GÜNÜMÜZ kuşağı, “Z kuşağı”
şeklinde ifade edilmektedir. Büyük değişimler geçiren, hiçbir şeyin statik
kalmadığı bir dünyada gençler, çok hızlı bir şekilde birden fazla kuşaksal
değişim geçirebilmektedirler.
X,
Y ve Z kuşaklarının nerede başlayıp nerede bittiği artık belli değildir.
Kuşakları ifade etmek için kullanılan alfabenin bütün harfleri hızla
tüketilmiştir. Genç kuşakları nitelemek için artık yeni kavramlar bulmak
zorunda kalacağımız günler bizi beklemektedir. Gençler, artık tarihsel ve
sosyal gelişimlerin sonucu ortaya çıkan kuşaklar olmaktan ziyâde, büyük altüst
oluşların yaşandığı, bilimsel-teknolojik gelişmelerin ışığında şekillenen
farklı kuşaklar olgusuyla boy göstermektedirler.
Gençler,
artık sadece önceki nesillerden aldıkları geleneklerin ve kültürlerin etkisinde
değildirler. Gençler, 7/24 kullandıkları teknolojiyle bütün olarak
yaşamaktadırlar.
Z
kuşağı (Gen Z), yirmi birinci yüzyılın ilk nesli olarak ortaya çıkmış
bulunmaktadır. 1995-2010 yılları arasında doğanların meydana getirdiği Z
kuşağı, doğdukları andan itibaren dijital âlem içinde doğmakta ve
büyümektedirler. Z kuşağı, dünyada internet patlamasının yaşandığı bir dönemde
ortaya çıkmıştır. Doğuştan itibaren “dijital kuşak” olarak anılmayı hak etmektedir.
Hayatı
çevrimiçi ve çevrimdışı tecrübelerden oluşan Z kuşağı, çok erken yaşlardan
itibaren interneti kullanan, sosyal medya plâtformlarında vakit geçiren ve telefonlar
başta olmak üzere her türlü dijital aracı kullanan nesildir. Z kuşağı, internet
başta olmak üzere dijital teknolojiler sayesinde sınırsız bilgiye ve sınırsız
iletişim kurma imkânına sahip kuşak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gençlerin
bir toplumu ve dünyayı tamamen etkileyebilecek bir güç hâline gelmesi yeni bir
olgudur. Z kuşağı, toplumdaki üretim, tüketim, çalışma, eğlence ve seyahat
başta olmak üzere her alanda bütün toplum kesimlerinin davranışlarını ve alışkanlıklarını
belirleyecek güç hâline gelmiştir. Eğilimlerin ve davranışların belirlenmesinde
Z kuşağının belirleyici nitelikte etkileyici bir güç hâline gelmesi yeni bir
durumdur. Z kuşağının belirleyici güç olarak siyaset, ekonomi, eğitim, seyahat,
moda ve iletişim başta olmak üzere ulusal ve küresel ölçekte bütün alanlarda ortaya
çıkması üzerinden insanlık durumunun okunması bir gerekliliktir. Gençler, artık
hayatta bir faktör olmanın ötesinde, belirleyici bir aktör hâline gelmişlerdir.
Kendini
doğrudan kendisiyle ifade eden yeni bir kuşak
Kendini
ifade etmeye çok arzulu ve istekli olan Z kuşağı mensupları, kendilerinin
farklı etiketlerle ve damgalamalarla dar kalıplara yerleştirilmesinden
hoşlanmamaktadırlar. Dindar-lâik, başı açık-başı kapalı, solcu-sağcı gibi
kalıplar, Z kuşağı için çekici olmayan kategorilerdir. Z kuşağı; kamplaştıran,
ötekileştiren ve çatıştıran politikacılara ve hükûmetlere güven duymama
şeklinde bir eğilime sahiptir. Çatışmanın, gerilimin ve kamplaştırmanın çözüm ve
işleri yoluna sokmanın metodu olmadığını düşünen Z kuşağı, diyaloğu, iletişimi
ve ilişkiyi sorunların çözüm yolu olarak görmektedir.
