UNUTMAK bu haftaki yazımıza başlık oluverince,
okuyucularımızın “neyi” ya da “neleri” unuttuğumuzu sorgulayacaklarını tahmin
etmek de zor olmadı…
Yaşlılığa bağlı bir sağlık problemi olarak görülen
unutkanlık, aktif yaşamın en önemli aktörleri olan gençlerde de yoğun bir
şekilde görülmeye başlandı.
“Unutma” yerine “hatırlayamama, dikkat eksikliği,
konsantrasyon güçlüğü” kavramlarının kullanmasını öneren nöroloji uzmanları; depresyon,
dikkat eksikliği, endişe, stres, açlık, uykusuzluk ve aynı anda çokça işle
meşgul olmanın, öğrenme ve hâfıza tekniklerini bilmeme ve tatbik edememenin
yanı sıra genetik yatkınlık, damar sertliği, kafa travması, epilepsi, obezite,
hipertansiyon, diyabet, sigara ve alkol alışkanlığı, tiroid, anemi, kan şekeri,
vitamin eksikliği gibi tedavi gerektiren rahatsızlıkları da bu nedenler
arasında zikretmekteler.
Hâfıza, beynimizin “en önemli” işleve sahip
departmanıdır. Hayat boyu öğrenmemizi, öğrendiklerimizi biriktirmemizi yani depolanmasını,
son olarak da lüzumunda “geri çağrılmasını” temin eder.
Beyin, “unutma” organıdır
Hemen hatırlatmakta yarar var; beyin, başlı başına “öğrenme”
değil, aynı zamanda “unutma” organıdır! Bu kural gereği kabul etmeliyiz ki, anlık
heyecanlarımız, sevinç ve üzüntülerimiz gibi fıtraten vücût anatomisine eklenen
özellikleri yaşayabilmemiz için “unutmak” zorundayız!
Bizimle beraber çevremizdekilerin unutma periyodları sıklaştıysa,
yakınlarımızı tanımamaya başladıysak, hesapların içerisinden çıkamıyorsak, randevuları
aksatmaya başladıysak, bildiğimiz adresleri bulamıyor ve hattâ kayboluyorsak, karar
vermekte ve sorun çözmekte zorlanıyorsak, halk dilinde “bunama” olarak da tâbir
edilen demans/Alzheimer sendromuna yakalanmadan bir nöroloji yahut psikiyatri
hekimine başvurmayı “unutmamalıyız”.
Unutmanın alternatifi kabullenmek
Psikolog Ömer Yalçın, “Unutmaya çalışmak, canlı
tutmaktan başka bir şey değildir aslında” diyor ve ekliyor: “Korkularımız,
acılarımız, üzüntülerimiz, hüsranla biten aşklarımız, olumsuz deneyimlerimiz… Unutmaya
çalıştığımız o kadar çok şey var ki... Hatırlamaya çalışmak yerine unutmayı
seçmek ne büyük bir trajedi insanoğlu için! Geçmişimize dönüp baktığımızda bizi
üzen şeyin, unutmaya çalıştığımız olayın (!) hayatımıza yön verdiğini görürüz.
Bu açıdan unutmak söz konusu değildir! Kabullenmek ve yoluna devam etmek esas
olmalıdır.”
Anne karnındaki yolculuğumuzla başlayan beyin oluşumu,
yaşadığımız her şeyin kaydedildiği bir sâbit diske dönüşür ve önemli bir beyin
hasarı olmadığı müddetçe bu böyle devam eder.
Toronto Üniversitesinden Blake Richards, “Belleğin
amacı, sizi belirli şartlar altında kararlar verebilen zeki bir insan yapmaktır
ve sizin bunu yapmanıza yardımcı olan önemli bir taraf da bazı bilgileri
unutabilmektir” der.
Yolda karşılaştığımız eski bir dostumuzun adını,
eşimizin doğum gününü, imtihanda hayat kurtaran basit bir formülü, sözlüde
ezberlediğimiz dörtlüğü, otobüste şarj cihazımızı, abdest aldığımız şadırvanda
kol saatimizi, yemeğe tuz katmayı, ocağın altını söndürmeyi, ütünün fişini
prizden çıkarmayı, arabanın el frenini çekmeyi, düğüne en yakın arkadaşımızı
davet etmeyi, sipariş verileni çarşı pazardan almayı, anahtarı da kapı
arkasında unutmaya benzemiyor bu unutmak!
Yukarıdaki örnekleri istediğimiz oranda çoğaltabiliriz
ama bize yol göstermesi açısından kâfidir. Bazı şeyleri unutmak, belki de
insanı mutlu kılan önemli bir faktördür, kim bilir?
Kim ne derse desin, çabuk unutuyoruz! Bizi
sevindirenleri, bize imkân tanıyanları, yere düştüğümüzde el uzatanları,
iyiliği dokunanları, işe alanları, vefâ gösterenleri, hatâlarımızı görmezden
gelip affedenleri, misafir edenleri…
Unutmak, bunlarla sınırlı değil!
2023’e, 2071’e hazırlanan ülkemizi şaha kaldıracak
olan ve gerçekleşen projeler, insan odaklı yatırımlar, Türk dünyasını ve yakın
coğrafyayı kapsayan tesirli diplomasi, yeni bir dönemin başlangıcı sayılan
keşifler, yüksek teknolojili tesisler, Türk savunma sanayiine armağan edilen,
içteki ve dıştaki düşmanlarımıza korku salan deniz, hava ve kara araçları ile
etkili silahlar da nedense unutulanlar listesinde…
Kıtaları
birbirine bağlayan köprülerden geçerek otoyollara ulaşan ve surat yapmaktan dûr
olmayanların, yerli ve millî demiryolundan vazgeçmeyenlerin, her şeyi dünde
bırakarak unutmaları, aslında hazin bir hikâyedir.
