Büyük düşmanın ayak sesleri

Türkiye’nin en azından eğitim-öğretim sürecinde bir “Eğitim-Öğretim Bilim Kurulu” kurulmalı ve acilen sorunlar tespit edilmelidir. Ortaya konulan sorunların çözüm önerilerine geçilmeden “Eğitim-Öğretim Bilim Kurulu”nun ortaya koyacağı sorunlar toplum nezdinde test edilmelidir. Yani toplumun bunları sorun görüp görmediği, bir sonraki adımda çözüm önerileri ve atılacak adımlar en az 100 yıllık bir soluk için yapılmalıdır.

HİÇ şüphesiz en büyük yatırım, insana yapılandır. Buradan maksat, dünyada ekonomik zenginlik, bir meslek sahibi olmak veya büyük mâkâmlara gelmek değildir. Böyle anlaşılır ise mevzu anlaşılmamış demektir. Bütün maddî kazanımlar, hayat merdiveninin basamaklarından en fazla biri olabilir.   

İnsanın en büyük zenginliği “olma”sıdır. Olmak ölmekten zor olduğuna göre, anlık ve zaman gerektiren işlerin karşılaştırılması ve doğru bir terazide tartılması gerekir. Anlık işlere en önemli kritik örneğe doğmak ve ölmek verilebilir.

İnsanın doğması ve ölmesi arasındaki zaman asıldır. Asıla tesir eden ise insanın olmasıdır. Olmayan bir asılsa ölmekten beterdir. Çünkü olmayan asıl, her gün ölmek demektir. İşte bunun için ölen her aslın bedeli büyük mahkemede görülecektir.

Asıl, özün verdiği sözü tutmadığında öldürülür. Öldüren de, sözünde durmayan da aynıdır. Özün sözü, sözün sahibinde karşılık bulmuyorsa insan olmaz, çürür ve sürünür.

Maddî fırsatlar birey için birer aracı ve basamak iken, devlet ve milletler için birer kalkana dönüşebilir. Zira toplum içerisinde bireyin özü aktif olur, sözünün hükmü minimalisttir. Bu nedenle toplumun genelini ilgilendiren olaylar teknik donanıma ihtiyaç duyabilir. Zira teknik işler birer kubbe görevi görürler.

Savunma sanayii alanında Türkiye’nin yaptıkları topluma tesir ettiği gibi düşmanlara da korku salmıştır. Korkunun altında yatan neden ise kodlarında yatan tecrübeyi hatırlayan Türkiye düşmanlarıdır. Bu nedenle Türkiye teknoloji ve bilime son derece önem vermeli ve asla bu uğurdan taviz vermemelidir.

İrfan kaybolduğunda bilim topal ördek gibi olur. Yürür ama hedefe ulaşamaz. Toplumun göğsünü kabartan sanayi teknolojileri motivasyona büyük katkı sağlar. Her şeye rağmen olaylar olmadan önce çözüm üretmekte sorun yaşanıyorsa, kat edilecek bir irfanî mesafenin olduğu açıktır.

Aslın fen ve fend ayakları açık olmaktadır. Fen ayağında bilim ve teknoloji öne gelirken, fend ayağında daha çok aklın iptal edildiği, özün sözü dinlemediği oluşumlar peyda olur. Fend noktasında mesafenin kat edilmesi ve fen alanında bilimin işareti ile aslında aynı noktaya parmak basarlar: Cehaletten kaçış...

Evet, her taraftan aslın özü ve sözünün bir olması, cehaletten sıyrılmakla mümkün görünüyor. Büyük düşmanın cehalet olduğundan şüphe edilmemelidir. Büyük düşman, bir kangren ya da ayrık otu gibi her tarafı sarmış durumdadır.  

Bütün savaşlarda düşmanın lideri öldürüldüğünde düşman askerlerin morali bozulur ve savaş kazanılır. Aklın gösterdiği en önemli iş, bu “cehaletin” en büyük düşman olduğunu görmektir. Bu görülmemiş ise zaten ilk kayıp verilmiştir. İkinci kayıp ise, cehaletin ilk ve en büyük düşman olduğunu görüp gereken ilk adımın atılmamış olmasıdır.

Türkiye’de 2022 yılında yapılacak üniversite sınavının ilk basamağına 3 milyon kişi girecek. Evet, 3 milyon kişi! Böyle genç ve yüksek sayıda üniversite adayı potansiyeline sahip bir ülkede eğitimin istendik düzeyde olduğunu ifade etmek güç olmasa gerektir.

Bunun iki ayağı görünüyor: Eğitim-öğretim sadece fen olarak görüldüğünde Türkiye’de üniversiteye giden öğrenci sayısının Almanya ve Avrupa’da üniversiteye giden öğrencilerin iki katı olması normal değildir. Diğer bir durum ise, fend açısından gerekenlerin büyük cehalet düşmanının alt edilememiş olmasıdır.

Avrupa’da fend açısından bir oluşum görmek güçtür. Zira orası mekanik ve kapitalist bir sistem olduğundan daha çok sebep-sonuç ile iş görmektedir. Türkiye’de ise değerlerin maddenin önünde olması gerektiği gösterilmektedir.

Türkiye’nin en azından eğitim-öğretim sürecinde bir “Eğitim-Öğretim Bilim Kurulu” kurulmalı ve acilen sorunlar tespit edilmelidir. Ortaya konulan sorunların çözüm önerilerine geçilmeden “Eğitim-Öğretim Bilim Kurulu”nun ortaya koyacağı sorunlar toplum nezdinde test edilmelidir. Yani toplumun bunları sorun görüp görmediği, bir sonraki adımda çözüm önerileri ve atılacak adımlar en az 100 yıllık bir soluk için yapılmalıdır.