Çatışmadan
ve gerilimden hoşlanmayan Z kuşağı, diyalog yoluyla ve farklı bakış açılarının kabul
edilmesi yönünde çoğulcu bir eğilime sahiptir. Çatışmacı ve tek bir yaklaşımı
empoze etmeye kalkan otoriter yaklaşımlar, Z kuşağı için popüler değildir.
Z
kuşağı için hiçbir kurum ve kişi kutsal değildir. Gençler, siyasal partiler ve
siyasal liderlerle sadâkat üzerinden bir ilişki kurmamaktadırlar. Z kuşağı,
hiçbir siyasal ideolojiye, partiye veya lidere biat etme eğiliminde değildir. Z
kuşağı, özgürlüğü ve çıkarları için bütün ideolojilerden, partilerden ve
liderlerden vazgeçebilecek bir kuşaktır. Bütün kurumları, kişileri ve politikaları
sorgulamakta ve yararları temelinde onlar hakkında değerlendirmeler
yapmaktadır.
Z
kuşağı, kendilerinde olağanüstü ilâhî güçler vehmeden politikacılar yerine, normal
olarak niteleyebileceğimiz bir kişiliğe sahip olmayı başarmış politikacıları ve
yöneticileri tercih etmektedir. Z kuşağı, rahat koltuklarında kendileri adına
karar veren politikacılar ve yöneticiler yerine, dijital imkânları kullanarak kendileriyle
birlikte karar alan paylaşımcı politikacıları önemsemekte ve onlara kulak
kabartmaktadır.
Z
kuşağı için hareket noktası, “kendisidir”! Kendisine odaklanan ve kendisini
referans noktası olarak kabul eden Z kuşağı, siyasette, ekonomide, eğitimde,
eğlencede ve diğer alanlarda da kendisinin referans noktası olarak alınmasını
istemektedir. Kendisine iş sağlayan politikalar üretmeyen partilere,
yönetimlere ve kişilere değer vermemektedir.
Z kuşağı, kendisine daha iyi bir hayatın kapılarını açmayan yükseköğretime hiçbir değer vermemekte ve diplomalı işsizler ordusu oluşturulmasına tepki duymaktadır. Z kuşağı için ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek uygun bir ekonomik refah seviyesine sahip olmak, büyük önem taşımaktadır.
Z
kuşağının tek kutsalı: Ulaşmak
Z
kuşağı, materyal olanı önemsemektedir. Maddî ihtiyaçlarını tatmin edecek imkânlardan
mahrum olma hâli, Z kuşağında büyük bir öfke, yoksulluk ve yoksunluk duygusu
yaratmaktadır. Dijital dünyanın yerlileri olan Z kuşağı, her şeye kolaylıkla
ulaşmayı ve sahip olmayı istemektedir. İnternetin sınırsızlıklar dünyasında
dolaşan Z kuşağı için bir şeye ulaşamamak çok anlamlı görünmemektedir.
Wikipedia
veya Twitter’a erişimin yasaklandığı veya kısıtlandığı hâllerde Z kuşağı
çılgına dönmektedir. Z kuşağı, en son versiyona sahip cep telefonu veya
bilgisayar modeline malik olarak dijital dünyada gezinme arzusundadır.
İstediğine ulaşma ve istediğine sahip olma, Z kuşağının çok önemli bir
karakteristiğidir. Z kuşağı, sosyal medyaya ve internete sosyal değişimin ve
aktivizmin gerçekleştiği imkânlar olarak bakmaktadır.
Z
kuşağı, hayatın her alanında bireysel kimliğinin ifade edilmesine çok önem
vermektedir. Kendisi için kişiselleştirilen ürünlere önem veren Z kuşağı, aynı
şekilde kendisini kişiselleştiren siyasete, eğitime ve medyaya önem
vermektedir. Hep kendilerini öne çıkaran, her şeyi kendilerinin yaptığını
söyleyen ve tarihin kendilerinden başladığını söyleyen siyasetçileri, Z kuşağı
çok antipatik bulmaktadır.
Z
kuşağının politik algıları üzerine…
Z
kuşağı, siyasetin, eğitimin ve ekonominin kendisini ve toplumu anlamasını
istemektedir. “Siyasette, ekonomide, eğitimde ve kültürde tek yol budur!” şeklindeki
dayatmaları istemeyen Z kuşağı, bireyin ve toplumun kendisini doya doya ifade
edebileceği ifade özgürlüğüne sahip olmayı, farklı insanları, yolları ve uygulamaları
anlamaya açık olmayı istemektedir.
