UZUN süredir masamın
üzerinde bir kitap var. Hakkında bir yazı yazmak istediğim fakat bir türlü
başlayamadığım bu kitabın adı, “Cahit Zarifoğlu: Mektuplar”. Kitabı yayına
hazırlayan, Mustafa Özçelik.
Kitabın
başında, 1987 yılında vefat eden Zarifoğlu’nun özgeçmişi veriliyor. Daha sonra
kitabın yayına hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyor Mustafa Özçelik
(Zarifoğlu Ailesinin fertlerine, Alişan Demirci, Nurettin Durman, Hüseyin Akın,
Adem Turan, Asım Gültekin, Ali Haydar Haksal, İbrahim Çelik, Mustafa Aydoğan,
Ali Ural, Ali Kemal Temizer).
“Bu
Kitabın Hikâyesi”nde Mustafa Özçelik, kitabı yayına hazırlarken izlediği metot
ve karşılaştığı güçlükler hakkında ayrıntılı ve aydınlatıcı bilgiler veriyor:
“Dergilerdeki mektup taramasını bitirmiştim. Gelen mektupları da düzenlemiştim.
Daha fazla beklemenin bir anlamı olmayacaktı. Artık elimizde bulunan
mektupların sayısı ne olursa olsun kitaplaştırmanın vakti gelmişti. Öyle de
yaptık ve ortaya bu kitap çıktı.”
Daha
sonra, “Edebiyatımızda Mektup Türü” başlığı altında, bir zamanlar insanların
hayatında özel bir öneme sahip olan fakat günümüzde dijital teknolojiye yenik
düşerek ortadan kaybolan mektup türü hakkında bilgiler verilmiş:
“Mektubun
bir edebiyat türü olarak gelişmesi ise 17’nci yüzyıldan itibaren görülmeye
başlanır. 19’uncu yüzyılda ise daha çok önem kazanmaya başlar. Bu gelişmede
okuryazar oranının artmasının payı elbette çok büyüktür.
Mektup
türü zaman içerisinde bir üslûp meselesi olarak algılanmış ve ortaya edebî
nitelikli ürünler çıkmıştır. Edebiyatımızda Mehmet Akif Ersoy’un, Cahit Sıtkı
Tarancı’nın, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Nazım Hikmet’in, Yahya Kemal Beyatlı’nın,
Mehmet Kaplan’ın, Cemil Meriç’in mektupları bu niteliktedir.
Bugüne
geldiğimizde ise ne yazık ki mektup türü hakkında olumlu şeyler söyleyemiyoruz.
Bu post-modern dönemde faks, e-posta, telefon mektup türünü unutturdu. Artık ‘mektup’
denilince yaşanan bir olgudan değil, bir hatıradan söz etmiş oluyoruz. Bu durum
zaman içindeki tutum, anlayış ve iletişim araçlarındaki değişikliğin bir sonucu
olarak makul görülebilir ama kesinlikle mazur görülemez. Çünkü mektupsuzluk, yalnızlığın
adıdır. Çağdaş insan onca kalabalık içinde yalnızlığı yaşıyorsa, bu durum
mektubun hayatımızdan çıkıp gitmesiyle de ilgilidir. İşte mektup, tam da bu
anlamda önemini bize bir kere daha hatırlatıyor. Umulur ki dünyamıza yeniden
girer.”
“Zarifoğlu’nun
Mektupları” başlığı altında bu mektupların hangi şartlarda yazıldığı hakkında
bilgi veriliyor: “Cahit Zarifoğlu’nun bu kitapta yer alan mektupları daha çok
Mavera Dergisi’nin çıktığı yıllara aittir ve hepsi bu dergiyle münasebeti olan
kişilere yazılmıştır. Bu mektuplarda öne çıkan husus şudur: Zarifoğlu kendine
has sıcak üslûbuyla dergiye gönderilen şiir, öykü, deneme türündeki ürünleri
incelemekte ve onlar hakkında değerlendirmelerde bulunmaktadır.”
Kitapta
26 kişiye yazılmış toplam 66 mektup yer almaktadır. Zarifoğlu tarafından
kendilerine mektup yazılan şahıslar şunlardır: “Abdülhak Maruf, Abdürrahim
Balcıoğlu, Ahmet Yalçınkaya, Ali Açıköz, Ali Haydar Haksal, Ali İbrahim Savaş,
Ali Ural, Alim Kahraman, Berat Zarifoğlu, D. Ali Taşçı, Ebubekir Eroğlu, Hasan
Aycın, Kadir Tanır, Meral Maruf, Mevlüt Ceylan, Muhsin İlyas Subaşı, Mustafa
Aydoğan, Mustafa Çelik, Mustafa Özçelik, Mustafa Ruhi Şirin, Nazif Gürdoğan,
Nevzat Çeliker, Seyfettin Ünlü, Şakir Kurtulmuş, Şeref Akbaba, Talat Sait
Halman.”
Mektupların içeriği hakkındaki bilgiler ve değerlendirmeler ayrı bir yazıda ele alınacaktır inşallah.