Çabuk unutuyoruz

Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı azaltılacak, daha temiz enerji kaynaklarının kullanılmasını sağlayacak olan rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı santraller de unutulacak, Avrupa ve Orta Doğu’daki ilk entegre panel üretim fabrikası da. Unutturmaya çalışanların çatısında ve otomobilinde ise güneş enerjisi olacak.

UNUTMAK bu haftaki yazımıza başlık oluverince, okuyucularımızın “neyi” ya da “neleri” unuttuğumuzu sorgulayacaklarını tahmin etmek de zor olmadı…

Yaşlılığa bağlı bir sağlık problemi olarak görülen unutkanlık, aktif yaşamın en önemli aktörleri olan gençlerde de yoğun bir şekilde görülmeye başlandı.

“Unutma” yerine “hatırlayamama, dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü” kavramlarının kullanmasını öneren nöroloji uzmanları; depresyon, dikkat eksikliği, endişe, stres, açlık, uykusuzluk ve aynı anda çokça işle meşgul olmanın, öğrenme ve hâfıza tekniklerini bilmeme ve tatbik edememenin yanı sıra genetik yatkınlık, damar sertliği, kafa travması, epilepsi, obezite, hipertansiyon, diyabet, sigara ve alkol alışkanlığı, tiroid, anemi, kan şekeri, vitamin eksikliği gibi tedavi gerektiren rahatsızlıkları da bu nedenler arasında zikretmekteler.

Hâfıza, beynimizin “en önemli” işleve sahip departmanıdır. Hayat boyu öğrenmemizi, öğrendiklerimizi biriktirmemizi yani depolanmasını, son olarak da lüzumunda “geri çağrılmasını” temin eder.

Beyin, “unutma” organıdır

Hemen hatırlatmakta yarar var; beyin, başlı başına “öğrenme” değil, aynı zamanda “unutma” organıdır! Bu kural gereği kabul etmeliyiz ki, anlık heyecanlarımız, sevinç ve üzüntülerimiz gibi fıtraten vücût anatomisine eklenen özellikleri yaşayabilmemiz için “unutmak” zorundayız!

Bizimle beraber çevremizdekilerin unutma periyodları sıklaştıysa, yakınlarımızı tanımamaya başladıysak, hesapların içerisinden çıkamıyorsak, randevuları aksatmaya başladıysak, bildiğimiz adresleri bulamıyor ve hattâ kayboluyorsak, karar vermekte ve sorun çözmekte zorlanıyorsak, halk dilinde “bunama” olarak da tâbir edilen demans/Alzheimer sendromuna yakalanmadan bir nöroloji yahut psikiyatri hekimine başvurmayı “unutmamalıyız”.

Unutmanın alternatifi kabullenmek

Psikolog Ömer Yalçın, “Unutmaya çalışmak, canlı tutmaktan başka bir şey değildir aslında” diyor ve ekliyor: “Korkularımız, acılarımız, üzüntülerimiz, hüsranla biten aşklarımız, olumsuz deneyimlerimiz… Unutmaya çalıştığımız o kadar çok şey var ki... Hatırlamaya çalışmak yerine unutmayı seçmek ne büyük bir trajedi insanoğlu için! Geçmişimize dönüp baktığımızda bizi üzen şeyin, unutmaya çalıştığımız olayın (!) hayatımıza yön verdiğini görürüz. Bu açıdan unutmak söz konusu değildir! Kabullenmek ve yoluna devam etmek esas olmalıdır.”

Anne karnındaki yolculuğumuzla başlayan beyin oluşumu, yaşadığımız her şeyin kaydedildiği bir sâbit diske dönüşür ve önemli bir beyin hasarı olmadığı müddetçe bu böyle devam eder.

Toronto Üniversitesinden Blake Richards, “Belleğin amacı, sizi belirli şartlar altında kararlar verebilen zeki bir insan yapmaktır ve sizin bunu yapmanıza yardımcı olan önemli bir taraf da bazı bilgileri unutabilmektir” der.

Yolda karşılaştığımız eski bir dostumuzun adını, eşimizin doğum gününü, imtihanda hayat kurtaran basit bir formülü, sözlüde ezberlediğimiz dörtlüğü, otobüste şarj cihazımızı, abdest aldığımız şadırvanda kol saatimizi, yemeğe tuz katmayı, ocağın altını söndürmeyi, ütünün fişini prizden çıkarmayı, arabanın el frenini çekmeyi, düğüne en yakın arkadaşımızı davet etmeyi, sipariş verileni çarşı pazardan almayı, anahtarı da kapı arkasında unutmaya benzemiyor bu unutmak!

Yukarıdaki örnekleri istediğimiz oranda çoğaltabiliriz ama bize yol göstermesi açısından kâfidir. Bazı şeyleri unutmak, belki de insanı mutlu kılan önemli bir faktördür, kim bilir?

Kim ne derse desin, çabuk unutuyoruz! Bizi sevindirenleri, bize imkân tanıyanları, yere düştüğümüzde el uzatanları, iyiliği dokunanları, işe alanları, vefâ gösterenleri, hatâlarımızı görmezden gelip affedenleri, misafir edenleri…

Unutmak, bunlarla sınırlı değil!