Hazindir,
çünkü yarım asrı geçen yerli otomobil hayâlimizi gerçekleştirmenin üzerinden
henüz bir yıl geçmedi ama neredeyse unutuldu. Biz inanıyoruz ki, banttan çıkacak
ilk ürünler sayesinde unutmanın yerini talep patlaması alacak! O zaman da
unutulan günler unutulmaya çalışılacak…
İlginçtir,
unutmayanlar da çıkacak: “Atak”lardan, İHA ve SİHA’lardan darbe alan çocuk
katili terör örgütleri, uzantıları ve beslemeleri elbette…
Azerbaycan’ın
Hazar Denizi’nde ürettiği doğal gazı Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak olan asrın
projesi nasıl unutturulmaya çalışılacaksa, Asya ile Avrupa arasındaki eski
tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan ülkemiz ile Gürcistan ve Azerbaycan
arasındaki ilişkileri daha da kuvvetlendirecek “Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu
Hattı” da unutulacak; ancak 81 ilde kombiler yanacak, ocaklar tütecek ve
bölgedeki taşıma potansiyelini bu hat üstlenecek.
Kitap
okuyan ve ders çalışan herkese çay, çorba ve kahvenin ikram edildiği “Millet
Kıraathaneleri” unutulmaktan payını alacak ama 7 gün 24 saat boyunca açık
kalacak ve kablosuz internet hizmeti verilmeye devam edecek…
Üsküdar
Sefa tepesinde inşâ edilen, Osmanlı-Selçuklu mimarî tarzı ile günümüz
çizgilerinin bütünleştiği cami de unutulacak, yeni fetihlere susamış Türk-İslâm
dünyasına sunulan müjdeler de… Ama ezanlar, gök kubbede ilelebet yankılanmaya
devam edecek…
27
Mayıs İhtilâli ile adlî bir yargılamadan uzak tutulan, ardından idam edilen Başbakan
ve arkadaşlarını dün unuttukları gibi, bugün onları yeniden hâfızalara kazımak için
dizayn edilen “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” da unutulmak ve unutturulmak
istenmektedir.
Tıpkı
12 Eylül Darbesi, 1971 Muhtırası ve 28 Şubat sürecinde olduğu gibi…
Demokrasi
çarkına çomak sokulmaya devam edildi. 2007 yılında e-Muhtıra, 2016 yılında ise 15
Temmuz hain darbe girişimi gerçekleştirildi. Geride istifaya zorlanan
hükûmetler, hayatının baharında ya idam sehpasıyla tanışan ya da hapiste
çürümeye terk edilen gençler, konulan başörtüsü yasağı ile okullarından ve
hayâllerinden olan kızlar kaldı…
Ülkemizin
enerjide dışa bağımlılığı azaltılacak, daha temiz enerji kaynaklarının kullanılmasını
sağlayacak olan rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı santraller de unutulacak,
Avrupa ve Orta Doğu’daki ilk entegre panel üretim fabrikası da. Unutturmaya
çalışanların çatısında ve otomobilinde ise güneş enerjisi olacak.
Dere
yataklarının renk değiştirdiği, su kuyruklarının kilometrelere uzandığı,
şehirlerin çöp yığınlarıyla dolduğu o kesif kokulu günleri unutmak yerine;
toplu taşımayı keyifli ve konforlu, aynı zamanda hızlı ve ekonomik bir
yolculuğa çeviren metroları, metrobüsleri, yüksek hızlı trenleri, banliyö
hatlarını, en önemlisi de Marmara’yı deniz altından bağlayan ikiz tüp
geçişlerini unutmaya çalışacaklar ama binmek ve geçmek için aynı zamanda birbirleriyle
yarışacaklar. İhtimâl, dün yaşadıkları o çileli yolculukları unutacaklar!
Ovit
Tüneli’nden geçerken, 1880 yılında Osmanlı Devleti’nin bu tünel için kalkınma
çalışmalarında yer aldığını, 140 yıl sonra bitirildiğini unutacaklar! Bolu Dağı
Tüneli’nden geçerken, buranın 12 hükûmet, 16 bakan değiştirdiğini ve 13 yıl
evvel tamamlandığını da…
“Kuyruk”
demişken, benzin, gazyağı, sigara, şeker ve ilâç kuyruklarını hatırlamayacak, emekliye
verilen bayram ikramiyeleri ile öğrencilere verilen burs miktarlarını da az
bulacaklar…
Bizi,
Ku-Bant frekansı kullanan ilk 5 ülke arasına sokacak olan uzay çalışmalarını
küçümseyecekler, kanser hastalarının genomik profili çıkarılarak kişiye özel
tedavi uygulamalarını, küresel salgında dünyanın övgüsünü alan (Koronavirüs ile
yürüttüğümüz) mücadeleyi yeterli görmeyecekler ama Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemi
ile yapılan beş yıldızlı şehir hastanelerinde tedavi olmak için birbirleriyle yarışacaklar!
Dersliklere
dizüstü bilgisayar, projeksiyon cihazı ve akıllı tahtanın koyulduğu,
öğrencilere tablet dağıtıldığı FATİH projesi ile ücretsiz kitap hizmetini unutanlara
Marshall Yardımları’nı arada sırada da olsa hatırlatmakta fayda var galiba…
Sonuç
olarak, unutmak istediklerimize karar veren bir irade var. Neyin doğru, neyin
yanlış olduğuna da…