Çağı anlamanın bir yolu olarak görsel okuryazarlık

İnsan algısı ne ile beslenirse imgeler ve hayâller de o yönde olur. İmgeler ve hayâller hangi yönde olursa düşünce ve düşünsel süreçlerde de aynı yönde hareket eder. Düşünce hangi yönde hareket ederse dil de o yönde anlam inşâ eder. Görsellerin algı üzerindeki etkisinin çok derin olduğu düşünüldüğünde, görsel okuryazarlık ile düşünce ve dilin çok sıkı bir ilişki içerisinde olduğu ortaya çıkar…

SON yazımda okuma yazma bilme ile okuryazar olma konusu üzerinde durmuş ve okuryazar olmanın okuma yazma bilmekten daha derin bir kavram olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.

Bu yazımda ise farklı okuryazarlık türlerine değinip çağımızı anlamakta önemli bir yer tutan “görsel okuryazarlık” üzerinde durmaya çalışacağım.

Günümüzde uzmanlık alanları her ne kadar giderek daha spesifik hâle gelse de gelişen teknoloji, özellikle de iletişim alanındaki gelişmeler, bu spesifik hâle gelen alanların entegrasyonunu da beraberinde getirdi. Günümüzde nitelikli bir okuryazar olmak çok sayıda okuryazarlık türünün entegrasyonu ile mümkündür. Bu da farklı okuryazarlık türlerinin temel niteliklerini bilmekle mümkündür.

Türlerin iç içe geçmesi okuryazarlık türlerini sınıflandırmayı güçleştiriyor. Bu nedenle, başta medya okuryazarlığı olmak üzere, bilgisayar okuryazarlığı, hukuk okuryazarlığı, kültürel okuryazarlık, çevre okuryazarlığı, sosyal okuryazarlık, çevre okuryazarlığı, işitsel okuryazarlık ile görsel okuryazarlık, finansal okuryazarlık, dijital okuryazarlık, medya okuryazarlığı,  harita okuryazarlığı gibi çok sayıda okuryazarlık türü saymak mümkün.

Fakat bu okuryazarlık türlerinden bazıları kimimizi daha çok ilgilendirirken, bazıları ise hepimizi ilgilendiriyor.

Sanat, dil, psikoloji ve düşünce ile görsel okuryazarlık ilişkisi

Çağımızda görselin ve görselliğin hayatımızın merkezinde olduğu gerçeğinden yola çıkarak, görsel okuryazarlığın hepimizi ilgilendiren bir kavram olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bazı uzmanlar, sosyal medyanın etkisiyle görsel dilin artık evrensel nitelik kazandığını savunuyorlar. Bazı uzmanlar ise görsel dilin evrenselleşme yolunda önemli mesafeler kat ettiğini kabul etseler de kültürel özelliklerin hâlen daha baskın olduğu görüşünde ısrar ediyorlar.

Görsel okuryazarlık, insanların dış dünyayla kurduğu iletişimde görsellerle inşâ edilen anlamı anlama becerisi olarak tanımlanıyor. İlk bakışta görsel okuryazarlık kolaymış gibi görünse de renk bilgisinden görsellerin simgesel değerine, renklerin uyumundan görsellerin birbiri ve nesneler arasındaki ilişkisine kadar çok farklı parametreleri barındırmasından dolayı derinlikli bir kavram...

Görselliğin sanat ile de çok sıkı bağları olmasından dolayı görsel okuryazarlık sanat ile de sıkı bağlara sahiptir. Bu nedenle sanat bilgisi de nitelikli görsel okuryazarlık hususunda önemli bir yer eder.

Görsel okuryazarlığın sıkı ilişki içerisinde olduğu bir diğer disiplin ise psikolojidir. Çünkü psikolojide görseller, sözcüklerden binlerce kat daha fazla ve derin etkiye sahiptirler.

İnsan algısı ne ile beslenirse imgeler ve hayâller de o yönde olur. İmgeler ve hayâller hangi yönde olursa düşünce ve düşünsel süreçlerde de aynı yönde hareket eder. Düşünce hangi yönde hareket ederse dil de o yönde anlam inşâ eder. Görsellerin algı üzerindeki etkisinin çok derin olduğu düşünüldüğünde, görsel okuryazarlık ile düşünce ve dilin çok sıkı bir ilişki içerisinde olduğu ortaya çıkar.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: İyi bir okuryazar olabilmek için öncelikle iyi bir görsel okuryazarı olmak gerekir. Bu da ancak renk bilgisinden görsellerin simgesel değerine, renklerin uyumundan görsellerin birbiri ve nesneler arasındaki ilişkisine, görsellik ve kültür arasındaki bağlara, görsellik ve sanat arasındaki sıkı ilişkiye dek birçok noktayı bilmekle mümkündür. Bunlar ne kadar çok bilinirse, görünenin görünmeyen anlamına da o kadar çok hâkim olunur.