2023’e, 2071’e hazırlanan ülkemizi şaha kaldıracak olan ve gerçekleşen projeler, insan odaklı yatırımlar, Türk dünyasını ve yakın coğrafyayı kapsayan tesirli diplomasi, yeni bir dönemin başlangıcı sayılan keşifler, yüksek teknolojili tesisler, Türk savunma sanayiine armağan edilen, içteki ve dıştaki düşmanlarımıza korku salan deniz, hava ve kara araçları ile etkili silahlar da nedense unutulanlar listesinde…

Kıtaları birbirine bağlayan köprülerden geçerek otoyollara ulaşan ve surat yapmaktan dûr olmayanların, yerli ve millî demiryolundan vazgeçmeyenlerin, her şeyi dünde bırakarak unutmaları, aslında hazin bir hikâyedir.

Hazindir, çünkü yarım asrı geçen yerli otomobil hayâlimizi gerçekleştirmenin üzerinden henüz bir yıl geçmedi ama neredeyse unutuldu. Biz inanıyoruz ki, banttan çıkacak ilk ürünler sayesinde unutmanın yerini talep patlaması alacak! O zaman da unutulan günler unutulmaya çalışılacak…

İlginçtir, unutmayanlar da çıkacak: “Atak”lardan, İHA ve SİHA’lardan darbe alan çocuk katili terör örgütleri, uzantıları ve beslemeleri elbette…

Azerbaycan’ın Hazar Denizi’nde ürettiği doğal gazı Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak olan asrın projesi nasıl unutturulmaya çalışılacaksa, Asya ile Avrupa arasındaki eski tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan ülkemiz ile Gürcistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkileri daha da kuvvetlendirecek “Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı” da unutulacak; ancak 81 ilde kombiler yanacak, ocaklar tütecek ve bölgedeki taşıma potansiyelini bu hat üstlenecek.

Kitap okuyan ve ders çalışan herkese çay, çorba ve kahvenin ikram edildiği “Millet Kıraathaneleri” unutulmaktan payını alacak ama 7 gün 24 saat boyunca açık kalacak ve kablosuz internet hizmeti verilmeye devam edecek…

Üsküdar Sefa tepesinde inşâ edilen, Osmanlı-Selçuklu mimarî tarzı ile günümüz çizgilerinin bütünleştiği cami de unutulacak, yeni fetihlere susamış Türk-İslâm dünyasına sunulan müjdeler de… Ama ezanlar, gök kubbede ilelebet yankılanmaya devam edecek…

27 Mayıs İhtilâli ile adlî bir yargılamadan uzak tutulan, ardından idam edilen Başbakan ve arkadaşlarını dün unuttukları gibi, bugün onları yeniden hâfızalara kazımak için dizayn edilen “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” da unutulmak ve unutturulmak istenmektedir.

Tıpkı 12 Eylül Darbesi, 1971 Muhtırası ve 28 Şubat sürecinde olduğu gibi…

Demokrasi çarkına çomak sokulmaya devam edildi. 2007 yılında e-Muhtıra, 2016 yılında ise 15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleştirildi. Geride istifaya zorlanan hükûmetler, hayatının baharında ya idam sehpasıyla tanışan ya da hapiste çürümeye terk edilen gençler, konulan başörtüsü yasağı ile okullarından ve hayâllerinden olan kızlar kaldı…

Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı azaltılacak, daha temiz enerji kaynaklarının kullanılmasını sağlayacak olan rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı santraller de unutulacak, Avrupa ve Orta Doğu’daki ilk entegre panel üretim fabrikası da. Unutturmaya çalışanların çatısında ve otomobilinde ise güneş enerjisi olacak.

Dere yataklarının renk değiştirdiği, su kuyruklarının kilometrelere uzandığı, şehirlerin çöp yığınlarıyla dolduğu o kesif kokulu günleri unutmak yerine; toplu taşımayı keyifli ve konforlu, aynı zamanda hızlı ve ekonomik bir yolculuğa çeviren metroları, metrobüsleri, yüksek hızlı trenleri, banliyö hatlarını, en önemlisi de Marmara’yı deniz altından bağlayan ikiz tüp geçişlerini unutmaya çalışacaklar ama binmek ve geçmek için aynı zamanda birbirleriyle yarışacaklar. İhtimâl, dün yaşadıkları o çileli yolculukları unutacaklar!

Ovit Tüneli’nden geçerken, 1880 yılında Osmanlı Devleti’nin bu tünel için kalkınma çalışmalarında yer aldığını, 140 yıl sonra bitirildiğini unutacaklar! Bolu Dağı Tüneli’nden geçerken, buranın 12 hükûmet, 16 bakan değiştirdiğini ve 13 yıl evvel tamamlandığını da…

“Kuyruk” demişken, benzin, gazyağı, sigara, şeker ve ilâç kuyruklarını hatırlamayacak, emekliye verilen bayram ikramiyeleri ile öğrencilere verilen burs miktarlarını da az bulacaklar…

Bizi, Ku-Bant frekansı kullanan ilk 5 ülke arasına sokacak olan uzay çalışmalarını küçümseyecekler, kanser hastalarının genomik profili çıkarılarak kişiye özel tedavi uygulamalarını, küresel salgında dünyanın övgüsünü alan (Koronavirüs ile yürüttüğümüz) mücadeleyi yeterli görmeyecekler ama Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemi ile yapılan beş yıldızlı şehir hastanelerinde tedavi olmak için birbirleriyle yarışacaklar!

Dersliklere dizüstü bilgisayar, projeksiyon cihazı ve akıllı tahtanın koyulduğu, öğrencilere tablet dağıtıldığı FATİH projesi ile ücretsiz kitap hizmetini unutanlara Marshall Yardımları’nı arada sırada da olsa hatırlatmakta fayda var galiba…

Sonuç olarak, unutmak istediklerimize karar veren bir irade var. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna da…