğru anlamak ve yanlış anlamalara mahal vermemek için sık sık sözlüğe bakma ihtiyacı hissederek kelime haznenizi de bu yolla zenginleştirebilirsiniz.

Apartmanın oto parkında iki kişilik yere araç park ettiğiniz için, çöpü vaktinden önce kapınızın önüne koyduğunuzda, alışveriş arabasını sık sık asansörde bıraktığınız için görsellerle veya videolarla zenginleştirilmiş ve deşifre edilmiş bir grup mesajı içinde de kendinizi bulabilirsiniz. Dolayısıyla herhangi bir uyarı için “Görmedim, duymadım” veya “O ben değildim” deme lüksümüz de bu yollarla bertaraf edilmiş durumda. Apartmanda karşılaştığınızda saygılı ve efendi tavırlarıyla selâm veren komşularınızın grupta yazdığı atarlı mesajlarını görüp bu mesajları yazan kişilerin aynı kişiler olup olmadığı tereddüdüne düşerek, insanın yazarken konuştuğu zamankinden daha cüretkâr ve cesaretli davrandığına, adeta bir klavye kahramanına dönüşebildiğine de şahit olabilirsiniz. Sonuç itibariyle attığı taş, ürküttüğü kuşa değdi mi, bilinmez…

Bazıları ise bu gruplar içerisinde bulunup etliye sütlüye karışmayarak olan biteni uzaktan takip etmekten hoşlanır. Adeta grupta kendini unutturur. Orada olduğunu bile unuttuğumuz kişiler vardır. Her şeyi takip edip hiç yorum yapmazlar. Hatta bazıları mesajları bile açmaz. Kendisi ile sesli veya görüntülü iletişime geçilip gruptaki konu ile ilgili görüşü sorulduğunda ise çok yoğun olduğu için görmediğini veya fark etmediğini söyler.

Gelelim sadede…

Bütün bunları neden yazdım? Bir arkadaşımın “Hep ciddî konular yazıyorsun” demesi üzerine…

Arkadaşım, sıradaki bu şarkı sana ve tüm dostlara gelsin!