Z
kuşağı, elindeki imkânların yanında, kendisi için yeni imkân kanallarının
açılmasını isteyen bir kuşaktır. Geçmişteki olumsuz durumlardan örnekler
vererek bugün elinizdekilerle yetinmeyi dile getiren siyasal, toplumsal ve
idarî söylemlerle Z kuşağını hiçbir konuda tatmin ve ikna etmek mümkün
değildir.
Z
kuşağı, ulusal ve uluslararası düzeylerde statükonun korunamayacağını çok iyi bilmektedir.
Dijital âlemde statüko yoktur. Dijital âlemde her şey her an değişmekte ve
akmaktadır. Z kuşağı, siyaseti “statükoyu korumak veya yeni statükolar yaratmak”
olarak anlamamaktadır. Z kuşağı siyaseti, transformasyonu yani değişimi
gerçekleştirmenin aracı olarak anlamaktadır. Z kuşağının siyaseti değişim
olarak anlaması, siyasetçiler için büyük bir meydan okuma anlamına gelmektedir.
Z kuşağı, teknolojiyle büyüyen, açıklık ve özgürlüğüne düşkün bir kuşaktır. Z Kuşağı hakkında sosyal adaletin savaşçıları veya dünyayı değiştirecek yeni güç şeklinde abartılı değerlendirmeler yapmak için vakit çok erkendir. Z Kuşağı, dünyayı isteyen ve hemen şimdi isteyen bir 1968 kuşağı değildir. Yeni belirleyici güç olarak ortaya çıkan Z Kuşağını anlamak, insanlık durumumuzun sağlıklı olarak anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Z kuşağını anlamak, insanlığı anlamak için gerekli olan bir çaba ve meydan okumadır.
Maddî ihtiyaçlarını tatmin edecek imkânlardan mahrum olma hâli, Z kuşağında büyük bir öfke, yoksulluk ve yoksunluk duygusu yaratmaktadır.
Standart
dışı bir nesil
“Z
kuşağı” kavramı günümüz gençlerini nitelemek için kullanılsa da karşımızda
homojen bir gençlik kesimi bulunmaktadır. Gençler, teknolojiyi farklı
şekillerde kullanmakta ve farklı şekillerde ondan etkilenmektedirler. Gençlerin
teknolojiden etkilenme biçimleri farklı olmasına rağmen, teknolojinin homojenleştirici
etkisinden de kurtulamamaktadırlar. Z kuşağı, tek tipleşme ile çoğulculuk
arasında gidip gelen bir kuşaktır.
“Z
kuşağı” kavramı, aslında standart birtakım özelliklere gençlerin sahip olduğunu
düşündürtmesine rağmen, genç kuşakların homojen olmadığı, tek bir kavrama
sığdırılamayacak kadar çeşitlilik gösterdikleri gerçeğini de göz ardı etmemek
lâzımdır.
“Genç”
kavramı, temelde olumlu nitelikler ve beklentilerle özdeşleştirilmektedir. Genç
insan, dinamizm ve girişkenlikle anılmaktadır. Değişim, açıklık, özgüven, iyi
bir dünya inşâ arzusu, ideallerin peşinde olma, aksiyon içinde olma ve
kendisini dünyayı değiştirecek aktör olarak görme gibi önemli özellikler,
gençlik kavramıyla birlikte gündeme getirilmektedir. “Z kuşağı” kavramı
çerçevesinde bütün olumlu özellikleri günümüz genç kuşaklarının sahip olduğunu
sanarak bir Z kuşağı efsanesinin kurgulanmaması konusunda ise dikkatli
olmalıyız.
Gençler,
yoğun bir şekilde teknolojiyi kullanmaktadırlar. Bilgisayar teknolojisinin ve
internet dünyasının verdiği sınırsızlıklar dünyası içinde her şeyi yapabilecekleri
vehmine kapılabilmektedirler. Bir tuşa basmakla sanal olarak olağanüstü işler
yaptıklarını düşünen gençler, gerçek dünyanın da sanal dünya kadar kolay
değişebilen bir şey olduğunu zannedebilmektedirler. Günümüz gençleri için en
büyük meydan okumalardan biri, zamanlarının çoğunu geçirdikleri sanal dünya ile
içinde bulundukları dünyanın gerçek koşullarını birbiriyle nasıl
uzlaştıracakları sorunudur.
Gençlerin
sanal dünyada vakitlerinin çoğunu geçirmeleri, onların ciddî ölçüde gerçeklikten
kopmasına ve sanal âleme hapsolmuş bir peri masalları çağı yaşamalarına neden
olabilmektedir.
Teknoloji
ve internet kullanımı, gençleri sanıldığı gibi her durumda kaçınılmaz olarak
olgunlaştırmayabilir ve geliştirmeyebilir. Teknoloji ve internetin, gençleri
çocuksu bırakma şeklinde bir etkisi de olabilir. Gençlerin, hayatın
internetten, bilgisayardan ve telefonlardan ibaret olmadığını anlamaya çok
ihtiyaçları vardır.
Genç
bireyin yükümlülüğü ve son söz
Gençlik
dönemi, bir arayış dönemidir. Arayış içinde olan gençlerin tutucu olmamaları ve
yeniliklere açık olmaları beklenebilir. Gençlerin yeniyi, güzeli ve doğruyu
arama süreçleri sağlıklı bir şekilde ilerlemediği takdirde, gençler kolaylıkla
kapalı, fanatik, tutucu ve kesin inançlı olarak niteleyebileceğimiz dünyaların
içinde kendilerini bulabilirler. Genç birey, bir kesin inançlı olmamak için
sürekli olarak kendini yenilemek ve dışarıdan maruz kaldığı her şeyi sorgulamak
şeklinde ağır bir sorumlulukla karşı karşıyadır.
Genç
birey, kendisini ve geleceğini inşâ etmekle meşgul olan kişidir. Daha iyi bir
gelecek umudu, gençleri çalışmaya, enerjilerini belirledikleri amaçların
gerçekleşmesi için kullanmaya motive etmektedir. Gençlerin umutlarının zayıflatılması,
bastırılması ve önlerindeki imkânların kapatılması, gençleri patlamaya hazır
bombalar hâline getirebilmektedir.
Bir
toplum için en tehlikeli şey, gençlerinin umutsuz ve öfkeli olmasıdır. Öfke ve
çâresizlikle dolan gençler, her an gemileri yakabilecek adımları atabilirler.
Gençler, uygun işlerde çalışmayı istemekte, aile sahibi olmayı arzulamakta,
teknolojik imkânlardan yararlanmayı önemsemekte, iyi bir eğitim almak için
çabalamaktadırlar. Üniversite diplomaları ellerinde olup ortada işsiz kalmak,
sonu gelmeyen sınavlara katılarak enerjilerini tüketmek, iş başvurularından
hiçbir sonucun çıkmaması, düzenli bir gelir kaynağına sahip olmamaları gibi
sorunlar, gençleri bunaltmakta ve yormaktadır.
Gençler,
ekonomik ve sosyal sorunlarının çözülmesi konularında çok hassastırlar.
Gençler, duygusallıktan ziyâde, somut olarak beklentilerinin karşılanmasını ve
sorunlarının çözülmesini isteyen insanlardır.
Gençler,
ne istediklerini ve ne istemediklerini bilen insanlardır. Gençleri ne
istediklerini bilmeyen insanlar olarak değerlendirmek, aslında gençleri ve
ihtiyaçlarını birlikte inkâr anlamına gelmektedir. Günümüz gençleri, aptal
yerine konulmaktan hiç hoşlanmamaktadırlar. Hamâkat ve hamâsetle gençlerin
idare edilebileceğini düşünmekse büyük bir yanılgıdır.
Gençler,
akıl ve gerçeklik çerçevesinde taleplerinin karşılanmasını istemektedirler.
Dolayısıyla Z kuşağı, boş lâflara karnı tok olan bir kuşaktır. Günümüz
gençlerini anlamanın yolu, gençleri ihtiyaç ve talepleriyle birlikte
kavramaktan geçmektedir.